Bazı insanlar kan görmeye dayanamazlar, hatta bu düşünce bile onların baygınlık hissetmesine yol açabilir. Aslında araştırmalara göre insanların %3,5’inde rastlanan kan fobisi durumu, insanlığın kökenine kadar uzanan bilimsel tespitlerle açıklanıyor.
Kan aldırma ya da yaralanma gibi durumlarda bazı insanlar baygınlık geçirebilirler. Dışarıdan bakıldığında yüzeysel bir etki gibi görünen bu durum, aslında derinlemesine incelenmesi gereken yaygın bir psikolojik rahatsızlık. Baygınlık yaşanmasa bile insanların kan görmekten rahatsız olduklarını, bunun iç kaldıran bir durum olduğunu kabul edebiliriz. Peki en ufak kan alma enjeksiyonlarını bile görünce baygınlık geçirenler neden böyle bir ruh haline kapılıyorlar?
Kandan rahatsız olan ve baygınlık geçirenlerin bu rahatsızlığı “vazovagal senkop” olarak biliniyor. Bir başka deyişle, beyne giden kan damarlarındaki basıncın düşmesiyle birlikte gelen baygınlık olduğu söylenebilir. Aynı zamanda kalp atış hızı bu baygınlıklar sırasında yavaşlıyor, bacaklardaki kan damarları genişliyor, böylece beynimizdeki kan miktarı bacaklarımıza yoğunlaşıyor. Ortalık birden siyah-beyaz oluyor ve bayılma durumu gerçekleşiyor.
Bu semptom gerçekleşmeden kısa bir süre önce aslında bazı belirtiler veriyor: Cilt renginde solgunluk, görüş alanında düşme ve bulanık görme, başın hififlemesi hissi, mide bulantısı vb. belirtilerle durum anlaşılabiliyor. Sık sık yaşanan mide bulantıları, soğuk algınlığına karşı direnç düşüklüğü gibi uzun vadeli semptomlar da diğer belirtiler arasında yer alıyor. Pek çok insan için kan görmek, bu semptomların bir arada gerçekleşmesine neden oluyor.
Kan-enjeksiyon-yaralanma fobisi olarak açıklayabileceğimiz bu rahatsızlık, aslında sadece psikolojiyle ilgili. Bu nedenle bir fobi olup, etkileri hafifletilebilir bir durum. Genelde fobilerimiz kalp hızımızı yükseltirler; ancak istisnai olarak bu fobi, kalp hızımızın düşmesine yol açar.
Tam olarak neden böyle bir durumun gerçekleştiği ise bilimsel bir bilmeceden ibaret. Elbette ortaya atılan ve kanıtlanmayı bekleyen çok sayıda hipotez de var. En ikna edici argümanlardan birisi, “paleolitik-tehdit hipotezi” olarak biliniyor.
Antik çağlardaki bir mağara adamının kan gördüğünde bayılması zor bir durum. Onların hayatlarında kana daha çok yer vardı: Avlanırken, kaçarken ya da kovalarken çok sık şekilde kanlı manzaralarla karşılaşıyorlardı. Antik dönemlerde yaşayan kadınlar ise çocuklarını korumakla yükümlüydüler. Onlar öldürmek yerine yaşatmakla ilgilendikleri için kanla olan münasebetleri erkeklere göre daha azdı. Bu etki çağlar boyunca süre geldi, erkek bireyler kadınlara kıyasla kan-enjeksiyon-yaralanma gibi durumlara daha dirençli oldular.
Elbette bu açıklama sadece bir hipotez, yani kesinliği kanıtlanmamış bir varsayım. Nitekim artık yaşadığınız bu etkinin potansiyel kaynağını biliyorsunuz, dolayısıyla kan gördüğünüzde daha sakin kalmak için bir nedeniniz var. Kadınlar, eskiden kan ile çok yakın olmasalar da günümüzde, kadın cerrahların ve acil durum personellerinin sayısı artışta
Kan aldırma ya da yaralanma gibi durumlarda bazı insanlar baygınlık geçirebilirler. Dışarıdan bakıldığında yüzeysel bir etki gibi görünen bu durum, aslında derinlemesine incelenmesi gereken yaygın bir psikolojik rahatsızlık. Baygınlık yaşanmasa bile insanların kan görmekten rahatsız olduklarını, bunun iç kaldıran bir durum olduğunu kabul edebiliriz. Peki en ufak kan alma enjeksiyonlarını bile görünce baygınlık geçirenler neden böyle bir ruh haline kapılıyorlar?
Kandan rahatsız olan ve baygınlık geçirenlerin bu rahatsızlığı “vazovagal senkop” olarak biliniyor. Bir başka deyişle, beyne giden kan damarlarındaki basıncın düşmesiyle birlikte gelen baygınlık olduğu söylenebilir. Aynı zamanda kalp atış hızı bu baygınlıklar sırasında yavaşlıyor, bacaklardaki kan damarları genişliyor, böylece beynimizdeki kan miktarı bacaklarımıza yoğunlaşıyor. Ortalık birden siyah-beyaz oluyor ve bayılma durumu gerçekleşiyor.
Bu semptom gerçekleşmeden kısa bir süre önce aslında bazı belirtiler veriyor: Cilt renginde solgunluk, görüş alanında düşme ve bulanık görme, başın hififlemesi hissi, mide bulantısı vb. belirtilerle durum anlaşılabiliyor. Sık sık yaşanan mide bulantıları, soğuk algınlığına karşı direnç düşüklüğü gibi uzun vadeli semptomlar da diğer belirtiler arasında yer alıyor. Pek çok insan için kan görmek, bu semptomların bir arada gerçekleşmesine neden oluyor.
Kan-enjeksiyon-yaralanma fobisi olarak açıklayabileceğimiz bu rahatsızlık, aslında sadece psikolojiyle ilgili. Bu nedenle bir fobi olup, etkileri hafifletilebilir bir durum. Genelde fobilerimiz kalp hızımızı yükseltirler; ancak istisnai olarak bu fobi, kalp hızımızın düşmesine yol açar.
Tam olarak neden böyle bir durumun gerçekleştiği ise bilimsel bir bilmeceden ibaret. Elbette ortaya atılan ve kanıtlanmayı bekleyen çok sayıda hipotez de var. En ikna edici argümanlardan birisi, “paleolitik-tehdit hipotezi” olarak biliniyor.
“Paleolitik-tehdit” hipotezi ile kan korkusunun insan kökenine dayanan hikayesi:
Kadınlarda ve gençlerde “vazovagal senkopun” yetişkin erkeklere nazaran daha çok meydana geldiği bilinen bir durum. Bu hipoteze göre birçok çocuğun ergenlik döneminde etkisi altında kaldığı diğer fobileri, söz konusu kan fobisini ortaya çıkartıyor.Antik çağlardaki bir mağara adamının kan gördüğünde bayılması zor bir durum. Onların hayatlarında kana daha çok yer vardı: Avlanırken, kaçarken ya da kovalarken çok sık şekilde kanlı manzaralarla karşılaşıyorlardı. Antik dönemlerde yaşayan kadınlar ise çocuklarını korumakla yükümlüydüler. Onlar öldürmek yerine yaşatmakla ilgilendikleri için kanla olan münasebetleri erkeklere göre daha azdı. Bu etki çağlar boyunca süre geldi, erkek bireyler kadınlara kıyasla kan-enjeksiyon-yaralanma gibi durumlara daha dirençli oldular.
Elbette bu açıklama sadece bir hipotez, yani kesinliği kanıtlanmamış bir varsayım. Nitekim artık yaşadığınız bu etkinin potansiyel kaynağını biliyorsunuz, dolayısıyla kan gördüğünüzde daha sakin kalmak için bir nedeniniz var. Kadınlar, eskiden kan ile çok yakın olmasalar da günümüzde, kadın cerrahların ve acil durum personellerinin sayısı artışta