Çok uzaklarda, rengarenk çiçeklerle dolu, şelalelerin coşkuyla aktığı bir ormanda, çok zeki ama biraz da yaramaz bir maymun kralı yaşıyordu. Adı Şıngır'dı. Şıngır, altın taç takar, elinde de her zaman parlak bir muz yerdi. Ormanın diğer maymunları ise ona "Muz Kralı Şıngır" diye seslenirlerdi.
Şıngır'ın en sevdiği şey, elbette ki muzdu! Büyük bir muz bahçesi vardı ve her gün onlarca muz yerdi. Bir gün, bahçesindeki tüm muzlar kaybolmuştu! Sadece tek bir küçük, yeşil muz kalmıştı. Şıngır gözlerine inanamadı. En büyük muzu bile yemişti, ama bunların hepsi nasıl kaybolabilirdi?
Önce, şüpheli gözlerle etrafına baktı. Komşusu Filo, büyük kulaklarını şaşkınlıkla sallayarak, "Ne oldu, Majesteleri?" diye sordu.
Şıngır, sesi titreyerek, "Muzlarım! Hepsi kayıp! Yalnızca bu minik yeşili bırakmışlar!" dedi, küçük muzu göstererek.
Filo, büyük hortumuyla etrafı kokladı. "Bence, kokudan yola çıkarak suçu bulabiliriz!" dedi. Hortumu havada bir aşağı bir yukarı salladı ve güçlü bir şekilde kokladı. "Hmm, muz kokusu... ormana doğru... ve biraz da... çamur kokusu var!"
Şıngır ve Filo, muz kokusunu takip ederek ormanın derinliklerine doğru ilerlemeye başladılar. Yolda, uzun boylu bir zürafa olan Ziraf ile karşılaştılar. Zirafa, kayıp muzlar hakkında bilgi verdiklerinde, Ziraf gülmeye başladı, "Heh heh! Biliyorum ben kimin yaptığını!" dedi. "Bu işi, Pamuk Prenses ve Yedi Cüce'nin hikayesindeki yedi cücelerin çok uzaktan akrabası olan, yedi tembel tembelcik yaptı!"
Şıngır ve Filo şaşkınlık içinde kaldılar. Yedi tembel tembelcik mi? Kim olduklarını merak ederek, Ziraf'ın gösterdiği yöne doğru koştular. Bir mağaranın ağzına ulaştıklarında, mağaranın içinde yedi tembel tembelcik muz kabuklarıyla dolu bir yerde şekerleme yaparken buldular.
Tembelcikler gözlerini açtılar ve "Oh, merhaba!" diye tembel tembel esnediler. Bir tanesi, ağzı muz kabuklarıyla doluyken, "Biz sadece biraz... atıştırdık..." diye mırıldandı.
Şıngır kızdı ama bir yandan da komik buldu bu durumu. "Atıştırdınız mı dediniz? Tüm muzlarımı yediniz!" diye bağırdı.
Tembelcikler, birdenbire çok hızlı konuşmaya başladılar. "Ama çok açtık! Muzlar çok güzel kokuyordu! Dayanamadık!" "Biz özür dileriz, Majesteleri!" "Bir daha yapmayacağız!" diye yalvardılar.
Şıngır, bir süre düşündü. Sonra gülümsedi. "Tamam, bu sefer affediyorum sizi," dedi. "Ama bir şartım var. Yarın sabah benim için, yeni muz bahçemden daha büyük bir muz bahçesi yapacaksınız!"
Yedi tembel tembelcik, şaşkın ama mutlu bir şekilde başlarını salladılar. Ertesi sabah, tam da Şıngır'ın istediği gibi, dev bir muz bahçesi yapmışlardı. Şıngır, yedi tembel tembelcikle arkadaş oldu ve hep birlikte, yeni muz bahçesinde büyük bir muz şöleni düzenlediler. O günden sonra, muzlar asla kaybolmadı. Yedi tembel tembelcik, çok yaramaz ama çok da çalışkan oldukları için, Muz Kralı Şıngır'ın en yakın arkadaşları oldular. Ve herkes, bu komik olayı uzun yıllar boyunca anlattı.
Şıngır'ın en sevdiği şey, elbette ki muzdu! Büyük bir muz bahçesi vardı ve her gün onlarca muz yerdi. Bir gün, bahçesindeki tüm muzlar kaybolmuştu! Sadece tek bir küçük, yeşil muz kalmıştı. Şıngır gözlerine inanamadı. En büyük muzu bile yemişti, ama bunların hepsi nasıl kaybolabilirdi?
Önce, şüpheli gözlerle etrafına baktı. Komşusu Filo, büyük kulaklarını şaşkınlıkla sallayarak, "Ne oldu, Majesteleri?" diye sordu.
Şıngır, sesi titreyerek, "Muzlarım! Hepsi kayıp! Yalnızca bu minik yeşili bırakmışlar!" dedi, küçük muzu göstererek.
Filo, büyük hortumuyla etrafı kokladı. "Bence, kokudan yola çıkarak suçu bulabiliriz!" dedi. Hortumu havada bir aşağı bir yukarı salladı ve güçlü bir şekilde kokladı. "Hmm, muz kokusu... ormana doğru... ve biraz da... çamur kokusu var!"
Şıngır ve Filo, muz kokusunu takip ederek ormanın derinliklerine doğru ilerlemeye başladılar. Yolda, uzun boylu bir zürafa olan Ziraf ile karşılaştılar. Zirafa, kayıp muzlar hakkında bilgi verdiklerinde, Ziraf gülmeye başladı, "Heh heh! Biliyorum ben kimin yaptığını!" dedi. "Bu işi, Pamuk Prenses ve Yedi Cüce'nin hikayesindeki yedi cücelerin çok uzaktan akrabası olan, yedi tembel tembelcik yaptı!"
Şıngır ve Filo şaşkınlık içinde kaldılar. Yedi tembel tembelcik mi? Kim olduklarını merak ederek, Ziraf'ın gösterdiği yöne doğru koştular. Bir mağaranın ağzına ulaştıklarında, mağaranın içinde yedi tembel tembelcik muz kabuklarıyla dolu bir yerde şekerleme yaparken buldular.
Tembelcikler gözlerini açtılar ve "Oh, merhaba!" diye tembel tembel esnediler. Bir tanesi, ağzı muz kabuklarıyla doluyken, "Biz sadece biraz... atıştırdık..." diye mırıldandı.
Şıngır kızdı ama bir yandan da komik buldu bu durumu. "Atıştırdınız mı dediniz? Tüm muzlarımı yediniz!" diye bağırdı.
Tembelcikler, birdenbire çok hızlı konuşmaya başladılar. "Ama çok açtık! Muzlar çok güzel kokuyordu! Dayanamadık!" "Biz özür dileriz, Majesteleri!" "Bir daha yapmayacağız!" diye yalvardılar.
Şıngır, bir süre düşündü. Sonra gülümsedi. "Tamam, bu sefer affediyorum sizi," dedi. "Ama bir şartım var. Yarın sabah benim için, yeni muz bahçemden daha büyük bir muz bahçesi yapacaksınız!"
Yedi tembel tembelcik, şaşkın ama mutlu bir şekilde başlarını salladılar. Ertesi sabah, tam da Şıngır'ın istediği gibi, dev bir muz bahçesi yapmışlardı. Şıngır, yedi tembel tembelcikle arkadaş oldu ve hep birlikte, yeni muz bahçesinde büyük bir muz şöleni düzenlediler. O günden sonra, muzlar asla kaybolmadı. Yedi tembel tembelcik, çok yaramaz ama çok da çalışkan oldukları için, Muz Kralı Şıngır'ın en yakın arkadaşları oldular. Ve herkes, bu komik olayı uzun yıllar boyunca anlattı.