Uçsuz bucaksız bir çayırın ortasında, minik bir kulübe vardı. Bu kulübede, burnu göğe uzanan, gözlüklerini burnunun ucunda taşıyan, adı da Şişko olan acayip bir çiftçi yaşıyordu. Şişko, leylekleri çok severdi. Ama leylekleri sevme şekli biraz farklıydı...
Şişko, her yıl baharda gelen leylekleri, “Merhaba, sevgili dostlarım!” diye karşılar, sonra da onlara tuhaf hediyeler verirdi. Bir yıl devasa bir patates, bir yıl kocaman bir turp, bir yıl da (Leyleklerin şaşkın bakışları arasında) yırtık bir çizme sunmuştu. Leylekler, Şişko'nun iyiniyetli ama biraz garip hediyelerine alışmışlardı.
Bu yıl, Şişko daha da ileri gitmişti. Baharda gelen leylek ailesine, devasa bir saman yığını hediye etmişti. Baba leylek, “Şişko, bu ne böyle?” diye sormuştu çatık kaşlarıyla.
Şişko, gözlüğünü burnundan iterek, “Bu, yeni yuvanız için! Daha rahat, daha sıcak, daha... samanlı!” diye açıklamıştı heyecanla.
Anne leylek, saman yığınına şaşkınlıkla baktı. “Şişko, biz leylekler ağaçlara yuva yaparız!” dedi nazikçe.
Şişko’nun yüzü düştü. “Öyle mi? Ben de sizin için en güzel, en büyük saman yığını diye düşündüm…” diye mırıldandı.
İşte tam o sırada, leyleklerin en küçük yavrusu, Pıtırtı, saman yığınının tepesine tırmandı. Pıtırtı, küçük, tüylü, minik bir leylekti ve her şeyin çok ilgisini çekiyordu. Pıtırtı, saman yığınının tepesinde kayboldu ve “Gıcıkk!” diye bir ses duyuldu.
Baba leylek telaşlandı. “Pıtırtı!” diye bağırdı. Anne leylek de endişeli bir şekilde eşini izledi. Şişko ise tamamen paniklemişti.
Leylekler, saman yığınının etrafında telaşla dolanırken, Pıtırtı, saman yığınının içinden, “Gıcıkk! Gıcıkk!” diye bağırmaya devam ediyordu. Şişko, büyük bir cesaret göstererek saman yığınının içine elini uzattı. Birkaç saman çöpü çıkardıktan sonra, minik Pıtırtı'yı, büyük bir patatesin içine sıkışmış halde buldu.
Pıtırtı, patatesin içinde mutlu bir şekilde kestiriyormuş gibi görünüyordu. Şişko, patatesi dikkatlice kırdı ve Pıtırtı'yı kurtardı. Pıtırtı, Şişko'nun eline kondu ve “Cik cik!” diye şirin bir ses çıkardı.
Şişko, Pıtırtı'yı annesine teslim etti. Anne leylek, Şişko’ya teşekkür etti. Baba leylek ise Şişko’ya garip ama sevimli bir bakış attı. O günden sonra, Şişko leyleklere daha fazla patates ve turp hediye etmeyi bıraktı. Ancak her yıl, baharda gelen leylekleri, bol miktarda lezzetli kurtçuk ve böceklerle karşılamaya devam etti. Ve leylekler, Şişko'nun tuhaf iyiniyetini, her zaman hatırladılar. Çünkü Şişko, dünyanın en şapşal ama en iyi niyetli çiftçisiydi. Ve Pıtırtı, patatesli macerasını ömür boyu anlattı. Hatta bazen, uyurken bile, “Gıcıkk!” diye mırıldanıyordu.
Şişko, her yıl baharda gelen leylekleri, “Merhaba, sevgili dostlarım!” diye karşılar, sonra da onlara tuhaf hediyeler verirdi. Bir yıl devasa bir patates, bir yıl kocaman bir turp, bir yıl da (Leyleklerin şaşkın bakışları arasında) yırtık bir çizme sunmuştu. Leylekler, Şişko'nun iyiniyetli ama biraz garip hediyelerine alışmışlardı.
Bu yıl, Şişko daha da ileri gitmişti. Baharda gelen leylek ailesine, devasa bir saman yığını hediye etmişti. Baba leylek, “Şişko, bu ne böyle?” diye sormuştu çatık kaşlarıyla.
Şişko, gözlüğünü burnundan iterek, “Bu, yeni yuvanız için! Daha rahat, daha sıcak, daha... samanlı!” diye açıklamıştı heyecanla.
Anne leylek, saman yığınına şaşkınlıkla baktı. “Şişko, biz leylekler ağaçlara yuva yaparız!” dedi nazikçe.
Şişko’nun yüzü düştü. “Öyle mi? Ben de sizin için en güzel, en büyük saman yığını diye düşündüm…” diye mırıldandı.
İşte tam o sırada, leyleklerin en küçük yavrusu, Pıtırtı, saman yığınının tepesine tırmandı. Pıtırtı, küçük, tüylü, minik bir leylekti ve her şeyin çok ilgisini çekiyordu. Pıtırtı, saman yığınının tepesinde kayboldu ve “Gıcıkk!” diye bir ses duyuldu.
Baba leylek telaşlandı. “Pıtırtı!” diye bağırdı. Anne leylek de endişeli bir şekilde eşini izledi. Şişko ise tamamen paniklemişti.
Leylekler, saman yığınının etrafında telaşla dolanırken, Pıtırtı, saman yığınının içinden, “Gıcıkk! Gıcıkk!” diye bağırmaya devam ediyordu. Şişko, büyük bir cesaret göstererek saman yığınının içine elini uzattı. Birkaç saman çöpü çıkardıktan sonra, minik Pıtırtı'yı, büyük bir patatesin içine sıkışmış halde buldu.
Pıtırtı, patatesin içinde mutlu bir şekilde kestiriyormuş gibi görünüyordu. Şişko, patatesi dikkatlice kırdı ve Pıtırtı'yı kurtardı. Pıtırtı, Şişko'nun eline kondu ve “Cik cik!” diye şirin bir ses çıkardı.
Şişko, Pıtırtı'yı annesine teslim etti. Anne leylek, Şişko’ya teşekkür etti. Baba leylek ise Şişko’ya garip ama sevimli bir bakış attı. O günden sonra, Şişko leyleklere daha fazla patates ve turp hediye etmeyi bıraktı. Ancak her yıl, baharda gelen leylekleri, bol miktarda lezzetli kurtçuk ve böceklerle karşılamaya devam etti. Ve leylekler, Şişko'nun tuhaf iyiniyetini, her zaman hatırladılar. Çünkü Şişko, dünyanın en şapşal ama en iyi niyetli çiftçisiydi. Ve Pıtırtı, patatesli macerasını ömür boyu anlattı. Hatta bazen, uyurken bile, “Gıcıkk!” diye mırıldanıyordu.