Sevgi hak edilir mi? Size emek ve mesai harcadığı için birini sevebilir misiniz? Pekiyi, size hiç emek ve mesai harcamayan birini sevebilir misiniz?
Genetik kökenli sevgileri, akrabalık ilişkilerini yazının sonraki bölümlerinde ele almak üzere bir kenara bırakalım. Sizin iradenizle, risk alarak seçtiğiniz sevgilere gelelim. Aşk dahil, bir şarta bağlanmamış bir sevgi alış ve verişiniz oldu mu? "Ne olursan ol, yine gel" dediniz mi, tövbeler ve yenilgiler sonrası, yeminler ve zaferler kadar geniş açtınız mı kollarınızı sevdiğinize?...
Yoksa, sevgiliniz istemediğiniz şekilde giyindiği için yanağınızı mı esirgediniz? Anneniz ısrar ettiği için onu terslediniz mi? Arkadaşınız sulu bir şaka yapınca, lafı ağzına mı tıktınız? Minik kızınız özür dilemeye çalıştığında duymazdan mı geldiniz?
Yoksa bir sürü "yoksa karışmam"lar mı var ilişkilerinizde? "Benim istediklerimi yap", "benim istemediklerimi yapma", "sadece benim istediklerimi". Daha ileri mi gittiniz? "Sen, kendi seçtiğin yolda gidersen mutsuz olursun, mutluluğa ancak benim senin için uygun gördüğüm şartlarla ulaşırsın". Bu sevgi mi?
Şartlar-koşullar dikte etmek, didaktik bir öpücük, eleştiren-ayıplayan bir bakış sevgi olabilir mi? Birini, sevginizi hak etmeye zorlamak, değilse sevmemekle tehdit etmek, "sevilesi kalıp"ın içine tıkmak, sığmayan bölümlerini kendisinin kesip atmasını istemek hak mıdır?
"My fair lady-Pygmalion" fantezisi, geçek hayata uygulanabilir mi? Uygulansa bile, kökünde sisteme bir meydan okuma mı vardır, sevgi mi? Bu durumda öykünülen Tanrı, siz profesör kadar hoşgörüsüz müdür?
Emek ve mesai, başında veya sonunda sevgidir de, sevgi illa emek ve mesai midir? Aşk her şeyi affetmez mi? Aslında yok olan kadınlar seven üstatlar, var olanları koşullarına uymadıkları için mi reddetmişlerdir?
Seçmediğiniz sevgilere dönersek, anne ve babanın eğitim güdüleriyle, terbiye amaçlı esirgedikleri sevginin, ancak hak edildiği zaman ulaşılabilen bir ödüle dönüşmesi, kurutmamışsa eğer, kaçımızın hayatını güdük bırakmıştır? Toplumsal saygınlık kazanabilmeleri için, çocukların bireysel sevgi potansiyelleri tırpanlanabilir mi? Karın-daş olan iki insanı birbirlerine destek olarak yönlendirmek, birbirlerinin kapasitesini zorlayacak rakiplere dönüştürmekten daha mı zor? Anne-babalık hedefleri uğruna, neşe ve eğlence ıskalanmalı mı?
Bütün dinler tersini önerse de, sevgiyi koşullara bağlamak, nesilden nesile geçen sosyo-genetik bir hastalık mıdır? Uygulanabilir bir tedavisi var mıdır?
Sorular, cevapları götürür mü? Götürmezse de, beni sever misiniz?
Genetik kökenli sevgileri, akrabalık ilişkilerini yazının sonraki bölümlerinde ele almak üzere bir kenara bırakalım. Sizin iradenizle, risk alarak seçtiğiniz sevgilere gelelim. Aşk dahil, bir şarta bağlanmamış bir sevgi alış ve verişiniz oldu mu? "Ne olursan ol, yine gel" dediniz mi, tövbeler ve yenilgiler sonrası, yeminler ve zaferler kadar geniş açtınız mı kollarınızı sevdiğinize?...
Yoksa, sevgiliniz istemediğiniz şekilde giyindiği için yanağınızı mı esirgediniz? Anneniz ısrar ettiği için onu terslediniz mi? Arkadaşınız sulu bir şaka yapınca, lafı ağzına mı tıktınız? Minik kızınız özür dilemeye çalıştığında duymazdan mı geldiniz?
Yoksa bir sürü "yoksa karışmam"lar mı var ilişkilerinizde? "Benim istediklerimi yap", "benim istemediklerimi yapma", "sadece benim istediklerimi". Daha ileri mi gittiniz? "Sen, kendi seçtiğin yolda gidersen mutsuz olursun, mutluluğa ancak benim senin için uygun gördüğüm şartlarla ulaşırsın". Bu sevgi mi?
Şartlar-koşullar dikte etmek, didaktik bir öpücük, eleştiren-ayıplayan bir bakış sevgi olabilir mi? Birini, sevginizi hak etmeye zorlamak, değilse sevmemekle tehdit etmek, "sevilesi kalıp"ın içine tıkmak, sığmayan bölümlerini kendisinin kesip atmasını istemek hak mıdır?
"My fair lady-Pygmalion" fantezisi, geçek hayata uygulanabilir mi? Uygulansa bile, kökünde sisteme bir meydan okuma mı vardır, sevgi mi? Bu durumda öykünülen Tanrı, siz profesör kadar hoşgörüsüz müdür?
Emek ve mesai, başında veya sonunda sevgidir de, sevgi illa emek ve mesai midir? Aşk her şeyi affetmez mi? Aslında yok olan kadınlar seven üstatlar, var olanları koşullarına uymadıkları için mi reddetmişlerdir?
Seçmediğiniz sevgilere dönersek, anne ve babanın eğitim güdüleriyle, terbiye amaçlı esirgedikleri sevginin, ancak hak edildiği zaman ulaşılabilen bir ödüle dönüşmesi, kurutmamışsa eğer, kaçımızın hayatını güdük bırakmıştır? Toplumsal saygınlık kazanabilmeleri için, çocukların bireysel sevgi potansiyelleri tırpanlanabilir mi? Karın-daş olan iki insanı birbirlerine destek olarak yönlendirmek, birbirlerinin kapasitesini zorlayacak rakiplere dönüştürmekten daha mı zor? Anne-babalık hedefleri uğruna, neşe ve eğlence ıskalanmalı mı?
Bütün dinler tersini önerse de, sevgiyi koşullara bağlamak, nesilden nesile geçen sosyo-genetik bir hastalık mıdır? Uygulanabilir bir tedavisi var mıdır?
Sorular, cevapları götürür mü? Götürmezse de, beni sever misiniz?