Bir zamanlar, Minnoş adında simsiyah, kocaman gözlü, sevimli mi sevimli bir kara kedi yaşarmış. Minnoş, diğer kediler gibi yaramazlık yapmayı, ip yumağıyla oynamayı ve bol bol uyumayı severdi. Ama Minnoş'un diğer kedilerden farklı bir özelliği vardı: Her şeyi merak ederdi!
Bir gün, Minnoş evin tavan arasında dolaşırken, eski bir sandık buldu. Sandığın kapağını merakla araladığında, içinden parıl parıl parlayan, sivri uçlu, mor bir şapka çıktı. Minnoş şapkayı eline alıp kokladı, sonra da kafasına geçirdi. O anda bir şeyler oldu!
Minnoş şapkanın sihirli olduğunu fark etti! Şapka sayesinde, istediği her şeyi yapabiliyordu. Mesela, birden kendini dev bir salatalığın üzerinde kayak yaparken buldu! Sonra, bir anda havuçtan bir kale inşa ediyordu. Şapka, Minnoş'u durmadan bambaşka maceralara sürüklüyordu.
Bir sabah, Minnoş şapkayı takıp, kendini aynanın karşısında buldu. Aynadaki yansımasına bakınca bir an duraksadı. Çünkü, şapka onu olduğundan çok farklı gösteriyordu! Kocaman, parlak birer nar tanesine benzeyen gözleri yerine, gözleri birer fındık kadar küçücük olmuştu. Simsiyah tüyleri pembe puantiyelerle kaplanmış, kuyruğu da bir muz gibi kıvrılmıştı.
Minnoş aynadaki bu komik haline gülmekten kendini alamadı! "Miyavv, bu halim de ne böyle?" diye kıkırdadı. Ama şapkanın marifetleri daha bitmemişti. Tam o sırada, evin küçük çocuğu, Can, odaya girdi.
Can, Minnoş'u o halde görünce bir an şaşırdı, sonra da kahkahalara boğuldu. "Minnoş, bu ne halin! Sen nasıl bir şapkadır o? Çok komik olmuşsun!" dedi.
Minnoş, Can'ın bu tepkisine daha çok güldü. Şapkanın, kendini komik duruma düşürmesi hoşuna gitmişti. Ama, şapkayı daha da çok merak etti. Acaba şapka daha neler yapabiliyordu?
Minnoş, şapkayı takıp mutfağa doğru yürüdü. Bir anda, kendini dev bir peynir diliminin üzerinde buldu. Peynir dilimiyle birlikte kayarak, mutfak masasının etrafında dönmeye başladı. Can da peşinden koşarak ona eşlik ediyordu. Sonra, bir anda, peynir dilimi havuza dönüştü! Minnoş ve Can, havuçtan yapılmış minik botlarla havuza girip yüzmeye başladılar.
Tüm bu olan bitene, annesi, babası ve hatta bahçedeki kuşlar bile şaşkınlıkla bakakaldılar. Çünkü Minnoş ve Can'ın etrafında her şey bir an da şekil değiştiriyor, bir anda başka bir şeye dönüşüyordu.
Akşam olduğunda, Minnoş çok yorulmuştu. Şapkayı çıkarıp, başucuna koydu. Ertesi sabah, şapkayı tekrar takıp takmamakta kararsızdı. Çünkü şapka onu komik duruma düşürüyor, başına türlü türlü işler açıyordu. Ama, eğlenceli maceralar yaşattığı da bir gerçekti.
Minnoş o günden sonra, şapkayı sadece özel günlerde, canı çok sıkıldığında takmaya karar verdi. Ve o günden sonra, hem kendi hem de çevresindekilerin hayatına hep biraz sihir, hep biraz kahkaha kattı! Tabii, arada sırada kendini salatalığın üzerinde kayak yaparken veya peynir havuzunda yüzerken bulan oldu, ama olsun! Çünkü, sihirli bir şapkanın sahibi olmak, biraz macera ve biraz da gülmek demekti!
Bir gün, Minnoş evin tavan arasında dolaşırken, eski bir sandık buldu. Sandığın kapağını merakla araladığında, içinden parıl parıl parlayan, sivri uçlu, mor bir şapka çıktı. Minnoş şapkayı eline alıp kokladı, sonra da kafasına geçirdi. O anda bir şeyler oldu!
Minnoş şapkanın sihirli olduğunu fark etti! Şapka sayesinde, istediği her şeyi yapabiliyordu. Mesela, birden kendini dev bir salatalığın üzerinde kayak yaparken buldu! Sonra, bir anda havuçtan bir kale inşa ediyordu. Şapka, Minnoş'u durmadan bambaşka maceralara sürüklüyordu.
Bir sabah, Minnoş şapkayı takıp, kendini aynanın karşısında buldu. Aynadaki yansımasına bakınca bir an duraksadı. Çünkü, şapka onu olduğundan çok farklı gösteriyordu! Kocaman, parlak birer nar tanesine benzeyen gözleri yerine, gözleri birer fındık kadar küçücük olmuştu. Simsiyah tüyleri pembe puantiyelerle kaplanmış, kuyruğu da bir muz gibi kıvrılmıştı.
Minnoş aynadaki bu komik haline gülmekten kendini alamadı! "Miyavv, bu halim de ne böyle?" diye kıkırdadı. Ama şapkanın marifetleri daha bitmemişti. Tam o sırada, evin küçük çocuğu, Can, odaya girdi.
Can, Minnoş'u o halde görünce bir an şaşırdı, sonra da kahkahalara boğuldu. "Minnoş, bu ne halin! Sen nasıl bir şapkadır o? Çok komik olmuşsun!" dedi.
Minnoş, Can'ın bu tepkisine daha çok güldü. Şapkanın, kendini komik duruma düşürmesi hoşuna gitmişti. Ama, şapkayı daha da çok merak etti. Acaba şapka daha neler yapabiliyordu?
Minnoş, şapkayı takıp mutfağa doğru yürüdü. Bir anda, kendini dev bir peynir diliminin üzerinde buldu. Peynir dilimiyle birlikte kayarak, mutfak masasının etrafında dönmeye başladı. Can da peşinden koşarak ona eşlik ediyordu. Sonra, bir anda, peynir dilimi havuza dönüştü! Minnoş ve Can, havuçtan yapılmış minik botlarla havuza girip yüzmeye başladılar.
Tüm bu olan bitene, annesi, babası ve hatta bahçedeki kuşlar bile şaşkınlıkla bakakaldılar. Çünkü Minnoş ve Can'ın etrafında her şey bir an da şekil değiştiriyor, bir anda başka bir şeye dönüşüyordu.
Akşam olduğunda, Minnoş çok yorulmuştu. Şapkayı çıkarıp, başucuna koydu. Ertesi sabah, şapkayı tekrar takıp takmamakta kararsızdı. Çünkü şapka onu komik duruma düşürüyor, başına türlü türlü işler açıyordu. Ama, eğlenceli maceralar yaşattığı da bir gerçekti.
Minnoş o günden sonra, şapkayı sadece özel günlerde, canı çok sıkıldığında takmaya karar verdi. Ve o günden sonra, hem kendi hem de çevresindekilerin hayatına hep biraz sihir, hep biraz kahkaha kattı! Tabii, arada sırada kendini salatalığın üzerinde kayak yaparken veya peynir havuzunda yüzerken bulan oldu, ama olsun! Çünkü, sihirli bir şapkanın sahibi olmak, biraz macera ve biraz da gülmek demekti!