vertyucek
Üye
Eûzubillâhimineşşeytânirracîym - Bismillâhirrahmânirrahîym
Rahman Rahim Allah'ın adı ile başlarım. Âlemlerin Rabbı Allah'a hamd olsun. Salât ve selâm, PEYGAMBER EFENDİMİZ’in ve onun pak âlinin ve ashabının tümüne..
وَمَا تَوْفِيقِي إِلاَّ بِاللّهِ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْهِ أُنِيبُ
ve mâ tevfîkî illâ billâh, aleyhi tevekkeltu ve ileyhi unîb
Kur’ân Bize Yeter Deyip İbadeti Terkedenler 1. Yazımızdan devemla:
Zira, Kur’ân-ı Kerimde, “Sadece ayetlerle iktifa edin, Peygamberin sünnetine uymanız gerekmez.” mânasında bir ayet yoktur. Aksine, o Hak elçisine her hususta uymamız gerektiğini emreden ayetler mevcuttur. Bunlardan bir kaçını ileride arz edeceğiz.
O halde böyle bir anlayış,(PEYGAMBERE’İN s.a.v sünnet ve hadisine uymayan anlayış) tamamen his ve hevesten kaynaklanan yanlış bir içtihattır.
(Oysaki PEYGAMBER EFENDİMİZ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM hakkında bakınız HAZRETİ KUR’ANDA ne buyuruluyor:
Bismillahirrahmanirrahim
Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı; o, arzusuna göre de konuşmaz.Necm Suresi.1, 2, 3.ayeti kerimeler.Diyanet Vakfı Meali.)1.
Bakınız, içtihat kapısını açan ve ayetlerden hüküm çıkarmaya imkân veren ayet-i kerimede ne buyruluyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Eğer o meseleyi peygambere ve müminlerden ihtisas sahibi kimselere havale etselerdi, elbette o kimselerden hüküm çıkarmaya ehliyetli olanlar işin doğrusunu bilirlerdi.” (Nisâ, 4/ 83)
Ayette geçen “istinbat” yani hüküm çıkarma imkânı, yine ayetteki ifadesiyle ulu’l-emr olan yetkili kişilere tanınmıştır. Nitekim, bu ayetin verdiği müsaade ile Allah Resulü (asm.) bizzat içtihat yaptıkları gibi, sahabenin yetkili âlimleri de içtihatta bulunmuşlardır.
“Sadece Kur’ânla amel ederiz.” diyen kişiler Kur’ânın bu ayetiyle de amel etmek gerektiğini, bunun ise yetkili kişilerce yapılan içtihatlara uymak manasına geldiğini de bilmelidirler.
Fıkıh konusunda zamanın ihtiyacına ve ortaya çıkan yeni durumların halline dair yapılan içtihatlar, Üstat Bediüzzaman hazretlerinin ifadesiyle, yüzde on kadardır; şeriatın yüzde doksanlık kısmı ise muhkemattır, yani kati hükümlerdir. Kur’ânın açıkça bildirdiği meselelerde ve Allah Resulünün (asm.) kati beyanlarında içtihat yapılamaz ve bunlar şeriatın yüzde doksanını teşkil ederler.
Allah Resulü (asm.) namazla ilgili ayetleri nasıl uygulamışsa bunlara aynen uymak, her Müslüman üzerine bir borçtur. Peygamber Efendimiz (asm.) sabah namazını iki rekât kılmışsa, bunu ne bire indirmeye, ne de üçe çıkarmaya kimsenin yetkisi yoktur. O Hak Elçisi (asm.) bütün ömrü boyunca sabah namazını iki rekât kılmışken, bütün ashab-ı kiram da O’na aynen uymuşlarken, bugüne kadar gelen bütün alimler ve onlara uyan bütün müminler de bu konuda ittifak etmişlerken, artık “Kur’ânda sabah namazının iki rekât olduğuna dair bir ayet.” yok gibi bir gerekçe ile, başta Peygamberimiz (asm.) olmak üzere bütün Müslümanlara ters bir uygulamaya gitmek, dini tahrife yönelik değilse çok büyük bir gaflettir.
Bismillahirrahmanirrahim
“Her kim de, hidâyet yolu kendisine iyice belli olduktan sonra, Resulullaha muhalefet eder ve müminlerin yolundan başka bir yola tâbi olursa, Biz onu döndüğü yolda bırakırız. Fakat âhirette kendisini cehenneme koyarız. Orası ne fena bir varış yeridir!” (Nisa, 4/115)
Yine bu kişiler Kur’ânı okuduklarına göre şu ayet-i kerimeleri de görmüşlerdir:
“Peygamber size her ne getirirse onu alın, sizi neden menederse ondan da sakının.” (Haşr, 59/7)
“Kim Resûlullah’a itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur.” (Nisâ, 4/80)
“De ki, Allah’a ve resulüne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse, elbette Allah küfre girenleri sevmez.” (Âl-i İmran, 3/ 32)
“De ki, Eğer Allah’ı seviyorsanız bana ittiba edin; tâ ki Allah da sizi sevsin. …” (Âl-i İmran, 3/ 31)
“Ey iman edenler! Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Kur’ân’ı ve Resûlullah’ın öğütlerini işitip durduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin!” (Enfâl, 8/20)
“Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle ve salihlerle birliktedir. İşte bunlar ne güzel arkadaştır!” ( Nisâ, 4/69)
“Allah ve Resûlü, herhangi bir meselede hüküm bildirdikten sonra, artık inanmış bir erkek ve kadının, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab,33/36)
“Hayır, hayır! Senin Rabbin hakkı için, onlar aralarında ihtilâf ettikleri meselelerde seni hakem kabul edip, sonra da verdiğin hükümden ötürü içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın sana tam bir teslimiyetle bağlanmadıkça iman etmiş olmazlar.” (Nisâ, 4/65)
Cenab-ı Hak, bu ayet-i kerimelerde Resulünü hiç nazara vermeden, doğrudan, “Benim emirlerime uyun, yasaklarımdan sakının. Bana itaat edin. … ” diyebilirdi. Bunun yerine, bu gibi ifadelerin ihtiyar edilmesi, Allah’a itaatin peygambere uymaksızın mümkün olamayacağı içindir.
Hele bazı hükümler vardır ki, en âlim insanlar da bu konuda bir karar veremezler. Konumuza sadık kalarak örneğimizi de yine namazdan verelim. Yetkili âlimlerimiz namazın vakitleriyle ilgili ayet-i kerimelere bazı izahlar getirebilseler bile, namazın rekâtlarına, rüku ve secdelerin sayılarına, bunların yapılış sıralarına, rükuda ve secdede okunacak tespihlere kadar çok meselede bir hüküm veremezler. Zira, bu gibi meseleler peygamber talimi olmaksızın mücerret akılla ve ilimle halledilemez.
Biz bu gibi iddia sahiplerinin bazı yazılarını okuduk. Dikkatimizi çeken bir noktayı yazmak isteriz:
Bu yazıların çoğunda Peygamber Efendimiz (asm.) için sadece peygamber denilmekle yetinilmiş, ne hazret denilmeye, ne de aleyhissalatü vesselam diyerek ona salat ve selama gerek duyulmamıştır. Bunun o kişiler için büyük bir kayıp olduğunu düşünüyoruz.
Sadece bir kısmına kısaca değinmekle yetindiğimiz bu yanlış anlayış ve hatalı davranışların, bir kasıt eseri olmayıp gafletten kaynaklandığına inanmak istiyor ve kendilerinin bu yoldan kısa zamanda dönmelerini temenni ediyoruz. Aksi halde, bazı kişilerin namazsız ve ibadetsiz bir hayat geçirmelerine sebep olacaklar ve “Sebep olan işleyen gibidir.” hükmünce onların bütün ihmallerinin ve günahlarının bir katı da kendilerine yazılmakla büyük bir zarara uğrayacaklardır.
Yazar:
Alaaddin Başar (Prof.Dr.)
1.Parantez içindeki yorum ve ayet katkısı yazar’dan değil nacizane bu yazıya benden eklenmiştir.
Yazının tamamı için kaynak:
www. sorularlaislamiyet.com/blog/kuran-bize-yeter-deyip-ibadeti-terkedenler
ALLAH’U ALEM (CENAB’I ALLAH CELLE CELALÜH en doğrusunu bilir.)ALLAH’U ZÜLCELALE sonsuz sınırsız hamd şükür ve istiğfarı tevbe, PEYGAMBER EFENDİMİZ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM’E, EHLİBEYT ve ASHABINA sonsuz sınırsız salatu selam olsun.CENAB’I MEVLA bizi affetsin,bağışlasın mağfiret ve hidayete,sıratı mustakim’e erdirip orada daim etsin azabından korusun,sonsuz rahmetine ve Cennetine dahil etsin.Dünya ve Ahirette her türlü şerden daima korusun,katındaki tüm hayırla kavuştursun amin.hakkınızı helal edin selam ve dua ile
Rahman Rahim Allah'ın adı ile başlarım. Âlemlerin Rabbı Allah'a hamd olsun. Salât ve selâm, PEYGAMBER EFENDİMİZ’in ve onun pak âlinin ve ashabının tümüne..
وَمَا تَوْفِيقِي إِلاَّ بِاللّهِ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْهِ أُنِيبُ
ve mâ tevfîkî illâ billâh, aleyhi tevekkeltu ve ileyhi unîb
Kur’ân Bize Yeter Deyip İbadeti Terkedenler 1. Yazımızdan devemla:
Zira, Kur’ân-ı Kerimde, “Sadece ayetlerle iktifa edin, Peygamberin sünnetine uymanız gerekmez.” mânasında bir ayet yoktur. Aksine, o Hak elçisine her hususta uymamız gerektiğini emreden ayetler mevcuttur. Bunlardan bir kaçını ileride arz edeceğiz.
O halde böyle bir anlayış,(PEYGAMBERE’İN s.a.v sünnet ve hadisine uymayan anlayış) tamamen his ve hevesten kaynaklanan yanlış bir içtihattır.
(Oysaki PEYGAMBER EFENDİMİZ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM hakkında bakınız HAZRETİ KUR’ANDA ne buyuruluyor:
Bismillahirrahmanirrahim
Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı; o, arzusuna göre de konuşmaz.Necm Suresi.1, 2, 3.ayeti kerimeler.Diyanet Vakfı Meali.)1.
Bakınız, içtihat kapısını açan ve ayetlerden hüküm çıkarmaya imkân veren ayet-i kerimede ne buyruluyor:
Bismillahirrahmanirrahim
“Eğer o meseleyi peygambere ve müminlerden ihtisas sahibi kimselere havale etselerdi, elbette o kimselerden hüküm çıkarmaya ehliyetli olanlar işin doğrusunu bilirlerdi.” (Nisâ, 4/ 83)
Ayette geçen “istinbat” yani hüküm çıkarma imkânı, yine ayetteki ifadesiyle ulu’l-emr olan yetkili kişilere tanınmıştır. Nitekim, bu ayetin verdiği müsaade ile Allah Resulü (asm.) bizzat içtihat yaptıkları gibi, sahabenin yetkili âlimleri de içtihatta bulunmuşlardır.
“Sadece Kur’ânla amel ederiz.” diyen kişiler Kur’ânın bu ayetiyle de amel etmek gerektiğini, bunun ise yetkili kişilerce yapılan içtihatlara uymak manasına geldiğini de bilmelidirler.
Fıkıh konusunda zamanın ihtiyacına ve ortaya çıkan yeni durumların halline dair yapılan içtihatlar, Üstat Bediüzzaman hazretlerinin ifadesiyle, yüzde on kadardır; şeriatın yüzde doksanlık kısmı ise muhkemattır, yani kati hükümlerdir. Kur’ânın açıkça bildirdiği meselelerde ve Allah Resulünün (asm.) kati beyanlarında içtihat yapılamaz ve bunlar şeriatın yüzde doksanını teşkil ederler.
Allah Resulü (asm.) namazla ilgili ayetleri nasıl uygulamışsa bunlara aynen uymak, her Müslüman üzerine bir borçtur. Peygamber Efendimiz (asm.) sabah namazını iki rekât kılmışsa, bunu ne bire indirmeye, ne de üçe çıkarmaya kimsenin yetkisi yoktur. O Hak Elçisi (asm.) bütün ömrü boyunca sabah namazını iki rekât kılmışken, bütün ashab-ı kiram da O’na aynen uymuşlarken, bugüne kadar gelen bütün alimler ve onlara uyan bütün müminler de bu konuda ittifak etmişlerken, artık “Kur’ânda sabah namazının iki rekât olduğuna dair bir ayet.” yok gibi bir gerekçe ile, başta Peygamberimiz (asm.) olmak üzere bütün Müslümanlara ters bir uygulamaya gitmek, dini tahrife yönelik değilse çok büyük bir gaflettir.
Bismillahirrahmanirrahim
“Her kim de, hidâyet yolu kendisine iyice belli olduktan sonra, Resulullaha muhalefet eder ve müminlerin yolundan başka bir yola tâbi olursa, Biz onu döndüğü yolda bırakırız. Fakat âhirette kendisini cehenneme koyarız. Orası ne fena bir varış yeridir!” (Nisa, 4/115)
Yine bu kişiler Kur’ânı okuduklarına göre şu ayet-i kerimeleri de görmüşlerdir:
“Peygamber size her ne getirirse onu alın, sizi neden menederse ondan da sakının.” (Haşr, 59/7)
“Kim Resûlullah’a itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur.” (Nisâ, 4/80)
“De ki, Allah’a ve resulüne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse, elbette Allah küfre girenleri sevmez.” (Âl-i İmran, 3/ 32)
“De ki, Eğer Allah’ı seviyorsanız bana ittiba edin; tâ ki Allah da sizi sevsin. …” (Âl-i İmran, 3/ 31)
“Ey iman edenler! Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Kur’ân’ı ve Resûlullah’ın öğütlerini işitip durduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin!” (Enfâl, 8/20)
“Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle ve salihlerle birliktedir. İşte bunlar ne güzel arkadaştır!” ( Nisâ, 4/69)
“Allah ve Resûlü, herhangi bir meselede hüküm bildirdikten sonra, artık inanmış bir erkek ve kadının, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab,33/36)
“Hayır, hayır! Senin Rabbin hakkı için, onlar aralarında ihtilâf ettikleri meselelerde seni hakem kabul edip, sonra da verdiğin hükümden ötürü içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın sana tam bir teslimiyetle bağlanmadıkça iman etmiş olmazlar.” (Nisâ, 4/65)
Cenab-ı Hak, bu ayet-i kerimelerde Resulünü hiç nazara vermeden, doğrudan, “Benim emirlerime uyun, yasaklarımdan sakının. Bana itaat edin. … ” diyebilirdi. Bunun yerine, bu gibi ifadelerin ihtiyar edilmesi, Allah’a itaatin peygambere uymaksızın mümkün olamayacağı içindir.
Hele bazı hükümler vardır ki, en âlim insanlar da bu konuda bir karar veremezler. Konumuza sadık kalarak örneğimizi de yine namazdan verelim. Yetkili âlimlerimiz namazın vakitleriyle ilgili ayet-i kerimelere bazı izahlar getirebilseler bile, namazın rekâtlarına, rüku ve secdelerin sayılarına, bunların yapılış sıralarına, rükuda ve secdede okunacak tespihlere kadar çok meselede bir hüküm veremezler. Zira, bu gibi meseleler peygamber talimi olmaksızın mücerret akılla ve ilimle halledilemez.
Biz bu gibi iddia sahiplerinin bazı yazılarını okuduk. Dikkatimizi çeken bir noktayı yazmak isteriz:
Bu yazıların çoğunda Peygamber Efendimiz (asm.) için sadece peygamber denilmekle yetinilmiş, ne hazret denilmeye, ne de aleyhissalatü vesselam diyerek ona salat ve selama gerek duyulmamıştır. Bunun o kişiler için büyük bir kayıp olduğunu düşünüyoruz.
Sadece bir kısmına kısaca değinmekle yetindiğimiz bu yanlış anlayış ve hatalı davranışların, bir kasıt eseri olmayıp gafletten kaynaklandığına inanmak istiyor ve kendilerinin bu yoldan kısa zamanda dönmelerini temenni ediyoruz. Aksi halde, bazı kişilerin namazsız ve ibadetsiz bir hayat geçirmelerine sebep olacaklar ve “Sebep olan işleyen gibidir.” hükmünce onların bütün ihmallerinin ve günahlarının bir katı da kendilerine yazılmakla büyük bir zarara uğrayacaklardır.
Yazar:
Alaaddin Başar (Prof.Dr.)
1.Parantez içindeki yorum ve ayet katkısı yazar’dan değil nacizane bu yazıya benden eklenmiştir.
Yazının tamamı için kaynak:
www. sorularlaislamiyet.com/blog/kuran-bize-yeter-deyip-ibadeti-terkedenler
ALLAH’U ALEM (CENAB’I ALLAH CELLE CELALÜH en doğrusunu bilir.)ALLAH’U ZÜLCELALE sonsuz sınırsız hamd şükür ve istiğfarı tevbe, PEYGAMBER EFENDİMİZ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM’E, EHLİBEYT ve ASHABINA sonsuz sınırsız salatu selam olsun.CENAB’I MEVLA bizi affetsin,bağışlasın mağfiret ve hidayete,sıratı mustakim’e erdirip orada daim etsin azabından korusun,sonsuz rahmetine ve Cennetine dahil etsin.Dünya ve Ahirette her türlü şerden daima korusun,katındaki tüm hayırla kavuştursun amin.hakkınızı helal edin selam ve dua ile