• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Kuşçubaşı Eşref Bey

BruceLee

Üye

1644398328987.png

KUŞÇUBAŞI EŞREF BEY​

Kuşçubaşı Eşref gerçekte kimdir? Eşref Sencer Kuşçubaşı kaç yaşında öldü?

24.08.2021 18:58 | Son Güncelleme: 24.08.2021 18:58

Eşref Sencer Kuşçubaşı, "Kuşçubaşı Eşref " adıyla bilinir. Ubıh asıllı Türk istihbaratçı ve savaşçı olan Kuşçubaşı Eşref Abdülaziz Çerkes Mustafa Nuri Bey'in oğludur. 1883, İstanbul doğumlu Kuşçubaşı Eşref, 15 Nisan 1964'de İzmir'de 81 yaşında hayatını kaybetti. İşte Kuşçubaşı Eşref'in hayatı...

Ubıh asıllı Türk istihbaratçı ve savaşçı olan Kuşçubaşı Eşref 81 yaşında hayata gözlerini yumdu. Abdülaziz Çerkes Mustafa Nuri Bey'in oğlu olan Eşref Sencer Kuşçubaşı (Kuşçubaşı Eşref) Harp okulunda son sınıftayken Jön Türkler'le ilişkisi sebebiyle II. Abdülhamid tarafından Hicaz'a sürgün gönderildi.
Kuşçubaşı Eşref sürgündeyken bulunduğu zindandan kaçtı ve II. Abdülhamid'in başyaverinin oğlunu üç tabur korumanın arasından kaçırmayı başardı. Arabistan'da II. Abdülhamid'e karşı olarak başlattığı isyan hareketi esnasında bütün Arabistan'ı dolaştı, yerel şeyhlerle ilişki kurdu. Her yerde bulunduğundan dolayı kendisine şeyhi't tuyyur (uçanların efendisi) diye hitap edildi. II. Abdülhamid meşrutiyeti ilan etmek zorunda bırakılıp, içlerinde Kuşçubaşı'nın da olduğu pek çok kişiye af çıkarmasıyla beraber isyanını bitirdi. İsyan esnadında çevresine topladığı kendisine bağlı silah arkadaşları ile birlikte, kurulan Teşkilat-ı Mahsusa adlı istihbarat örgütüne katıldı. 1911'de Trablusgarp'ta Enver Bey ile birlikte direniş hareketlerini örgütledi. 1912'de İkinci Balkan Savaşı esnasında Enver Bey, kardeşi Sami Kuşçubaşı, Cihangiroğlu İbrahim ve Süleyman Askeri ile birlikte Çorlu, Tekirdağ, Malkara, Hayrabolu ve Edirne'nin kurtarılmasında görev yaptı. Aynı sene Süleyman Askeri ve yörenin ileri gelenleri ile birlikte Batı Trakya'da, Batı Trakya Bağımsız Hükûmeti ismiyle ilk Türk Cumhuriyeti'nin kurulmasında rol oynadı.

I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla beraber 1914-1915 yılları arasında Teşkilat-ı Mahsusa'nın Arap Yarımadasından sorumlu başkanı olarak çalıştı, Süleyman Askeri Bey'in ölümünü takiben Teşkilat-ı Mahsusa başkanı oldu. 1915-1918 yılları arasında bu göreve devam etti. I. Dünya Savaşı esnasında İngilizlere karşı girişilen İkinci Kanal Harekâtı'nda öncü birliklere komutanlık etti. 1917'de Hayber'de Faysal'ın (sonradan Irak Kralı olacaktır) 20 bin kişilik birliğine karşı 40 kişilik Teşkilat-ı Mahsusa birliği ile beş saatten fazla savaştıktan sonra yaralı olarak ele esir düştü. Bir savaş gemisi ve bir denizaltı eşliğinde Malta'ya sürgüne gönderildi. Sürgünlüğü esnasında Arabistan'daki macerasını, yakalanışının ve sürgün hayatının ayrıntılarını anlatan bir eser kaleme aldı. Yakalanmasının ardından Lawrence'a "Lawrence, kazandığını sanıyorsun. Fakat henüz hiçbir şey bitmedi. Hükûmetinin başına öyle musibetler salacağım ki, 2 asır uğraşsanız bitiremeyeceksiniz." ifadelerinde bulunduğu iddia edildi.

İngilizlerle imzalanan esir değiş-tokuş anlaşması gereği serbest bırakılmasına karar verildi. Deniz yoluyla Anadolu'ya döndükten sonra Türk Kurtuluş Savaşı'nda yer aldı. 1920 boyunca kendi yetiştirdiği Çerkez Ethem'le birlikte Kuva-yi Seyyare'de Yunan işgaline karşı çıktı. Özellikle Adapazarı civarındaki Kuvâ-yi Milliye'nin başarıları Kuşçubaşı Eşref'e mal edildi. Çerkes Ethem'in Türk kuvvetlerine isyan edip yenilmesinin ardından onunla beraber Yunan kuvvetlerine sığındı. Lozan Antlaşması'nın ardından Yunan ve İngiliz iş birlikçisi olduğu iddiasıyla, Çerkez Ethem'le beraber Yüzellilikler listesinde yer aldı ve vatandaşlıktan çıkarıldı. Türkiye'ye gelişine 1936'ya kadar izin verilmedi. 1936 affı ile yurda girişi serbest bırakıldığı hâlde "Hiçbir zaman af dilemedim, hain değilim ki affedileyim." diye konuştu ve yurda dönmedi. 1950'de Demokrat Parti'nin iktidar olmasının ardından Türkiye'ye geldi. Yurda dönene dek Mısır'da İskenderiye şehrinde yaşamış olduğu ve bu zaman içerisinde herhangi bir istihbarat faaliyetinde aktif bir rol oynamadığı tahmin ediliyor. 1950-1964 yılları arasında Türkiye'de yaşadı ve beraber savaştığı silah arkadaşlarının mezarlarını dolaştı. 1964'de hayata gözlerini yumdu. Kabri Aydın'da Söke-Kuşadası yolu Yaylaköy Caferli Granta Mezarlığı yanındadır.
 
Geri
Top