• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Kurgudan da garip - Chuck Palahniuk

  • Konuyu açan Konuyu açan dderya
  • Açılış tarihi Açılış tarihi

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
KURGUDAN DA GARİP
Yazar::Chuck Palahniuk
Basım Yılı: 2013
Sayfa: 256
Çeviri: Ahmet Ergenç

Kurgudan da garip - Chuck Palahniuk

" Chuck Palanniuk “neyi, niçin, nasıl” yazdığına da değindiği bu kitabında, kendi edepsiz, rahatsız edici, yer yer baştan çıkarıcı üslubundan ödün vermeden, kurgunun gerçeğe, gerçeğin kurguya ne denli yakın durduğunu ve bizzat hayatın kendisinin ne denli şaşırtıcı olabileceğini birbirinden ilginç hikayelerle gösteriyor okura. Kurgudan da Garip, yanıltmayan ama son derece şaşırtan bir kitap! "

Kitap Arka Kapak Yazısı

" Şurası gerçek ki Chuck Palahniuk, ister kafasının içinde ister hayatın içinde olsun, garip şeyler bulma konusunda inanılmaz becerikli bir yazar. Kurgudan da Garip adlı kitabında Chuck Palahniuk bizi herkesin sahnede çırılçıplak istediğiyle istediği biçimde sevişmekte özgür olduğu Montana’daki Taşak Festivali’ne, oradan kaşların yarıldığı dudakların patladığı Olimpiyat güreş seçmelerine, daha sonra da motor yağlarının yerlere aktığı, tekerleklerin havada uçuştuğu biçerdöver parçalama yarışmasına götürüyor. Kendi hayatından örnekler veriyor ve bize bir arkadaşıyla Seattle sokaklarında köpek kılığında dolaşırken insanların nasıl tepki verdiğini anlatıyor. Gittiğimiz her yerde ve tanık olduğumuz her olayda görüyoruz ki hayatın kendisi hakikaten kurgudan da garip. Chuck Palahniuk bu kitabında ilginç kişilere tutuyor bazen mikrofonu. Örneğin, adını dünyaca ünlü oyuncu Marilyn Monroe ve seri katil Charles Manson'dan alan ünlü şarkıcı Marilyn Manson’u konuşturuyor: “Dünyayı değiştirebileceğinize inanacak kadar idealist olmanız bir bakıma devrimdir ama sonuçta kendinizden başka bir şeyi değiştiremeyeceğinizi anlarsınız… Başarısız olabilirim ve bu şey işe yaramayabilir ama en azından bu benim seçtiğim bir şey. Mecbur kaldığım için yaptığım bir şey değil.” Chuck Palanniuk “neyi, niçin, nasıl” yazdığına da değindiği bu kitabında, kendi edepsiz, rahatsız edici, yer yer baştan çıkarıcı üslubundan ödün vermeden, kurgunun gerçeğe, gerçeğin kurguya ne denli yakın durduğunu ve bizzat hayatın kendisinin ne denli şaşırtıcı olabileceğini birbirinden ilginç hikayelerle gösteriyor okura. Kurgudan da Garip, yanıltmayan ama son derece şaşırtan bir kitap! "
 
Eğer fark etmediyseniz, söyleyeyim; bütün kitaplarım diğer insanlarla bağlantı kurmanın yolunu arayan yalnız bir insanla ilgili. Bu bir bakıma Amerikan rüyasının tersidir: Yükselip, bütün ayaktakımının, otobanlardaki ya da daha kötüsü, otobüslerdeki bütün o insanların üzerinde bir yerde konumlanabilecek kadar zengin olmanın tersidir. Amerikan rüyası ücra bir köşede yalnız duran büyük bir evdir. Howard Hughes’unki gibi bir çatı katıdır. Ya da William Randolph Hearst’ünki gibi dağ başında bir şatodur. Sadece sevdiğiniz güruhu davet edebileceğiniz güzel, yalıtılmış bir yuvadır. Kontrol edebileceğiniz, çatışma ve acıdan uzak bir çevredir. Hâkim olduğunuz yerdir. Bu ister Montana’da büyük bir çiftlik, ister binlerce DVD’nin ve en hızlı internet bağlantısının bulunduğu bir bodrum katı olsun, sonuç değişmez. Oraya gideriz ve artık yalnızızdır. Yapayalnız. Yeterince dibe vurduktan sonra –Dövüş Kulübü’nün, apartman dairesine tıkılmış ya da Görünmez Canavarlar’ın, kendi güzel yüzünden ötürü yalıtılmış anlatıcısı gibi– o güzel yuvamızı yok eder ve kendimizi tekrar, daha büyük dünyanın parçası olmaya zorlarız. Aslında birçok açıdan roman yazmak da böyledir. Plan ve araştırmalar yaparsınız. Yalnız vakit geçirip, her şeyi ama her şeyi kontrol ettiğiniz bu güzel dünyayı kurarsınız.



Telefonları açmazsınız. E-postalar birikir. Ta ki onu yok edene kadar kendi hikâye dünyanızda kalırsınız. Sonra, diğer insanların arasına karışmak için geri dönersiniz. Eğer hikâye dünyanız yeterince iyi satarsa, kitap turnesine çıkarsınız. Röportajlar verirsiniz. Gerçekten insanlarla birlikte olursunuz. Çok sayıda insanla. İnsanla, insanla, ta ki insanlardan mideniz bulanana kadar. Ta ki kaçmaya, uzaklaşıp… …başka bir güzel hikâye dünyasına gitmeye can atana kadar. Bu böylece sürer gider. Yalnız. Beraber. Yalnız. Beraber.

Bunları okuduğunuza göre muhtemelen bu döngüyü biliyorsunuzdur. Kitap okumak bir grup aktivitesi değildir. Filme ya da konsere gitmeye benzemez. Yalnız olma halidir bu. Bu kitaptaki bütün hikâyeler diğer insanlarla birlikte olmakla ilgili. Benim diğer insanlarla olmamla ya da insanların beraber olmasıyla ilgili. Şato inşa edenler için, aynı rüyaları paylaşan insanları cezbedecek kadar büyük bir yer mozaiği sallamak demektir bu.
 
Geri
Top