• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

MS'LE DANS

yilmaz27

Ne Mutlu Türküm Diyene
Site Yetkilisi
Süper Moderatör
HER NEFES ALIŞINDA

CİĞERLERİNİ DOLDURAN KEDER HAVASI,

AKLINI DA RAFA KALDIRMAK İÇİN UĞRAŞIRKEN HAYATA KARŞI

GENÇLİĞE AİT HER İLGİDEN SONRA,

VE YAŞADIĞI HER AN'I TİFTİKLEYEREK

PARMAKLARININ ARASINDAN KAYIP GİTMESİNE

SEBEP OLUYORKEN YAŞAMININ;



KALKTI "HAYIR" DEYİVERDİ.



FAKAT HENÜZ O'NUN MANEVİ KUDRETİNİN,
VE,

YASAKLANMASI BİLE GEREKEBİLECEK KADAR

İLAHİ KIYMETLER TAŞIYAN,

VE BİR AMAÇ İÇİN YEŞEREN

"ÇOK ATEŞLİ

VE BİR O KADAR DA ATILGAN FİKİRLERİNİN GÜCÜNÜN"

FARKINDA DEĞİLDİ...



***



Çoktan 800bin'i aşmıştı Kelimelerin Sihirbazı'nın facebook'taki okuyucu sayısı…



Onların sadece "okuma" ihtiyaçlarına değil, her konudaki beklentilerine yoğunlaşarak;

mevcut karizması ile okurun tamamen rahat hissetmesi arasındaki hassas çizgiyi hiç ihlal etmemesinin yanısıra;

uyandırdığı merakla birlikte kendisine duyulan güvenleri de an be an tazeleyerek, ve tabii bunun için de takipçilerinin hayal bile edemeyeceği "edebi mucizeleri" önlerine her fırsatta sürerek, "harikulade üstünlük ve ustalık içeren mimarisiyle gerçek zevkler" barındıran tasvirleri ortalıklardan hiç eksik etmeyerek, okuyanların hepsini kendine, cinsiyet ve yaş farketmeksizin aşık ederdi Kelimelerin Sihirbazı.

Özlem hariç!


Ya da öyle olduğunu, "sadece yazılara" aşık olduğunu iddia ederek yalan söylüyordu...



Sözümona; sihirbazın kendi fotoğrafının yerinde bir dolmakalem oluşunun hiç önemi yoktu Facebook sayfasında, ve KS'yi görmese - tanımasa da olurdu.

Hatta MSN'de yaptıkları birkaç sihirli sohbetin bile ardını getirmeseler, iletişimi de hemencecik kesseler bile olurdu.


Laf lafı açıp da, onun MS (Multipl Skleroz) hastası olduğunu, çok ama çok aşık olduğu kocasının kaza sonucu 2 yıl önce öldüğünü, liseye giden oğlunun okul masraflarını bile karşılayabilecek kadar bir emekli maaşının ya da gelirinin olmadığını, çünki, eşinin sağlığında çok para kazandıkları halde "lüks ve konfora" harcayıp da geleceklerini hiç planlama gereği duymadıklarını, ve geçimlerini asker emeklisi babasının finanse ettiğini falan öğrenince işi çözdü KS :

Hayata Küskünlük!..



Aşıktı kocasına Özlem, hem de delicesine.Onun ani ölümünün, üzerlerine karabasan gibi çöküp de hayatlarını kabusa çevirmesi yetmezmiş gibi, MS hastalığı da katmer oluvermişti herşeye. Çünki amansız hastalıktı. Eğer şansın varsa; seni kör - sağır - topal etmeden ve 15-20 yıl o şekilde yaşatmadan canını alıveren bir sinir sistemi hastalığıydı.

Ne anlattıysa, ne kadar sihirli kelimesi varsa ortaya döktüyse de Özlem'in bu bitik haline çare olamadı KS.

"Dilden gelen elden gelse, her fukara padişah olurdu be" deyip,
sonrasında daha somut bir eyleme imza attı.



MS hakkında araştırmalar yaparken, Türkiye'de ilk kez uygulanacak bir yöntemi keşfettiğinde;

anında Üniversite'deki birkaç "hatrı sayılır" arkadaşını araya sokup, "kobay" niyetine de olsa 50 kişilik bir hasta grubunun içine Özlem'in de alınmasını sağladı.

Cerrahi bir operasyonla vücut ısısı 2 derece düşürülecek, yanıt alınamazsa daha kötüye gidilmeyecek, ama pozitif neticeye varılırsa da gözleri daha net görebilecek, aksayan ayağı da aksamaz olacaktı.


Operasyondan tam 2 ay sonra eski haline geri dönüş yaptı Özlem'in bedeni, vücut ısısı tekrar yükseldi ve MS de bütün yıkıcılığına yeniden büründü.

Böylelikle boşa çıktı KS'nin "Adam adama gerektir, tosbağaya kabuğu" diyerek başvurduğu hamlesi...



Otuzlu yaşlara geldiğinde, tecrübeler - deneyimler vs. derken, endorfin yüklü bir "farkındalık" geliyor insana. Fakat hayat KS'ye her yaşında çokça şefkatli yaklaştı aslında.

Şanslıydı.

Çünki, ona karşı, hayatın bir elinde kızılcık sopası varken ve vınlatarak vururken, diğer elinde de pansuman malzemeleri ve mutlu eden hediyeler vardı.

Bu yüzden de, gerçekte, mutsuz bir KS olacağına, başta hiçkimsenin "algılayıp da tam manasıyla analiz edemediği - muhasebe etme lüksüne eremediği";

farkındalıksızlıklarına rağmen "özünde mutlu" bir KS oldu.

Daha önceleri, tamamen altıncı hislerin gözetim ve denetiminde olsa da bu böyleydi.

Özlem ise bütün bunlardan yoksun, 41-42 yaşında, ve kaybedilmek üzere olan bir Sıradan Ölümlü'ydü… (SÖ)


KS onun için daha sonraki adımda neler yapabileceğini düşünürken, birasından koca bir yudum alıp da PC ekranına döndüğünde yeni yazısını hazırlamak için, ekranda bir not gördü. Büyük puntolarla yazılmıştı ve notu bırakan da DoH'tu :


"Sıradan Ölümlü (SÖ) kadınların "büyük" hikayelerine çoğu zaman, onların "küçücük yalanları" sayesinde ulaşılır, ve, bir kadın seni "o güne dek ettiği duaların cevabı" olarak düşünene kadar da ele geçirilemez.

Bütün farklılıklarına rağmen avucumun içine alabildiğim kadınların herbirinin mücevherleri çok sevdiğini, sevmediğini söyleyenlerin de sadece "sevmediklerini sandığını" çok iyi bilirim ben.

Ve iletişimlerimin hepsinde "nazik dokunuşlarla okşanmak" gibi bir lüksü hayatının içinde canlı tutup da, rastgeldiği an "tonik hareketsizlik" moduna giriveren yırtıcı köpekbalıkları misali;

kendisine sunduğumda mücevherleri (!) samimiyetler eşliğinde;

"tonik hale girmeyi zaten isteyip duran kadın milletiyle" sürükleyici hikayelere doğru yol alırım.

Senin de tek yapman gereken bu!

Sevişin Özlem'le! Sanalda!

Bir kadına verilecek en kıymetli mücevher içli sevişmelerdir.

İşini kolaylaştırmak için ona mesaj attım az önce.

"MSN'de online ol ve seviş benimle" şeklinde.
Top sende. Sağlıcakla.
DevilofHacker."...


KS DoH'un yazdıklarını tekrar tekrar okuduğunda birçırpıda, yüreğinin derinliklerinden korkunç bir titreşim geçti.

Biran ona sert bir yanıt vermeyi düşündüyse de, dudağını ısırdı ve omuz silkerek :

"- Yahu deveye bindikten sonra çalı ardına gizlenilmeyeceğini bilmiyor musun a sihirbaz? Eee, o halde DoH'a hayıflanmayı aklından niye geçiriyorsun?

Neyse ki kılıç kınını kesmez ve sen de ondan bir zarar görmezsin. Sallaaa!" deyip geçiştirdi...



Uzun zamandır çektiği hastalık ruhunda çeşitli buhranlar uyandırmış, mutsuz ve kuruntulu olmasına rağmen kuvvetli bir seziş yeteneğine de sahip, çok okuyan ve çok düşünen, gökyüzünde uçan kuşların sıhhatini bile kıskanır bir ruh halinde gün geçiren Özlem başta çok direndi ve;

"- Çıldırdın mı sen sihirbaz?! O güzelim yazıların sahibi mülayim insandan böyle iğrenç bir teklif alacağıma öleydim daha iyiydi. Ben, kocam öte dünyaya gittiğinden bu yana başka erkekle sevişmenin hayalini bile kur-a-mamışken, nasıl olur da karşına çırılçıplak çıkarak masturbasyon yaparım sana uyup ? Hem, erkek arasam, seni çıplak görene kadar birsürü porno kanal var internette vs." diye başlayan konuşmaları;


"- İçime girmedin, bana elini bile sürmedin, ama deliler gibi seviştik!

Hem de kameradan kameraya!

Ve ben inandım ki, bir erkek "organının kalkmasıyla ya da temasıyla" kanıtlamazmış erkekliğini ve ancak kadınına yaşattığı "şevk ve zevk" ile ispatlarmış.

Hele de bu kadın şu aptal hastalık yüzünden "sevişirken kalp çarpıntısından ölüvereceğini düşünen" bezgin ve yılgın kadınsa.

Oysa şu an kendimi kraliçeler gibi hissediyorum ve öldüğüm falan da yok! :)" şekline döndüğünde yaşadığı derin orgazmdan sonra yarı yarıya meydanda kalan göğüslerini de bornozunun yakası içine sokuşturmaya çalışırken kendi memelerine değil de bilgisayarının ekranına bakmış olsaydı yani az önce yaşadıklarının düşsel parıltıları içinde hala yüzüyor olmasaydı KS'nin dudaklarını geren sinsi gülüşü ve gözleriyle kaşlarındaki alaycı ifadeyi, onu çapkın çapkın süzüşüyle birlikte görebilirdi...


Aylarca sevişti KS ile o gece karası saçlı - cazibeli - zeki ve albenili kadın.

İncelik ve hassasiyetini yitirmeden, kaybettiği kocasına olan aşkıyla "sadakat" arasında bocalamayı bıraktı birsüre sonra, ve yaşam onu daha sıkı sardı.

Birgün, birşey oldu.

Hiç umulmadık birşey :

Gözleri net görmeye, ayağındaki aksama gerilemeye, ve hatta yaşadığı şehrin sokaklarında bisiklet sürmeye bile başladı Özlem.

KS ile yaşadıklarından doğan "ümit tarafından ağır basmaya" çalışması mı, yoksa uygulanan cerrahi operasyonun etkilerinin zamana yayılmış yapıya sahip oluşundan mıdır bilinmez, oldukça iyileşti.

İstanbul'da iş buldu ve çalışmaya başladı. Oğlunu da oradaki bir okula kaydettirmiş, adeta yeniden dirilmişti.


Büyük ihtimalle orada gerçek bir seks arkadaşı da bulmuştu.

Çünki artık KS'ye, arada sırada da olsa;
"- Hey ahbap, hadi sevişelimmm" şeklinde yazmıyordu MSN'den…



Olsundu.

Fırsat rüzgara benzerse eğer, onu tutma marifetini aşılamıştı Özlem'e, ve misyonunu tamamlamıştı Kelimelerin Sihirbazı.

Birasından içip, sigarasından çekip,
Facebook'taki yazılarına daldı...



***alinti Kelimelerin Sihirbazi
 
Geri
Top