10. yüzyıl... Genç İshak, Volga ile Kafkasya arasında hüküm süren
Hazar Krallığı'na Kurtuba baş hahamı Rabin tarafından ulak olarak
gönderilir. İshak'ın yanında taşıdığı, yüzlerce yıldır beklenen Mesih'in
bu yeni Yahudi krallığına atfedildiği bir umut mektubudur. Bir yıldan
fazla süren çetin ve tehlikeli yolculuğu sırasında İshak hem
hayatının aşkına hem de mesih umudunun sonuna ulaşır.
20. yüzyıl... Hazarlar üzerine araştırma yapan bir yazar: Marc Sofer.
Araştırmaları onu Bakû'ye götürür ve orada Hazarların son sinagogunun
bulunduğu bir mağara keşfeder. Büyük bir petrol rezervinin üzerinde
bulunan bu mağara aynı zamanda çağın en büyük petrol savaşının
tam ortasında durmaktadır. Tıpkı on asır önceki İshak gibi Sofer de
orada hem aşkını hem de umutlarının sonunu bulur.
Çok farklı çağlardan kahramanların bir arada sürükleyici olarak anlatıldığı
bu romanda ünlü Fransız yazar Marek Halter, tarihsel roman ve
çağdaş gerilim roman tarzlarını mükemmel bir biçimde birleştirerek
büyük bir destanı ve harika bir aşk hikâyesini sergilemektedir.
Başta ünlü yazar Arthur Koestler olmak üzere Hazarlar'ın destanı
birçok yazarı etkilemiş ama hiçbir romancı şimdiye kadar
günlük hayatı, aşkları, Batı'nın bu bölge üzerindeki siyasal çıkarlarını
bu denli güçlü ve çarpıcı bir biçimde ortaya koyamamıştır.