Karun hazinesinin en değerli parçalarından kanatlı denizatı broşu
Karun Hazinesi veya Karun Hazineleri Çoğu M.Ö. 560-546 yılları arasında Lidya ülkesini yöneten Kroisos (Karun) dönemine ait olan ve Uşak'ın 25 km batısında ve İzmir Karayolu üzerinde bulunan Güre Köyü yakınlarındaki tümülüslerden 1960'lı yıllarda çıkarılarak kaçırılan ve 1993 yılında geri alınan eserlerin toplu adı. Bazı kaynaklarda Lidya Hazinesi veya Lidya Hazineleri olarak da anılırlar.
Lidya döneminin en görkemli eserleri arasında yer alan bu hazine 1965-66-68 yıllarında kaçırılmıştır. İlk soygun 1965 yılında Toptepe tümülüsünde gerçekleşti. 5 kişilik grup tünel kazarak mezar odasına ulaşarak, buradaki buldukları eserleri dönemin parasıyla 65,000 TL'ye sattılar. Daha sonra, 1966'da, İkiztepe tümülüsü 11 kişi tarafindan soyuldu ve oda içesindeki 150 parça önce saklanıp daha sonra 160,000 TL'ye satıldı. Güre'deki üçüncü soygun 1968 yılında Aktepe tümülüsünde yapıldı ve bulunan resim ve kabartmalar 40,000 TL'ye satıldı.
Hazinenin tamamı New York'daki Metropolitan Müzesi'nde 1985 yılında bir sergide gazeteci Özgen Acar tarafından görülmeleriyle bulundu. Dönemin Kültür bakanlığının uyarılması sonucu müzenin depolarında saklanan eserleri almak için 1987’de dava açıldı ve yaklaşık 40 milyon dolarlık masrafa yol açan hukuki süreçler sonunda 1993'de Türkiye'ye geri getirildi. İade müze yetkilileri 6 yıl süren davayı kaybedeceklerini anlamarıyla gerçekleşti.
1996'dan beri Uşak Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen Karun Hazineleri’ni son beş yılda 769 yabancı turistin ziyaret ettiği ortaya çıktı. Yer sıkıntısından dolayı onlarca eserin üst üste istiflendiği müzede, 35 bin 573 tarihî eser bulunuyor. Bu eserlerin yüzde 10’u sergileniyor. Müzede Karun Hazineleri’ne ait 450 adet eserden 300’ü sergileniyor.
Sardes’teki ilk yerleşme ile ilgili doyurucu bir bilgi yoktu. Yapılan kazılar, Sardes’in Tunç çağı sonlarında bir Anadolu köyü özelliklerini taşıdığını göstermiştir. Tunç çağı sonlarına ait tabakalardan, ölülerin yakılıp gömüldüğü öğrenilmiş, ağaç dalları, kamış ve balçıktan yapılmış, daire biçiminde bir kulübe bulunmuştur. Ancak bu köy topluluğu Kıta Yunanistan ile kültürel bağlar kurabilmiştir. Sardes’in alt tabakalardan çıkan Geç Hellas III c türü miken keramik parçaları, Türk çağı sonlarında Yunanistan ile Lydia arasındaki kültürel bağların ispatıdır.
Sardesliler özellikle Yunanlıların etkisinde kalmışlardır ki Lydialıların geometrik üslup çanak çömlekçiliği tamamıyle yunan etkisi altında gelişmiş bir türdür ve böylece de boyalı Lydia geometrik üslubunun doğması demir çağ Lydiasındaki en önemli buluşlardan biridir; Kültür ve sanat hareketlerinin düzeyinin yükseldiğinin de en güzel kanıtıdır. Boyalı çanak çömlekçiliğinin başlaması nüfusa pek etkide bulunmamıştır. Yerli çanak çömlek ustaları ve ressamlar Yunanistan’dan dış alımla yapılan eşya ve malzeme ile çalışarak ya da bizzat Yunanistan’a gidip yunan çanak çömlek ve ressamları ile beraber çalışarak yeni şeyler öğreniyorlardı.
Sardeslilerin tarihi geçmişleri ile ilgili bilgileri çeşitli efsanelerden ve kazı çalışmalarından öğrenmekteyiz. Sardesli heraklidlerle ilgili bilgiye göre Kambles yada Komblites adındaki bir heraklid – Tylaind kralı çok yer ve içerdi. O denli oburdu ki bir akşam karısını kesip yedi. Bazıları bunu hırsından yaptığını söylediler. Sabahleyin kral, karısının elini ağzında bulunca dehşete düştü ve kendi boğazını kesti, çünkü yaptığı korkunç iş açığa çıkmıştı. Tümüyle düş ürünü olmasına karşın bu öykü eski dönem kayıtlarına ait bir fikir vermesi bakımından ilginçtir.
Sardesliler kazı bakımından çok zengin bir ülke olmasına karşın zaman zaman vahşi bir hayat yaşamışlardır. Ve bu yaşam tarzları da çeşitli efsanelerin doğmasına yol açmıştır; Sardesli hükümdar Kandoules’in adının köpek boğan anlamına geldiği yapılan arkeolojik buluntularla doğrulanmıştır: Sardes kazılarında, aynı türde 11 adet kab içinde yeni doğmuş köpek yavrularına ait iskeletler bulunmuş ve buluntuların bir hint Avrupalı savaş tanrısı niteliğindeki Kandoules onuruna verilen yemekler sırasında yenildiği anlaşılmıştır. Bir başka efsaneye göre karısının güzelliğine hayran olan Son herakled Tylonid Kandoules , bu güzelliği en yakın adamlarından Mermand olan Gyges’e gizlice gösterir. Seyredildiğini sezen kraliçe , genç Gyges’e zorlayarak ya kocasını öldürerek kendisiyle evlenmesini ya da O’nu öldüreceğini söyler. Öykü Gyges’in Kandoules’i yatağında bıçaklamasıyla son bulur.
Mermand krallarında Gyges, Ardys, Aliyattes ve Kroisos güç politikasının silahı olarak ekonomik kaynakları kullanmışlardır. Hatta ilk sikkenin ortaya çıkışının asker ücretlerinin ödenmesiyle ilgili olduğu bile düşünülebilir.
Genellikle etki alanları çok geniş kehanet merkezlerine Lydia kralları tarafından gönderilmiş armağanları , yunan siyasetini parasal araçlarla etkileme adımı olarak kabullenmek olasıdır.
Sardes kenti antik dünyanın en güçlü en zengin ve en anlamlı başkenti olarak ününü duyurdu. Lydia sanat ve mimarlığının ön Asya ve Yunan ufkunda bir yıldız gibi parladığı bu dönemde Sardes’te yaşamak dünyanın en görkemli kentinde yaşamak demekti.
Sardes’te bulunan Yunanistan’dan dış alımı yapılmış vazolar Mermond sülalesi zamanında Hindia ve Yunanistan arasında oldukça gelişmiş bir ticaretin en önemli dairelerini oluşturmaktadır. Ki bu da bize Yunanistan ile ilişkilerin pek erken başladığına tanıklık etmektedir.
Sardes krallarından Gyges’in mezhebi olarak kabul edilen tümülüsün boyutları bir dereceye kadar güç ve zenginliği yansıtır. Bu anıt Gyges ve kentinin büyüklüğünün gözle görünebilen bir simgesi aynı zamanda Lydia mimarlığının anıları koyabilmek için yapılan ilk örneğidir. Yapılan istila ve savaşlar bazı olayları ortaya çıkarmıştır. Örneğin; yanan bir ev damının çökmesi sonucu küçük bir çocuk iskeletiyle, bir çukura atılmış, bazı organları eksik iki erkek, iki kadın ve bir çocuğa ait iskeletler bu yıkımın acımasızlığının kanıtıdırlar. Yapılan kazılar İslamiyet öncesi 6. yy’da Lydia ve Karia arasında bir ilişkinin varlığını maddi belgelerle kanıtlamıştır. Ayrıca Sardes’te bulı8unan ve üzeri Karia dilinde (Karca) yazıtlarla dolu çanak çömlek parçaları bu Lydia- Karia ilişkisinin tanıklarıdırlar. Heredottos’un 57 yıl saltanatta kaldığını bildirdiği Alyattes son yıllarında kendisini görkemli bir mezar anıtı yaptırmıştır. Kutsal fahişelerin büyük katkıları sonucunda oluşturulan bu görkemli anıt Lydia tümülüslerinin en büyüğüdür. Bu anıt mezar soyguncularınca yağma edilmiş bir biçimde ortaya çıkarılmıştır. Hatta lahit bile bulunamamıştır. Bu mezar odası Lydia duvar işçiliğinin en başarılı ve en cesur örneğini verir; Çok iyi perdahlaşmış, mermerleşmiş kireçtaşı blokları demir kentlerle şaşırtıcı bir güzellikte bir birine birleştirilmişlerdir.
İlk çağda çok zengin kişileri Kroisos gibi zengin denilmiştir; Bu zenginlik doğu dünyasını da etkilemiş Karun gibi zengin deyimiyle Kroisosun zenginlikleri kastedilmiştir. Kroisos çağında Lydia krallığının başkenti Sardes zenginliğinin etkinliğini ve kültürel gelişimin doruğuna ulaşmıştır. Siyasal alandaki uyum sanat olaylarını da etkilemiş Kroisos’un destek ve isteğiyle sanat alanında büyük eserler oluşturulmuş böylece İslamiyet öncesi 6. yüzyılın ortasında Lydia ve sardes Arkaik Doğu Yunan sanatının merkezi haline gelmiştir. Anadolu’nun verimli topraklarını ticaret ve sanat merkezi olan diğer kentlerine krallığına bağlayan Kroisous bunlardan elde ettiği zenginliklerle çok parıltılı bir yaşam sürmeye başlamış, her yönden Sardes’e koşan bilginleri iyiliklere boğarak o zamanki uygar dünyada kenine büyük bir ün kazandırmış Kroisous döneminde Lydia devleti, İslamiyet öncesi 5. yüzyılda oyun yazarı Anskhylos’un deyimiyle altın Sardes ya da altın yatağı Savdus zenginliğinin ve kültürel gelişiminin doruğuna ulaştı; başkentin bu göz kamaştıran görkem ve zenginliğini büyük merak konusu, giderek bir Lydia hayranlığının oluşmasına neden oldu; Örneğin Lydia’da üretilen parfüm ve kremler, o zamanki dünyanın en çok aranan malları durumuna geldi. Lydia’ya karşı duyulan hayranlık özellikle Yunan dünyasında Lydia kremi ve süs eşyalarının da dışına taştı; Söz gelimi Atina’nın ünlü siyah figürlü vazo ressamlarından birinin Lydia’lı ismini taşımış olması, bu ilginin coşkunluğunu dile getirir.
Ticaret ve endüstrinin çok gelişmiş olmasına karşın, üretilen artı ürünün oransız bir bölümü devlet hazinesi tarafından yutuluyor ve burada yeniden üretici işleri için kullanılmayıp ya altın ve gümüş olarak biriktiriliyor yada savaşta yararsız eğlencelerde dökülüp saçılıyordu. Bu yüzden gerçek servette sağlanan mutlak artış büyük değildi ve satın alma gücü gereksiz ölçüde sınırlıydı, bu nedenle sınırsız gibi görünen zenginliğe karşı Lydia devletinin yıkılışı çok kolay olmuştu.
Ekonomi ve Ticaret: Sardes halkı küçük dükkan halka açık gazinolar ve hatta genelevleri sahibi olan ilk insanlar olduğu görülür. Yapılan kazı ve eserlerde bilinen ilk serbest Pazar kurmuşlar hatta geçmişi doğu pazarlarının öncesi olarak kabul edilebilir.
Örneğin İyon fincanlar, Aitolio kraterleri, samos alabastronları kuş biçimli rodos kastleri Lidyalıların ege kıyıları ve kent devletleriyle ticaret yaptığını göstermektedir. Altının bulunması doğanın ve coğrafya koşullarının oluşturduğu güzel bir rastlantı olması, etkin bir ticaret merkezinde yaşayan halkın ticaret yaşamını pratik hale getirecek buluşlar yapması doğaldır. Çıkarılan eserlerde de görüldüğü gibi Lidya2nın ilk çağ insanını en etkileyen yönü altın zenginliğidir. Sardes aşağı kentinde akropelden uzak kurulmuş sanayi çarşısının kuruluşunu göstermektedir. Altın işçileri ve mücevherci dükkanları ana tanrıçanın koruması altında bulunmaktadır Lidya’da soylu denilebilecek ve kralın mutlak yönetiminde olmayan zengin sınıfın olduğu görülür.
Din: Lidyalıların diniyle ilgili fazla bilgi yoktur. Ana tanrıça Kybele’ye büyük saygı vardır. Çeşitli tapınmalarda bulunurlardı. Uzun saçlı rahipleri hadım edilir, vahşi çığlıklar attıkları , dinsel törenlerde, teflerini, kırbaçlarını, zillerini ve kokular yayan saçlarının buklelerini ana tanrıçaya itaf ediyorlardı. Lidyalılar daha çok Yunan dini ve tanrılarının etkisinde kalmış bir ulus olduğunu gösterir.
Ölü Gömme Geleneği: Toprak kil ve taştan yapılmış tümülüslerin altında bir yere gizlenmiş mermer yada kireç taşından mezar odaları Lidyalıların ölümden sonraki yaşamalrını sürdürdüklerine inanılan kanıtlardır. Lidyalılar gerçek yaşamalrını sürdükleri mekanlardan çok öldükten sonraki yaşamalrını geçirecekleri mekanlara güzel ve süslü mermer yapı ve sunakları donatmaları görülür.
Yazı ve Edebiyat: Bulunan bir yazıtta Lidya dili ile değil fakat ona yakın bir dille yazılmış olduğu sanılan bir yazı bulunmuştur. Sanata çok önem verilen Lidya sarayında edebiyatın önemli bir yerinin olmadığı görülür.
Mimarlık Heykeltıraşlık Keramik: Yapılan kazılarda Sardes’in çok zarif mermer yontular ve yine mermerden gelen ve kutsal yapılarıyla ün yapmasına karşılık halk ahşap çatılı, kerpiç duvarlı yapılar içinde yaşıyordu. Bu daha halk ve krallığın arasındaki uçurumu gösterir. Sardes heykeltıraşı ekolü iyon sanatının yumuşaklığını ve doğu sanatının coşkunluğunun karıştırılıp harman edildiği kendine özgü özelliklerdir. Lidya bezemesi çağdaşı diğer Rodos ve doğu Yunan eserlerinden teknik ve üslup yönlerinden kendine özgü nitelikleriyle kolay ayırt edilebilmektedir. Vazolar üzerine renkli olarak yaban domuzu, arslan, sfenksler, kuş, keçi ve dağ keçileri betimlemeleri kraliyet sarayının esini ile geliştirilmiştir. Fakat hiçbir zaman halk tabakası üzerinde etki yapamamıştır.
Küçük El Sanatları: Sardes’te sanat yönünden şaşırtıcı, yaratıcı çabalar mimarlık yontu alanlarında gösterilmiştir. Fildişi oymacılığı ve altın işçiliği yer tutmaktadır. Yapılan kazılarda heykel işlemeciliği, altın takılar, döğmeler örnek gösterilebilir. Mermanedler döneminde altın işçiliğinde çok yüksek bir becerinin ve mücevhercilikte basitliğini yitirmiş uzun bir geçmişe dayanan çalışmanın varlığını ortaya koyar. Enteresan bir şeyde küpeye çok önem verilmesidir. Sardes’li kadınlar ve Lidyalı süvarilere ait elli altın küpe bulunmuştur.
Günlük Yaşam: Sardeslilerin akşam yemeği için kırmızılar giydiklerini ve fildişi ayaklı, mor döşemeli yataklarına önemle uzandıkları anlatılır. Güzel kokuları Lidyan denen kaplarda saklamaları güzellik merhemlerinin sürülmesi uzun saçarlını süs eşyaları kullanmaları toplantıya gidilirken mor giysiler, kokulu merhemlerin saçlara sürülmesi onlara büyük zevk vermesi bir yaşam tarzıydı. Lidya halkı oyunun her türlüsüne düşkündü. ***** oyunları ve aşık kemiği ile oynana oyunlar başta gelirdi. Görünüşe bakılırsa mimarlık açısından çok yoksul donatılmış illerdi. Yaşamları oldukça sıkıcı olması ve Lidyalılar bu oyunları yaşamalarına daha renkli bir hale getirmek amacıyla bulmuşlardır. Müzik konusunda pek açık olmayan belgelere sahibiz. Yalnız paktis denilen Lidya liri olduğu ve süvarileri savaş yürüyüşlerinde uyum sağlanması için flüt ile kaval kullandıkları belirtilir.
Karun Hazinesi veya Karun Hazineleri Çoğu M.Ö. 560-546 yılları arasında Lidya ülkesini yöneten Kroisos (Karun) dönemine ait olan ve Uşak'ın 25 km batısında ve İzmir Karayolu üzerinde bulunan Güre Köyü yakınlarındaki tümülüslerden 1960'lı yıllarda çıkarılarak kaçırılan ve 1993 yılında geri alınan eserlerin toplu adı. Bazı kaynaklarda Lidya Hazinesi veya Lidya Hazineleri olarak da anılırlar.
Lidya döneminin en görkemli eserleri arasında yer alan bu hazine 1965-66-68 yıllarında kaçırılmıştır. İlk soygun 1965 yılında Toptepe tümülüsünde gerçekleşti. 5 kişilik grup tünel kazarak mezar odasına ulaşarak, buradaki buldukları eserleri dönemin parasıyla 65,000 TL'ye sattılar. Daha sonra, 1966'da, İkiztepe tümülüsü 11 kişi tarafindan soyuldu ve oda içesindeki 150 parça önce saklanıp daha sonra 160,000 TL'ye satıldı. Güre'deki üçüncü soygun 1968 yılında Aktepe tümülüsünde yapıldı ve bulunan resim ve kabartmalar 40,000 TL'ye satıldı.
Hazinenin tamamı New York'daki Metropolitan Müzesi'nde 1985 yılında bir sergide gazeteci Özgen Acar tarafından görülmeleriyle bulundu. Dönemin Kültür bakanlığının uyarılması sonucu müzenin depolarında saklanan eserleri almak için 1987’de dava açıldı ve yaklaşık 40 milyon dolarlık masrafa yol açan hukuki süreçler sonunda 1993'de Türkiye'ye geri getirildi. İade müze yetkilileri 6 yıl süren davayı kaybedeceklerini anlamarıyla gerçekleşti.
1996'dan beri Uşak Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen Karun Hazineleri’ni son beş yılda 769 yabancı turistin ziyaret ettiği ortaya çıktı. Yer sıkıntısından dolayı onlarca eserin üst üste istiflendiği müzede, 35 bin 573 tarihî eser bulunuyor. Bu eserlerin yüzde 10’u sergileniyor. Müzede Karun Hazineleri’ne ait 450 adet eserden 300’ü sergileniyor.
SİYASİ TARİH
İlkçağda kabaca bugünkü Gediz ve Küçük Menderes vadilerini kapsayan bölgeye Lydia adı verilmekte idi. Bu aynı zamanda Anadoluya özgü bir uygarlığada adı vermekte idi: Lydia Uygarlığı:Sardes’teki ilk yerleşme ile ilgili doyurucu bir bilgi yoktu. Yapılan kazılar, Sardes’in Tunç çağı sonlarında bir Anadolu köyü özelliklerini taşıdığını göstermiştir. Tunç çağı sonlarına ait tabakalardan, ölülerin yakılıp gömüldüğü öğrenilmiş, ağaç dalları, kamış ve balçıktan yapılmış, daire biçiminde bir kulübe bulunmuştur. Ancak bu köy topluluğu Kıta Yunanistan ile kültürel bağlar kurabilmiştir. Sardes’in alt tabakalardan çıkan Geç Hellas III c türü miken keramik parçaları, Türk çağı sonlarında Yunanistan ile Lydia arasındaki kültürel bağların ispatıdır.
Sardesliler özellikle Yunanlıların etkisinde kalmışlardır ki Lydialıların geometrik üslup çanak çömlekçiliği tamamıyle yunan etkisi altında gelişmiş bir türdür ve böylece de boyalı Lydia geometrik üslubunun doğması demir çağ Lydiasındaki en önemli buluşlardan biridir; Kültür ve sanat hareketlerinin düzeyinin yükseldiğinin de en güzel kanıtıdır. Boyalı çanak çömlekçiliğinin başlaması nüfusa pek etkide bulunmamıştır. Yerli çanak çömlek ustaları ve ressamlar Yunanistan’dan dış alımla yapılan eşya ve malzeme ile çalışarak ya da bizzat Yunanistan’a gidip yunan çanak çömlek ve ressamları ile beraber çalışarak yeni şeyler öğreniyorlardı.
Sardeslilerin tarihi geçmişleri ile ilgili bilgileri çeşitli efsanelerden ve kazı çalışmalarından öğrenmekteyiz. Sardesli heraklidlerle ilgili bilgiye göre Kambles yada Komblites adındaki bir heraklid – Tylaind kralı çok yer ve içerdi. O denli oburdu ki bir akşam karısını kesip yedi. Bazıları bunu hırsından yaptığını söylediler. Sabahleyin kral, karısının elini ağzında bulunca dehşete düştü ve kendi boğazını kesti, çünkü yaptığı korkunç iş açığa çıkmıştı. Tümüyle düş ürünü olmasına karşın bu öykü eski dönem kayıtlarına ait bir fikir vermesi bakımından ilginçtir.
Sardesliler kazı bakımından çok zengin bir ülke olmasına karşın zaman zaman vahşi bir hayat yaşamışlardır. Ve bu yaşam tarzları da çeşitli efsanelerin doğmasına yol açmıştır; Sardesli hükümdar Kandoules’in adının köpek boğan anlamına geldiği yapılan arkeolojik buluntularla doğrulanmıştır: Sardes kazılarında, aynı türde 11 adet kab içinde yeni doğmuş köpek yavrularına ait iskeletler bulunmuş ve buluntuların bir hint Avrupalı savaş tanrısı niteliğindeki Kandoules onuruna verilen yemekler sırasında yenildiği anlaşılmıştır. Bir başka efsaneye göre karısının güzelliğine hayran olan Son herakled Tylonid Kandoules , bu güzelliği en yakın adamlarından Mermand olan Gyges’e gizlice gösterir. Seyredildiğini sezen kraliçe , genç Gyges’e zorlayarak ya kocasını öldürerek kendisiyle evlenmesini ya da O’nu öldüreceğini söyler. Öykü Gyges’in Kandoules’i yatağında bıçaklamasıyla son bulur.
Mermand krallarında Gyges, Ardys, Aliyattes ve Kroisos güç politikasının silahı olarak ekonomik kaynakları kullanmışlardır. Hatta ilk sikkenin ortaya çıkışının asker ücretlerinin ödenmesiyle ilgili olduğu bile düşünülebilir.
Genellikle etki alanları çok geniş kehanet merkezlerine Lydia kralları tarafından gönderilmiş armağanları , yunan siyasetini parasal araçlarla etkileme adımı olarak kabullenmek olasıdır.
Sardes kenti antik dünyanın en güçlü en zengin ve en anlamlı başkenti olarak ününü duyurdu. Lydia sanat ve mimarlığının ön Asya ve Yunan ufkunda bir yıldız gibi parladığı bu dönemde Sardes’te yaşamak dünyanın en görkemli kentinde yaşamak demekti.
Sardes’te bulunan Yunanistan’dan dış alımı yapılmış vazolar Mermond sülalesi zamanında Hindia ve Yunanistan arasında oldukça gelişmiş bir ticaretin en önemli dairelerini oluşturmaktadır. Ki bu da bize Yunanistan ile ilişkilerin pek erken başladığına tanıklık etmektedir.
Sardes krallarından Gyges’in mezhebi olarak kabul edilen tümülüsün boyutları bir dereceye kadar güç ve zenginliği yansıtır. Bu anıt Gyges ve kentinin büyüklüğünün gözle görünebilen bir simgesi aynı zamanda Lydia mimarlığının anıları koyabilmek için yapılan ilk örneğidir. Yapılan istila ve savaşlar bazı olayları ortaya çıkarmıştır. Örneğin; yanan bir ev damının çökmesi sonucu küçük bir çocuk iskeletiyle, bir çukura atılmış, bazı organları eksik iki erkek, iki kadın ve bir çocuğa ait iskeletler bu yıkımın acımasızlığının kanıtıdırlar. Yapılan kazılar İslamiyet öncesi 6. yy’da Lydia ve Karia arasında bir ilişkinin varlığını maddi belgelerle kanıtlamıştır. Ayrıca Sardes’te bulı8unan ve üzeri Karia dilinde (Karca) yazıtlarla dolu çanak çömlek parçaları bu Lydia- Karia ilişkisinin tanıklarıdırlar. Heredottos’un 57 yıl saltanatta kaldığını bildirdiği Alyattes son yıllarında kendisini görkemli bir mezar anıtı yaptırmıştır. Kutsal fahişelerin büyük katkıları sonucunda oluşturulan bu görkemli anıt Lydia tümülüslerinin en büyüğüdür. Bu anıt mezar soyguncularınca yağma edilmiş bir biçimde ortaya çıkarılmıştır. Hatta lahit bile bulunamamıştır. Bu mezar odası Lydia duvar işçiliğinin en başarılı ve en cesur örneğini verir; Çok iyi perdahlaşmış, mermerleşmiş kireçtaşı blokları demir kentlerle şaşırtıcı bir güzellikte bir birine birleştirilmişlerdir.
İlk çağda çok zengin kişileri Kroisos gibi zengin denilmiştir; Bu zenginlik doğu dünyasını da etkilemiş Karun gibi zengin deyimiyle Kroisosun zenginlikleri kastedilmiştir. Kroisos çağında Lydia krallığının başkenti Sardes zenginliğinin etkinliğini ve kültürel gelişimin doruğuna ulaşmıştır. Siyasal alandaki uyum sanat olaylarını da etkilemiş Kroisos’un destek ve isteğiyle sanat alanında büyük eserler oluşturulmuş böylece İslamiyet öncesi 6. yüzyılın ortasında Lydia ve sardes Arkaik Doğu Yunan sanatının merkezi haline gelmiştir. Anadolu’nun verimli topraklarını ticaret ve sanat merkezi olan diğer kentlerine krallığına bağlayan Kroisous bunlardan elde ettiği zenginliklerle çok parıltılı bir yaşam sürmeye başlamış, her yönden Sardes’e koşan bilginleri iyiliklere boğarak o zamanki uygar dünyada kenine büyük bir ün kazandırmış Kroisous döneminde Lydia devleti, İslamiyet öncesi 5. yüzyılda oyun yazarı Anskhylos’un deyimiyle altın Sardes ya da altın yatağı Savdus zenginliğinin ve kültürel gelişiminin doruğuna ulaştı; başkentin bu göz kamaştıran görkem ve zenginliğini büyük merak konusu, giderek bir Lydia hayranlığının oluşmasına neden oldu; Örneğin Lydia’da üretilen parfüm ve kremler, o zamanki dünyanın en çok aranan malları durumuna geldi. Lydia’ya karşı duyulan hayranlık özellikle Yunan dünyasında Lydia kremi ve süs eşyalarının da dışına taştı; Söz gelimi Atina’nın ünlü siyah figürlü vazo ressamlarından birinin Lydia’lı ismini taşımış olması, bu ilginin coşkunluğunu dile getirir.
Ticaret ve endüstrinin çok gelişmiş olmasına karşın, üretilen artı ürünün oransız bir bölümü devlet hazinesi tarafından yutuluyor ve burada yeniden üretici işleri için kullanılmayıp ya altın ve gümüş olarak biriktiriliyor yada savaşta yararsız eğlencelerde dökülüp saçılıyordu. Bu yüzden gerçek servette sağlanan mutlak artış büyük değildi ve satın alma gücü gereksiz ölçüde sınırlıydı, bu nedenle sınırsız gibi görünen zenginliğe karşı Lydia devletinin yıkılışı çok kolay olmuştu.
UYGARLIK TARİHİ
Paranın Bulunuşu: Uygarlık tarihinde önemli yere sahip olan Lidya Krallığı 141 süren egemenliği boyunca doğu sorunlarıyla uğraşmış ve bu sorunların yarattığı korku krallığın kendisini göstermesine engel olmuş. Fakat sanatta başarılı eserler ortaya koymuştur. Örneğin dinsel bağlarla bağlı olan ve İyon sanatının yumuşaklığı ile doğu sanatının coşkunluğunun karıştırılıp harman edildiği okullar açılmıştır. Yunan etkisininde olduğu Lidya düşünün ve beğenisiyle birleşerek sonuçta vahşi fakat hareket ve dinamizmin egemen olduğu bir biçim ortaya çıkmıştır. Lidyalıların insanlık tarihi ve kültürüne yaptıkları armağanlardan en önemlisi parayı icat etmeleridir. İlk çağ dünyasının ekonomik gelişimini büyük ölçüde hızlandırmış ve hatta tarihin akışını bile etkilemiştir. Sikkeler yaparak ödeme biçimleri fiyat strüktürünün düzenleme gereği duyuldu. Bunun sonucunda okur yazarlığa gereksinim duyuldu. Dolayısıyla herkesin öğrenebileceği ve çabuk kullanabileceği bir alfabenin geliştirilip yayılması sağlandı. Lidya kralları para sistemini icat etmekle insanoğlunun ekonomik aşamasına çok önemli bir katkıda bulunmuştur ve modern ekonominin temelini atmışlardır.Ekonomi ve Ticaret: Sardes halkı küçük dükkan halka açık gazinolar ve hatta genelevleri sahibi olan ilk insanlar olduğu görülür. Yapılan kazı ve eserlerde bilinen ilk serbest Pazar kurmuşlar hatta geçmişi doğu pazarlarının öncesi olarak kabul edilebilir.
Örneğin İyon fincanlar, Aitolio kraterleri, samos alabastronları kuş biçimli rodos kastleri Lidyalıların ege kıyıları ve kent devletleriyle ticaret yaptığını göstermektedir. Altının bulunması doğanın ve coğrafya koşullarının oluşturduğu güzel bir rastlantı olması, etkin bir ticaret merkezinde yaşayan halkın ticaret yaşamını pratik hale getirecek buluşlar yapması doğaldır. Çıkarılan eserlerde de görüldüğü gibi Lidya2nın ilk çağ insanını en etkileyen yönü altın zenginliğidir. Sardes aşağı kentinde akropelden uzak kurulmuş sanayi çarşısının kuruluşunu göstermektedir. Altın işçileri ve mücevherci dükkanları ana tanrıçanın koruması altında bulunmaktadır Lidya’da soylu denilebilecek ve kralın mutlak yönetiminde olmayan zengin sınıfın olduğu görülür.
Din: Lidyalıların diniyle ilgili fazla bilgi yoktur. Ana tanrıça Kybele’ye büyük saygı vardır. Çeşitli tapınmalarda bulunurlardı. Uzun saçlı rahipleri hadım edilir, vahşi çığlıklar attıkları , dinsel törenlerde, teflerini, kırbaçlarını, zillerini ve kokular yayan saçlarının buklelerini ana tanrıçaya itaf ediyorlardı. Lidyalılar daha çok Yunan dini ve tanrılarının etkisinde kalmış bir ulus olduğunu gösterir.
Ölü Gömme Geleneği: Toprak kil ve taştan yapılmış tümülüslerin altında bir yere gizlenmiş mermer yada kireç taşından mezar odaları Lidyalıların ölümden sonraki yaşamalrını sürdürdüklerine inanılan kanıtlardır. Lidyalılar gerçek yaşamalrını sürdükleri mekanlardan çok öldükten sonraki yaşamalrını geçirecekleri mekanlara güzel ve süslü mermer yapı ve sunakları donatmaları görülür.
Yazı ve Edebiyat: Bulunan bir yazıtta Lidya dili ile değil fakat ona yakın bir dille yazılmış olduğu sanılan bir yazı bulunmuştur. Sanata çok önem verilen Lidya sarayında edebiyatın önemli bir yerinin olmadığı görülür.
Mimarlık Heykeltıraşlık Keramik: Yapılan kazılarda Sardes’in çok zarif mermer yontular ve yine mermerden gelen ve kutsal yapılarıyla ün yapmasına karşılık halk ahşap çatılı, kerpiç duvarlı yapılar içinde yaşıyordu. Bu daha halk ve krallığın arasındaki uçurumu gösterir. Sardes heykeltıraşı ekolü iyon sanatının yumuşaklığını ve doğu sanatının coşkunluğunun karıştırılıp harman edildiği kendine özgü özelliklerdir. Lidya bezemesi çağdaşı diğer Rodos ve doğu Yunan eserlerinden teknik ve üslup yönlerinden kendine özgü nitelikleriyle kolay ayırt edilebilmektedir. Vazolar üzerine renkli olarak yaban domuzu, arslan, sfenksler, kuş, keçi ve dağ keçileri betimlemeleri kraliyet sarayının esini ile geliştirilmiştir. Fakat hiçbir zaman halk tabakası üzerinde etki yapamamıştır.
Küçük El Sanatları: Sardes’te sanat yönünden şaşırtıcı, yaratıcı çabalar mimarlık yontu alanlarında gösterilmiştir. Fildişi oymacılığı ve altın işçiliği yer tutmaktadır. Yapılan kazılarda heykel işlemeciliği, altın takılar, döğmeler örnek gösterilebilir. Mermanedler döneminde altın işçiliğinde çok yüksek bir becerinin ve mücevhercilikte basitliğini yitirmiş uzun bir geçmişe dayanan çalışmanın varlığını ortaya koyar. Enteresan bir şeyde küpeye çok önem verilmesidir. Sardes’li kadınlar ve Lidyalı süvarilere ait elli altın küpe bulunmuştur.
Günlük Yaşam: Sardeslilerin akşam yemeği için kırmızılar giydiklerini ve fildişi ayaklı, mor döşemeli yataklarına önemle uzandıkları anlatılır. Güzel kokuları Lidyan denen kaplarda saklamaları güzellik merhemlerinin sürülmesi uzun saçarlını süs eşyaları kullanmaları toplantıya gidilirken mor giysiler, kokulu merhemlerin saçlara sürülmesi onlara büyük zevk vermesi bir yaşam tarzıydı. Lidya halkı oyunun her türlüsüne düşkündü. ***** oyunları ve aşık kemiği ile oynana oyunlar başta gelirdi. Görünüşe bakılırsa mimarlık açısından çok yoksul donatılmış illerdi. Yaşamları oldukça sıkıcı olması ve Lidyalılar bu oyunları yaşamalarına daha renkli bir hale getirmek amacıyla bulmuşlardır. Müzik konusunda pek açık olmayan belgelere sahibiz. Yalnız paktis denilen Lidya liri olduğu ve süvarileri savaş yürüyüşlerinde uyum sağlanması için flüt ile kaval kullandıkları belirtilir.