Seziyorum, arıyorsun… Nefes alacağın, huzur bulacağın, gündelik yaşamın kaosundan muaf, kendin olacağın, korkusuzca kendin gibi davranacağın o yeri, o anı…
Gelmiyor ve zandıkça kaçan bir yer sanki orası. Hatırlamaya çalıştığın rüyalar gibi, ipin ucunu tam yakaladım sandığın anda, toz olup uçuyor. Senin olan, hakkın olan, bir türlü sana gelmiyor.
Özlem çekiyorsun. Mutluluğun hasretini refahın hasretini gönül rahatlığıyla kalbinden geçenleri ifade ettiğin zamanların hasretini… Bekliyorsun. Kuşkusuz geleceğinden eminsin… Fakat önce şu sorunlar hallolsun istiyorsun.
Sıraya alıyorsun. Yapılacaklar listesi… Uzun vadeli planlar kısa vadeli programlar, gün içinde yapılacaklar… Denk giderse çıkacak sürprizlere de hazırsın elbette, büyük ihtimalle açtın kollarını bekliyorsun.
Ve sarmalandığın sevdiklerimiz… Esas onlar Varlar! Nasıl salt kendin için bir şey isteyebilirsin? Haksızlık olmaz mı bu onlara? Senin önceliklerin var, sorumlulukların var. Hepsi bir arada nasıl olacak? Hayat kısa, gün daha da kısa, bir türlü vakit gelmiyor sana… İlk önce can sonra canan, diyen atalarımız, bunu sanki yumurtanın kapıya dayandığı durumlara bakıp söylemişler. Genele yayıldığında sanıyorum bu canan’lar pek bir revaçtalar. Hani çok zorda kalınınca, belki ölüm kalım anında tamam da, peki ya yaşamın içinde sıran nerede? Bir kere öleceksin kabul; ama o ana kadar bu yaşamın topraklarında kendi adımlarını atacaksın. Senin adımların… Sorunların üstünden seke seke sonunda kendine varacaksın belki de, belki de başka kestirme bir yol var sana çıkacak, ne dersin?
İşe kendinle başlamalısın. Önce “Sen”. Şimdi öncelik sıralamana tekrar bak. Sadece seninle ilgili olana… Kaçıncı sırada? Bir’deyse ne ala J Yola çıkmışsın. Bunun ikincisi zaten yok, kendini avutma. Kimseden, kendi zamanını, senin olanı çalamazsın, bu sadece Sen’in.
Seni ne iyi hissettirir? Ne yeniler? Kendine kaldığında ne düşlüyorsun?
Problemlere takılma. Sorun dediklerin bitmez. Tüm yaşamın boyunca bunu deneyimledin. Çöplüğünü herkesten daha iyi tanıyorsun. Sen söyle: Bunun sonu var mı? Sanmam, olsa zaten yapardın. Önce sorunlarını halledip sonra yeniye yer açamazsın. Yeni sorunların filizlendiği toprakta üremez.
Öncelikle nefes al! Daha önce sorun bitmemiş bir bahçe yarat kendine. Kendine de yer aç! Burası tek bir saatin içine bile sığabilir ya da ömre, seçim senin. Ama küçük adımlar önemlidir. Her yenilik, tek bir adımla başlar, unutma! Senin, sana karşı sorumluluğunu, kimse senin yerine almayacak. Bunu sen yapacaksın. Ve bunu yaptığında kendine bayılacaksın. Kendini öyle seveceksin ki dışarıda seni suçlayan kimse kalmayacak.
Tek bir çıkış yolu var ey dost: "Kendin olmak". Kendine,sana kendince seçimler yapabilmek için izin ver, denenmemiş olanı dene, ilk adımda küçük bir yaşam alanı yarat, sadece senin olan. Yarat ki içindeki “Yeni” yeşersin.
Yarat ki rüyanı hatırlamak zor gelmesin.
Gelmiyor ve zandıkça kaçan bir yer sanki orası. Hatırlamaya çalıştığın rüyalar gibi, ipin ucunu tam yakaladım sandığın anda, toz olup uçuyor. Senin olan, hakkın olan, bir türlü sana gelmiyor.
Özlem çekiyorsun. Mutluluğun hasretini refahın hasretini gönül rahatlığıyla kalbinden geçenleri ifade ettiğin zamanların hasretini… Bekliyorsun. Kuşkusuz geleceğinden eminsin… Fakat önce şu sorunlar hallolsun istiyorsun.
Sıraya alıyorsun. Yapılacaklar listesi… Uzun vadeli planlar kısa vadeli programlar, gün içinde yapılacaklar… Denk giderse çıkacak sürprizlere de hazırsın elbette, büyük ihtimalle açtın kollarını bekliyorsun.
Ve sarmalandığın sevdiklerimiz… Esas onlar Varlar! Nasıl salt kendin için bir şey isteyebilirsin? Haksızlık olmaz mı bu onlara? Senin önceliklerin var, sorumlulukların var. Hepsi bir arada nasıl olacak? Hayat kısa, gün daha da kısa, bir türlü vakit gelmiyor sana… İlk önce can sonra canan, diyen atalarımız, bunu sanki yumurtanın kapıya dayandığı durumlara bakıp söylemişler. Genele yayıldığında sanıyorum bu canan’lar pek bir revaçtalar. Hani çok zorda kalınınca, belki ölüm kalım anında tamam da, peki ya yaşamın içinde sıran nerede? Bir kere öleceksin kabul; ama o ana kadar bu yaşamın topraklarında kendi adımlarını atacaksın. Senin adımların… Sorunların üstünden seke seke sonunda kendine varacaksın belki de, belki de başka kestirme bir yol var sana çıkacak, ne dersin?
İşe kendinle başlamalısın. Önce “Sen”. Şimdi öncelik sıralamana tekrar bak. Sadece seninle ilgili olana… Kaçıncı sırada? Bir’deyse ne ala J Yola çıkmışsın. Bunun ikincisi zaten yok, kendini avutma. Kimseden, kendi zamanını, senin olanı çalamazsın, bu sadece Sen’in.
Seni ne iyi hissettirir? Ne yeniler? Kendine kaldığında ne düşlüyorsun?
Problemlere takılma. Sorun dediklerin bitmez. Tüm yaşamın boyunca bunu deneyimledin. Çöplüğünü herkesten daha iyi tanıyorsun. Sen söyle: Bunun sonu var mı? Sanmam, olsa zaten yapardın. Önce sorunlarını halledip sonra yeniye yer açamazsın. Yeni sorunların filizlendiği toprakta üremez.
Öncelikle nefes al! Daha önce sorun bitmemiş bir bahçe yarat kendine. Kendine de yer aç! Burası tek bir saatin içine bile sığabilir ya da ömre, seçim senin. Ama küçük adımlar önemlidir. Her yenilik, tek bir adımla başlar, unutma! Senin, sana karşı sorumluluğunu, kimse senin yerine almayacak. Bunu sen yapacaksın. Ve bunu yaptığında kendine bayılacaksın. Kendini öyle seveceksin ki dışarıda seni suçlayan kimse kalmayacak.
Tek bir çıkış yolu var ey dost: "Kendin olmak". Kendine,sana kendince seçimler yapabilmek için izin ver, denenmemiş olanı dene, ilk adımda küçük bir yaşam alanı yarat, sadece senin olan. Yarat ki içindeki “Yeni” yeşersin.
Yarat ki rüyanı hatırlamak zor gelmesin.