“Ne güzel günlerimiz oldu, ne çok sevdim seni, karım, kadınım, gel bir büyüklük yap” diyorsun. Bir an sevdamı hatırlıyorum, sana nasıl aşık olduğumu yıllar boyu….
Bir dediğini iki etmeden, hiç üzmeden, incitmeden seni yıllar boyu nasıl sevdiğimi anımsıyorum. Aklıma geliyor gözlerin, sabahlara kadar uyumadan seni seyredişim , sevişmelerimiz aklıma geliyor; ağlıyorum….
Sonra ağladığıma kızıyorum, daha çok ağlıyorum. Oysa sen ne bu evde pişen aşı, ne bu gözden düşen yaşı hak ediyorsun ama yürek işte, laf geçiremiyorum.
Gözlerini değil, kirpiklerinin diplerini öperdim geceleri, saçını değil boynunu okşardım sabaha kadar. Tenim, teninde nefes alırdı yeniden ve sensizken koca bir boşluk olurdu dünya.
Mecnun Leyla’ya ne yapmış ki; ben sana bir ömrü verdim. Kadın başıma çekip çevirdim hayatı, hayatımı, hayatını…. Elin ekmek tutmadığında yanında durdum, gittim çalıştım çabaladım evimizi ayakta tuttum. Kavga ettin, sarhoş oldun, dayak yedin, dayak attın; silahın gibi önünde durdum.
Hasta oldun, hiç uyumadım günlerce yanı başında durdum. Yatağında sıcacık kadının oldum, ağladığında bağrıma bastım annen gibi oldum, düştüğünden elinden tuttum dostun oldum.
Yeri geldi rakı masalarına meze yaptın adımı, canın sıkıldı bırakıp gittin ardında gözü yaşlı bu kadını. İhanet ettin, hıyanet ettin, en vicdansız halinle bırakıp gittin.
Varlığına dayanamadım kırılan onurumdan, bıraktım seni ama içimde hep sevmeye devam ettim. Yıllar sonra şimdi çıkıp karşıma, döneyim mi diyorsun ya; gülüyorum sana. Kaç bahar geçti ömrümden, bedenim bile eskidi ama hala atan bir kalbim var; onun da kapısı kapalı sana….
Kaynak : Candan Ünal