Minik Pamuk, dünyanın en şımarık, en tüylü ve en konuşkan kedisiydi. Bir gün, tüm kediler konuşmaya başladı! İlk başta, şaşkınlık ve karışıklık hakim oldu. Kediler, yıllarca sakladıkları sırlarını ortaya döktüler. Sokaktaki Tombik, komşunun tavuklarını nasıl çaldığını anlattı. Şişko Mırmır, sahibinin yaptığı en kötü pastanın tarifini tüylerini kabartarak detaylandırdı.
Ama en büyük karışıklık, kedilerin insanlarla iletişim kurmaya başlamasıyla başladı. Sabah kahvaltısında, Pisi Pisi adlı bir kedi, sahibine "Bu yumurtalar biraz fazla tuzlu, biraz daha acı biber de koyabilirdin," diye mırıldandı. Sahibi şok oldu, ama Pisi Pisi, kahvaltısının tadına bakmaya devam etti.
Okullar da keşmekeş oldu. Öğretmenler, "Mırmır, ders dinle! Fareyi yakalamak, matematik problemini çözmekten daha az önemli!" diye bağırdıkça, sınıf kahkahalarla inlerdi. Kediler, dersleri daha çok kendi aralarında sohbet ederek geçirdiler. Çoğu zaman, dersin konusu fare tuzaklarının verimliliği ya da en lezzetli kedi maması tartışmaları oluyordu.
İş yerlerinde de durum farklı değildi. Toplantılarda, bir kedi, "Benim fikrim, projenin daha fazla balık kokması gerek," derken, başka bir kedi, "Bu sunum çok sıkıcı, daha fazla lazer ışığı kullanmalıyız," diye ekliyordu. İş görüşmeleri, kedilerin birbirlerini tüylerini kabartarak değerlendirmesine dönüşmüştü.
Kediler, mükemmel bir planlama yeteneği göstererek dünya ekonomisini alt üst ettiler. Yeni para birimi, "Kedi Maması Parası" oldu. 1 KMP, iki paket ton balığı veya 100 tüy topağına denk geliyordu. Zengin kediler, devasa kedi maması fabrikaları kurdu. Fakir kediler, sokaklarda kaldılar, ama sokak kedilerinin birliği kurulmuş, ve kendilerine ait bir ekonomik sistemleri vardı: "Fare Borsası". Fare sayısındaki dalgalanmalar borsayı etkilemekteydi!
Hükümetler, kedi sorununu çözmek için toplandılar. Başkan, "Kedilerin konuşması, dünyayı kontrol etme planlarının ilk adımı," diye ilan etti. Ancak, bütün politikalar, kedilerin yeni "Kedi Maması Yönetmeliği" tarafından reddedildi. Yönetmelikte, tüm politikacıların düzenli olarak kedi maması yemesi zorunluluğu yer alıyordu.
Sonunda, insanlar ve kediler bir anlaşmaya vardılar. Kediler, dünyayı yönetmekten vazgeçtiler, ama karşılığında sınırsız miktarda kedi maması ve sonsuza dek sürecek bir şımartılma sözü aldılar. Dünya, hem insanları hem de kedileri mutlu edecek bir dengeye kavuştu. Ama her zaman akıllarda şu soru kaldı: Acaba kediler gerçekten konuşmayı bırakmış mıydı, yoksa sadece biz anlamayı mı bırakmıştık? Belki de bütün gizem, bir kutu kedi mamasında saklıydı…
Ama en büyük karışıklık, kedilerin insanlarla iletişim kurmaya başlamasıyla başladı. Sabah kahvaltısında, Pisi Pisi adlı bir kedi, sahibine "Bu yumurtalar biraz fazla tuzlu, biraz daha acı biber de koyabilirdin," diye mırıldandı. Sahibi şok oldu, ama Pisi Pisi, kahvaltısının tadına bakmaya devam etti.
Okullar da keşmekeş oldu. Öğretmenler, "Mırmır, ders dinle! Fareyi yakalamak, matematik problemini çözmekten daha az önemli!" diye bağırdıkça, sınıf kahkahalarla inlerdi. Kediler, dersleri daha çok kendi aralarında sohbet ederek geçirdiler. Çoğu zaman, dersin konusu fare tuzaklarının verimliliği ya da en lezzetli kedi maması tartışmaları oluyordu.
İş yerlerinde de durum farklı değildi. Toplantılarda, bir kedi, "Benim fikrim, projenin daha fazla balık kokması gerek," derken, başka bir kedi, "Bu sunum çok sıkıcı, daha fazla lazer ışığı kullanmalıyız," diye ekliyordu. İş görüşmeleri, kedilerin birbirlerini tüylerini kabartarak değerlendirmesine dönüşmüştü.
Kediler, mükemmel bir planlama yeteneği göstererek dünya ekonomisini alt üst ettiler. Yeni para birimi, "Kedi Maması Parası" oldu. 1 KMP, iki paket ton balığı veya 100 tüy topağına denk geliyordu. Zengin kediler, devasa kedi maması fabrikaları kurdu. Fakir kediler, sokaklarda kaldılar, ama sokak kedilerinin birliği kurulmuş, ve kendilerine ait bir ekonomik sistemleri vardı: "Fare Borsası". Fare sayısındaki dalgalanmalar borsayı etkilemekteydi!
Hükümetler, kedi sorununu çözmek için toplandılar. Başkan, "Kedilerin konuşması, dünyayı kontrol etme planlarının ilk adımı," diye ilan etti. Ancak, bütün politikalar, kedilerin yeni "Kedi Maması Yönetmeliği" tarafından reddedildi. Yönetmelikte, tüm politikacıların düzenli olarak kedi maması yemesi zorunluluğu yer alıyordu.
Sonunda, insanlar ve kediler bir anlaşmaya vardılar. Kediler, dünyayı yönetmekten vazgeçtiler, ama karşılığında sınırsız miktarda kedi maması ve sonsuza dek sürecek bir şımartılma sözü aldılar. Dünya, hem insanları hem de kedileri mutlu edecek bir dengeye kavuştu. Ama her zaman akıllarda şu soru kaldı: Acaba kediler gerçekten konuşmayı bırakmış mıydı, yoksa sadece biz anlamayı mı bırakmıştık? Belki de bütün gizem, bir kutu kedi mamasında saklıydı…