7 kişi, 7 kişinin hikayesi.
İlk kişi Uykusuz Çoban Fazelistir. Fazelis, çok uzun yıllardır uyumamaktadır. Ne kadar uyumak istese de gözüne uykunun zerresi girmez. Bir de yanında can yoldaşı köpeği Kehribar vardır. O zamanın şifa tapınağına gitse de şifa bulamayan Fazelis uykusuz gecelere devam ederken Kehribar, kaderini birleştirmesi gereken kişileri Fazelis'in yanına getirmeye başlamıştır.
İkinci kişi Azatlı köle Vitalis, Senatör Zosimus'un yanında çalışmaktadır. Önceden köle olsa da senatör kendisini çok sevmektez her derdini, sorununu Vitalis ile paylaşmaktadır. Sonunda bir gün Vitalis'i azat eder. Zaman geçer, Hristiyanlık yayılmaya başlar. Roma'da Hristiyanlık yasak olur. Hristiyan olanlar öldürülmeye başlar. Bir dava esnasında Vitalis de hristiyan olduğunu açıklar. O günün gecesinde Senatör, Vitalis'in ölmesini istemediğinden gönderir. Kaçmaya çalışan azatlı köle Vitalis bir köpek ile karşılaşır. Bu köpek onu kaderinin çakışacağı insanların arasına götürmektedir.
Üçüncü kişi Gezgin, geçmiş zamanda Hatay kenarlarında yaşar. Babası zengin bir tüccardır. Çok zor elde edilen mor renkte kaftanlar üreterek imparatorlara satar. Oğlunun da bu işin başına geçmesini ister. Ancak gezginin gözü çöllerdedir. Oralara gitmek, çölleri görmek istemektedir. Babası bunu duyunca bir yıllığına müsaade eder ama bir yılın sonunda geri dönecektir. Zaman geçer, gezgin çölde bir kıza vurulur. Kızla evlenebilmek için kabileye girer. Kendi ailesini unutur. O kabileye ait olur. Ancak kabilenin ne tür vicdansız ve zalim olduğundan haberi yoktur. Kız çocuklarını sevmediklerinden değer vermediklerini bilmez. Zaman geçer beş yılın sonunda bir kızı olur. Ancak kıtlık baş gösterir. Kabilenin kurallarına göre kıtlık zamanı 6 ayını doldurmamış olan kız çocuklarının çöle diri diri gömülmesi gerekmektedir. Hiç düşünmeden yapar bunu gezgin yaptıktan hemen sonra hatasının farkına varsa da artık çok geçtir. Karısını ve kabileyi arkasında bırakarak kaçar. Dört bir yanı gezer. Hristiyanlığı tanır. Dine girer. Ve herkese gerçekleri anlatır. Roma'ya gelir. Roma'da kehribar isimli köpek azatlı köle Vitalis gibi onu da çoban ile Vitalis'in yanına götürerek üçünü birleştirir.
Dördüncü kişi Yazıcı köle Simonidestir. Çok iyi yazabilen Simonides, büyük bir kütüphaneye sahip olan Efendi Naso'nun yanında yazıcı köle olarak çalışmaktadır. Hem kütüphaneye bakmakta hem de Naso'nun istediği kitapları gidip bulup alarak kütüphaneye katmakta, bazı kitaplarında nüshalarını çıkarmaktadır. Evin kızı Hanımefendi Sabinaya ise aşıktır. Ona övgüler, şiirler yazmaktadır. Ancak Hristiyanlığa, Hristiyan olan kişilere edilen zulmü görünce kaçmak ister Simonides çünkü kendisi de bir Hristiyandır. Ölmemek için kaçar. Efendi Naso ise en sevdiği, pek sevgili kölesi kaçarken yalnızca onun iyi olması için dua ederek arkasından bakmaktadır. Kaçarken Kehribar gelip onu da alarak diğer üç kader arkadaşının yanına bırakır.
Beşinci kişi kilise Kandilcisi Feliks'tir. Feliks henüz çok gençtir. 19 yaşındadır. Küçükken babası gelip onu o kiliseye bırakmış bir daha da gelip nasıl olduğuna dahi bakmamıştır. Kiliseyi hep iyi bir yer, dindarlık olarak gören Feliks bir gün kutsal sayılan , tanrıların bulunduğu düşünülen odaya bir köpeğin girmesiyle aslında o odanın heykelden başka bir olmadığını görür. Hristiyan olan kişilerin cellatlarının şifa tapınağında yetişmesi, ölümün gözlerinin önünde olması, insanların ölürken huzur içinde olması ve mutlulukla ölmesi onu çok etkileyerek dine girmesine neden olur ve kiliseyi yakmaya çalışır. Bunu öğrenen rahip hemen onu zindana attırarak ölüm emrini verir. Kilise de doktor arkadaşı buna izin vermez ve Feliks'in kaçmasına yardım eder. Feliks kaçarken köpek onu da diğer kader arkadaşlarının yanına götürür.
Altıncı kişi yontucu efesli Linus'tur. Taş yontucusudur mesleği. Gözünün önünde en yakın arkadaşının hristiyan olduğu için bir başka arkadaşı tarafından şikayet edilişine ve yakın arkadaşının ölümüne şahit olur. Kendi karısı ve evladı da kendisini çoktan terk ettiğinden ardında bırakacak hiçbir şeyi yoktur. Bu vahşeti daha fazla izlemeye dayanamayan Linus kendisi de Hristiyan olarak terk eder Roma'yı. Nereye gideceğini bilmeden gider öylece. Yolda köpek onu da yakalar götürür kader arkadaşlarının yanına. Böylece altı kişi son kişiyi beklemeye başlarlar.
Yedinci kişi Barbar yüzbaşı Geta'dir. Hristiyan olduğu anlaşıldıktan sonra kendisinden çok çok zayıf olan buğday başağı dediği kardeşi ile Collesium da kavga etmelerini isterler. Geta, kardeşi için canını vermeye hazır bir şekilde çıkar meydana. Buğday başağı karşısına geçtiğinde dövüşmesi için zorlar Geta onu. Kardeşi yaşasın, son bir şansı olsun ama kendisi ölsün ister. Çok fazla seyirci vardır. Bu abi kardeş dövüşü çok çekici gelir insanlara. Başkalarının acısı ile zevk bulan herkes buradadır. Buğday başağı dövüşmeyeceğim diye bağırarak kendi boğazını keser. Oracıkta can verir Geta'nın gözü önünde. Ardından bir fırtına çıkar Şimşek çakar. Oradaki herkesi öldüren. Geta hariç. Geta önce kardeşinin cansız bedenini alır ardından da terk eder orayı. Buğday başağını gömdükten sonra Kehribar ile birlikte kader arkadaşlarının yanına gider.
7 kişi ve bir köpek birleşerek bir mağara bulurlar. Ateş yakarlar. Birbirlerini tanırlar. Zaman geçer, uykusuz çoban Fazelis bile uykuya dalar. Sonraki sabah uyanıp çarşıya yemek almaya indiklerinde her şeyin değiştiğini görürler. Asıl din Hristiyanlık olmuştur ve kendilerini tanıyan tek bir kişi bile kalmamıştır yaşayan. Bir kilise arşivcisi onların 309 yıl uyumuş olduklarını söyler. Bunları kiliseye anlattıklarında rahipler doğruyu söyleyenlerin kilise otoritesini yıkacağını söyler ve onları öldürmek ister. 7 kişi ve kilise arşivcisi birlikte tekrar mağaraya dönerler. Roma'da kaldıkları 9 gün içinde kandilci Feliks hayatının aşkını bulmuştur. Ve herkesin uyuduğu o gece diğerlerini bırakarak sevdiği kadına gider. Kalanlarda sabah uyandıklarında kendi zamanlarında olmayı dileyerek derin bir uykuya dalarlar.
İlk kişi Uykusuz Çoban Fazelistir. Fazelis, çok uzun yıllardır uyumamaktadır. Ne kadar uyumak istese de gözüne uykunun zerresi girmez. Bir de yanında can yoldaşı köpeği Kehribar vardır. O zamanın şifa tapınağına gitse de şifa bulamayan Fazelis uykusuz gecelere devam ederken Kehribar, kaderini birleştirmesi gereken kişileri Fazelis'in yanına getirmeye başlamıştır.
İkinci kişi Azatlı köle Vitalis, Senatör Zosimus'un yanında çalışmaktadır. Önceden köle olsa da senatör kendisini çok sevmektez her derdini, sorununu Vitalis ile paylaşmaktadır. Sonunda bir gün Vitalis'i azat eder. Zaman geçer, Hristiyanlık yayılmaya başlar. Roma'da Hristiyanlık yasak olur. Hristiyan olanlar öldürülmeye başlar. Bir dava esnasında Vitalis de hristiyan olduğunu açıklar. O günün gecesinde Senatör, Vitalis'in ölmesini istemediğinden gönderir. Kaçmaya çalışan azatlı köle Vitalis bir köpek ile karşılaşır. Bu köpek onu kaderinin çakışacağı insanların arasına götürmektedir.
Üçüncü kişi Gezgin, geçmiş zamanda Hatay kenarlarında yaşar. Babası zengin bir tüccardır. Çok zor elde edilen mor renkte kaftanlar üreterek imparatorlara satar. Oğlunun da bu işin başına geçmesini ister. Ancak gezginin gözü çöllerdedir. Oralara gitmek, çölleri görmek istemektedir. Babası bunu duyunca bir yıllığına müsaade eder ama bir yılın sonunda geri dönecektir. Zaman geçer, gezgin çölde bir kıza vurulur. Kızla evlenebilmek için kabileye girer. Kendi ailesini unutur. O kabileye ait olur. Ancak kabilenin ne tür vicdansız ve zalim olduğundan haberi yoktur. Kız çocuklarını sevmediklerinden değer vermediklerini bilmez. Zaman geçer beş yılın sonunda bir kızı olur. Ancak kıtlık baş gösterir. Kabilenin kurallarına göre kıtlık zamanı 6 ayını doldurmamış olan kız çocuklarının çöle diri diri gömülmesi gerekmektedir. Hiç düşünmeden yapar bunu gezgin yaptıktan hemen sonra hatasının farkına varsa da artık çok geçtir. Karısını ve kabileyi arkasında bırakarak kaçar. Dört bir yanı gezer. Hristiyanlığı tanır. Dine girer. Ve herkese gerçekleri anlatır. Roma'ya gelir. Roma'da kehribar isimli köpek azatlı köle Vitalis gibi onu da çoban ile Vitalis'in yanına götürerek üçünü birleştirir.
Dördüncü kişi Yazıcı köle Simonidestir. Çok iyi yazabilen Simonides, büyük bir kütüphaneye sahip olan Efendi Naso'nun yanında yazıcı köle olarak çalışmaktadır. Hem kütüphaneye bakmakta hem de Naso'nun istediği kitapları gidip bulup alarak kütüphaneye katmakta, bazı kitaplarında nüshalarını çıkarmaktadır. Evin kızı Hanımefendi Sabinaya ise aşıktır. Ona övgüler, şiirler yazmaktadır. Ancak Hristiyanlığa, Hristiyan olan kişilere edilen zulmü görünce kaçmak ister Simonides çünkü kendisi de bir Hristiyandır. Ölmemek için kaçar. Efendi Naso ise en sevdiği, pek sevgili kölesi kaçarken yalnızca onun iyi olması için dua ederek arkasından bakmaktadır. Kaçarken Kehribar gelip onu da alarak diğer üç kader arkadaşının yanına bırakır.
Beşinci kişi kilise Kandilcisi Feliks'tir. Feliks henüz çok gençtir. 19 yaşındadır. Küçükken babası gelip onu o kiliseye bırakmış bir daha da gelip nasıl olduğuna dahi bakmamıştır. Kiliseyi hep iyi bir yer, dindarlık olarak gören Feliks bir gün kutsal sayılan , tanrıların bulunduğu düşünülen odaya bir köpeğin girmesiyle aslında o odanın heykelden başka bir olmadığını görür. Hristiyan olan kişilerin cellatlarının şifa tapınağında yetişmesi, ölümün gözlerinin önünde olması, insanların ölürken huzur içinde olması ve mutlulukla ölmesi onu çok etkileyerek dine girmesine neden olur ve kiliseyi yakmaya çalışır. Bunu öğrenen rahip hemen onu zindana attırarak ölüm emrini verir. Kilise de doktor arkadaşı buna izin vermez ve Feliks'in kaçmasına yardım eder. Feliks kaçarken köpek onu da diğer kader arkadaşlarının yanına götürür.
Altıncı kişi yontucu efesli Linus'tur. Taş yontucusudur mesleği. Gözünün önünde en yakın arkadaşının hristiyan olduğu için bir başka arkadaşı tarafından şikayet edilişine ve yakın arkadaşının ölümüne şahit olur. Kendi karısı ve evladı da kendisini çoktan terk ettiğinden ardında bırakacak hiçbir şeyi yoktur. Bu vahşeti daha fazla izlemeye dayanamayan Linus kendisi de Hristiyan olarak terk eder Roma'yı. Nereye gideceğini bilmeden gider öylece. Yolda köpek onu da yakalar götürür kader arkadaşlarının yanına. Böylece altı kişi son kişiyi beklemeye başlarlar.
Yedinci kişi Barbar yüzbaşı Geta'dir. Hristiyan olduğu anlaşıldıktan sonra kendisinden çok çok zayıf olan buğday başağı dediği kardeşi ile Collesium da kavga etmelerini isterler. Geta, kardeşi için canını vermeye hazır bir şekilde çıkar meydana. Buğday başağı karşısına geçtiğinde dövüşmesi için zorlar Geta onu. Kardeşi yaşasın, son bir şansı olsun ama kendisi ölsün ister. Çok fazla seyirci vardır. Bu abi kardeş dövüşü çok çekici gelir insanlara. Başkalarının acısı ile zevk bulan herkes buradadır. Buğday başağı dövüşmeyeceğim diye bağırarak kendi boğazını keser. Oracıkta can verir Geta'nın gözü önünde. Ardından bir fırtına çıkar Şimşek çakar. Oradaki herkesi öldüren. Geta hariç. Geta önce kardeşinin cansız bedenini alır ardından da terk eder orayı. Buğday başağını gömdükten sonra Kehribar ile birlikte kader arkadaşlarının yanına gider.
7 kişi ve bir köpek birleşerek bir mağara bulurlar. Ateş yakarlar. Birbirlerini tanırlar. Zaman geçer, uykusuz çoban Fazelis bile uykuya dalar. Sonraki sabah uyanıp çarşıya yemek almaya indiklerinde her şeyin değiştiğini görürler. Asıl din Hristiyanlık olmuştur ve kendilerini tanıyan tek bir kişi bile kalmamıştır yaşayan. Bir kilise arşivcisi onların 309 yıl uyumuş olduklarını söyler. Bunları kiliseye anlattıklarında rahipler doğruyu söyleyenlerin kilise otoritesini yıkacağını söyler ve onları öldürmek ister. 7 kişi ve kilise arşivcisi birlikte tekrar mağaraya dönerler. Roma'da kaldıkları 9 gün içinde kandilci Feliks hayatının aşkını bulmuştur. Ve herkesin uyuduğu o gece diğerlerini bırakarak sevdiği kadına gider. Kalanlarda sabah uyandıklarında kendi zamanlarında olmayı dileyerek derin bir uykuya dalarlar.
Son düzenleme: