• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Mehter Müziği Nedir ?

Suskun

V.I.P
V.I.P
Mehter Müziği Nedir ?
Mehter Mehter dünyanın en eski askeri bandosudur


Çalgılarçevgenborunakkare davulzurna ve zil bulunur. Yeniçeri ocağının bir parçasıydı. Bu ocak kaldırılınca kapatıldı sonra yeniden açıldı. Günümüzde en ünlüleri fatih ve eyüp mehteran bölükleridir. 13yy. ilk kez yazılı kaynakta Mehter adı geçiyor.

Osmanlı Devleti’nde; hazerde (sulhde) askeri ruhu Canlı tutmakseferde askerin cesaretini arttırıp düşmana korku vermek için kurulan askeri mızıka teşkilatıdır. Mehter kelimesi pek ulu manasına olup çoğulu mehterandır. Bütün İslam devletlerinde hükümdarlık alametlerinden biri olan tabihane (mehterhane) Osmanlı Devleti’ne Türkiye Selçuklu Devleti’nden geçti. Selçuklu sultanı üçüncü Alaeddin KeykubatOsman Gazi’ye 1299’da beylik alameti olarak sancak ile beraber davul vs. de göndermişti. Osmanlı Devleti’nin istiklalinin başlangıcı da kabul edilen bu tarihten itibaren nevbet vurulurken (çalınırken) Fatih Sultan Mehmed Han’a kadar bütün padişahlarSelçuklu hükümdarına hürmeten ayağa kalkarlardı. Fatih Sultan Mehmed Han “iki yüzyıl evvel vefat etmiş bir padişaha ayağa kalmak lüzumsuzdur diyerekmehter çalınırken ayağa kalkma adetini kaldırdı.

Mehter takımı her Gün padişahın bulunduğu yerde yani padişah seferde ise çadırın

Hükümdara mahsus mehterhane on iki katlıyani her aletten on iki tane çalınırdı. Diğerleri iseçalındığı yerin seviyesine göre yedi katlı veya dokuz katlı olurdu. Padişah sefere gidersemehter takımı iki misline çıkarılırdı. Kösler yalnız padişahların mehterhanelerinde bulunursadrazam ve sair vezirlere ait mehterlerde bulunmazdı. Hükümdar sefere gittiği zamanpadişah mehterhanesi saltanat sancaklarının altında durup çalınırdı. Sefer esnasında önce padişahınyoksa serdarın mehterhanesi ve sonra üç tuğlu paşaların yani vezirlerindaha sonra ikişer tuğluların (beylerbeylerinin) mehterhanelerinin çalınmaları kanundu. Muharebe zamanında düşmana yaklaşıldığı zaman mehterin sesi arttırılır bu sırada davul çalanlar “Yekdir Allah yek” diye bağırırlardı.

Mehterhane emir-i alem’e bağlı oluppadişaha mahsus mehterhaneyi idare eden zata mehterbaşı denirdi. Kendisi aynı zamanda İstanbul’da bulunan bütün mehterlerin amiriydi. Ayrıca her cins çalgıyı çalanların bir başı vardı kionlar da çalgılarına göre sertabbal (davulcu başı)sernefiri (borucu başı)sernak kazeren serzurnaz enser zincviri (zilci başı)serköşi diye anılırlardı. Mehterlerin başlıca usul ve makamları; ahlatihalil evikalen deripeşrev Türki sakil çenber küçük hafif büyük hafif nakış revanidef usuluyarım ahlati perişian değişme kısmı sakilmurabbadevri hindikara batak ezgi sofiyen semai çengi harbizammı devir ve safdı.

Mütad zamanları dışında; padişah cülüslarındakılıç alaylarında zafer haberi geldiği zamanlardaarife divanlarında düğünlerde şiehzade ve sultanın doğumu gibi hallerde mehterhanelerin nevbet vurması kanundu.

Mehter nevbet vuracağı zaman mehter takımı hilal şeklini alırnak karazenler oturup diğerleri ayakta dururdu. Kösler hilalin orta ilerisine yerleştirilirdi. İç oğlan başçavuşu mehter faslı başlamadan önce daireden çıkarak ortaya gelir ve “Vakt-i sürur u sefamehterbaşı ağa! Hey! Hey!” diye bağırırdı. Bu sırada hazır bulunanların dikkatlerini çekmek için nakarelerle sofyan usulunde üç tempo atılırdı. Nakkareler çalarken de mehterbaşı ağa mehterin önüne gelir “Hasduuur” diyerek çalınacak marşın adını söylerdi. Hemen arkasından “haydi ya Allah” diyerek mehteri icraya geçirirdi. Nevbet bitince mehter gülbankı (duası) okunur ve fasl sona ererdi.

Mehterin kendine has bir yürüyüşü olup üç adımda bir dururyarım sağa ve yarım sola dönerdi. Yürüyüş esnasında mehter efradıhep bir ağızdan Rahim Allahkerim Allah derlerdi.

Mehter takımının yürüyüş nizamında merasime iştiraki şu sıraya göre tertib ekilirdi önde çorbacıbaşı unvanını taşıyan ve başında üsküf bulunan mehteran bölüğü komutanıonun arkasında sol tarafta zırhlı muhafızı ile birlikte yeşil sancakortada istiklal alameti olan ak sancakbaştaki ser zırhlı muhafızı ile birlikte kırmızı sancak bulunurdu. Sancakların arkasında iseüçerli koldan üç sıra halinde dizilmiş dokuz tuğ gelirdi. Sağ tarafta kırmızı sancaküın arkasında iseyeniçeriler tarafından taşınan hücum tuğu yer alırdı. Tuğlardan sonra ortada mehterbaşı bulunurdu. Mehterbaşından sonra isesıra ile; mehterin iki katı adedince cevgenler (okuyucular)zurna zenler boruzenler nakkareler zilzenler ve davul çalanlar gelmekteydi. En arkada isebir at sırtında taşınan kös bulunmaktaydı.

Yüzyıllar boyunca Osmanlı askerini çoşturup düşmana korku veren mehterhane15 Haziran 1826’da yeniçeri ve diğer kapıkulu ocaklarıyla beraber ikinci Mahmud Han tarafından ilga edildi. Mehterhanenin önemine binaen yerine Mızıka-yı hümayun isminde askeri mızıka teşkilatı kuruldu.

Ahmed Muhtar Paşa ve Celal Esat mehteri yeniden canlandırmak gayesiyle 1911’de yeni bir takım kurdular. Bu takım 1914 yılında teşkilatlandırılarak mehterhane-i hakani adını aldı. Mehterhane-i hakaninin kurulduğuBirinci Dünya savaşında orduya tamim edildi. İstiklal harbinde de hizmet verdi. Cumhuriyetin ilanından sonra milli savunma bakanımehteri saltanat alameti sayarak lağvetti.1952 yılında feshedildisonra genelkurmay tarafından İskoçların bando takımını gördü.Bundan etkilenilerek tekrar mehter takımı kuruldu.

Takım

Altı kat''yedi kat' ve 'dokuz katlı' takım. 'Dokuz katlı' takım kös davulnak karehalile çevgannefir boru seslerden oluşuyor. Mehterhane-i Hakani veya Mehterhane-i Hümayun Padishah Mehteri 18 katlı takımdan oluşuyordu özelikle savaşzamanlarda.

Sesler
Tuğlar
Çorbacıbaşı
Sancaklar
Zurnazen
Boruzen
Zilzen
Davulzen
Cevgen
Kös
 
Mehter Marşında Kullanılan Aletler


Zurnazen (Ser zurnazen)
Mehterde Zurna çalanlara verilen isimdir. Zurna da bize has bir müzik aleti olma özelliğini halen korumaktadır. Mehterin kaldırıldığı her dönemde Zurna davulla beraber halkın gönlündeki yerini her zaman korumuştur.Yüzyıllardan beri bütün düğün ve kutlamalarımızdaki yerini hala korumaktadır.

Zurna
En eski üflemeli halk çalgısıdır. Gövde ve sipsi olmak üzere iki parçadan oluşmaktadır. Erik ağacından yapılan gövdenin ayrıca bir de şimşirden yapılma başlık bölümü vardır. Anadolu da kullanılan zurnaların boyları yaklaşık olmak üzere 25 Cm ile 60 Cm arasında değişir. ön tarafta 7* arka tarafta 1 perde deliği vardır. Ayrıca zurnanın geniş ağzı (kalak) üzerinde şeytan deliği denen delikler vardır ki bu delikleri balmumu ile tıkma ya da açma yoluyla seslerin düzenini sağlar.

Sipsi* sesi çıkarmaya yarayan bir kamış parçasıdır. 5-6 Cm uzunluğundaki madeni ince bir borucuğa eklenerek* ağızlık denen dairesel bir parçayla birlikte başlığa takılır. Zurnanın ses genişliği bir oktav olmasına karşılık* usta sanatçılar bu genişliği daha da arttırabilirler.

Boruzen (Ser nefiri)
Mehterde boru çalanlara verilen isimdir. Boruda Dünyada bütün orkestralarda* müzik gruplarında mızıka takımlarında kullanılmıştır ve halen kullanılmaktadır.

Zilzen (Ser zincirî)
Mehterde Zil çalanlara verilen isimdir. Mehter de yüzyıllardır kullanılmakta olan Zil bu gün de tüm askeri ve sivil bandolarda ve orkestralarda kullanılmaktadır

Davulzen (Ser tebbal)
TEBBAL : Mehterde Davul çalanlara verilen isimdir. Davul; Türklerin çok eskiden beri kullandıkları baş çalgıdır. Kaynağı Orta Asya'dır. Davul Selçuklu Türkleri'nce Anadolu'ya getirilmiş Osmanlı Türkleri aracılığıyla da Avrupa'ya yayılmıştır.

Davullar çeşitli büyüklükte olabilirler. Büyüğüne Kaba Davul küçüğüne Cura Davul ya da Davulbaz denir. Güney Doğu Anadolu da büyük davula Nağara denilmektedir.

Davul bir kasnakla bu kasnağın her iki yanına gerilmiş deriden oluşur. Kasnak ceviz Çam gökÇeağaÇ köknar ıhlamur ve kavak ağaÇlarından yapılabilir. Çapı* büyüklüğüne göre 50-90 Cm arasında değişir. Kasnağın her iki yanına Çember ve kayış aracılığıyla keÇi ya da dana derisi gerilir. Kayış gerilme ve gevşetme yoluyla aynı zamanda davula düzen verme işine de yarar.
Davul tokmak ve çıbıkla çalınır. Tokmağa çomak çöven çöğen ya da metçik de denir. Yabani armut ya da yabani gül ağacı köklerinden yapılır. Tokmak vuruşları ezginin kuvvetli zamanlarını belirler. çıbığa zipzipi de denir. Kızılcık ya da ardıç ağacı dalından yapılma ince bir değnektir. çıbığın ezginin hafif zamanlarında kıvrak ve seri hareketlerle vurulmasına çırpma uzun havaya eşlik ederken titretimlerle vurulmasına dem tutma denir.

Davul: Türklerin çok eskiden beri kullandıkları baş çalgıdır. Kaynağı Orta Asya'dır. Davul Selçuklu Türkleri'nce Anadolu'ya getirilmiş Osmanlı Türkleri aracılığıyla da Avrupa'ya yayılmıştır.

Davullar çeşitli büyüklükte olabilirler. Büyüğüne Kaba Davul küçüğüne Cura Davul ya da Davulbaz denir. Güney Doğu Anadolu da büyük davula Nağara denilmektedir.

Davul bir kasnakla bu kasnağın her iki yanına gerilmiş deriden oluşur. Kasnak ceviz çam gökçeağaç köknar ıhlamur ve kavak ağaçlarından yapılabilir. Çapı büyüklüğüne göre 50-90 Cm arasında değişir. Kasnağın her iki yanına çember ve kayış aracılığıyla keçi ya da dana derisi gerilir. Kayış gerilme ve gevşetme yoluyla aynı zamanda davula düzen verme işine de yarar.

Davul tokmak ve çıbıkla çalınır. Tokmağa çomak çöven çöğen ya da metçik de denir. Yabani armut ya da yabani gül ağacı köklerinden yapılır. Tokmak vuruşları ezginin kuvvetli zamanlarını belirler. çıbığa zipzipi de denir. Kızılcık ya da ardıç ağacı dalından yapılma ince bir değnektir. çıbığın ezginin hafif zamanlarında kıvrak ve seri hareketlerle vurulmasına çırpma uzun havaya eşlik ederken titretimlerle vurulmasına dem tutma denir.

Cevgen
Mehterde ucunda küçük ziller bulunan bir sopa şeklinde müzik aletini kullananlara verilen isimdir . Bu müzik aleti de sadece Mehtere has bir müzik aletidir. Başka yerde kullanılmaz

Kös
Mehterde Kös çalan kişiye verilen isimdir. Daha önceleri Kös sadece padişah mehterlerinde kullanılırdı. 3.Selim diğer mehterlere de Kös konulmasına izin vermiştir.3. Selim zamanından bu yana tüm mehterlerde Kös bulunur. Kös Mehterin yürüyüşü sırasında Mehterin gerisinde bir at sırtında taşınırdı

Nakkarezen (Ser nakkarezen)
Nakkare (Kudüm) ağızları deri kaplı birbirine bağlı farklı büyüklükte iki çömlekten oluşan bir çalgı olup mehterde bunu çalanlara Nakkarezen ismi verilmektedir

Gövdenin yüksekliği 30cm. küçük gövdenin çapı 11-14 cm büyük gövdenin çapı 24-28 cm dir. Nakkare halen günümüzde de kudüm ismi ile tasavvuf musikisinde kullanılmaktadır.

Nakkare(Kudüm)
Ağızları deri kaplı birbirine bağlı farklı büyüklükte iki çömlekten oluşan bir çalgıdır. Gövde kilden olabileceği gibi l (bakır) ceviz ya da dut ağacından da olabilir. Gövdenin yüksekliği yaklaşık 30 Cm dir. Küçük gövdenin çapı 11-14 Cm büyüğün ise 24-28 Cm dir. Gövdenin yüzüne keçi derisi gerilir. Nakkare ya da diğer bir deyişle kudümler 35 Cm uzunluğunda çubuklarla çalınır. Gövdeler farklı çaplarda oldukları için küçük olandan daha tiz ve yüksek ses çıkar.
 
Osmanlılarda, askeri mûsikiyi icrâ eden topluluk. Farsçada mihter olarak geçen mehter kelimesi, ekber (en büyük), âzâm (pek ulu) mânâsında bir ism-i tafdildir.Kelime Türkçe de mehter, çoğulu olarak da mehterân şeklinde kullanılmıştır. Mehter, bölüklere ayrılır, aynı çalgı âletini çalanlar, alemdârlar birer bölük şekil ederlerdi. Her bölüğün ''ağa'' tâbir edilen bir âmiri bulunurdu. Davulcubaşına ise ''Baş Mehteren Ağa'' denilirdi. Ayrıca bir de Mehterbaşı vardı. İkinci bir mehterbaşı daha vardır ki,bundan ayrı olup, '' Mehterân-ı Hayme'' denilen Saray Çadırlarının başıdır. Mehter teşkilatı, ''emir-i alem'' e tâbiydi. Türkiye Selçukluları sultanı İkinci Gıyaseddin Mesud 1284 yılında gönderdiği bir fermanla Osman Gâziye; Eskişehir'den Yenişehir'e kadar bütün Söğüt bölgesi ve havalisini sancak olarak verdi. Fermanla birlikte Osman Gaziye emirlik alâmeti olan ''tuğ'' , ''alem'' , ''Tabl'' ve ''nakkâre'' de gönderilmişti. Ferman, Osman Gâziye Eskişehir'de bir ikindi vakti takdim edildi. Osman Gâzi ayakta durarak nevbet vurdurdu. (çaldırdı) Fâtih sultan Mehmed Han zamanına kadar nevbet vurulurken padişahların ayakta dinlemesi adetti. Mehter teşkilâtına bağlı iki türlü mehterhâne vardı. Biri resmi teşkilata bağlı olan çalıcı mehterler, diğerleri esnaf mehterleriydi. Resmi mehter, padişah mehteriydi ki, buna ''Mehterhâne-i Tabli Âlem-i Hassa'' denirdi. Sonraları, mehter sâdece padişah ve orduya âit olmaktan çıktı. Her vezir dâiresinde bir mehterhâne bulundurulması âdet oldu. Fâtih devrindeki mehterhânede dokuz zilzen (zil çalan), dokuz nâkkârezen (kudum çalan), dokuz boruzen (boru çalan), dokuz tablzen (davul çalan), dokuz çavuş ve bir iç oğlan vardı. Altmış dört kişilik mehterhâne takımına ''dokuz kat mehter'' adı verilirdi. Padişahın mehterleri on iki kat olurdu. On iki kat mehterhânede her çalgıdan on ikişer adet bulunurdu. Padişah sefere çıktığı zaman mehter takımı on iki misline çıkarılırdı. Sefer ve harp esnâsında padişâh mehterhânesi, saltanat sancaklarının altında durup, nevbet vururdu. Bundan başka ikindi vakti, otağ-ı Hümâyûn önünde nevbet vurmak âdetti. Hükümdâr mehterleri beş vakit vururlardı. Bundan başka padişah cüluslarında, kılıç alaylarında, harplerde zafer haberi geldiği zaman ve arife divânlarında nevbet vurulurdu. Mehterler, harp meydanlarında gece karanlığında bile ordugâh nöbetçilerinin uyumaması için devamlı çalar ve aynı zamanda da ''yektir Allah!'' diye bağırırlardı. Harp esnâsında ise, padişahın veya seraskerin yanında durup, harp boyunca askerin cesâretini arttırmak ve düşmana dehşet vermek için çalardı. Vezir mehterleri, ikindi ve yatsı namazları kılındıktan sonra olmak üzere, günde iki defâ vururdu. bunlardan birincisi akşam yemeğinin ikin cisi de uykunun işâretini verirdi. Sivil mehterler, kendilerine mahsus nevbet yerlerinde yatsı namazından sonra ve sabahleyin nevbet vururlardı. Eski zamanlarda öğle yemeği, ''kuşluk'' nâmıyla öğle namazından evvel; akşam yemeği de ikindi namazından sonra yenilir ve yatsı namazından sonra uykuya yatılırdı.
Mehter Duâsı
Allah Allah Celilü'l- Cebbâr, Muinü's-Settâr, Hâliku'l-leyli ve'n-Nehâr, Lâyezâl, Zü'l-Celâl, birdir Allah! Ânın birliğine, Resûl-ü Enbiyâ Peygamberimiz Cenâb-ı Ahmed-i Mahmûd-u Muhammed Mustafa (Bütün efrâd elleri göğsünde olmak üzere rükûa gelir gibi eğilirler, padişah geldiği zaman ise sâdece baş eğer, daha fazla eğilmezler.) Âl-i evlâd-ı Resûl-i Müctebâ imdâd-ı ruhâniyetine! Piran mürşidin, âşıkin, vâsilin hamele-i Kur'ân, güzeştegân, ehl-i imân ervâhına, avn-ü inâyetine! Halifetü'l-İslâm es sultân İbni's-sultân bil-cümle İslâmın necât ve seâdet ve selâmetine, pirler, erenler, üçler, yediler, kırklar, göçenler, demine devrânına ''Hû'' diyelim ''Huuu'' denildikten sonra bütün mehter takımı, davul ve zilleri şiddetli vurarak dokuz defâ ''Hû'' çekerlerdi. Sonunda da üç defâ kös vururlardı. Mehterin kendine has bir yürüyüşü vardır. Üç adımda bir durur, yarım sağa ve yarım sola dönerdi. Yürüyüş esnasında mehter etrâfı, hep bir ağızdan, ''''Rahim Allah, Kerim Allah'' derlerdi. Mehter takımının yürüyüş nizamında merasime iştirak şöyle idi: Önde çorbacıbaşı ünvânını taşıyan ve başında ''üskûf'' bulunan mehterân bölüğü komutanı, onun arkasında soltarafda zırhlı muhafızı ile birlikte yeşil sancak, ortada istiklâl alâmeti olan ak sancak, sağ başta ise zırhlı muhafızı ile birlikte kırmızı sancak bulunurdu. Sancakların arkasında, Yeniçerilerin taşıdığı ''hücum tuğu'' yer alırdı. tuğlardan sonra ortada mehterbaşı bulunurdu. Mehterbaşından sonra ise sıra ile; mehterin iki katı adedince çevgenler (okuyucular), Zurnazenler, boruzenler, nakkârezenler, zilzenler ve davul çalanlar gelmekteydi. En arkada ise at sırtında taşınan kös bulunmaktaydı.
Mehter Harp Duâsı (Harp Gülbankı)
Eûzubillâh, Eûzubillâh. Hüdâ'ya şükr-i bihad, lâilâhe illallâh! El-melikü'l- Hakku'l mübin! Muhammedü'r- Resûlullah, Sâdıkü'l-va'dü'l Emin! İnnâ Fetehnâ leke fethan mübinâ ve yensurekallâhu nasran aziza! Ey padişah-ı halifetullah, Es Selâmu aleyke avnullah! Sensin hâris-i din-i mübin, hâris-i Şeriatullah! Uğrun açık olsun ey padişahım, Emr-i ikbâlin mecid! Hûdâ kılıcını keskin eylesin, nûr-ı şân satvetine gün gibi medid! Rûh-ı pâk-ı Fâhri âlemi hoşnûd etsin; Hak, gazâyı ekberin etsin mübârek ve said. Takımın içinden evvelce seçilmiş dik ve güzel sesli biri tiz perdeden: ''Nasrunminallahi ve fethün karin. Ve beşşiri'l- mü'minin'' âyetini okur. Üç defâ ''Allah'' diyecek kadar dururdu. Sonra bütün âletlerle beraber davulllar ve kösler hafif vurarak ve devamlı teramole yaptığı sırada hep bir ağızdan ''Allah Allah'' deyince susarlar, gülbank devam ederdi. ''Eli kan, kılıcı kan, sinesi üryân, ciğeri püryân, meydân-ı şehâdette Allah yoluna revân. Gazâ-yı şühedâya Cemâl-i Hak görünür ıyân. Kahrımız, gazabımız düşmana ziyân! Yâ Rahmân! denilerek eyyâm-ı âdiye gülbankındaki ''Resûl-i Enbiyâ'' kısmına geçilir ve aynı şekilde ''Hû diyelim Hû!'' diyerek bitirilirdi. Sonra, bâzan ''Yektir Allah'', bâzan da ''Yâ Fettâh'' diye haykırırlar ve baş eğerek geriye döner ve dağılırlardı.
Mehter Marşları ''Vakt-i Sürûru Sefâ''
Mehterân dâire şeklinde nevbet nizâmını teşkil ederler, nakkârezenlerin oturup, diğerlerinin ayakta durmasıyla da hilâl görünümü verirlerdi. Kösler hilâlin orta ilerisine konurdu. İçoğlan Başçavuşu, mehter faslı başlamadan önce dâireden çıkarak ortaya gelir ve:
''Vakt-i sürûru sefâ, Mehterbaşı Ağa! Hey! Hey!'' diye bağırırdı. Bu sırada hazır bulunanların dikkatlerini çekmek için nakkareler, sofyan usülünde üç tempo atılırdı. Nakkareler çalarken de, Mehterbaşı Ağa mehterin önüne gelir:
''Merhabâ ey mehterân!'' der ve sağ elini göğsüne koyarak mehteriselâmlardı. Mehterân da hep beraber sağ ellerini göğüsleri üzerine koyarak koro hâlinde:
''Merhabâ, Mehterbaşı Ağa!'' diyerek karşılık verirlerdi. Daha sonra Mehterbaşı Ağa:
''Hasduuur!'' diyerek çalınacak makamı ve eserin adını söylerdi. (Meselâ: ''Der fasl-ı Acem âşirân, cihâd-ı ekber marş!'' derdi.) Hemen arkasından:
''Haydi ya Allah!'' diyerek mehteri icrâya geçirirdi. Nevbet bitince mehter gülbankı (duâsı) okunur ve fasl sona ererdi.
Mehterin Avrupa'ya Tesiri
Avrupalılarca, on sekizinci asırdan itibâren ''Yeniçeri müziği'' diye adlandırılan müzik; evvelâ, benimsenmiş, bilâhare Polonya, sonra Avusturya ve daha sonraları bütün Avrupa'da onların tâbiriyle Yeniçeri bandoları kurulmuştur. Bestekâr Mozart ve Hayd da, mehter mûsikisinin tesirinde kalarak, meşhur bestelerini meydana getirmişlerdir. Alman besteci Beethoven, ''Büyük Senfoni'' sinin son bölümünü, mehterin kös, davul ve zurnasıyla seslendirmiştir. Beethoven, ''Türk Marşı''nı mehterin bir cenk havasından adapte etti. Avusturyalı bestekâr Mozart'ın ''Türk Marşı'', Türk askerlerinin ''Allah Allah'' nidâlarının, nakarat olarak tekrarından müteşekkildir. Viyana Kraliyet orkestra Şefi Gluck bu yıllarda, sarayda verdiği konserlerinde, repertuvarına mehter bestelerini almış ve orkestrasında çaldırmıştır. Alman bestekâr Wagner, bir mehter konserini dinlerken heyecanlanmış, kendini tutamıyarak ''İşte mûsiki buna derler!'' demiştir.
Mehter mûsikisi gibi, mehter teşkilâtıda Avrupa'ya tesir etti. On sekizinci yüzyıl içinde önce Avusturyalılar, sonra Prusyalılar, daha sonra da Ruslar, Almanlar ve Fransızlar mehter teşkilâtına benzer mızıka takımlarını kurdular. Osmanlı Devletinin ömrü boyunca, gittikçe mükemmelleşen mehter, Yeniçeri ocağının lağvı ile beraber yerini ''Mızıka-i hümâyûna'' bıraktı.
Günümüzde Mehter
Mehter, 1911'de Ahmed Muhtar Paşa tarafından ''Mehterhâne-i Hâkâni'' adıyla yeniden kuruldu. 1914'te kuruluş tamamlandı. Birinci Dünyâ Harbinde Başkumandan Vekili Enver Paşanın emriyle teşkilât orduya tamin edildi. İstiklâl Harbinde de mehterhâne hizmet verdi. Cumhûriyetin ilânından sonra, Milli savunma Bakanı, mehteri saltanat alâmeti sayarak lağvetti. 1950'den sonra, Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut'un direktif ve desteğiyle mehterin yeniden tesisi çalışmaları başladı. 1953'te yeniden tesis edildi. Daha sonraları çeşitli okul, dernek ve kuruluşlar da mehter takımları kurdular. 12 Eylül 1980 Harekâtından sonra, yanlız Genelkurmay Başkanlığı Harp Dâiresi Askeri Müze'de Pazartesi, Salı hariç, haftanın her günü, saat 15.00 -16. 00 arasında Mehterbaşının idâresinde bir saat çalmaktadır. Bilhassa turistler ve meraklılar büyük alâka göstermektedirler.
 
Geri
Top