Bağlantıyı görüntüleme izniniz yok, görüntülemek için:
Giriş yapın veya üye olun.
Sabahın erken saatlerinde Açarsınız Sütçünüzdür gelen Sütçünün litreliğinden
kabınıza dökülen beyazlıkta sabahın güzelliğine kavuşursunuz
Gözünüzde pırıl pırıl bir sabah kahvaltısı canlanır İçinizden Bugün kahvaltıyı bahçede yapalım diye geçirirsiniz
Kapı çalar
Gelen postacıdır Kucağında büyükçe bir paket Uzattığı kâğıda bir imza atarsınız Daha önceden ısmarladığınız kitaplara kavuşmanın sevincini yaşarsınız
Zaten tatilde olduğunuzdan bu kitaplara çok ihtiyacınız vardır Artık canım sıkılmayacak deyip keyiflenirsiniz
En çok merak ettiğinizi alıp şezlonga uzanırsınız
Zil çalar
Kapıya koşarsınız
Yıllardır görmediğiniz bir dost gelmiştir Sevinirsiniz Sohbetleriniz saatler boyu hatta
günlerce sürer
Yaşamak ne güzel dersiniz içinizden Hele böyle dostlar varken
Kapı çalar
Dürbünden bakarsınız Kimseyi göremezsiniz
Dönüp yeniden koltuğa gömülürsünüz Bir daha çalar
Bakarsınız yine kimse yok Tam o sırada bir daha çalınca kapıyı açarsınız
Komşunuzun oğlu Elindeki sopayla zile uzanmakta Meğer tuzları bitmiş İçeriden tuz getirirken kendi kendinize söylenirsiniz Elbette göremem Keratanın boyu bir metre
Bu küçük hâdise neşelendiriverir ortalığı Hatta koşup hanımınıza anlatırsınız
Kapı çalar
Düşüp bayılacak kadar şaşırırsınız Askerdeki oğlunuz haber vermeden izne çıkmıştır Oğlum benim diye hasretle kucaklarken gözyaşlarınızı zaptedemezsiniz Mutululuğunuz oğlunuzun izni kadar uzar
Kapının her çalışında sanki mutluluğa koşmaktasınız Huzur tüter gözlerinizden Her sessizlikte kulaklarınız zil sesi arar
"Ve kapı çalmaz"
En büyük misafir gelir
Âdetâ kapıyı kırmıştır Alıp gider sizi şaşırırsınız Niye haber vermedin diye içinizden geçirirken Doğduğundan beri zile basmaktayım der Bir şeyler söylemek istersiniz o an Ama o andan sonra diliniz dönmez
Ölüm sessiz sedasız gelivermiştir