Modern Psikoloji

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Modern Psikoloji

M.Ö. 4. ve 5. yüzyıllara dek uzanan dönemlerde Platon, Aristo ve diğer Yunan düşünürleri, günümüz psikologlarının ilgilendiği pekçok sorunla uğraşmıştır. Bellek, öğrenme, motivasyon, algı, rüyalar ve irrasyonel davranışlar gibi insan doğası hakkında bugün sorulan sorular, yüzyıllar önce sorulan sorularla aynı türdedir. Bu durum psikoloji alanında geçmiş ile şimdi arasında kopmaz bir sürekliliğin varolduğunun göstergesidir.

"Psikoloji kökenlerini antik zamanlardan aldığına göre, çalışmalarımıza bu dönemlerden başlamak gerekir" düşüncesine kapılabiliriz. Ancak psikolojinin en eski disiplinlerden birisi olduğu kadar, en yenilerden de birisi olduğu unutulmamalıdır. Bu paradoks 19. yüzyıl psikologlarından Hermann Ebbinghaus tarafından kısaca "psikoloji uzun bir geçmişe fakat kısa bir tarihe sahiptir." şeklinde ifade edilmiştir. Gerçekte psikolojinin zihinsel temelleri çok eskilere dayanmakla birlikte, onun modern şekli ve geleneği 100 yaşın sadece biraz üstündedir. Modem psikolojinin 100. yaşı 1979 yılında kutlanmıştır.

Modern psikolojiyi önceki çalışmalardan ayıran temci fark, insan doğasına ilişkin sorduğu sorulardan ziyade bu sorulara cevap ararken kullandığı metotlardadır. Eski felsefeyi modem psikolojiden ayıran ve psikolojinin ayrı bir disiplin olarak ortaya çıkışını belirleyen, kabul edilen yaklaşımlar ve kullanılan tekniklerdir.

19. yüzyılın son çeyreğine kadar filozoflar insan doğasını bir takını kurgulara, sezgilere ve kendi sınırlı kişisel tecrübelerine dayalı genellemeler yoluyla incelemiştir. Daha sonra biyoloji ve fizik alanlarında başarıları önceden ispatlanmış bilimsel araç ve yöntemlerin insan doğasına ilişkin meselelere uygulanmasıyla büyük bir değişiklik meydana geldi. Araştırmacıların insan zihnini araştırırken kontrollü gözlem ve deneyi güvenilir yol olarak benimsemeleriyledir ki, psikoloji felsefi kökenlerinden ayrılarak ayrı bir bilim kimliğini oluşturmaya başlamıştır.

Yeni psikoloji çalışma konularına yönelik daha kesin ve nesnel yollar geliştirme ihtiyacındaydı. Bu yüzden psikolojinin, felsefeden ayrıldıktan sonraki tarihinin büyük bölümünü, hem araştırma sorularına hem de onların cevaplarına giderek artan bir kesinlik ve nesnellik sağlayacak aletlerin, tekniklerin ve metotların geliştirilmesi oluşturur.

Bugün psikolojiyi tanımlayan ve onu tasımlandıran karmaşık meseleleri anlamış isek, psikolojinin kendine özgü araştırma metotları ve teorik çatısıyla bağımsız bir disiplin haline geldiği 19. yüzyılın, alanın başlangıç tarihi olduğunu da görmüşüz demektir. Önceki düşünürlerin de insan doğası hakkındaki problemler üzerine fikirler ürettiğini elbette inkar edemeyiz. Fakat bu düşünürlerin psikolojinin ayrı ve temelde deneysel bir bilim olarak gelişmesi üzerindeki etkileri oklukça sınırlıdır. Günümüz psikoloji tarihçilerinden biri şunu belirtmiştir: "Mevcut modern psikoloji literatürünü oluşturan konuları incelersek, 19 yüzyılda öne sürülmüş olup da, bugün geliştirilmeye çalışılanlar arasında yer alamayan tek bir konuya dahi rastlayanlayız".

Psikologlar takriben sadece son 100 yıl içerisinde psikolojinin ana temasını tanımlamışlar, temel esaslarını oluşturmuşlar ve felsefeden bağımsız bir bilim dalı olduğunu teyit etmişlerdir, ilk filozoflar bugün de genelin ilgisini çeken problemlerle ilgilenmişlerdi. Fakat onların bu problemlere yaklaşımları günümüz psikologlarının yaklaşanlarından oldukça kırklıydı. Bu düşünürler bugün anlaşılan şekliyle "psikolog" değillerdi.

Psikoloji, Avrupa düşüncesinin pozitivizm (olguculuk), empirisizm (deneycilik) ve materyalizm (maddecilik) akımlarıyla yoğrulduğu bir dönemde deneysel bir bilim haline gelmiştir. Bilimsel metotların zihinsel fenomenlere uygulanabileceği fikri, hem felsefi düşünceden hem de 17. yüzyıldan 19. yüzyıla uzanan fizyoloji araştırmalarından miras kalmıştı. Bu iki yüzyıl henüz oluşmaya başlayan psikolojinin yakın geçmişini meydana getiren ilgine, bir dönemdir, 19. yüzyıl filozofları zihnin işleyişine yönelik deneysel girişimlerin önünü açmaya çalışırken, başka bir grup düşünür aynı problemlerin bir bölümüne değişik bir ağıdan yaklaşıyorlardı.

19. yüzyıl filozofları zihinsel süreçlerin altında yalan bedensel mekanizmayı anlamaya yönelik ciddi adımlar atmışlardı. Fizyologların çalışma metotları ise filozoflardan farklıydı. Fakat birbirinden farklı bu disiplinlerin nihai birliği (en azından oluşum yıllarında), ikisinin birbiriyle çelişen geleneklerinin ve inanışlarının korunması çabasının yer aldığı bir çalışma alanını oluşturdu. Neyse ki yeni psikoloji hızla müstakil bir kimlik ve nitelik oluşturma sürecinde başarılı oldu.

Psikoloji olarak bilinen ayrı bir çalışma alanının ilk işareti, psikoloji problemlerinin çözümü girişimlerine bilimsel metotların adapte edilmesiyle, 19. yüzyılın son çeyreğinde geldi. Bu periyot içerisinde psikolojinin gelişmeye başladığının birkaç açık işareti vardı: Aralık 1875’te Almanya'nın Leipzig şehrinde Wilhelm Wundt dünyanın ilk psikoloji laboratuvarını kurdu. Laboratuvarın açılış tarihinin 1879 mu yoksa 1875 mi olduğu konusunda uzun bir süre ihtilal yaşandı. Ancak yakın zamanlarda Leipzig'de W. Wundt Arşivi'nde ve Dresden Devlet Arşivi'nde yapılan bir araştırma 1879'un doğru tarih olduğunu göstermiştir.

Wundt ayrıca 1881 yılında deneysel raporlar içeren ilk psikoloji dergisi cilan Felsefe Çalışmalarını kurdu. 1888 yılında Pennsylvania'a Üniversitesi James Mckeen Cattell'ı, dünyada ilk kez ilan edilen şekliyle, psikoloji Profesörü olarak atadı. Bu tarihten önce psikologlar görevlerini felsefe bölümünden alıyorlardı. Cattell'ın bu şekilde görevlendirilmesiyle psikoloji, bağımsız bir bilim olduğuna dair ilk akademik onayı almış oldu. 1887'de G. Stanley Hall Amerika'da basılmış ilk psikoloji dergisi olan Amerikan Psikoloji kurdu.

1880 ile 1895 yılları arasında Amerikan psikolojisinde belirgin ve kapsamlı değişmeler yaşandı. Bu süre zarfında 26 psikoloji laboratuarı ve üç psikoloji dergisi kuruldu. 1892'de ilk bilimsel psikoloji organizasyonu olan Amerikan Psikoloji Derneği (APA) kuruldu.

Bir İngiliz psikolog olan William McDougall 1908'de psikolojiyi, alan literatüründe ilk kez kullanılan bir ifadeyle bir "davranış bilimi" olarak tanımladı. Böylece Amerikan psikolojisi bilimsel metotlar kullanabileceği laboratuvarlar geliştirmekle, kendi bilimsel birliğini oluşturmuş, kendine ait bilimsel bir tanım davranış bilimi yaparak 20. yüzyılın ilk dönemlerinde felsefeden bağımsızlığını kazanmıştır.

Psikoloji yeni bir disiplin olarak ilan edilmesinin hemen ardından özellikle ABD'de hızla gelişti. ABD psikoloji dünyasındaki üstünlüğünü bugün dahi sürdürmektedir. Günümüzde dünya psikologlarının yarısından fazlası ABD'de çalışmaktadır. Diğer ülkelerdeki psikologların önemli bir bölümü de eğitimlerinin en azından bir dönemini ABD kuruluşlarından birisinde geçirmiştir. ABD ayrıca dünya psikoloji literatüründeki en büyük paya sahiptir.

Simdi psikolojinin popülerliğinin ve canlılığının bir kaç nesnel göstergesini ele alalım: Amerikan Psikoloji Derneği 1892'de 26 kurucu üye ile faaliyete geçmiş ve 1930 yılına dek 1100 psikologu bünyesine katarak büyümüştü, 1986 yılında üye sayası 61.000'in üstüne çıkmıştı.

Psikolog sayısındaki bu patlama, araştırma raporları, teorik ve eleştirel makaleler, kitaplar, filmler, kasetler ve diğer yayım türlerindeki artışla paraleldi. Bu durum psikologların kendi ihtisas alanlarının ötesindeki gelişmeler hakkında tümüyle bilgi sahibi olmalarını giderek zorlaştırmıştı.

Bir de psikoloji ve ilgili olanlarda dünya literatürünün özetlendiği, bir referans dergisi olan Psikoloji Makale Özetleri dergisinde yer alan makale sayısını düşünelim. 1961 yılında 7000'den fazla makale özeti yayımlanmıştı. 25 sene sonra bu sayı yaklaşık 32.000'e ulaştı. Bugün psikoloji alanındaki yayınlardan günü gününe haberdar olmak için günde yaklaşık 100 yayını okumak gerekmektedir.

Psikoloji sadece pratisyenleri, araştırmacıları, bilim adamları ve basılı literatürü açısından değil, günlük yaşantımız üzerindeki etkileriyle de gelişmektedir. Yaşımız, statümüz, ilgilerimiz ne olursa olsun, hayatımız; eğitim, endüstri, zihinsel ve fiziksel sağlık, ceza mahkemeleri ve tüketici ürünleri dizaynı alanlarında çalışan psikologların çalışmalarından bir şekilde etkilenmektedir.
 
Geri
Top