Kars Antik Kentleri (Doğu Anadolu Bölgesi)

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Kars Antik Kentleri (Doğu Anadolu Bölgesi)

Khorsa, Khorsene (Kars) Antik Kenti

Q8xu9.webpKars adı, MÖ.130-127 tarihleri arasında Kafkas Dağları'nın kuzeyinden Dağıstan'dan gelerek bu bölgeye yerleşen Bulgar Türkleri'nin Velentur boyunun Karsak oymağından gelmektedir.

Batlamyus Kars'tan; Khorsa, Strabon ise; Khorzene diye söz etmektedir. Bir söylentiye göre de: Gürcü dilinde Kapı kenti anlamına gelen Karis Kalakiden gelmektedir.

Eski Türkçe'de Karsak karnının altı beyaz 75-80 cm. boyundaki çöl tilkisinin adıdır. Bu hayvanı totem edindiklerinden Kıpçaklar'ın Karsak boyuna da bu ad verilmiştir. Türkiye' de bundan daha eski Türkçe isim taşıyan bir il daha yoktur.

Kars yöresi MÖ. IX. yüzyılda Urartu egemenliğine girmiştir. Urartu Kralı II.Sardur MÖ.VIII.yüzyılda Sevan Gölü'nün batısındaki toprakları ele geçirmiş, daha sonra Kimmerler ve İskitler yöreyi istila etmiş, Medler de MÖ.560'da Urartu egemenliğine son vermiştir. Bazı tarihlerde MÖVI. Yüzyıldan başlayan Armeniai Krallığının ve Prensliklerinin burada hakim olduğundan söz etmektedirler. Pers yönetimi altında Satraplık görevini üstlenen bu prensliklerin başlıcaları Orontes Hanedanı (MÖ.400-200), Artaksias Hanedanı (MÖ.200) idi. Romalılar Artaksias hanedanından II.Tigran'ı yenerek bölgeyi ele geçirmişlerdir. Roma'nın Araxes eyaleti olan yöre, Romalılar ile Partlar arasında sürekli el değiştirmiştir.

Bu yöre daha sonra Sasanilerle Bizanslılar arasında da çekişmeye neden olmuştur. VII. yüzyılda Arap akınları buraya kadar ulaşmış ve IX. yüzyıla kadar da Araplar buraya egemen olmuştur. Arapların denetiminde kurulan Ermeni yönetimlerinden Bagratlı Hanedanının bir kolu Ani ve Kars'ta hüküm sürmüştür. Bizanslılar 1045'te yöreyi ele geçirmiştir. XI. yüzyılın ortalarında Selçuklu akınları başlamıştır. Selçuklu hükümdarı Alpaslan 1064'te yöreye hakim olmuş, merkezi Ani olmak üzere Selçuklulara bağlı Ani-Şeddadlılar Hükümeti kurulmuştur. 1064 yılında Sultan Alparslan tarafından fethedilmesinin ardından Kars ve çevresi, Selçuklulara bağlı beylikler tarafından idare edilmeye başlanmıştır. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Sultan Alparslan Erzurum, Erzincan, Tercan ve Pasinler'le birlikte Kars'ı da kumandanlarından Kasım Bey'e vermiştir.

1941-1942 yıllarında Kars'ta yedek subay olarak görev yapan İsmail Kılıç KÖKTEN, bu dönemde Kars'ta tarih öncesine ait araştırmalar yapmıştır. İ.Kılıç KÖKTEN'in yönetimindeki bu çalışmalar ile Kars bölgesi tarihinin Alt-Paleolitik Döneme kadar uzandığı kanıtlanmıştır.

Kars yöresinde Paleolitik Dönem insanlarından günümüze kalan buluntular yeryüzündeki en eski kültürlerden birisinin bu yörede olduğunu göstermektedir. Bu döneme ait; Susuz ilçesi, Cilavuz Dere düzlüklerinde ve Kars Platosu'nda, şölyen-aşölyen tipte işlenmiş ve Alt Paleolitik Döneme tarihlenen bir el baltası; Ağzıaçık (Azacık) Suyu'nun batısındaki düzlüklerde oval çevreli, iki yüzü çok güzel işlenmiş, ucundan biraz kırılmış bir başka aşölyen baltası, Ani çevresinde ele geçen bir el baltası; Yazılıkaya'nın yaklaşık 6 km. güneyinde, Tombultepe yamaçlarında püskürük kayalardan yapılmış, şölyen tipte el baltaları ve iri yongalar bulunmuştur.


Borluk Vadisi'ne Musteryen tipte bir araç; Ağzıacık Suyu'nun batısında bazalttan yapılmış çok aşınmış Musteryen tipte bir uç; Yazılıkaya, Tombultepe'ye yakın Kurbanalan Mağarası'nda taş araç ve ocak yerleri gibi Orta Paleolitik döneme ait buluntulara rastlanmıştır.

Üst Paleolitik Dönemde ise avcılık ve toplayıcılık yöntemlerinde farklılaşma olduğu, araç-gereç yapımının geliştiği görülmüştür. Yine bu dönemde duvar resimleri de ortaya çıkmıştır. Camışlı Köyü'nün batısında, Aladağ'ın doğu yamaçlarındaki Yazılıkaya'da bazalt yapılı bir kayanın dik ve düzgün yüzünde biri büyük, biri küçük iki panoya rastlanmıştır. Büyük pano, yerden 4 metre yükseklikte, yaklaşık 14 metre uzunlukta ve 3-4 metre genişliktedir. Küçük pano ise aynı duvarın doğu uzantısı üstündedir.

Yazılıkaya panolarında hayvan ve insan figürleri vardır. Figürlerin çoğu dağ keçileri, geyikler, geyik yavruları ve eşeklerden oluşmaktadır. Bunlar o dönemdeki doğa koşullarının avcılık ve toplayıcılığa elverişli olduğunu ortaya koymaktadır. Yine aynı yerde bulunan derinliği 11,5 m, iç genişliği 5,5 m, ağız genişliği 12,5 m olan ve güneye bakan Kurbanağa Mağarası araştırmalarında da yine Üst Paleolitik Döneme ait taş araç-gereçler bulunmuştur.

Paleolitik dönemi izleyen mezolitik dönem, mikrolit adı verilen minik araç-gereçlerle tanınmaktadır. Prof.Dr.İ.Kılıç KÖKTEN'in Aras Vadisi'nde yaptığı araştırmalarda bu araçlardan ele geçmiştir. Bu ve diğer paleolitik buluntular Rusya topraklarında saptanan benzerleri ile karşılaştırıldığında, bölgenin yerleşim tarihinin komşu bölgelere koşut olarak, Paleolitik Dönemle başlayıp, Mezolitik Dönemde de devam ettiğini göstermektedir.

Neolitik Dönemi Kars yöresinde gerçek anlamda bir yerleşme yeri değil, Akçakale Adası'ndaki taş anıtlar ve kaledeki duvar resimleri temsil etmektedir. Bu resimler, yöredeki neolitik dönem yaşantısına bir ölçüde açıklık getirdiği için önemlidir. Çıldır Gölü'ndeki Akçakale Adası'nda Dolma Tepe eteklerinde kaya anıtları bulunmuştur. Ada menhirler, dolmenler ve kromlekler ile doludur.
Prof. Kökten'e göre; bu taş anıtlar neolitik dönem tekniği ile yapılmıştır. Çok kaba taşlarla örtülü iç duvarlar, kaba ve büyük taşlarla örtülü damlar, Avrupa dolmenlerinin bazılarında görülen tekniği anımsatmaktadır. Avrupa kültürüne özgü olduğu kabul edilen bu tip taş anıtlar doğuda ilk kez Kars'ta rastlanmıştır. Anıtların ortasında açılan bir sondaj çukurunda, çok kaba, mat siyah renkli değişik biçimlerde çanak-çömlek parçaları bulunmuştur.

Yazılıkaya - Kurbanağa Mağarası'nın doğusunda, kale denilen tepede açılan bir sondaj çukurunda da üst katmanda farklı bir katman saptanmış ve bunun Son Neolitik Dönemden kalmış olabileceği öne sürülmüştür. Kaledeki duvar resimlerinin ise Son Neolitik Dönem ya da İlk Tunç Çağı sonlarında yapıldığı sanılmaktadır.

Kağızman'ın güneyinde, Mısır Dağı yerleşim yerinde, yapılan araştırmalarda, kalkolitik dönem özellikleri taşıyan buluntular ele geçmiştir. Bakır Çağı da denilen bu dönemin izlerine, Ani'de ve Azat Köyü'ndeki höyükte de rastlanmıştır.

İlk Tunç Çağı'nda, Kars bölgesinde Yazılıkaya'nın dibinde açılan Küçük Deney Çukuru'nda ve Kurbanağa Mağarası yakınındaki sondajda ele geçen çanak çömleklerle ve aynı mağaranın doğusunda, Kale denilen, üstü düz yüksek tepedeki sondaj çukurunun buluntularıyla bilinmektedir.

Kale mevkiindeki açmada, İlk Tunç Çağından kalma bir açkı taşı; el değirmeni taşları; bir çekiç; delinmiş, üstü çizgi - süslü hayvan parmak kemikleri; küçük bir taş hayvan; el yapımı çanak-çömlekler ve yapı kalıntıları olduğu düşünülen iri taş yıkıntıları bulunmuştur.

Tüm bu araştırmalar Kars yöresinin Paleolitik Dönem'den başlayarak Orta Tunç Çağına kadar kesintisiz bir yerleşim yeri olduğunu kanıtlamıştır.
 
Ani Antik Kenti

bIouM.webpKars'ın doğusunda İl Merkezine 42 Km. uzaklıktaki Anı Antik Kenti, Türkiye-Ermenistan sınırını ayıran Arpaçay Nehrinin batısında tamamı Türkiye Topraklarında volkanik arazi üzerine kurulmuş Ortaçağ kentidir. Kentin önemi, İpekyolu üzerinde kurulmuş olmasından gelmektedir.

Ani Ören yeri Anadolu'ya İpek Yolu üzerinden girişte ilk konaklama merkezi olduğundan aynı zamanda bir ticaret merkezidir. Antik kentin zenginliği de buradan gelmektedir. Ören yerinin en eski tarihi M.Ö. 5000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Tarih öncesi dönemde ören yerindeki yerleşim bostanlar deresi olarak bilinen vadideki volkanik oluşumlu mağaralardan oluşmuştur.

Bugünkü ören yerini oluşturan iç kale M.S. IV. yüzyılda Kars Şehrine ismini veren Karsak'lılar tarafından yaptırılmıştır. Ören yerinin dış cephe surları Bagratlı Kralı Aşot tarafından M.S. 964 yılında yaptırılmaya başlanmış daha sonra Kral III. Sembat 978 yılında 2. takviye sur sistemini yaptırmış,1064 yılında Selçuklu Sultanı Alparslan'ın Ani'yi ele geçirmesinden sonra Ani Beyi olan Ebul Menucehr tarafından 1064 1072 arasında 3. Surlar yaptırılmıştır.

Kale surları devetüyü ve siyah renkli tüf taşından yer yer iki ve üç sıra halinde Horasan Harcı ile yapılmıştır. Kurulduğu arazi üzerine uyumu sağlamak amacıyla ücgenimsi bir şekilde inşa edilen surların yedi giriş kapısı olup bu kapıların en önemlileri; Aslanlı Kapı, Kars Kapısı, Sarnıçlı Kapılardır.

Şehrin surları uzun kuşatmalara dayanıklı hale getirmek için surlar arasına yapılan destekleme kuleleri aynı zamanda erzak ve tahıl deposu olarak kullanılmıştır. Arazinin eğimine göre yer yer 5 metre yüksekliğe kadar oluşan surların dış cephelerinde Haç Motifleri, Aslan ve yılan kabartmalı rölyefler, çini süslemeler bulunmaktadır.

Ören yerinin ana giriş kapısı olan aslanlı kapı iki büyük giriş kapısından oluşmaktadır. Aslanlı kapının bulunduğu surların Doğu yanındaki burç üzerinde Selçuklu Sultanı Alparslan'ın şehri 1064 yılında fethetmesini belgeleyen dört satırlık Kufi yazılı kitabe bulunmaktadır.

Antik kent içerisinde İç Kale, Büyük Katedral, Ebul Menucehr Camii, Selçuklu Kervansarayı, Resimli Kilise ve Selçuklu Hamamları en önemli taşınmaz kültür varlıklarındandır.

Ani Surları ve Kalesi

yOQCF.webpOcaklı Köyü bitişiğinde Arpaçay Nehri'nin batı yakasında, Bostanlar Deresi ile Miğmığ Dereleri arasında kalan yaklaşık 5 hektarlık alanda bulunan Ani kentinin çevresini kuşatan surlar Ermeni Krallarından III. Aşot tarafından yaptırılmıştır. Urfalı Mateos'a göre bu surların yapımı 971-972 yıllarında tamamlanmıştır. Simpad II döneminde de şehrin kuzey ve doğusuna daha geniş olarak dış surlar eklenmiştir. Bu surlar oldukça yüksek burçlarla takviye edilmiştir.

Ani İç Kalesi ise, şehrin güney ucunda bir tepenin üzerinde ulunuyordu. Surların zayıf olan yerlerine de 10-12 m. derinliğinde, 500m uzunluğunda hendekler kazılmıştır. Bu hendeklere yapılan su yolları ile de tehlike karşısında içleri Arpaçay'dan getirilen sularla dolduruluyordu. Kalenin ikisi dış, biri de iç olmak üzere üç kapısı bulunuyordu. Ayrıca tehlike anlarında kullanılmak üzere bir de gizli kapısı vardı.

Kalenin kapıları: Aslanlı Kapı, Divin Kapısı, Bey Sekisi Kapısı, Mığmığ Kapısı, Acemağılı Kapısı, Hıdırellez (Santrançlı)Kapısı, Çiftebeden (Kars) Kapısı, Eğribucak Kapısıdır.

Aslanlı Kapı;
Ani Örenyeri'nin dış cephe surlarını çevreleyen surların yavşan düzüne bakan kısmında bulunan ana giriş kapısının birinci surlar sisteminin arkasındaki ikinci sur sistemi üzerinde Selçukluların 1064 yılında Ani'yi fethetmesinden sonra ana giriş kapısına Selçukluların simgesi olan Aslan kabartmasını yapmışlardır. MÖ. XI. yüzyıla tarihlendirilen ve 1.50 x 1metr ölçülerindeki kabartmada aslan ayakta yürür vaziyette resmedilmiştir.

Ermeni Kralı Sımpad'ın şehrin çevresine yaptırılan surların uzunluğu 2500 m. yüksekliği de 8-10 m., kalınlığı da l m. idi. Sur duvarları iki yanı cilalı kireçle karıştırılmış, volkanik kum taşından yapılmıştır. Buradaki birici sur dizisinin arkasında ikinci bir sur sistemi bulunmaktadır. Orta Ani surları ise X.yüzyılda Kral III. Aşot tarafından yaptırılmıştır.

Selçukluların Ani'yi ele geçirmesi sırasında surların orta kapısı büyük zarar görmüştür. Selçuklular Ani'yi 1064'de fethettikten sonra ana giriş kapısına l.50x1.00 m. ölçüsünde yürür vaziyette bir aslan figürü yerleştirmiştir. Şeddadilerden Ebü-Şüca Menuçehr (l064-1110) surları ve sur kapısını onararak dört satırlık bir de tarihsiz kitabe koydurmuştur. Ayrıca surların içerisine sekiz köşeli kalın ve yüksek minareli Menuçehr Camisi'ni yaptırmıştır.

Ani'nin Bagradlıların eline geçmesinden sonra Ani Kalesi hükümet merkezi konumuna getirilmiştir. Bu dönemde de kale İç Kale olarak tanınmıştır.

Ani Örenyerindeki Diğer Kalıntılar:

Büyük Katedral, Meryem Ana (Surp Asdvadzadzin- Ani) Katedrali


Ani surları içerisinde şehir merkezinde bulunan bu katedral, kilisenin güney duvarında bulunan bir kitabeden öğrenildiğine göre Kral Sımbad II zamanında, yapımına başlanmış, Kral Kakig I'in (898-1020) eşi Kraliçe Gadalina tarafından 1001 yılında tamamlanmıştır. Ani kentindeki yapıların çoğunun mimarı olan Dırtad tarafından yapılmıştır.

Ani'deki Ermeni mimarisinin en gelişmiş kilise örneklerinden biri olarak nitelenen bu yapı, kubbeli bazilika ile kapalı Yunan haçının bir arada kullanılmasından meydana gelmiş bir plan düzenine sahiptir. Katedral kırmızı tüf taşından yapılmış ve basamaklı bir zemin üzerine oturtulmuştur. Orta nef diğer neflere göre daha geniş olup, üzeri kubbe ile örtülmüştür. Apsisin iki yanına da hücreler eklenmiştir. Katedralin üç giriş kapısı vardır. Bunlardan batıdaki Halk Kapısı, kuzeydeki Patrik Kapısı, güneydeki de Kral Kapısı'dır.

Katedralin cephe mimarisi üzerinde özellikle durulmuştur. Burada alçak röliyefler halinde örgü ve yaprak motifleri, sitilize edilmiş şekillerde adeta bir dantel gibi işlenmiştir. Yapının ince uzun pencereleri sağır yuvarlak kemerler içerisine alınmıştır. Ayrıca üçgen şeklinde nişler ince dekoratif sütunlarla da cepheye hareketli bir görünüm verilmiştir. Burada görülen vertikal ve horizantal hatlar, sivri profilli kemerler belki de Gotik mimarinin en erken örneklerinden birisi burada uygulanmıştır.

Katedralin yarım daire şeklindeki apsidi diğer bölümlerden daha yüksek olup, içerisi heykellerin konulduğu oyuklarla süslenmiştir. Apsisteki bu süsleme unsuru, XI.yüzyıl kilise mimarisinin tipik bir örneğidir. Apsis bölümünün içerisinde XIII.yüzyılda yapıldığı sanılan freskler bulunmaktadır.

Alpaslan'ın 1064 yılında Ani'yi fethetmesinden sonra katedral camiye çevrilmiş ve içerisine geçici olarak minber ve mihrap konulmuştur. Bundan sonra da Fethiye Cami ismi buraya verilmiştir. Yapı 1124 yılındaki Kıpçaklı istilasına kadar 60 yıl cami olarak kullanılmıştır.


Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi (Şırlı Kilise)

dptWJ.webpAni' doğu kesiminde yer alan bu kilise Arpaçay'a kadar inen sarp kayalıkların eteğinde bulunmaktadır. Kilisenin güney cephesindeki 25 satırlık Ermenice kitabede, 1215 yılında Ermeni devletinin başı olan Zaharca ve oğlu Saharsak devrinde, Tigran'ın Zaharca'nın oğluna ve ailesine uzun ömürler vermesi dileğiyle yaptırıldığı yazılıdır.

XII.yüzyılda Dikran isimli bir prensin yaptırdığı anlaşılan bu kilisede Ermeni mimarları ibadet mekanının ortasındaki kare mekanı örten yüksek kubbe düşüncesini ilk kez burada benimsemişlerdir. Bu nedenle de Surp Krikor Kilisesi'nde kubbe ağırlığı dört köşedeki yarım sütunlarla takviye edilmiş duvarlara bitişik payeler üzerine oturtulmuştur. Ana mekanın üzerini örten onaltıgen kasnaklı yalancı kemerlerle dekore edilmiş kubbe dışarıdan konik bir külahla örtülmüştür.

Kilisenin dış cepheleri yalancı kemerler, birbirlerine simetrik iki sütunlar ve bunları birbirine bağlayan kemerlerle dekore edilmiştir. Bunların yanı sıra güney cephesindeki çift yarım sütuncuklar üzerine de yalancı kemerlerin birleştikleri yerlere hayvan ve kuş motifleri yerleştirilmiştir.

Kilise içerisinde İncil'den alınmış dini temalarla ilgili freskler bulunmaktadır. Bu freskler arasında yer yer stilize bitki ve haç motifleri de eklenmiştir. Ani'de yaşayan Dikran Honents isimli bir zenginin yaptırdığı bu resim ve kabartmalardan ötürü de buraya Nakışlı Kilise ismi de verilmiştir. Aynı zamanda kilisenin yaşayabilmesi için Dikran Honents buraya köyler, çiftlikler, değirmenler, hanlar, dükkânlar ve hamamlar vakfetmiştir.


Genç Kızlar Kayalıklarındaki Kilise (Güvercinli Kilise)

YiC9C.webpKars, Ani şehrinin güneyinde kayalık bir tepe üzerinde bulunan bu kilisenin yapım kitabesi olmamakla beraber, mimari yapısından XIII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Günümüze oldukça harap bir durumda gelen bu kilise XIII.yüzyıl Ermeni kilise mimarisinin tüm özelliklerini yansıtmaktadır. Üst örtüsü çökmüş olmasına rağmen bazı duvar parçalarından kiborion tipinde bir yapı olduğuna işaret etmektedir.

Kilisenin yuvarlak bir planı vardır. Kalıntılarından üzerinin konik bir çatı ile örtüldüğü anlaşılmaktadır. Kilisenin giriş kapısı Ani'deki kervan yolunun başlangıcına açılmıştır. Kesme taştan yapılan dış cephe duvarları üzerinde kabartma geometrik süslemelere yer verilmiştir. Altı bölmeli olan cephe duvarlarında kemerler arasına pencereler açılmış ve bunların çevresi kabartma bezemelerle
doldurulmuştur.

Kilisenin tonozlu galerisinin büyük bir bölümü yıkılmıştır.


Çoban Kilisesi

Kars Arpaçay ilçesinde, Ani surlarının dışında ve surların kuzeydoğusunda bulunan bu kilisenin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber J.Strzygowski bu kilisenin X.yüzyıl sonu veya XI. yüzyıl başlarında yapıldığını ileri sürmektedir. Onun yanı sıra, A.Khatchatrıan bu yapının XII.yüzyılda yapıldığını belirtmiştir.

Çoban Kilisesi merkezi planlı bir yapı olup, onikigen içerisinde altıgen bir plan düzenindedir. Kilisenin büyük bir bölümü yıkılmış olmasına rağmen yine de yapısı ile ilgili yeterli bilgi vermektedir. Birbirine simetrik olan altıgenin kolları içerisine üçgen şekilde nişler açılmıştır. İkinci katın ağırlığını taşıyan dayanaklar sütunlarla takviye edilmiş ve bunlar kalın duvarlar üzerine oturmuştur.

Surp Pırgiç Kilisesi (Halaskâr Kilisesi-Keseli Kilise)

Ani'de bulunan kiliseyi J.Strzygowski 1035-1036 yıllarında Bagratlılardan Abulgarib döneminde yapıldığı ve Hz. İsa'nın adına yapıldığını belirtmiştir.

Kilise 19 köşeli, poligonal bir plan düzeninde olup, içerisi nişlere bölünmüştür. İbadet mekanını örten kubbe yüksek bir kasnak üzerine oturmuştur. Ayrıca bu kasnak kilisenin duvarları ile niş kemerlerini köşelere bağlayan sütunlar üzerine oturtulmuştur.

Bu kilise de Ani'deki diğer yapılarda olduğu gibi oldukça hareketli bir cephe görünümüne sahiptir. Dış cephesinde yarım yuvarlak çift sütunların taşıdığı sağır kemerler kilisenin tüm yüzeyini çepeçevre dolaşmaktadır. Böylece kilisenin dış cephesi oldukça gösterişli bir konuma getirilmiştir.

Kilise 1073 yılında papaz Tridot tarafından onarılmış 1291 yılında yapıya bir çan kulesi eklenmiş, 1342 yılında da kilise Atabekler tarafından tümüyle onarılmıştır. Bu kilise 1930'lu yıllarda yıldırım düşmesi sonucunda yıkılmış olup günümüzde harap durumdadır.


Surp Krikor Abuğamrents Kilisesi

Kars, Ani surları içerisinde, Ani Çayı'nın meydana getirdiği vadide bulunan bu kilisenin kitabesinden öğrenildiğine göre; Ermeni Bahlavuni hanedanından Prens Krikor'un emriyle kardeşi Hamze ile kızkardeşi Seta için dinlenme yeri olarak yaptırılmış ve Aziz Krikor Lusavoriç'in adına sunulmuştur. Kilise 994 yılında yapılmış, daha çok XVII.yüzyılın çok apsitli kilise tipleri örnek alınmıştır. Kilisedeki kitabelerde 1047 yılında Selçuklularla yapılan bir savaşta ölen Ermeni kahramanlardan Vahram Bahlavuni'nin ismi sık sık geçmektedir.

Kilise içten daire, dıştan yonca planlı altı apsitli bir yapıdır. Bu plan şekli merkezi planlı, rotundalardaki nişlerin derinleştirilmesi sonucu meydana gelmiştir. Taş yontma sanatının en güzel örneklerini ortaya koyan bu yapının masif duvarları üçgen nişlerle hafifletilmiş ve buralara açılan ince uzun altı pencere ile de ibadet mekanı aydınlatılmıştır. Yapının üst örtüsünü oldukça yüksek kasnaklı konik bir çatı meydana getirmektedir. Bu çatıya da 12 pencere açılmıştır.

Surp Hovhannes Kilisesi
(Apostol Kilisesi, Havariler-Arakelots Kilisesi)


Ani'nin merkezinde bulunan Surp Hovhannes Kilisesi'ni N.Marr X.yüzyıla tarihlendirmiştir. Bunun yanı sıra N.Tokarski bu kilise ile ilgili 1031 tarihli bir kitabeden söz etmiştir.

Kilisenin yapımı 1038 yılında tamamlanmıştır. Dört yapraklı yonca planı düzenindeki kilisenin köşelerine birer hücre yerleştirilmiş ve bunun sonucu olarak ta yonca planı tam ortaya çıkmamıştır. Kilisenin güneyine eklenen büyük boyuttaki bir yapının mezar olduğu sanılmaktadır. Jamudun ismi verilen bu yapının doğusunda girişi ve cephesinin tümü, kilisenin kubbesi ve ona dayanan ayaklar günümüze gelebilen kalıntılardır. Bunların dışında kiliseden fazla bir kalıntı bulunmamaktadır.

Kilisenin köşesinde kubbeli bir şapel, batısında da Başpiskopos Parseh'in 1184'te yaptığı bir anıt bulunmaktadır. Ayrıca kilisenin kuzey ve güney yönüne de XII.yüzyılda yapılmış iki avlu eklenmiştir.

Hoşavank Şapeli

Arpaçay'ın batısındaki vadide bulunan Hoşavank Şapeli Altıgen Şapel olarak da tanınmaktadır. Kitabesi günümüze gelememiş olmakla beraber, çeşitli Ermeni kaynakları bu şapelin XI.-XIII. yüzyıllar arasında yapıldığını belirtmektedir.

Şapel küçük merkezi planlı bir yapıdır. Ani'deki eserlerin süsleme yönünden en ilgi çekenlerinden birisidir. Bu yapıda süsleme ve taş işçiliğinin son derece ileri düzeye çıktığı görülmektedir. Şapelin çevresini dolaşan iki sütuncukların oldukça sade olmasına karşılık, üzerlerinde alçak kabarma halinde geometrik sağır kemerlere yer verilmiştir. Bu kemerlerin birleştiği yerlere de stilize edilmiş palmet ve Rumilerden oluşan bir bezeme yapılmıştır. İbadet mekanının üzerini örten konik çatı kasnağı da yarım sütunlarla 12 bölüme ayrılmıştır. Bazı kaynaklar da bu yapıya bitişik bir mezar anıtının da olduğundan söz etmektedirler.

Surp Krikor (Gagik) Kilisesi

Ani'nin merkezinde, surların kuzeyinde yapılan bu kiliseden günümüze yalnızca temel kalıntıları ile bazı duvar kalıntıları gelebilmiştir.

Kral II.Gagik tarafından yaptırıldığı sanılan bu kiliseyi J.Strzygowski 1001 yılına tarihlendirmiştir.

Kesme taştan yapılan bu kilisenin temel kalıntılarından merkezi planlı bir yapı olduğu anlaşılmaktadır.


Sultan (Selçuklu) Sarayı

ip9sh.webpKars Arpaçay ilçesinde, Ani'nin kuzeybatısında Bostanlar Deresi'ne bakan kayalık üzerinde kurulmuş olan bu sarayın Selçukluların Ani'yi 1064 yılında ele geçirdikten sonra şehirde başlatılan imar çalışmaları sırasında Ebul Menucehr tarafından yapıldığı sanılmaktadır.

Saray kesme taştan yapılmış olup, sarayın altında mahzenler, üstünde kâgir iki kat, iki de ahşap kat bulunuyordu. Böylece bu saray beş katlı bir yapı idi. Sarayın doğuya bakan dikdörtgen çerçeve içerisinde yuvarlak kemerli giriş kapısının bulunduğu cephesi satranç biçiminde bir sıra beyaz taş, bir sıra da köfeki taşından örülmüştür. Sarayın girişindeki portal Selçuklu mimarisinin güzel örneklerinden biri olup, yıldız motifleri ile çevresi bezelidir. Giriş kapısının üzerinde dikdörtgen lentolu, üzeri sağır sivri kemerli bir de penceresi bulunuyordu. Sarayın ahşap olan dört ve beşinci katı yıkılmıştır. Sarayın bodrum katı tonoz kemerli bölümlerden oluşmuş, ambar olarak kullanılmıştır. Bodrumun üzerindeki zemin katı L planında olup, sarayın asıl kabul salonu ile onun çevresine yerleştirilmiş odalardan meydana gelmiştir. Ayrıca sarayın içerisinde bulunan şadırvan da Selçuklu döneminde yapılmış ilginç bir eserdir.

Kervansaray

Kars, Arpaçay ilçesinde Ani'nin merkezinde yer alan kervansaray XII.yüzyılın başlarında yapılmıştır.

Ani şehrinin merkezindeki ana cadde üzerindeki kervansaray yöresel sarımtırak kesme taştan yapılmıştır. Düzgün bir taş işçiliği bulunmaktadır. Dikdörtgen planlı kervansarayın yan duvarları dışa kapalı olup, adeta bir kale görünümündedir. Ancak bunların büyük çoğunluğu yıkılmış ve günümüze gelememiştir. Kaplama taşların altında moloz taş duvarların olduğu kalıntılarından anlaşılmaktadır.

Kervansarayın giriş kapısı üzerindeki bezemeler Selçuklu Mimari cephe görünümü yansıtmaktadır. Sarı taştan oldukça görkemli olan giriş kapısının çevresi dikdörtgen söveler içerisinde geometrik bezemelerle çevrelenmiştir. Hafif sivri kemerli kapının üstü Selçuklu dönemi mukarnasları ile bezelidir. Bu yapının sonradan kiliseye çevrildiği sanılmaktadır.

Selçuklu Hamamı I

Ani Örenyerinde, Büyük katedralin 30 m. batısında bulunan bu hamam Selçuklu döneminde, XII.yüzyılda yapılmıştır.

Bu hamam yanındaki diğer hamam ile birlikte Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü'nün 1966-1967 yıllarında yaptığı kazılar sonucunda ortaya çıkarılmıştır. Bu hamam Ani surlarının şehre giriş kapılarından en önemlilerinden biri olan Aslanlı Kapı'dan Ebü'l Muammeran Camisi ile İç Kale'ye giden yakın bir yerdedir.

Hamamın plan düzeni, su ve ısıtma tesisleri, iç süslemeleri ve mimari özellikleri yönünden Anadolu Türk hamamları ile benzerlik göstermektedir. Kazılar sırasında hamamın sıcaklık bölümü, su sarnıcı, soğuk su depoları bütünüyle, ılıklık bölümü de kısmen ortaya çıkarılmıştır. Dikdörtgen biçimindeki sıcaklık bölümünün köşelerinde birbirlerine eşit dört yıkanma odası, halveti bulunmaktadır. Bu bölüm birbirlerine eşit dört eyvanlıdır. Bu eyvanların birbirlerini dikey olarak kesmesi ile hamam haçvari bir görünüm kazanmıştır. Yıkanma odalarına orta mekandan, diğer kısımlara da köşelerdeki kapılardan girilmektedir. Üst örtüdeki kubbelerin dış kademelerine maden cürufu dökülmüştür. Böylece cürufun ve kubbelerin üzerine serilen kalın toprak tabakası hamam sıcaklığının dışarıya sızmasını önlemektedir. Aynı zamanda bu şekilde içeriye akıntının olması da önlenmiştir.


Selçuklu (Küçük Hamam) Hamamı II

Ani Örenyerinde, Arpaçay ile Tatarcık Deresi'nin birleştiği alandaki Bey Sekizi Kapısı'nın 100 m. güneyinde bulunan bu hamam, XII.yüzyılda, Selçuklular döneminde yapılmıştır.

Selçuklu mimari üslubunu yansıtan bu hamam mimari yönden diğeri ile benzerlik göstermektedir. Bu hamamı 1844 yılında Abiç isimli bir gezgin görmüş ve planını çıkarmıştır. Daha sonra hamamı inceleyen Strzygowski ve Harutyunyan yapının tanımını yapmış ve bunun Ani'deki Ermeni yapılarından ayrıldığını belirtmiştir.

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü'nün 1966-1967 yıllarında yaptığı kazı çalışmaları sonucu ortaya çıkarılmıştır.

Hamam soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiş, kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Sıcaklık bölümü planı ve ölçüleri bakımından diğer hamamın tam bir benzeridir. Burada Selçuklu ve Osmanlı döneminde sıkça rastlanan haç biçimli, dört eyvanlı ve köşe halvetlidir. Yıkanma odalarına açılan kapılar Selçuklu mimarisinde görüldüğü gibi sivri kemerli, dar ve alçak tonozludur. Odaların üzerleri birer kubbe ile örtülmüştür. Eyvanlara olduğu gibi halvetlere de su taşıyan künkler duvarların içerisine yerleştirilmiştir. Üst örtüde kubbe geçişini sağlayan tromplar birbirlerinden farklı biçimlerde stalaktitlerle süslenmiştir. Tromplarda her halvette farklı stalaktitlerin kullanılması hamam içerisindeki yeknesaklığı ortadan kaldırmıştır.

Bu hamamların XIII.yüzyılda kullanıldığı Dikran Honents'in bir yazıtından anlaşılmaktadır. İkinci hamamda görülen trompların birinci hamamdakilere göre daha gelişmiş olmasından ötürü, ikincisinin daha geç bir tarihte yapıldığı sanılmaktadır.

Pars Tuğlacı'ya göre, birinci hamamın, Ani'de Şeddadi Hanedanı'nın il beyi olan Abû Şûca Menûçehr'in onarım çalışmaları yaptığı tarihlerde, XI.yüzyılın sonlarında, 1080-1090 yıllarında yapılmıştır.

İpekyolu Köprüsü

Ani örenyerinde, Arpaçay Vadisinde bulunan İpekyolu Köprüsü Arpaçay Nehri'nin üzerindedir.

Köprü, X.yüzyılda Ermeni Bagrat Krallığı döneminde yapılmıştır. Kitabesi bulunmamaktadır.

Köprü kesme taştan yapılmış olup, günümüze yalnızca ayakları gelebilmiştir.


Köşevenk Örenyeri

Ani (Ocaklı) Köyünün 6 km doğusunda Arpaçay nehrinin aktığı vadinin üzerinde kurulmuştur. Bağratlı krallığına bağlı bir prenslik olarak kurulan Köşevenk içerisinde üç adet kilise ve bir gözetleme kulesi bulunmaktadır.

Eserlerin tümü IX.yüzyıla ait olup, düzgün kesme tüf taşından merkezi haç planlı olarak inşa edilmiştir.


1993 Yılında yıllara Ani'de sarih olarak başlatılan restorasyon çalışması surlar ve iç mekanlardaki tarihi binalar üzerinde yapılmakta olup, 2001 yılında yapılan harcama 340 Milyar TL'dir. Koruma amaçlı tel, çit ve çevre düzenlemesi 2002 yılı ödeneği ise 260 Milyar TL'dir.

Bilimsel kazı çalışmaları 1989 yılından bu yana Prof. Dr. Beyhan KARAMAĞARALI tarafından rutin olarak her yıl yapılmaktadır. Bu çalışmalarda Ani Örenyerinde tarihi kentin antik su şebekesi ortaya çıkarılmıştır.

2001 yılında bulunan Saray Kazısına devam edilmiş, surlar dışında yapılan sondaj çalışmalarında altın bilezik ve kemer bulunmuştur. Şimdiye kadar bulunan eserlerin tümü Müze Müdürlüğünde korumaya alınmıştır.
 


Mesajınızı yazın...
Geri
Top