Kilim, bilinen en eski dokuma türlerinden biri kabul edilmektedir. Araştırmacılar, insanların döşeme, örtü ve yaygı gereksinimlerini karşılamak amacıyla, yün iplikleri birbirinin arasından bir alttan bir üstten geçirerek kilim yaptıklarını, daha sonra bu ipliklerin arasına yün iplikleri düğümleyerek halıyı dokuduklarını söylemektedir.
Orta Asya’nın Yukarı Altay bölgesindeki Pazırık kazılarında ele geçirilen bulgular arasında, göçebe bir yaşam sürdüren Türklerin kilim dokuma tekniğiyle oluşturdukları dokuma parçalarına da rastlanmıştır. Selçuklu Döneminde çok gelişmiş olan dokumacılığın en yaygın türlerinden birinin de kilim olduğu sanılmaktadır. Dokumalar nem ve benzeri dış etkenlerle kolay çürüdükleri için bu el sanatı ürünlerinin en eski örneklerine ilişkin çok az bulgu vardır. Anadolu kilim sanatının ele geçebilen ilk örnekleri 16. yüzyıla tarihlenmektedir.
Washington Textile Museum’da bulunan ve 16. yüzyıla tarihlenen bir yaygı parçası, Holbein halılarının motif özelliklerini göstermektedir ve kûfî bordürlüdür. Sivas Divriği Ulu Camii’nde bulunan beş kilim parçası da motifleri bakımından 16. yüzyıl çini, kumaş ve saray halıları ile benzerlik göstermektedir. Bu kilim parçaları malzeme ve dokuma teknikleri yönünden incelendiğinde, saray atölyelerinde özel olarak dokundukları sonucu ortaya çıkmaktadır.
Bunlarda atkılar, motifin eğri çizgilerine göre bastırılarak eğimli çizgiler oluşturulmuş, bazı yerlerdeyse tek kenetlemeyle ilikler yok edilmiştir. Kütahya Hisarbeyoğlu Mustafa Bey Camii’nde bulunan enine şeritler içinde karanfil motifli kilim de 16. ya da 17. yüzyıl saray kilimlerindendir.
İstanbul’da Hekimoğlu Ali Paşa Camii’nde ele geçirilen bir kilim parçası ise 15. yüzyıl hayvan figürlü Anadolu halılarıyla benzerlik göstermektedir. Konya Mevlana Müzesi’nde bulunan karanfil motifli kilimin saray kilimlerinden olduğu sanılmaktadır ve motif yönünden Üsküdar çatmalarıyla benzerlik göstermektedir.
Kilim Anadolu’nun her yöresinde dokunmuş ve dokunmaya devam etmektedir. Kilimler dokundukları yörelere göre renk ve motif yönünden bazı farklılıklar göstermektedir. Eşme, Karasu, Emirdağ, Sivrihisar gibi yer adlarıyla ya da Avşar, Yörük, Berihan, Kirkitli gibi aşiret adıyla anılmaktadır. Bugün kilimciliğin sürdürüldüğü yerlerin başında Manisa, Niğde, Konya, Afyon, Sivas, Kayseri, Bergama, Malatya, Gaziantep gelmektedir.
Kilimlerde genellikle bordürlerde kanat, karga burnu, su kıyısı, bulut, ceviz, kirpik, kadın başı, çıtırpıtır, su yolu, kirkit, Türkmen küpesi, keklik ayağı, kirtme (kertme), deveboynu, sıçan dişi, burgu adı verilen motifler kullanılır. Eli belinde, kâküllü kızlar, çifte belli kız, koç boynuzu, gelin zülfü, zelif bağı, karı boşatan, keklik ayağı (muska), kuş çırnığı, turna katarı, tavşan topuğu, kurbağa, yıldız, karnıyarık, eysıran, anahtar, çapraz, çakmak, tarak, pıtrak, ergen bıyığı, geyik dişi, dokuz göbek, başak gibi motifler ise zeminde yer alırlar.
Orta Asya’nın Yukarı Altay bölgesindeki Pazırık kazılarında ele geçirilen bulgular arasında, göçebe bir yaşam sürdüren Türklerin kilim dokuma tekniğiyle oluşturdukları dokuma parçalarına da rastlanmıştır. Selçuklu Döneminde çok gelişmiş olan dokumacılığın en yaygın türlerinden birinin de kilim olduğu sanılmaktadır. Dokumalar nem ve benzeri dış etkenlerle kolay çürüdükleri için bu el sanatı ürünlerinin en eski örneklerine ilişkin çok az bulgu vardır. Anadolu kilim sanatının ele geçebilen ilk örnekleri 16. yüzyıla tarihlenmektedir.
Washington Textile Museum’da bulunan ve 16. yüzyıla tarihlenen bir yaygı parçası, Holbein halılarının motif özelliklerini göstermektedir ve kûfî bordürlüdür. Sivas Divriği Ulu Camii’nde bulunan beş kilim parçası da motifleri bakımından 16. yüzyıl çini, kumaş ve saray halıları ile benzerlik göstermektedir. Bu kilim parçaları malzeme ve dokuma teknikleri yönünden incelendiğinde, saray atölyelerinde özel olarak dokundukları sonucu ortaya çıkmaktadır.
Bunlarda atkılar, motifin eğri çizgilerine göre bastırılarak eğimli çizgiler oluşturulmuş, bazı yerlerdeyse tek kenetlemeyle ilikler yok edilmiştir. Kütahya Hisarbeyoğlu Mustafa Bey Camii’nde bulunan enine şeritler içinde karanfil motifli kilim de 16. ya da 17. yüzyıl saray kilimlerindendir.
İstanbul’da Hekimoğlu Ali Paşa Camii’nde ele geçirilen bir kilim parçası ise 15. yüzyıl hayvan figürlü Anadolu halılarıyla benzerlik göstermektedir. Konya Mevlana Müzesi’nde bulunan karanfil motifli kilimin saray kilimlerinden olduğu sanılmaktadır ve motif yönünden Üsküdar çatmalarıyla benzerlik göstermektedir.
Kilim Anadolu’nun her yöresinde dokunmuş ve dokunmaya devam etmektedir. Kilimler dokundukları yörelere göre renk ve motif yönünden bazı farklılıklar göstermektedir. Eşme, Karasu, Emirdağ, Sivrihisar gibi yer adlarıyla ya da Avşar, Yörük, Berihan, Kirkitli gibi aşiret adıyla anılmaktadır. Bugün kilimciliğin sürdürüldüğü yerlerin başında Manisa, Niğde, Konya, Afyon, Sivas, Kayseri, Bergama, Malatya, Gaziantep gelmektedir.
Kilimlerde genellikle bordürlerde kanat, karga burnu, su kıyısı, bulut, ceviz, kirpik, kadın başı, çıtırpıtır, su yolu, kirkit, Türkmen küpesi, keklik ayağı, kirtme (kertme), deveboynu, sıçan dişi, burgu adı verilen motifler kullanılır. Eli belinde, kâküllü kızlar, çifte belli kız, koç boynuzu, gelin zülfü, zelif bağı, karı boşatan, keklik ayağı (muska), kuş çırnığı, turna katarı, tavşan topuğu, kurbağa, yıldız, karnıyarık, eysıran, anahtar, çapraz, çakmak, tarak, pıtrak, ergen bıyığı, geyik dişi, dokuz göbek, başak gibi motifler ise zeminde yer alırlar.