kal" deseydin kalırdım, demedin oysa...
kuru bir "bitmesin" den başka hiçbir şey demedin.
öyle kuru, öyle soğuk, öyle uzaktı ki ondaki anlam! bu kadar kolay mıydı her şey?
bu kadar yakın mıydık uçuruma?
savunmayacak mıydık sevgimizi?
"kal" diye haykırmayacak mıydın ardımdan?
düşündüğüm bu değildi...
hayal ettiklerim, beklediklerim başkaydı senden...
mücadele beklemiştim oysa, yelkensiz olan gemimizi kıyıya ulaştırırız sanmıştım...
oysa onu denizin ortasında savunmasız bırakmama göz yumdun...
bu kadar yıpratıcı olamazsın...
oysa bir anlam olmalıydı yaşadıklarımızda!
paylaşılan duyguların bir anlamı olmalıydı.
yüreğimdeki martıların bir anlamı olmalıydı.
beynimizdeki melodilerin, aramızdaki çekimin, geçen akşam ki sohbetin bir anlamı olmalıydı.
duygularımızın bir anlamı olmalıydı.
yüreğimdeki tüm martıları uçurdun şimdi...
hangi yöne gittiler bilmiyorum, geri dönerler mi bilmiyorum.
dünya boşaldı mı ne!
neden bu kadar sessizleşti birden yaşam?
neden artık parlamıyor yakamozlar?
neden artık gözlerimde rüzgar esmiyor?
her şey seninle mi kaldı yoksa...
mantığım, mantığımı bana bırak lütfen, ona ihtiyacım var.
bazı şeyleri anlamak için ona ihtiyacım var!
evet!
ben istedim ayrılığı, çıkmaz yollara yönelen bendim, kucağında bir ışığın noktayla karşına çıkan bendim...
kahretsin!
bunu neden yaptığımı bilmiyorum ve senin buna nasıl göz yumduğunu...
tıpkı, balkondaki akasyaları sularken, fazla sudan dolayı sararacaklarını bilmediğim gibi...
su onun için hayat olmadı oysa...
ve...
sen de benim tutunacak dalım!
bazı şeyler vardı aramızda biliyorsun, olmaması gereken ama daima varolan.
farklı uçlardaydık seninle, farklı mevsimleri seviyorduk farklı zamanlarda...
sen büyük fırtınalara vardın, bende lodostan bile ürküyordum.
oysa başardığımız şeyler vardı her şeye rağmen, daha doğrusu öyle sanıyordum...
binlerce yıldız arasında, ayın güzelliğini gösterebilmekti tek amacım...
yıldızları söndürmekti...
sorunları yok etmekti...
"bitti" deyişim öylesine bir şeydi, öylesine sıradan, şakacıktan...
"hayır" demeliydin!
hatta kıyametler koparmalıydın yüreğimde, hendekler açmalıydın yoluma gidemeyeyim diye.
sahip çıkmalıydın gözlerimdeki aya sevgimiz diye...
beni yolumdan alıkoymalıydın...
"kal" demeliydin...
defalarca "kal" demeliydin...
oysa demedin...
belki de senin çiçeklerin çoktan solmuştu ve ben akasyaları kışın yaşatmaya çalışmakla hata etmişim...
belki böylesi daha iyi oldu...
"kal" deseydin kalırdım...
hem de seve seve kalırdım.
martılarla kalırdım, yakamozlarla kalırdım.
demedin oysa!
bilir misin kaç çığlık olup yıkıldı yüreğim giderken...
bilir misin nasıl bir cana hasretti yüreğim, yolumdan döndürecek...
bilir misin nasıl zor oldu ardıma bakmadan çekip gitmek...
"kal" deseydin kalacaktım...
demedin oysa!...
kuru bir "bitmesin" den başka hiçbir şey demedin.
öyle kuru, öyle soğuk, öyle uzaktı ki ondaki anlam! bu kadar kolay mıydı her şey?
bu kadar yakın mıydık uçuruma?
savunmayacak mıydık sevgimizi?
"kal" diye haykırmayacak mıydın ardımdan?
düşündüğüm bu değildi...
hayal ettiklerim, beklediklerim başkaydı senden...
mücadele beklemiştim oysa, yelkensiz olan gemimizi kıyıya ulaştırırız sanmıştım...
oysa onu denizin ortasında savunmasız bırakmama göz yumdun...
bu kadar yıpratıcı olamazsın...
oysa bir anlam olmalıydı yaşadıklarımızda!
paylaşılan duyguların bir anlamı olmalıydı.
yüreğimdeki martıların bir anlamı olmalıydı.
beynimizdeki melodilerin, aramızdaki çekimin, geçen akşam ki sohbetin bir anlamı olmalıydı.
duygularımızın bir anlamı olmalıydı.
yüreğimdeki tüm martıları uçurdun şimdi...
hangi yöne gittiler bilmiyorum, geri dönerler mi bilmiyorum.
dünya boşaldı mı ne!
neden bu kadar sessizleşti birden yaşam?
neden artık parlamıyor yakamozlar?
neden artık gözlerimde rüzgar esmiyor?
her şey seninle mi kaldı yoksa...
mantığım, mantığımı bana bırak lütfen, ona ihtiyacım var.
bazı şeyleri anlamak için ona ihtiyacım var!
evet!
ben istedim ayrılığı, çıkmaz yollara yönelen bendim, kucağında bir ışığın noktayla karşına çıkan bendim...
kahretsin!
bunu neden yaptığımı bilmiyorum ve senin buna nasıl göz yumduğunu...
tıpkı, balkondaki akasyaları sularken, fazla sudan dolayı sararacaklarını bilmediğim gibi...
su onun için hayat olmadı oysa...
ve...
sen de benim tutunacak dalım!
bazı şeyler vardı aramızda biliyorsun, olmaması gereken ama daima varolan.
farklı uçlardaydık seninle, farklı mevsimleri seviyorduk farklı zamanlarda...
sen büyük fırtınalara vardın, bende lodostan bile ürküyordum.
oysa başardığımız şeyler vardı her şeye rağmen, daha doğrusu öyle sanıyordum...
binlerce yıldız arasında, ayın güzelliğini gösterebilmekti tek amacım...
yıldızları söndürmekti...
sorunları yok etmekti...
"bitti" deyişim öylesine bir şeydi, öylesine sıradan, şakacıktan...
"hayır" demeliydin!
hatta kıyametler koparmalıydın yüreğimde, hendekler açmalıydın yoluma gidemeyeyim diye.
sahip çıkmalıydın gözlerimdeki aya sevgimiz diye...
beni yolumdan alıkoymalıydın...
"kal" demeliydin...
defalarca "kal" demeliydin...
oysa demedin...
belki de senin çiçeklerin çoktan solmuştu ve ben akasyaları kışın yaşatmaya çalışmakla hata etmişim...
belki böylesi daha iyi oldu...
"kal" deseydin kalırdım...
hem de seve seve kalırdım.
martılarla kalırdım, yakamozlarla kalırdım.
demedin oysa!
bilir misin kaç çığlık olup yıkıldı yüreğim giderken...
bilir misin nasıl bir cana hasretti yüreğim, yolumdan döndürecek...
bilir misin nasıl zor oldu ardıma bakmadan çekip gitmek...
"kal" deseydin kalacaktım...
demedin oysa!...