Küçük kahramanlar, günlük yaşamda karşılaştıkları zorluklarla başa çıkabilen, cesaret ve azimle dolu bireylerdir. Onlar, bazen büyük değişimlerin öncüsü olurlar. Liderler ise, bu kahramanları yönlendiren, onlara ilham veren ve toplumsal hedeflere ulaşmalarında yardımcı olan figürlerdir. Bu iki unsurun birleşimi, güçlü bir toplumsal yapı oluşturur.
[ATTACH=full]123683[/ATTACH]
Bir zamanlar, yemyeşil tepelerle çevrili şirin bir köyde yaşayan dört çocuk varmış: Zeynep, Ali, Ege ve Deniz. Bu dört arkadaş, her gün köy meydanındaki dev çınar ağacının altında oyunlar oynar, hayaller kurarmış. Ama bir gün, köyde tuhaf bir şeyler olduğunu fark etmişler. Köyün çeşmesinin suyu kesilmiş, tarlalar solgunlaşmaya başlamış, hatta gökyüzü bile gri bulutlarla kaplanmış. Köylüler endişeyle, "Eskiden her şey daha güzeldi…" diye iç çekiyormuş.
Çocuklar, bu gizemi çözmeye karar vermiş. Zeynep, "Belki de ormanın derinliklerinde bir cevap vardır!" demiş. Yanlarına azık alıp yola koyulmuşlar. Yolda, dallarıyla gökyüzüne dokunan yaşlı bir meşe ağacının yanından geçerken, ağacın gövdesinde parıldayan bir ışık görmüşler. Işığa dokunduklarında, aniden etrafları altın rengi bir ışıkla kaplanmış ve karşılarında, mavi gözleri bilgelikle parlayan, şık bir giysili bir adam belirmiş.
"Merhaba küçük kahramanlar," demiş adam gülümseyerek. "Ben Mustafa Kemal. Köyünüzün yardıma ihtiyacı olduğunu biliyorum."
Çocuklar şaşırmış! Atatürk’ü kitaplardan tanıyorlarmış, ama onunla karşılaşacaklarını hiç düşünmemişler. Atatürk, onlara bir harita uzatmış: "Bu harita sizi 'Bilgelik Pınarı'na götürecek. Suyu bulursanız, köyünüz yeniden canlanacak. Ama yol zorlu… Cesaret ve akıl gerekecek."
Yolculuk başlamış! İlk engel, dikenli çalılarla kaplı bir vadideymiş. Ali, "Nasıl geçeceğiz?" diye sormuş. Atatürk’ün sesi zihinlerinde yankılanmış: "Zorluklar, birlikte aşılır." Hep birlikte çalıları temizlemişler. Sonra, hırçın bir nehirle karşılaşmışlar. Ege, "Üşüyeceğiz!" diye korkmuş. Atatürk’ün sözleri tekrar gelmiş: "Korku, mantıkla yenilir." Taşları sayarak sığ bir geçit bulmuşlar.
En sonunda, bir mağaranın içindeki Bilgelik Pınarı’na ulaşmışlar. Ama pınarın önünde dev bir kaya varmış! Deniz, "Bu kayayı nasıl kaldıracağız?" diye ağlamaklı olmuş. Atatürk, bu kez yanlarında belirmiş: "Güç, bedende değil, yürektedir." Çocuklar, son bir gayretle kayayı itmiş ve pınarın berrak suyu köye akmaya başlamış.
Köye döndüklerinde her yer çiçeklerle kaplanmış, gökyüzü masmavi olmuş. Atatürk, vedalaşırken onlara şunu söylemiş: "Unutmayın, gelecek sizin ellerinizde. Okuyun, çalışın ve daima iyilik için birleşin."
O günden sonra çocuklar, köyde bir "fikir bahçesi" kurmuş. Herkes okuma yazma öğrenmiş, tarlalar bereketlenmiş. Ve o dev çınar ağacının altında, Atatürk’ün sözleri dillerden düşmemiş: "Yıldızlar kadar yükseklere ulaşmak, sizin ellerinizde!"