C. ÇÖZÜM ÖNERİSİ: YANLIŞLAMACILIK
Birinci ve ikinci kısımlarda, yanlışlamacılığın arkaplanı ortaya konmaya çalışılmıştı. Burada artık yanlışlamacılığın kendisi açıklanmaya çalışılacak.
1. İÇERİK VE OLASILIK
Popper’e (1963b:217) göre “daha fazla empirik bilgi veya içerik içeren; mantıksal olarak daha güçlü olan; daha fazla açıklayıcı ve kestirimsel güce sahip olan; ve bu nedenle (…) daha güçlü sınanabilen kuramlar” tercih edilebilir kuramlardır.”
O zaman buradan çıkan sonuç, daha fazla empirik içerik, daha az olasılık ve daha fazla sınanabilirliktir. Popper (1963b: 217-218) şu örneği verir: “a ‘Cuma günü yağmur yağacak’ önermesi olsun; b ‘Cumartesi günü hava güzel olacak’ önermesi olsun; ve ab ‘Cuma günü yağmur yağacak ve Cumartesi günü hava güzel olacak’ önermesi [olsun]”; o zaman ab önermesinin içeriği, bileşenleri olan a ve b önermelerinden daha fazla olacaktır ve ab’nin olasılığı da bileşenleri olan a ve b önermelerinden daha az olacaktır. Bu durumlar şöyle formüle edilebilir:
1) Ct(a) £ Ct(ab) ³ Ct(b) {Ct = içerik, content}
2) p(a) ³ p(ab) £ p(b) {p = olasılık, probability}
Sonuç olarak; içerik, ihtimalsizlik (improbability) arttıkça artar; o zaman yüksek olasılık bizim amacımız olamaz, çünkü bizim amacımız daha yüksek içeriktir. Başka bir ifadeyle, madem ki biz daha yüksek içeriği amaçlıyoruz, o zaman biz aynı zamanda daha düşük olasılığı amaçlamalıyız: “Madem ki düşük olasılık yüksek yanlışlanma olasılığı anlamına geliyor, [o zaman] bunu takiben yüksek yanlışlanabilirlik veya çürütülebilirlik veya sınanabilirlik derecesi, bilimin amaçlarından birisidir” (Popper, 1963b: 219) ki bu da aslında yüksek bilgiverici içerik ile tam olarak aynı şeydir.
Özetle, madem ki yüksek içerik bilimin amacıdır, o zaman yüksek yanlışlanabilirlik de bilimin amacıdır, çünkü bu ikisi aynı şeyi ifadelendirir. Popper’in mantıksal çıkarımı, yanlışlamayı bilimin amacı olarak ortaya koyar ve Popper’in bilim felsefesinin de en önemli sonucudur. Bu öneri ayrıca bilim olan ile bilim olmayan arasındaki sınırkoyma problemine de getirilen çözümdür: Yanlışlanamayan kuramlar, bilimsel değildir.
Bu bağlamda, bir bilimadamına düşen, kuramını yanlışlamaya çalışmaktır; çünkü Popper’e (1996b:219) göre “bir kuramı yanlışladığımız her zaman, önemli bir yeni buluşta bulunuruz.” Bu nokta bizi bilimsel bilginin gelişimine götürür; bu görüşe göre bilimsel bilgi yanlışlamalar ile ilerlemektedir.
2. Bilimsel Bilginin Gelişimi
Popper’e göre “epistemolojinin her zaman olagelen ve hala da olmaya devam eden merkezi problemi, bilginin gelişimi problemidir. Ve bilginin gelişimi en iyi bilimsel bilginin gelişimi araştırılarak çalışılabilir” (Popper, 1965:15).
Popper’de bilginin gelişimini açıklayan bir örnek Magee’nin Karl Popper’in Bilim Felsefesi ve Siyaset Kuramı adlı eserinden bulunabilir.
“Diyelim ki, çocuğumuza okulda öğretildiği gibi, suyun 100 santigrad derecesinde kaynadığının bilimsel bir yasa olduğuna inanmakla işe başlıyoruz. Doğrulayıcı durumlar ne denli çok olursa olsun, bunu kanıtlamaya yetmez; ama geçerli olmadığı durumları arayarak, bunu sınayabilriz. (…) Hayal gücümüzü yeterince işletirsek, çok geçmeden, suyun kapalı kaplarda 100 santigrad derecesinde kaynamadığını keşfederiz. Böylelikle bilimsel bir yasa sandığımız şeyin öyle olmadığı anlaşılır. Şimdi, bu noktada yanlış yola sapabilir, baştaki önermemizi, deneyci içeriğini şöylece daraltarak kurtarmaya çalışabilirz:<<Su açık kaplarda, deniz yüzeyindeki atmosfer basıncında 100 santigrad derecede kaynar.>> Bundan sonra, üçüncü önermemizi yalanlama yolunda sistemli bir girişime başlayabilirz. Ve bu böylece sürüp gider” (Magee, 1993:22).
Elbette örneğimiz bu biçimde devam etmemeli; çünkü önceki bölümde görüldüğü gibi bilim daha fazla içerik peşindedir, daha az değil. O zaman yanlışlama durumunda ilkinin handikabını açıklayabilen başka bir kuram geliştirmeliyiz. Örneğin <<kabın neden kapalı kaplar durumunda varsayımımıza uymadığı>> kendimize sorulmalıdır. Bu böyle devam eder; “bilgimizi artırır ve daha iyi bir kuram arayışımızı yeniden başlatır” (Magee, 1993:23).
Buna bir örnek de Popper’den verirsek, şu söylenebilir: “Kepler ve Galileo’nin kuramları Newton’un mantıksal olarak daha güçlü ve daha iyi sınanabilir kuramı tarafından birleştirildi ve geçildi, ve benzer bir şekilde, Fresnel’inki ve Faraday’ınki de Maxwell’inki tarafından geçildi. Newton’unki ve Maxwell’inki de (…) Enstein’ınki tarafından geçildi. Herbir durumda ilerleme daha bilgiverici ve dolayısıyla az olası kuramlara doğru oldu. (Popper, 1963b:220).
Burada önemli olan bir nokta, kuramı değişikliğe uğratırken ad hoc [5] değişikliğe başvurmamaktır. Yani bu değişiklikler de ayrıca sınanabilir olmalıdırlar.
“Bazı gerçekten sınanabilir kuramlar, sınanıp yanlış oldukları anlaşıldıktan sonra da hayranları tarafından -örneğin bir ad hoc yardımcı sayıltı devreye sokularak, ya da bütün kuram çürütmeden kaçırılacak biçimde gene ad hoc olarak yeniden yorumlanmak suretiyle savunulmağa devam edebilir. (…) Böyle bir kurtarma işlemini daha sonra ‘uzlaşmacı çarpıtma’ ya da ‘uzlaşmacı hile’ adı altında betimledim” (Popper, 1996a:170).
3. Doğruya Yakınlık ve Yeğleme
Açıklandığı üzere Popper bir doğrunun olduğunu kabul etmesine karşın, doğruya ulaşılamayacağını savunur; ancak doğruya yakınlık ve yeğleme düşüncesi doğruya yaklaşma ve bilginin gelişimi düşüncesini besler. Yukarıda anlatılan durumda olduğu gibi, bilgi İlerlemekte ve doğruya yaklaşmaktadır. Peki, Popper’e göre mevcut kuramlar arasında bir yeğleme nasıl yapılır? Bu bağlamda bir kuramın öteki kuramdan daha fazla doğruya yakın (verisimilitude) olduğunu nasıl anlarız?
t2 ve t1 kuramlarımız ve t2 de olgulara daha çok uygun olsun. (Popper’e göre -Tarski’nin görüşü doğrultusunda- doğru, olgulara tekabül edendir. Yani “bir teori, ancak ve ancak ondan çıkarılan gözlem önermeleri doğru ise (olgulara tekabül ediyorsa) doğrudur” (Chalmers, 1990:211).) Bu durumda t2 aşağıdaki özelliklerde t1’den adaha güçlü olacağından, doğruya daha yakındır; yani diğerine göre yeğlenebilirdir:
t2 t1’den daha kesin iddialara sahiptir ve daha kesin testlere dayanabilmektedir.
t2 t1’den daha fazla olguyu açıklamaktadır.
t2 t1’den daha fazla detayı açıklar.
t2 t1’in geçemediği testlerden geçti.
t2 t1’in ileri sürmediği, yeni deneysel testler ileri sürdü.
t2 şimdiye kadar ilişkili olmayan problemlerle bağlantı kurdu.
“Bizim altı olay listemiz için, t2 kuramının empirik içeriği t1 kuramınınkini aşmaktadır” (Popper, 1963b: 232). Bu durumda t2 doğruya daha yakındır ve daha yeğlenebilir bir kuramdır. (Eğer her iki kuram da yanlış ise, daha kesin deneylerden geçen t2 tercih edilmelidir. Çünkü yanlış içeriği daha az olacaktır (Popper, 1963b: 235).
Doğruya yakınlık şöyle formülleştirilebilir (Popper, 1963b: 234):
Vs(a) = CtT(a) - CtF(a); yani doğru içerik eksi yanlış içerik.
Bu durumda Vs(a), iki durumda artacaktır:
CtF aynı kalırken CtT artar ise
CtT aynı kalırken CtF azalır ise
Bu durumda yanlışlamacılık, yanlış içeriği dışarı atacağından doğruya yakınlığı sağlayan bir yöntemdir sonucuna varılabilir.