Beş yaşındaki Kadir anasının koynunda yakılarak can verdi...
Kahramanmaraş, yakın tarihte Ermeni mezaliminin merkezlerinden biri olmuştu. Bu silahlı ayaklanmaların, kanlı baskınların, hunhar eşkıyalıkların, insanlık dışı karışıklıkların, hiyanetlerin ve zulümlerin planlama ve hareket merkezlerini de, birinci derecede Zeytun (şimdiki Süleymanlı Bucağı), ikinci dercede Fırnız ve Alabaşlı... gibi Ermeni köyleri teşkil ediyordu. Buralarda kökü dışarıda olan Hınçak, Taşnak Sutyun adındaki hiyanet çeteleri yuvalanmış ve teşkilat kurmuşlardı.
Zeytun ve Fırnız Ermenileri planlayıp düzenledikleri kanlı baskın ve eşkiyalıklarını, kendi çevrelerindeki Müslüman-Türk köylerinde uygulamakla yetinmiyor, Geben bölgesi ve Andırın İlçesi köylerine kadar vardırıyor, 60 - 70 kilometre uzaklarda bile sürdürüyorlardı.
Silahlı baskınlardan birini Geben (Andırın'a bağlı büyük bir yerleşim merkezi) üzerine düzenlemişler ve uygulamışlar, ani bir baskınla yüzlerce kadın, erkek ve sabi çocuk öldürmüşlerdi. Canlarını kurtarabilen Geben'li çoluk-çocuk, kadın-erkek dağlara kaçmışlar, çamlıklara ve ormana sığınmışlardı. Baskıncı Ermeniler asker ve jandarma birliklerinin yetişmesi üzerine kaçmışlar, esir aldıkları kadın ve kızları da beraberinde götürmüşlerdi.
İşte bugün soyadları "Menekşe" olan ailenin dedeleri yunus adındaki Gebenli köylünün eşi Fatma evinde çamaşır yıkamakta olduğundan kaçmakta gecikmiş, bir yaşındaki oğlu Musa'yı sırtına bağlayarak, beş yaşındaki Kadiri''de kucağına alarak , kah elinden tutup koşarak yazıya (ovaya, düzlüğe) düşmüş, köyden uzaklaşmaya, Çamlı denilen ağaçlık yamaca yetişip sığınmaya çabalıyordu. Fatma'yı gören eşkiyalardan ikisi yakalamak için koştular. Azgın eşkiyalardan birisi daha önceden koşarak Fatma'ya yetişti ise de, güçlü, kuvvetli olan kadın eşkiyaya karşı koymaya ve onunla boğuşmaya başladı. Fatma'nın dişi kaplan kadar etkili saldırışları karşısında, Ermeni eşkıyası aciz kalmış ve elindeki silahını bile kadına kaptırmıştı. Yetişen ikinci eşkıya elindeki dolma tüfek ile Fatma'ya arkadan ateş etti.
Ağır yaralanan Fatma bir an sendeledi. Sonra, eline geçirmiş olduğu eşkiyanın silahını, Ermeninin kafasına fırlattı. Sırtındaki küçük Musa yere düştü, gür otlar arasında görünmez oldu. Takatı tükenen Fatma ancak üç beş adım atabildi düştü ve şehit oldu.
Dünyadan habersiz olan, olaylardan - yaşı icabı - bir şey anlamayan küçük Kadir, sadece korku ile titriyordu. Annesini yattı sanarak, koştu koynuna sokuldu. Hala titriyordu, annesine sarıldı ve gözlerini yumdu. Az sonra da uykuya daldı.
Fatma'nın fırlattığı silah Er meninin kafasına çarpmış, hafif yaralamıştı. Bir an iki eşkiya da şaşkına dönmüşlerdi.
Eşkiyanın biri pala bıçağını çekti, kadına doğru bir adım attı:
- Amma da yavuzmuş kahpe... neredeyse beni bile alt ediyordu... kulağını keseyimde bizim kancık karabaş gibi daha yavuz olsun dedi.
Arkadaşı :
- Dur... acele etme, dedi. Görmüyormusun? Cümbüş şimdi başlayacak....
Fatma'yı şehit eden dolma tüfek kurşunu ile fırlayan bez parçası fıskı yanarak kadının üzerine düşmüş, onun giysilerini de tutuşturmuştu. Az beklediler. Şiddetli rüzgarın etkisiyle alevler cesedi çabucak sarmış ve tuhaf bir et ve yağ kokusu etrafa yayılmaya başlamıştı.
Ermeni:
- İkisi birden yanacak... sen o zaman seyret cümbüşü! ... baskının en zevkli olayını biz seyredeceğiz, dedi.
Gülüyorlar, kahkahalar atarak el çırpıyorlardı. Vahşi bir zevkle, alevi seyre başlamışlardı ki, yetişen asker ve jandarmaların tüfek sesleri duyuldu. Akşam olmuş, karanlık basmıştı.
Ermeni eşkiyaları kaçmışlar, öbürlerine yetişerek olayı, vahşi ve sadist bir zevkle anlatıyorlardı. Esirlerin arasında bulunan şehit Fatma'nın komşusu Esme kadın anlatılanlara kulak kabartıyor, bir yandan için için ağlayarak eşkiyaların elinden kaçıp kurtulma planları kuruyordu. Nitekim muvaffak da oldu:
Güya su dökmek için, bir eşkiyanın nezareti altında, kafileden geride kaldı. Eşkıya Esme kadına sahip olmak istedi. Esme kadın ermeniyi oyaladı, vakit kazandı. Eşkıya kafilesi epeyce uzaklaşmış gece de yarıyı devirmişti.
Sonunda eşkıya ile boğuşarak bütün giysileri parçalandı, adeta çırılçıplak durumda kaldı. Eline geçirdiği bir kaya parçasını Ermeninin kafasına fırlattı. Kaya parçalandı ve Ermeni'nin kafasından akan kanlar gözlerine doldu. Esme kadın gecenin karanlığından da faydalanarak Geben'e ulaşmayı başardı ise de, çıplak durumu ile köye girmeye utanıyor, cesaret edemiyordu. Sabahın alaca karanlığı olmuştu, bir top çalının duldasında gizlendi. Oradan geçmekte olan yaşlı bir erkek alaca karanlıkta onu yabani hayvan sanarak tüfeğini çevirdi ise de, Esme kadın seslendi, başından geçenleri anlattı. Adamın sırtından çıkarıp verdiği paltosuna sarılarak köye girdi. Toplanan köylülere de başından geçenleri ve Şehit Fatma olayı hakkında işittiklerini bitkin ve yorgun olmasına rağmen bütün teferrüatları ile anlattı.
Sabah olmuş, dağlara kaçanlarda köye dönmüşlerdi. Şehit Fatma'nın en büyük çocuğu Eşe gelin de ormana sığınmaya muvaffak olmuş ve oradan anasının şehit düştüğünü görmüştü. Gördüklerini, korku ve dehşetten gözyaşı pınarları kurumuş bir durumda anlattı:
- Gavur eşkiyalarının anamı şehit ettiklerini, sonrada yaktıklarını gördüm. Anlayamadığım bir şey var dedi. Anamı saran alevler karanlıkta büyüdü büyüdü, sonra ikiye bölündü. Karşı karşıya iki alev kümesi halinde sönünceye kadar devam etti.
Sabah ilerleyince sayısı yüzleri aşan ölü ve yaralıları tespit edenler, kayıplarını arayanlar, Çamlı yamaca uzanan yazıda Şehit Fatma'nın yanmamış olan uzun siyah saçları ile 3-5 adım ilerde küçük Kadir'e ait yanmamış bir ayakkabı teki ve bazı eşyalar buldular. Bir tarafta da, gür otlar arasında küçük Musa'yı annesine atılan kurşunla baldırından hafif yaralı, fakat sağ olarak buldular.
Baskın sırasında ve o gece Geben'de bulunmayan Fatma'nın Kocası Yunus'ta olay yerine gelmiş, eşinin ve oğlunun yanan cesetleri başında acı acı şu kıtaları söylemiştir;
Kahramanmaraş'ın Andırın ilçesine bağlı Geben Köyü'nden doğma Mehmet oğlu 1329 doğumlu okur-yazar Mehmet MENEKŞE'den ve ağıt eşi Ayşe MENEKŞE'den derlenmiştir.
Şehit Fatma, Mehmet MENEKŞE'nin babası Mehmet'in annesidir.
(1) Baran: bir suyun ve yerin adı.
(2) Çamlı: Bir mevki ismi
(3) Yazı: Ova, düzlük
(4) Bozaba: Eski ve milli bir giysi
Derleyen : A. Saim EMİRMAHMUTOĞLU
Kahramanmaraş, yakın tarihte Ermeni mezaliminin merkezlerinden biri olmuştu. Bu silahlı ayaklanmaların, kanlı baskınların, hunhar eşkıyalıkların, insanlık dışı karışıklıkların, hiyanetlerin ve zulümlerin planlama ve hareket merkezlerini de, birinci derecede Zeytun (şimdiki Süleymanlı Bucağı), ikinci dercede Fırnız ve Alabaşlı... gibi Ermeni köyleri teşkil ediyordu. Buralarda kökü dışarıda olan Hınçak, Taşnak Sutyun adındaki hiyanet çeteleri yuvalanmış ve teşkilat kurmuşlardı.
Zeytun ve Fırnız Ermenileri planlayıp düzenledikleri kanlı baskın ve eşkiyalıklarını, kendi çevrelerindeki Müslüman-Türk köylerinde uygulamakla yetinmiyor, Geben bölgesi ve Andırın İlçesi köylerine kadar vardırıyor, 60 - 70 kilometre uzaklarda bile sürdürüyorlardı.
Silahlı baskınlardan birini Geben (Andırın'a bağlı büyük bir yerleşim merkezi) üzerine düzenlemişler ve uygulamışlar, ani bir baskınla yüzlerce kadın, erkek ve sabi çocuk öldürmüşlerdi. Canlarını kurtarabilen Geben'li çoluk-çocuk, kadın-erkek dağlara kaçmışlar, çamlıklara ve ormana sığınmışlardı. Baskıncı Ermeniler asker ve jandarma birliklerinin yetişmesi üzerine kaçmışlar, esir aldıkları kadın ve kızları da beraberinde götürmüşlerdi.
İşte bugün soyadları "Menekşe" olan ailenin dedeleri yunus adındaki Gebenli köylünün eşi Fatma evinde çamaşır yıkamakta olduğundan kaçmakta gecikmiş, bir yaşındaki oğlu Musa'yı sırtına bağlayarak, beş yaşındaki Kadiri''de kucağına alarak , kah elinden tutup koşarak yazıya (ovaya, düzlüğe) düşmüş, köyden uzaklaşmaya, Çamlı denilen ağaçlık yamaca yetişip sığınmaya çabalıyordu. Fatma'yı gören eşkiyalardan ikisi yakalamak için koştular. Azgın eşkiyalardan birisi daha önceden koşarak Fatma'ya yetişti ise de, güçlü, kuvvetli olan kadın eşkiyaya karşı koymaya ve onunla boğuşmaya başladı. Fatma'nın dişi kaplan kadar etkili saldırışları karşısında, Ermeni eşkıyası aciz kalmış ve elindeki silahını bile kadına kaptırmıştı. Yetişen ikinci eşkıya elindeki dolma tüfek ile Fatma'ya arkadan ateş etti.
Ağır yaralanan Fatma bir an sendeledi. Sonra, eline geçirmiş olduğu eşkiyanın silahını, Ermeninin kafasına fırlattı. Sırtındaki küçük Musa yere düştü, gür otlar arasında görünmez oldu. Takatı tükenen Fatma ancak üç beş adım atabildi düştü ve şehit oldu.
Dünyadan habersiz olan, olaylardan - yaşı icabı - bir şey anlamayan küçük Kadir, sadece korku ile titriyordu. Annesini yattı sanarak, koştu koynuna sokuldu. Hala titriyordu, annesine sarıldı ve gözlerini yumdu. Az sonra da uykuya daldı.
Fatma'nın fırlattığı silah Er meninin kafasına çarpmış, hafif yaralamıştı. Bir an iki eşkiya da şaşkına dönmüşlerdi.
Eşkiyanın biri pala bıçağını çekti, kadına doğru bir adım attı:
- Amma da yavuzmuş kahpe... neredeyse beni bile alt ediyordu... kulağını keseyimde bizim kancık karabaş gibi daha yavuz olsun dedi.
Arkadaşı :
- Dur... acele etme, dedi. Görmüyormusun? Cümbüş şimdi başlayacak....
Fatma'yı şehit eden dolma tüfek kurşunu ile fırlayan bez parçası fıskı yanarak kadının üzerine düşmüş, onun giysilerini de tutuşturmuştu. Az beklediler. Şiddetli rüzgarın etkisiyle alevler cesedi çabucak sarmış ve tuhaf bir et ve yağ kokusu etrafa yayılmaya başlamıştı.
Ermeni:
- İkisi birden yanacak... sen o zaman seyret cümbüşü! ... baskının en zevkli olayını biz seyredeceğiz, dedi.
Gülüyorlar, kahkahalar atarak el çırpıyorlardı. Vahşi bir zevkle, alevi seyre başlamışlardı ki, yetişen asker ve jandarmaların tüfek sesleri duyuldu. Akşam olmuş, karanlık basmıştı.
Ermeni eşkiyaları kaçmışlar, öbürlerine yetişerek olayı, vahşi ve sadist bir zevkle anlatıyorlardı. Esirlerin arasında bulunan şehit Fatma'nın komşusu Esme kadın anlatılanlara kulak kabartıyor, bir yandan için için ağlayarak eşkiyaların elinden kaçıp kurtulma planları kuruyordu. Nitekim muvaffak da oldu:
Güya su dökmek için, bir eşkiyanın nezareti altında, kafileden geride kaldı. Eşkıya Esme kadına sahip olmak istedi. Esme kadın ermeniyi oyaladı, vakit kazandı. Eşkıya kafilesi epeyce uzaklaşmış gece de yarıyı devirmişti.
Sonunda eşkıya ile boğuşarak bütün giysileri parçalandı, adeta çırılçıplak durumda kaldı. Eline geçirdiği bir kaya parçasını Ermeninin kafasına fırlattı. Kaya parçalandı ve Ermeni'nin kafasından akan kanlar gözlerine doldu. Esme kadın gecenin karanlığından da faydalanarak Geben'e ulaşmayı başardı ise de, çıplak durumu ile köye girmeye utanıyor, cesaret edemiyordu. Sabahın alaca karanlığı olmuştu, bir top çalının duldasında gizlendi. Oradan geçmekte olan yaşlı bir erkek alaca karanlıkta onu yabani hayvan sanarak tüfeğini çevirdi ise de, Esme kadın seslendi, başından geçenleri anlattı. Adamın sırtından çıkarıp verdiği paltosuna sarılarak köye girdi. Toplanan köylülere de başından geçenleri ve Şehit Fatma olayı hakkında işittiklerini bitkin ve yorgun olmasına rağmen bütün teferrüatları ile anlattı.
Sabah olmuş, dağlara kaçanlarda köye dönmüşlerdi. Şehit Fatma'nın en büyük çocuğu Eşe gelin de ormana sığınmaya muvaffak olmuş ve oradan anasının şehit düştüğünü görmüştü. Gördüklerini, korku ve dehşetten gözyaşı pınarları kurumuş bir durumda anlattı:
- Gavur eşkiyalarının anamı şehit ettiklerini, sonrada yaktıklarını gördüm. Anlayamadığım bir şey var dedi. Anamı saran alevler karanlıkta büyüdü büyüdü, sonra ikiye bölündü. Karşı karşıya iki alev kümesi halinde sönünceye kadar devam etti.
Sabah ilerleyince sayısı yüzleri aşan ölü ve yaralıları tespit edenler, kayıplarını arayanlar, Çamlı yamaca uzanan yazıda Şehit Fatma'nın yanmamış olan uzun siyah saçları ile 3-5 adım ilerde küçük Kadir'e ait yanmamış bir ayakkabı teki ve bazı eşyalar buldular. Bir tarafta da, gür otlar arasında küçük Musa'yı annesine atılan kurşunla baldırından hafif yaralı, fakat sağ olarak buldular.
Baskın sırasında ve o gece Geben'de bulunmayan Fatma'nın Kocası Yunus'ta olay yerine gelmiş, eşinin ve oğlunun yanan cesetleri başında acı acı şu kıtaları söylemiştir;
"Kadir Benim aplak oğlum
Açılmadık çiçek oğlum
Gavur Baran'dan(1) çıkışın
Çamlı'yaca(2) kaçan oğlum"
"Kızımın adı Eşe
Tekerim dayandı taşa
Şehit Yazıda(3) yanarken
Sendemi ettin tamaşa"
Göğünürüm göğünürüm
Bozbaya(4) bürünürüm
Eller çocuk severkene
Ben onlara yerinirim"
Açılmadık çiçek oğlum
Gavur Baran'dan(1) çıkışın
Çamlı'yaca(2) kaçan oğlum"
"Kızımın adı Eşe
Tekerim dayandı taşa
Şehit Yazıda(3) yanarken
Sendemi ettin tamaşa"
Göğünürüm göğünürüm
Bozbaya(4) bürünürüm
Eller çocuk severkene
Ben onlara yerinirim"
Kahramanmaraş'ın Andırın ilçesine bağlı Geben Köyü'nden doğma Mehmet oğlu 1329 doğumlu okur-yazar Mehmet MENEKŞE'den ve ağıt eşi Ayşe MENEKŞE'den derlenmiştir.
Şehit Fatma, Mehmet MENEKŞE'nin babası Mehmet'in annesidir.
(1) Baran: bir suyun ve yerin adı.
(2) Çamlı: Bir mevki ismi
(3) Yazı: Ova, düzlük
(4) Bozaba: Eski ve milli bir giysi
Derleyen : A. Saim EMİRMAHMUTOĞLU