incikk
Üstat
Ve konuştu ona…
İyi misin ?
Hem kalp, hem ruh, hem beden olarak, iyi misin ?
İyiyim dediğin zaman, hangisiyle hissedersin daha çok ?
İyi bir insan mısın gerçekten ?
Hangi terazide tarttın kendini de, iyiliğine değer biçtin ?
Terazin iyi mi ?
Yoksa sen, bozuk bir terazi ile kendini “iyi” tartmanın arkasında mı yaşıyorsun ?
Seviyor musun ?
Senin sevginin şartları vardır, pek değiştirmezsin onları.
Sevilmenin şartları hep değişir ama.
Seviyorsan, sen dönüşürsün başkalarının şartlarına.
Ve dersin : “Ben senin seveceğin kişiyim.”
Sevilmeyecek yanlarını öyle bir yere saklarsın ki;
Biri bulursa, onun suçu olurlar...
Sen sevilecek kişisindir, hep öyle olmuşsundur.
Ama aslında bilirsin sevilecek kişi olmakla,
Hep onun seveceği biri gibi yaşamış olmak arasındaki farkı.
Utanmazsın, sıkılmazsın, düşünmezsin, üzülmezsin…
Çünkü bunu tek bilen sensin !
Günah içindedir senin…
İç organların bile çıksa dışına, o çıkmaz.
Günahsız hissetmenin tek çaresi bahanelerindir.
Yaptığın her şeye bir sebep bulursun.
Başkalarının sessiz ve habersiz akıllarına hoş gelmek yeter sana.
Farkındasın; yarıçıplak yaşayan bir güruh içindesin,
Hepsi senin kadar aşağılık…
Sessizce sözleşmişsiniz birbirinizin ayıplarına bakmamaya,
Onurlu insan rolleri dağıtılan bir oyunda.
Sen bile bazen tiksinsen kendinden, hemen bırakırsın düşünmeyi;
Çürümüş içini sakladığın paketinle gurur duymayı yeğlersin.
Sen bir hediye paketi gibisin, içinde pislik olan !
Pislik bile bir varlıktır,
Ama sen, koruyamadığın değerlerinin dönüştüğü bu hali kabullenemezsin...
O yüzden boş bir kutudan ibaret olduğunu hayal edersin,
Bu bile en güzel haldir sana artık.
Kendini sunduğun her el, sevinçle kucaklar o ışıltılı, süslü hediyeyi,
Yeter ki, ambalajını sevmenin budalalığı ile kalsınlar, açmasınlar seni.
Vazgeçmişsindir gerçeği arayanların seni bulmasını beklemekten…
Çünkü gerçeklerin çirkindir artık ! Bulmasın kimse... Hatta sen bile…
Gerçek değilsin artık !
Senden yansıyan hangi foton zerresi güzellik taşıyabilir ki şimdi ?
En güzel duygularını seç !
Sevmek mi ?...
Bir virüsün, bedeni sevmesi gibi seversin sen !
Neden aradın Aşkı, bir düşün…
Lanetine bedel olacak, bir günah keçisiydi istediğin.
Şehvetine oyuncak, sapkınlığına hastalık…
Mutluluk verecekti sana,
Ama karamsarlığının en büyük sebebi olacak, seni bıraktığında.
Fedakarlığının, sadakatinin, hesapsızca sevişinin hedefiyken,
Suç mızraklarıyla delik deşik edeceğin bir kuklaya dönüşecek.
Böylece, bedenini yırtarcasına çıkacak kötülüğün,
Senden başka bir kurban bulmanın iknasıyla…
Düşür gerçek yüzünü, çıksın ortaya özünü anlatan masken !
Sil, mahkum olduğun sefaletinin samimiyet makyajını !
Bir Güneş’in ışığı değmedi senin yeryüzüne,
Ücra yanlarını mumlarla aydınlattın.
Kötülüğünün ve zayıflığının isteklerini, en güzel kelimelerle tanımladın.
O yüzden Aşk dedin, kontrol edemediğin bedeninin yaptıklarına,
Dürüstlük diye geveledin ağzında, gizlemeyi riskli gördüğün pisliklerini.
İçinde büyüttüğün benliğini, mütevazilik örtüsü ile sakladın.
Sahte vicdanlar yarattın maytap gibi patlayan,
Sızlayışlarında rengarenk ışıklar saçarak büyülediler izleyenleri.
Her şenlikte biraz daha kör oldu gözlerin,
Pörsümüş kalbinin çaresizliği, sadece senin beyninde küçülüp gitti.
Sen de küçülüp sonra kaybolacaksın.
Hatalarından soyutlamaya çalıştıkça kendini,
Görmezlikten geldikçe içeriğini,
Varlığını yitireceksin,
Yokluğunla kalacaksın.
Çekildi aynanın önünden…
İyi misin ?
Hem kalp, hem ruh, hem beden olarak, iyi misin ?
İyiyim dediğin zaman, hangisiyle hissedersin daha çok ?
İyi bir insan mısın gerçekten ?
Hangi terazide tarttın kendini de, iyiliğine değer biçtin ?
Terazin iyi mi ?
Yoksa sen, bozuk bir terazi ile kendini “iyi” tartmanın arkasında mı yaşıyorsun ?
Seviyor musun ?
Senin sevginin şartları vardır, pek değiştirmezsin onları.
Sevilmenin şartları hep değişir ama.
Seviyorsan, sen dönüşürsün başkalarının şartlarına.
Ve dersin : “Ben senin seveceğin kişiyim.”
Sevilmeyecek yanlarını öyle bir yere saklarsın ki;
Biri bulursa, onun suçu olurlar...
Sen sevilecek kişisindir, hep öyle olmuşsundur.
Ama aslında bilirsin sevilecek kişi olmakla,
Hep onun seveceği biri gibi yaşamış olmak arasındaki farkı.
Utanmazsın, sıkılmazsın, düşünmezsin, üzülmezsin…
Çünkü bunu tek bilen sensin !
Günah içindedir senin…
İç organların bile çıksa dışına, o çıkmaz.
Günahsız hissetmenin tek çaresi bahanelerindir.
Yaptığın her şeye bir sebep bulursun.
Başkalarının sessiz ve habersiz akıllarına hoş gelmek yeter sana.
Farkındasın; yarıçıplak yaşayan bir güruh içindesin,
Hepsi senin kadar aşağılık…
Sessizce sözleşmişsiniz birbirinizin ayıplarına bakmamaya,
Onurlu insan rolleri dağıtılan bir oyunda.
Sen bile bazen tiksinsen kendinden, hemen bırakırsın düşünmeyi;
Çürümüş içini sakladığın paketinle gurur duymayı yeğlersin.
Sen bir hediye paketi gibisin, içinde pislik olan !
Pislik bile bir varlıktır,
Ama sen, koruyamadığın değerlerinin dönüştüğü bu hali kabullenemezsin...
O yüzden boş bir kutudan ibaret olduğunu hayal edersin,
Bu bile en güzel haldir sana artık.
Kendini sunduğun her el, sevinçle kucaklar o ışıltılı, süslü hediyeyi,
Yeter ki, ambalajını sevmenin budalalığı ile kalsınlar, açmasınlar seni.
Vazgeçmişsindir gerçeği arayanların seni bulmasını beklemekten…
Çünkü gerçeklerin çirkindir artık ! Bulmasın kimse... Hatta sen bile…
Gerçek değilsin artık !
Senden yansıyan hangi foton zerresi güzellik taşıyabilir ki şimdi ?
En güzel duygularını seç !
Sevmek mi ?...
Bir virüsün, bedeni sevmesi gibi seversin sen !
Neden aradın Aşkı, bir düşün…
Lanetine bedel olacak, bir günah keçisiydi istediğin.
Şehvetine oyuncak, sapkınlığına hastalık…
Mutluluk verecekti sana,
Ama karamsarlığının en büyük sebebi olacak, seni bıraktığında.
Fedakarlığının, sadakatinin, hesapsızca sevişinin hedefiyken,
Suç mızraklarıyla delik deşik edeceğin bir kuklaya dönüşecek.
Böylece, bedenini yırtarcasına çıkacak kötülüğün,
Senden başka bir kurban bulmanın iknasıyla…
Düşür gerçek yüzünü, çıksın ortaya özünü anlatan masken !
Sil, mahkum olduğun sefaletinin samimiyet makyajını !
Bir Güneş’in ışığı değmedi senin yeryüzüne,
Ücra yanlarını mumlarla aydınlattın.
Kötülüğünün ve zayıflığının isteklerini, en güzel kelimelerle tanımladın.
O yüzden Aşk dedin, kontrol edemediğin bedeninin yaptıklarına,
Dürüstlük diye geveledin ağzında, gizlemeyi riskli gördüğün pisliklerini.
İçinde büyüttüğün benliğini, mütevazilik örtüsü ile sakladın.
Sahte vicdanlar yarattın maytap gibi patlayan,
Sızlayışlarında rengarenk ışıklar saçarak büyülediler izleyenleri.
Her şenlikte biraz daha kör oldu gözlerin,
Pörsümüş kalbinin çaresizliği, sadece senin beyninde küçülüp gitti.
Sen de küçülüp sonra kaybolacaksın.
Hatalarından soyutlamaya çalıştıkça kendini,
Görmezlikten geldikçe içeriğini,
Varlığını yitireceksin,
Yokluğunla kalacaksın.
Çekildi aynanın önünden…