e-PaCk
Forum Gururu
-What is the matter? - Ne var?, Ne oldu?
-What is the matter with you? - Neyiniz var?
-Come along. - Haydi!, çabuk!
-so-and-so - falan, filan, filanca, falanca
-I'll miss you very much. - Sizi çok özleyeceğim.
-I missed the 9.30 bus. - 9.30 otobüsünü kaçırdım.
-so so - Aşağı yukarı
-off and on - Bazan, arasıra
-It is on the tip of my tongue. - Dilimin ucunda
-He feels quite down in his mouth. - O çok üzgün, çok kederli.
-Once upon a time - Bir zamanlar
-Formerly - Eskiden
-Nowadays - Bu günlerde
-Recently - Son zamanlarda
-In the last few days - Son birkaç gün içerisinde
-From now on - Bundan sonra
-Within a little while - Kısa zamanda
-For a while - Bir müddet
-After a while - Az sonra
-Some day - Günün birinde, elbet bir gün
-I think. - Sanırım
-I'm sure. - Eminim
-I'm sure of it. - Ondan eminim
-More or less. - Aşağı yukarı
-So much the better! - Daha iyi ya! İsabet!
-You seem to be out of sorts. - Keyifsiz görünüyorsunuz.
-Take it easy. - 1-Kolay gelsin.
-It is not a question of that. - 2-Aldırma! Boş ver!
-Mind your own business. - Mesele o değil.
-It's none of your business. - Siz kendi işinize bakın.Sizin üstünüze vazife değil, sizi alakadar etmez.
In this case - Bu durumda
-So called - Güya
-As far as I know, - Bildiğime göre
-As for me - Bence
-Any time - Ne zaman olsa, ne zaman isterseniz
-Time after time - Zaman zaman
-Now and then - Ara sıra
-Occasionally - Fırsat buldukça
-Frequently - İkide bir
-Very seldom - Çok nadir
Well done! - Aferin!
Bravo! - Bravo!
He is all of a tremble. - O tir tir titriyor.
I'll go and see about it. - Şuna gidip bir bakayım.
I lost touch with him. - Onunla teması kaybettim.
It is on the tip of my tongue. - Dilimin ucunda.
Mary has put her foot in it again. - Mary yine pot kırdı.
Bill never loses his head. - Bill soğukkanlılığını hiç kaybetmez.
The thief was caught in the act. - Hırsız suçüstü yakalandı.
He is at a loss. - O ne yapacağını bilmiyor-ne yapacağını şaşırmış.
My work is over. We can go out now. - İşim bitti. Şimdi çıkabiliriz
There is nothing to be done. - Yapılacak bir şey yok.
What is that to me? - Bundan bana ne?
He leads a dog's life. - Başı dertten hiç kurtulmaz.
Did the medicine do you any good? - İlaç size iyi geldi mi?
Are you making fun of me? - Benimle alay mı ediyorsun?
What are you hinding it? - Ne ima etmek istiyorsunuz?
I made up my mind to finish this work. - Bu işi bitirmeye karar verdim.
Jack has a great liking for Turkish Kebaps. - Jack Türk Kebabını çok sever.
Is this your liking? - Bu zevkinize göre mi?
I can't help crying. - ağlamamaktan kendimi alamıyorum.
Every other day. - Her iki günde bir.
I am in a hurry. - Acelem var.
What do you say about it? - Buna ne dersiniz?
I can't believe my ears. - Kulaklarıma inanamıyorum.
We had a narrow escape. - Zor kurtulduk.
I was away on holiday last week.. - Geçen hafta tatilde idim.
I am sorry you weren't there. - Orada olmadığınıza üzüldüm.
It takes you one hour to go there. - Oraya gitmen bir saat sürer.
There is no doubt about it. - Ona hiç şüphe yok.
-Come along. : Haydi!, çabuk!
-That's all for now. : Şimdilik bu kadar.
-break : Mola, teneffüs.
-to be over : to finish; bitmek, sona ermek.
-The break is over. : Teneffüs, mola sona erdi.
-tea break : Çay molası.
-coffee break : Kahve molası.
-Let's have a tea break. : Haydi bir çay molası verelim.
-This has nothing to do with me : Bunun benimle bir alakası yok.
-So much the worse for him! : Yazıklar olsun ona!
-So far - Şimdiye kadar
-Sooner or later - Er geç
-Later on - Daha sonra
-A week today - Gelecek hafta bugün
-A week ago today - Geçen hafta bugün
-Every other day - İki günde bir
-Every so often - Fırsat buldukça
-Once in a blue moon - Kırk yılda bir
-Up to date - Bugüne kadar
-Up to now - Şimdiye kadar
Mary will come for certain. - Mary muhakkak gelir.
It is the same to me. - Bana göre hava hoş.
Jack likes to talk big. - Jack yüksekten atıp tutmasını sever.
Now we are quits. - Şimdi ödeştik.
We eke out a living. - Kıt kanaat geçiniyoruz.
Kathy likes to have a finger in every pie. - Kathy her işe karışmak ister.
You'd better take a shortcut. - Kestirmeden gitseniz daha iyi olur.
Bob looked daggers at the man. - Bob, adama bir kaşık suda boğacakmış gibi baktı .
You will have to put up with it. - Buna katlanman gerekecek.
They will not be long in arriving. - Gelmekte gecikmeyecekler.
-What is the matter with you? - Neyiniz var?
-Come along. - Haydi!, çabuk!
-so-and-so - falan, filan, filanca, falanca
-I'll miss you very much. - Sizi çok özleyeceğim.
-I missed the 9.30 bus. - 9.30 otobüsünü kaçırdım.
-so so - Aşağı yukarı
-off and on - Bazan, arasıra
-It is on the tip of my tongue. - Dilimin ucunda
-He feels quite down in his mouth. - O çok üzgün, çok kederli.
-Once upon a time - Bir zamanlar
-Formerly - Eskiden
-Nowadays - Bu günlerde
-Recently - Son zamanlarda
-In the last few days - Son birkaç gün içerisinde
-From now on - Bundan sonra
-Within a little while - Kısa zamanda
-For a while - Bir müddet
-After a while - Az sonra
-Some day - Günün birinde, elbet bir gün
-I think. - Sanırım
-I'm sure. - Eminim
-I'm sure of it. - Ondan eminim
-More or less. - Aşağı yukarı
-So much the better! - Daha iyi ya! İsabet!
-You seem to be out of sorts. - Keyifsiz görünüyorsunuz.
-Take it easy. - 1-Kolay gelsin.
-It is not a question of that. - 2-Aldırma! Boş ver!
-Mind your own business. - Mesele o değil.
-It's none of your business. - Siz kendi işinize bakın.Sizin üstünüze vazife değil, sizi alakadar etmez.
In this case - Bu durumda
-So called - Güya
-As far as I know, - Bildiğime göre
-As for me - Bence
-Any time - Ne zaman olsa, ne zaman isterseniz
-Time after time - Zaman zaman
-Now and then - Ara sıra
-Occasionally - Fırsat buldukça
-Frequently - İkide bir
-Very seldom - Çok nadir
Well done! - Aferin!
Bravo! - Bravo!
He is all of a tremble. - O tir tir titriyor.
I'll go and see about it. - Şuna gidip bir bakayım.
I lost touch with him. - Onunla teması kaybettim.
It is on the tip of my tongue. - Dilimin ucunda.
Mary has put her foot in it again. - Mary yine pot kırdı.
Bill never loses his head. - Bill soğukkanlılığını hiç kaybetmez.
The thief was caught in the act. - Hırsız suçüstü yakalandı.
He is at a loss. - O ne yapacağını bilmiyor-ne yapacağını şaşırmış.
My work is over. We can go out now. - İşim bitti. Şimdi çıkabiliriz
There is nothing to be done. - Yapılacak bir şey yok.
What is that to me? - Bundan bana ne?
He leads a dog's life. - Başı dertten hiç kurtulmaz.
Did the medicine do you any good? - İlaç size iyi geldi mi?
Are you making fun of me? - Benimle alay mı ediyorsun?
What are you hinding it? - Ne ima etmek istiyorsunuz?
I made up my mind to finish this work. - Bu işi bitirmeye karar verdim.
Jack has a great liking for Turkish Kebaps. - Jack Türk Kebabını çok sever.
Is this your liking? - Bu zevkinize göre mi?
I can't help crying. - ağlamamaktan kendimi alamıyorum.
Every other day. - Her iki günde bir.
I am in a hurry. - Acelem var.
What do you say about it? - Buna ne dersiniz?
I can't believe my ears. - Kulaklarıma inanamıyorum.
We had a narrow escape. - Zor kurtulduk.
I was away on holiday last week.. - Geçen hafta tatilde idim.
I am sorry you weren't there. - Orada olmadığınıza üzüldüm.
It takes you one hour to go there. - Oraya gitmen bir saat sürer.
There is no doubt about it. - Ona hiç şüphe yok.
-Come along. : Haydi!, çabuk!
-That's all for now. : Şimdilik bu kadar.
-break : Mola, teneffüs.
-to be over : to finish; bitmek, sona ermek.
-The break is over. : Teneffüs, mola sona erdi.
-tea break : Çay molası.
-coffee break : Kahve molası.
-Let's have a tea break. : Haydi bir çay molası verelim.
-This has nothing to do with me : Bunun benimle bir alakası yok.
-So much the worse for him! : Yazıklar olsun ona!
-So far - Şimdiye kadar
-Sooner or later - Er geç
-Later on - Daha sonra
-A week today - Gelecek hafta bugün
-A week ago today - Geçen hafta bugün
-Every other day - İki günde bir
-Every so often - Fırsat buldukça
-Once in a blue moon - Kırk yılda bir
-Up to date - Bugüne kadar
-Up to now - Şimdiye kadar
Mary will come for certain. - Mary muhakkak gelir.
It is the same to me. - Bana göre hava hoş.
Jack likes to talk big. - Jack yüksekten atıp tutmasını sever.
Now we are quits. - Şimdi ödeştik.
We eke out a living. - Kıt kanaat geçiniyoruz.
Kathy likes to have a finger in every pie. - Kathy her işe karışmak ister.
You'd better take a shortcut. - Kestirmeden gitseniz daha iyi olur.
Bob looked daggers at the man. - Bob, adama bir kaşık suda boğacakmış gibi baktı .
You will have to put up with it. - Buna katlanman gerekecek.
They will not be long in arriving. - Gelmekte gecikmeyecekler.