Matematiğin Soyut Dünyası

Hemen her bilim ve sanat, bir şekilde dünyada somut olarak varolan şeylerle ilgilidir; tıp, fizik, kimya, astronomi, vb. Matematikse köken itibariyle var olmayan soyut bir değer üzerinden varlığını devam ettiren nerdeyse tek bilim dalıdır. Fakat bu durum bu onun gerçek hayattan uzak olduğunu göstermemektedir. Aksine matematik, diğer bilimlerin pekçoğundan fazla hayatın en iç derinliklerine kadar yer alabilen her daim genç kalabilen çok özel bir bilimdir.

Genç kalabilmenin en önemli özelliği kuşkusuz değişimlere karşı kendini koruyabilme özelliğidir. Evrende var olan herşey zaman yüzünden sürekli bir değişim gösterdiğinden, varlıklarla bağlantılı olan bilim ve sanat dalları de değişimler göstermekte ve zaman zaman yaşalanmaya maruz kalabilmektedir. Nasıl ki yüz sene önceki insanla şimdiki insane bir değilse, yüz sene önceki tıp bilimi de şimdikiyle aynı değildir. Astronomlar gökyüzünde sabit sandığımız yıldızların bile çok küçük bile olsa bir ahareket içinde olduğunu bilirler. Bir manzara resmin yapan bir ressam, daha o resmi yaparken bile doğanın sürekli değişmeye devam ettiğinin farkındadır. Evrende somut olan herşey sürekli bir değişim gösterirken mateamtik evreni ise zamana inat sürekli aynı kalarak inanılmaz bir direnç göstermektedir. Bundan yüz sene öncede 2 kere 2 dört etmektedir, bundan bin sene sonrada. İlk bulunduğu günden beri pi sayısı 22 bölü 7 olarak sabit kalmakta ve varlığını devam ettirmektedir. Zamanın yaptığı etkiler dikkate alınacak olursa, hiç kuşkusuz en güvenilir, tarafsız ve sağlam bilim olarak mateamtik bilimi en önde olmaya devam edecektir. İyi de madem matematik dünyası hem kullandığı soyut değerler olarak hem de zamandan bağımsız kalabilme gücü sayesinde yaşadığımız gerçek dünyadan çok farklı bir özelliğe sahipse nasıl oluyor da gerçekte var olmayan şeylere ait bu bilgiler, yaşadığımız dünyada faydalı olabiliyor? Her ne kadar matematik kavram olarak soyut temellere dayanıyorsa da, her soyut değerde olduğu gibi matematik değerlerinin de oluşabilmesi için mutlaka dünyevi somut verilere ihtiacı olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Nasıl ki rüya görebilmek için önce dünyayı görebiliyor olmak gerekiyorsa, matematiksel soyurluklar için de, dünyevi bazı eşteşlerinin olması gerekmektedir. Bir çocuk rakamları, sayıları ve saymayı öğrenirken çnce etrafındaki nesnelerle işe başlamaktadır. Önce oyuncaklarının, çakıl taşlarının tek tek sayısını bilmek ister. Zamanla bunları yanyana getirerek toplama dediğimiz sürece geçiş yapar. Tıpkı bu şekilde insanoğlu matematiğe dair tüm temel kavramları aşama aşama geliştirme imkanı bulmuş olurlar. Her gelişen yeni matematik dalı ise yeni dünyevi gerçeklerin keşfedilmesinde temel bilgilere destek olmaya devam eder. Bu durum tıpkı çocukların büyüdüklerinde kendilerine bakan ailelerine destek olması gibi doğal bir süreçtir.

Dr.Tugay Keçeci
 
Geri
Top