Dışarıda kar taneleri, dans eder gibi süzülüyordu. Her biri, gökyüzünden inen minik birer inci gibiydi. Rüzgar, ağaçların dallarını hışırdatarak geçiyor, sanki eski bir şarkının notalarını fısıldıyordu. İçimde, senin yokluğunla birlikte bir boşluk vardı. Geceler, sensiz uzuyordu ve ben, karların beyaz örtüsü altında, içimde yanan bir ateşle üşüyordum.
O gece, pencerenin kenarına oturdum. Kar tanelerinin, camda oluşturduğu desenleri izlerken, gözlerim dalıp gitti. Sanki bir anda, büyülü bir diyarın kapıları aralanmıştı.
Yemyeşil bir ormandaydım. Ağaçların yaprakları, elmas gibi parıldıyordu. Ormanın derinliklerinden, hafif bir müzik sesi geliyordu. Adımlarımı müziğe doğru yönlendirdim. Yolda, konuşan kuşlarla, gülümseyen çiçeklerle karşılaştım. Her biri, içime huzur veren bir neşeyle doluydu.
Sonunda, ormanın kalbinde, parıldayan bir göletin yanına ulaştım. Göletin ortasında, büyülü bir nilüfer çiçeği vardı. Çiçeğin yaprakları, gümüş gibi parlıyordu ve ortasından, tatlı bir melodi yükseliyordu. Bu melodi, içimdeki tüm hüznü, tüm yalnızlığı alıp götürüyordu.
Nilüfer çiçeğinin yaprakları arasında, bir peri belirdi. Gözleri, yıldızlar kadar parlaktı. Saçları, gün batımının renkleriyle boyanmıştı. Peri, bana gülümsedi ve konuştu: "Sen, yalnızlık içinde bir melodi arayan bir kalbe sahipsin. Bu gece, kalbinin sesini dinlemeye geldin."
Peri, bana nilüfer çiçeğinin bir yaprağını verdi. "Bu yaprak, sana tüm dileklerini verecek. Ancak dikkat et, dileklerin kalbinden gelmeli ve sevgiyle yoğrulmalı," dedi.
Yaprağı aldım ve kalbime bastırdım. O an, kalbimde bir sıcaklık hissettim. Gözlerimi kapattım ve en içten dileğimi diledim: "Sensiz geçen bu uzun geceler, bir daha hiç yaşanmasın. Kalbim, seninle birlikte huzur bulsun."
Gözlerimi açtığımda, kendimi yine pencerenin kenarında, kar tanelerini izlerken buldum. Ancak bu sefer, içimde farklı bir his vardı. Yalnızlık değil, umut ve sevgi. Sanki, büyülü ormanın melodisi, kalbime kazınmıştı.
O gece, uykuya dalarken, senin hayalinle sarıldım. İçimde, kar tanelerinin beyazlığı kadar temiz, bir sevgi büyüyordu. Ve biliyordum ki, kalbimin en derinindeki dilek, bir gün mutlaka gerçek olacaktı.
O gece, pencerenin kenarına oturdum. Kar tanelerinin, camda oluşturduğu desenleri izlerken, gözlerim dalıp gitti. Sanki bir anda, büyülü bir diyarın kapıları aralanmıştı.
Yemyeşil bir ormandaydım. Ağaçların yaprakları, elmas gibi parıldıyordu. Ormanın derinliklerinden, hafif bir müzik sesi geliyordu. Adımlarımı müziğe doğru yönlendirdim. Yolda, konuşan kuşlarla, gülümseyen çiçeklerle karşılaştım. Her biri, içime huzur veren bir neşeyle doluydu.
Sonunda, ormanın kalbinde, parıldayan bir göletin yanına ulaştım. Göletin ortasında, büyülü bir nilüfer çiçeği vardı. Çiçeğin yaprakları, gümüş gibi parlıyordu ve ortasından, tatlı bir melodi yükseliyordu. Bu melodi, içimdeki tüm hüznü, tüm yalnızlığı alıp götürüyordu.
Nilüfer çiçeğinin yaprakları arasında, bir peri belirdi. Gözleri, yıldızlar kadar parlaktı. Saçları, gün batımının renkleriyle boyanmıştı. Peri, bana gülümsedi ve konuştu: "Sen, yalnızlık içinde bir melodi arayan bir kalbe sahipsin. Bu gece, kalbinin sesini dinlemeye geldin."
Peri, bana nilüfer çiçeğinin bir yaprağını verdi. "Bu yaprak, sana tüm dileklerini verecek. Ancak dikkat et, dileklerin kalbinden gelmeli ve sevgiyle yoğrulmalı," dedi.
Yaprağı aldım ve kalbime bastırdım. O an, kalbimde bir sıcaklık hissettim. Gözlerimi kapattım ve en içten dileğimi diledim: "Sensiz geçen bu uzun geceler, bir daha hiç yaşanmasın. Kalbim, seninle birlikte huzur bulsun."
Gözlerimi açtığımda, kendimi yine pencerenin kenarında, kar tanelerini izlerken buldum. Ancak bu sefer, içimde farklı bir his vardı. Yalnızlık değil, umut ve sevgi. Sanki, büyülü ormanın melodisi, kalbime kazınmıştı.
O gece, uykuya dalarken, senin hayalinle sarıldım. İçimde, kar tanelerinin beyazlığı kadar temiz, bir sevgi büyüyordu. Ve biliyordum ki, kalbimin en derinindeki dilek, bir gün mutlaka gerçek olacaktı.