YoRuMSuZ
Biz işimize bakalım...
Dil, duygu ve düşünceyi insana aktaran bir vasıta olduğu için, insan topluluklarını bir yığın veya kitle olmaktan kurtararak, aralarında duygu ve düşünce birliği olan bir toplum hâline getirir...
Her Türk genci ve insanının dikkat etmesi gereken husus, ana dilinde düşünme alışkanlığını kazanması ve milletleşme şuurunu benimseyerek büyük topluma katılmasıdır. Bu yapılmadığı takdirde millet oluşturma süreci gerçekleşemez. Diline sahip çıkan milletler, geleceğine de sahip çıkar. Geçmişiyle bu günü arasında dil bakımından anlaşılmazlık varsa, geçmişin tahlil edilerek ders çıkarılması, dolayısıyla da geleceğe yön verilmesi zorlaşmaktadır.
Dil insanların birbirleriyle anlaşma araçlarının birincisi. Türkçe'nin son elli yılda başına gelenler, insanımızı birbirini anlamama noktasına getirdi. Kuşaklar birbirini anlayamaz hale geldi. Özellikle Türkçe'de sadeleştirme hareketleri yüzünden günlük ortalama 50-75 kelime ile konuşan, düşünen bir toplum haline geldik.
Dilimizde yaşanan bu zafiyet sonucunda, günlük hayatımızda bile yabancı dilden geçmiş pek çok kelimelerin istilası altındayız. Yirmi yıl önceki yazılmış bir kitabı okuduğumuzda anlamakta güçlük çekiyoruz.
Geçmişte Çin'de her açıdan bunalım yaşandığında bir dönemde büyük bilge Konfiçyus'a başvurdular:
Ey bilge Konfiçyus ülkemizi nasıl düzeltebiliriz? İçine düştüğümüz buhranlardan nasıl kurtulabiliriz?
Konfiçyus bu soruya şöyle cevap verir:
Dili düzeltin.
Soruyu soranlar bu cevap üzerine şaşkınlık içerisinde birbirlerinin yüzlerine bakarlar.
Konfiçyus sözlerine şöyle devam eder:
Bir ülkede dil iyi kullanılırsa herkes derdini iyi anlatabilir. Dertler anlaşılınca çözümler üretilir.. İnsanlar birbirini daha iyi dinler, dinlediğini anlar. Adalet kolaylaşır. Ülke idaresi de düzene girer.
Birbirini anlamayan, anlamaya çalışmayan nesiller meydana geliyor. Dildeki bu fakirleşme durdurulmadıkça, problemlerimizi çoğaltan elverişli bir zemin haline gelecektir. O halde dilimize sahip çıkalım. O zaman birbirini anlayan, anlamaya çalışan bireyler yetiştirebiliriz. Problemlerimizin çözümü için bir anlaşma zemini sağlayabiliriz.
Her Türk genci ve insanının dikkat etmesi gereken husus, ana dilinde düşünme alışkanlığını kazanması ve milletleşme şuurunu benimseyerek büyük topluma katılmasıdır. Bu yapılmadığı takdirde millet oluşturma süreci gerçekleşemez. Diline sahip çıkan milletler, geleceğine de sahip çıkar. Geçmişiyle bu günü arasında dil bakımından anlaşılmazlık varsa, geçmişin tahlil edilerek ders çıkarılması, dolayısıyla da geleceğe yön verilmesi zorlaşmaktadır.
Dil insanların birbirleriyle anlaşma araçlarının birincisi. Türkçe'nin son elli yılda başına gelenler, insanımızı birbirini anlamama noktasına getirdi. Kuşaklar birbirini anlayamaz hale geldi. Özellikle Türkçe'de sadeleştirme hareketleri yüzünden günlük ortalama 50-75 kelime ile konuşan, düşünen bir toplum haline geldik.
Dilimizde yaşanan bu zafiyet sonucunda, günlük hayatımızda bile yabancı dilden geçmiş pek çok kelimelerin istilası altındayız. Yirmi yıl önceki yazılmış bir kitabı okuduğumuzda anlamakta güçlük çekiyoruz.
Geçmişte Çin'de her açıdan bunalım yaşandığında bir dönemde büyük bilge Konfiçyus'a başvurdular:
Ey bilge Konfiçyus ülkemizi nasıl düzeltebiliriz? İçine düştüğümüz buhranlardan nasıl kurtulabiliriz?
Konfiçyus bu soruya şöyle cevap verir:
Dili düzeltin.
Soruyu soranlar bu cevap üzerine şaşkınlık içerisinde birbirlerinin yüzlerine bakarlar.
Konfiçyus sözlerine şöyle devam eder:
Bir ülkede dil iyi kullanılırsa herkes derdini iyi anlatabilir. Dertler anlaşılınca çözümler üretilir.. İnsanlar birbirini daha iyi dinler, dinlediğini anlar. Adalet kolaylaşır. Ülke idaresi de düzene girer.
Birbirini anlamayan, anlamaya çalışmayan nesiller meydana geliyor. Dildeki bu fakirleşme durdurulmadıkça, problemlerimizi çoğaltan elverişli bir zemin haline gelecektir. O halde dilimize sahip çıkalım. O zaman birbirini anlayan, anlamaya çalışan bireyler yetiştirebiliriz. Problemlerimizin çözümü için bir anlaşma zemini sağlayabiliriz.