Bir dil, konuşma dili ve yazı dili olmak üzere ikiye ayrılır. Peki konuşma dili nedir ? Konuşma dili canlı olan, gelişen, insanların konuşurken kullandığı dildir ve asıl olan, gerçek yönüdür. Yazı dili ise asıl olmayan, konuşma dilinin herhangi bir ağzının esas alınmasıyla yapma olarak oluşturulan bir dildir.
Dilin asıl cephesini oluşturan konuşma dili, insanların yüz yüze anlaşmak için başvurdukları, canlı dildir. Var olduğu günden beri gelişimini sürdürmüştür; konuşma aracı olduğu sürece de bu özelliğini sürdürecektir. Bir dil, kullanıldığı sosyal çevrelere ve çeşitli şartlara göre kendi alanı içinde farklılıklar gösterir. Bu farklılıklara göre de lehçe, ağız gibi özellikler taşır. Bunlardan lehçe, bir dilin bilinebilen tarihinden önce ayrılmış olan ve diğer kollarıyla ses ve şekil ayrılıkları gösteren koluna denir. Çuvaşça, Yakutça, Kırgızca, Kazakça, Özbekçe, Türkmence, Azerice ve Türkiye Türkçesi, Türk Dilinin lehçeleridir.
Ağız ise, bir lehçe alanı içinde daralan veya genişleyen alanlar çerçevesinde küçük ve değişik söyleyiş farklarına dayanan kollarıdır. Büyük bölge adları ile sınırlanarak ifade edilebileceği gibi (Batı Anadolu Ağızları, Güneydoğu Anadolu Ağızları …) daha küçük alan sınırlamaları ile de ifade edilebilirler (Konya Ağzı, Akşehir Ağzı gibi).
Konuşma dili, yazı diline nispetle sesle ifade edildiği için ton ve vurguyu da kullanarak meramı en iyi şekilde anlatmak avantajına sahiptir. Ayrıca vücut, el, yüz hareketlerinin desteğini de kullanabilir. Tabiiliği dolayısıyla bazen kelime sırasına dikkat edilmeyebilir. Anlatımda en kestirme yolu tercih eder.
Belirli bir meslek erbabının oluşturduğu ve herkesin anlayamayacağı -meslek dili” (jargon) ile kelimelerin genelde gerçek ve ikinci anlamlarının dışında mecazi olmayan bir şekilde kullanılabildiği görülür. Aynı şekilde belli zümrelerin anladığı “argo”yu da konuşma dilinin alt grupları olarak düşünmek mümkündür.
Dilin asıl cephesini oluşturan konuşma dili, insanların yüz yüze anlaşmak için başvurdukları, canlı dildir. Var olduğu günden beri gelişimini sürdürmüştür; konuşma aracı olduğu sürece de bu özelliğini sürdürecektir. Bir dil, kullanıldığı sosyal çevrelere ve çeşitli şartlara göre kendi alanı içinde farklılıklar gösterir. Bu farklılıklara göre de lehçe, ağız gibi özellikler taşır. Bunlardan lehçe, bir dilin bilinebilen tarihinden önce ayrılmış olan ve diğer kollarıyla ses ve şekil ayrılıkları gösteren koluna denir. Çuvaşça, Yakutça, Kırgızca, Kazakça, Özbekçe, Türkmence, Azerice ve Türkiye Türkçesi, Türk Dilinin lehçeleridir.
Ağız ise, bir lehçe alanı içinde daralan veya genişleyen alanlar çerçevesinde küçük ve değişik söyleyiş farklarına dayanan kollarıdır. Büyük bölge adları ile sınırlanarak ifade edilebileceği gibi (Batı Anadolu Ağızları, Güneydoğu Anadolu Ağızları …) daha küçük alan sınırlamaları ile de ifade edilebilirler (Konya Ağzı, Akşehir Ağzı gibi).
Konuşma dili, yazı diline nispetle sesle ifade edildiği için ton ve vurguyu da kullanarak meramı en iyi şekilde anlatmak avantajına sahiptir. Ayrıca vücut, el, yüz hareketlerinin desteğini de kullanabilir. Tabiiliği dolayısıyla bazen kelime sırasına dikkat edilmeyebilir. Anlatımda en kestirme yolu tercih eder.
Belirli bir meslek erbabının oluşturduğu ve herkesin anlayamayacağı -meslek dili” (jargon) ile kelimelerin genelde gerçek ve ikinci anlamlarının dışında mecazi olmayan bir şekilde kullanılabildiği görülür. Aynı şekilde belli zümrelerin anladığı “argo”yu da konuşma dilinin alt grupları olarak düşünmek mümkündür.