Kırım halklarından olan Karaim Türkleri, Çarlık döneminde çok önemli bir tabakayı oluşturuyordu. Özellikle yetiştirip, imal ettikleri tütün ve mamulleri ile dünyaca tanındılar. Ancak 1917 devrimi ile mallarına el konulan Karaim Türkleri önemleri yitirmeye ve nüfus olarak azalmaya başladılar.
Karayların kökleri Alta ailesinin Türk gurubuna aittir. Etnik grup olarak şekillenmeleri Kırım da oldu. Karayların bir kolu uzantı olarak Hun Türkleri ve Hazar Türkleri kabileleri arasında yer aldılar. Kırım da Sarmato-Alanlar ve kısmen Gotlar arasında asimile oldular. Karay Türk boyları arasında; Kırklar, Uzunlar, Naymanlar, Kara lar, Sarı lar ve daha sonraları ise, diğer Türk etnoslarıyla müşterek kökleri bulunduklarına dair çalışmaların mevcudiyeti biliniyor.
Karadeniz havzasında kuzey ve kuzeydoğu merkezli bir Türk devleti (İmparatorluğu) kuran Hazarlar da "Gök Tanrı" inancının yanı sıra Müslümanlık, İsevilik ve Musevilik de vardı. Karay Türkleri Musevi Hazarların günümüze gelen hatıralarıdır. Hazar Türklerinin başkenti, bugün Dağıstan Cumhuriyeti nin, başkenti Mahaçkale ye 5 km. mesafede idi. Kırım daki Karay Türkleri kimliklerini muhafaza ederken, Dağıstan Karayları Yahudiler arasında eridiler. Dağıstan daki inanç katmanlaşmasının irdelenmesinde "Karaizm" özel önem taşır. Adlandırılışlarını açıklarlarken tekil olarak Karai, Kerai ve çoğul olarak da Karailer ve Karaite olarak bilindiklerini söylerler. Doğru ismin Kırım Karay Türkleri, Kırım Karayları ve Karaylar olduğunu açıklarlar.
Karayların yaşamakta oldukları topraklarında nüfus dağılımlarına gelince, 1246 yılından beri Kırım da etnik bir grup olarak yaşıyorlar. Ayrıca bir bölümü de Prens Danila Galitski nin daveti üzerine batı Ukrayna nın Galiçiya bölgesine ve XIV. yüzyıldan itibaren de Prens Vitovt ile birlikte geldikleri Litvanya da yerleşti. Kırım dışındaki Karay Türklerinin halen büyük çoğunluğu Ukrayna da yaşamakta olup, buradaki nüfusları yaklaşık olarak 300 kişi civarındadır. Kırım daki 800 Karay la birlikte toplam nüfusları 1.100 civarındadır. 1914 yılı itibariyle bölgedeki Karay nüfusu 12.000 civarında idi.
Haçlı seferlerinden sonra zayıflamaya başlayan Karaylık inancı sadece Türk kökenli cemaat içinde varlığını sürdürdü. Karaimler, zamanla, Beyaz Rusya nın başkenti olan Minsk in yanı sıra, Vilna, Grodno ve Kovno taraflarına da yayıldılar. Polonya nın güney kesimlerinde yaşayan Türk topluluklarının bir bölümü Tatar Türklerinden, diğer bölümü ise Karaim Türklerinden oluşuyor.
Günümüzde Kırım ve Doğu Avrupa nın dışında sadece İstanbul ve Kahire’de çok küçük birer Karay cemaati kaldı. Ermenistan, İran, Irak, Suriye, İspanya, Kuzey Afrika, Çin ve Balkanlar daki Karay cemaatleri küçüle küçüle sonunda yok oldular. Bunlardan önemli bir kısmı Avrupa ülkelerine göç etti. 1970 yılı için verilen tahmini rakamlara göre İsrail’de 7.000–13.000 Karay yaşıyor. 1979 yılında Polonya’da 1.000 civarında Karay olduğu ifade ediliyor. Litvanya’da bu gün 160 Karay yaşıyor. Karaylar bu ülkeler dışında, Amerika, Avustralya, İngiltere, Belçika, İsviçre gibi ülkelere dağıldılar.
Karay nüfusunun süratle azalışının sebepleri arasında, açlık, savaşlar ve korumasız halk oluşlarının yanısıra, asıl amil Sovyetler Birliği döneminde uygulanılan Ruslaştırma politikasıdır. Sovyetlerin milliyetler politikası Karay Türklerini bitirmiştir. I. Dünya Savaşı nda Sovyetler adına harbe katılan 700 Karay Türkü nün 500 ü subaydı. Bunların büyük çoğunluğu savaşlarda öldü, ailesine dönebilen pek az Karay vardı. Günümüzde Karay Türkleri ortadan kalkmak üzeredir.
Karay Türklerinin azalan nüfus, dil, kültür, ulusal kutsallar, karmaşık sosyo-ekonomik durum gibi birçok hayati problemleri vardır. Öncelikli problemler; Karayların Kırım da yönetime katkılarının sağlanılması, Karay varlığının yasal temelinin oluşturulması, Karay ulusal kutsiyetlerine uygun statülerin verilmesi Karayların dini ve kültürel binalarının geri verilmesi, Karay sosyo-kültürel programlarının gerçekleştirilmesi imkânlarının verilmesi; Karay milli kütüphanesi, etnoğrafya ve açıkhava müzelerinin kurulması, diğer ülkelerdeki Karay Türkleri ile ilişkilerinin sağlanılması göç ettirilen Karayların geri dönmesinin sağlanılması, Karay maddi kültür envanterlerinin sağlanılması, Karay Türk sanatının canlandırılması, folklor ve edebi ürünlerin toplanması, hazırlanması ve yayımı gibi hususlardır.
Karaim Türkleri, Musevi inanışını benimsemekle birlikte, diğer dinlerinde varlığını kabul etmekte olup, Türkçe Tevrat a sahipler. Karaim Türkleri, Museviliğe inandıkları için İsrail ile çatışma içerisindedir. İsrail, Museviliğin merkezinin Kudüs oluğunu ve kitaplarının tek olduğunu, Museviliğin çeşitlendirilmemesi gerektiğini iddia ederek, Ukraynalı yetkililer vasıtasıyla Karaim Türkleri üzerinde baskı kurup, çeşitli yasal ve azınlık haklarını almalarını engellemeye çalışıyor.
hz.İsa'dan tam 8 yüzyıl sonra Bağdatlı Anan Ben David, "Geleneklerden yani Talmud'dan Kutsal Kitap'a (Tevrat) dönüş gerçek Yahudiliktir" parolasıyla yola çıktı. David, Musa'nın şeriatına kayıtsız şartsız bağlılık yemini ettikten 1200 yıl sonra, can çekişen bir mezhebinin olacağını asla bilemezdi. Abbasi döneminde adına Karai cemaati denilen yeni Yahudilik dinini teşekkül ettirdiğinde, Yahudilerin baskısı sonucu hapiste bile sürünmeyi göze almıştı. Kendisinin kurduğu mezhebin Kudüs, Filistin, Suriye, Kuzey Afrika, Bizans, İran, Ermenistan, Kafkasya, Kırım'a kadar yayıldıktan sonra günün birinde yok olma eşiğine geleceğini de elbette bilemezdi. Bugün 1200 yıllık bir Yahudi mezhebinin Türkiye'deki son temsilcileri topu topu sadece 50 kişi kaldılar. Tıpkı kelaynak kuşları gibi, Hazar Türklerine dayanan kökenleriyle, yok oluşun arifesindeki 50 Musevi Türk ya da mezheplerinin tam adıyla Karaimlerden söz ediyoruz.
En gençlerinin 44 yaşında, büyük çoğunluğunun 60'lı yaşlarda olduğu Karaimler, bugünlerde tam bir, "Bizden sonrası tufan" havasındalar. Bizans İmparatorluğu döneminde Kırım'dan göç eden, saray personeli olarak görevlendirilen Karaimler, gün geçtikçe bitişin eşiğine gelmişler. İstanbul'daki Karaköy'ün aslında Karaim Köy, yani Karaimlerin yaşadığı yer anlamına geldiğini biliyor musunuz? Bugün Karaimlerin çoğunluğu emeklilik hayatı sürüyor, sağlık ve ekonomik sorunlarla boğuşmaktan Hasköy'deki ibadethanelerinin kapısını bile açamıyorlar. Son Musevi Türkleri’nin belki 50 yıl sonra Türkiye'de hiçbir temsilcisi kalmayacak. Çünkü dini gelenek çoğalmıyor, devam etmiyor. Müslümanlarla yapılan evlilikler, çocukların dinle ilişkilerinin olmaması, Karaim cemaatine en büyük darbeyi vuran etkenlerden biri.
Karaimlerin kurucusu Anan Ben David, Halife El Mansur zamanında, 770 yılında yayımladığı 'Şeref Ham-Miçvot' adlı kitabıyla mezhebin temellerini atıyor. Karaimliğin de tüm prensiplerini ortaya döküyor. Mezhebin ana felsefesini, "Doğru ancak Rab'ın kelamı olan Tevrat'ta bulunur ve doğruya ancak Tevrat'ı kişisel olarak okuyarak erişilir" şeklinde ifade eden Anan Ben David, rabanit dedikleri gerçek Yahudilere olan muhalefetlerini daha o günlerde ilan ediyorlar. O dönemden bugüne, İsrail'de vücut bulan Yahudiler, Karaimleri dışlamış durumdalar.
Son Musevi Türkler, 3 dine saygılı, özellikle İslam'dan etkilendikleri çok belli olan uygulamalara sahipler. Yahudilerden farklı olarak ibadethanelerine aptes alarak giriyorlar, sıralarda oturmuyorlar, halının üzerinde oturup, secde ediyorlar. En önemlisi de ruhban sınıfına karşılar. Liderleri yok. Liderlik kurumuna karşılar. "Hepimiz lideriz, aynı zamanda da işçiyiz" diye durumu tasvir ediyorlar. Türk Karaim Vakfı adında bir resmi çatıya sahipler. Hasköy'deki adına Kenasa dedikleri ibadethaneleri kapalı. Çünkü İstanbul'un değişik semtlerine dağılmış cemaat üyeleri kendi aralarında bile bir araya gelmekte güçlük çekiyorlar. Hasköy'de bir de mezarlıkları var. Kenasa'da kadınlarla erkekler ayrı ibadet ediyor.
Özellikle son 100 yıldır ne tam Türk, ne tam Müslüman, ne tam Yahudi olabilmiş bir cemaatin yavaş yavaş nesli yok oluyor. Cemaat kendine tarihte bir yer açacak üretim yapmıyor, geleneklerini kayda geçirmiyor, kültürün aktarımı konusunda herhangi bir çalışma yapılmıyor. Geçmişten bugüne görülen baskılar, korkular onları içlerine daha da kapatırken, ibadethanelerini bile ihmal eder duruma gelmişler. 44 yaşındaki en genç Karaim İlya Avramoğlu, aslında her şeyi net olarak şu sözleriyle ifade ediyor: "Bombalar patladı, terör arttı. Biz çok korktuk. Ne yapacağımızı şaşırdık. Ufacık şeylerden rahatsız oluyoruz."
Karayların kökleri Alta ailesinin Türk gurubuna aittir. Etnik grup olarak şekillenmeleri Kırım da oldu. Karayların bir kolu uzantı olarak Hun Türkleri ve Hazar Türkleri kabileleri arasında yer aldılar. Kırım da Sarmato-Alanlar ve kısmen Gotlar arasında asimile oldular. Karay Türk boyları arasında; Kırklar, Uzunlar, Naymanlar, Kara lar, Sarı lar ve daha sonraları ise, diğer Türk etnoslarıyla müşterek kökleri bulunduklarına dair çalışmaların mevcudiyeti biliniyor.
Karadeniz havzasında kuzey ve kuzeydoğu merkezli bir Türk devleti (İmparatorluğu) kuran Hazarlar da "Gök Tanrı" inancının yanı sıra Müslümanlık, İsevilik ve Musevilik de vardı. Karay Türkleri Musevi Hazarların günümüze gelen hatıralarıdır. Hazar Türklerinin başkenti, bugün Dağıstan Cumhuriyeti nin, başkenti Mahaçkale ye 5 km. mesafede idi. Kırım daki Karay Türkleri kimliklerini muhafaza ederken, Dağıstan Karayları Yahudiler arasında eridiler. Dağıstan daki inanç katmanlaşmasının irdelenmesinde "Karaizm" özel önem taşır. Adlandırılışlarını açıklarlarken tekil olarak Karai, Kerai ve çoğul olarak da Karailer ve Karaite olarak bilindiklerini söylerler. Doğru ismin Kırım Karay Türkleri, Kırım Karayları ve Karaylar olduğunu açıklarlar.
Karayların yaşamakta oldukları topraklarında nüfus dağılımlarına gelince, 1246 yılından beri Kırım da etnik bir grup olarak yaşıyorlar. Ayrıca bir bölümü de Prens Danila Galitski nin daveti üzerine batı Ukrayna nın Galiçiya bölgesine ve XIV. yüzyıldan itibaren de Prens Vitovt ile birlikte geldikleri Litvanya da yerleşti. Kırım dışındaki Karay Türklerinin halen büyük çoğunluğu Ukrayna da yaşamakta olup, buradaki nüfusları yaklaşık olarak 300 kişi civarındadır. Kırım daki 800 Karay la birlikte toplam nüfusları 1.100 civarındadır. 1914 yılı itibariyle bölgedeki Karay nüfusu 12.000 civarında idi.
Haçlı seferlerinden sonra zayıflamaya başlayan Karaylık inancı sadece Türk kökenli cemaat içinde varlığını sürdürdü. Karaimler, zamanla, Beyaz Rusya nın başkenti olan Minsk in yanı sıra, Vilna, Grodno ve Kovno taraflarına da yayıldılar. Polonya nın güney kesimlerinde yaşayan Türk topluluklarının bir bölümü Tatar Türklerinden, diğer bölümü ise Karaim Türklerinden oluşuyor.
Günümüzde Kırım ve Doğu Avrupa nın dışında sadece İstanbul ve Kahire’de çok küçük birer Karay cemaati kaldı. Ermenistan, İran, Irak, Suriye, İspanya, Kuzey Afrika, Çin ve Balkanlar daki Karay cemaatleri küçüle küçüle sonunda yok oldular. Bunlardan önemli bir kısmı Avrupa ülkelerine göç etti. 1970 yılı için verilen tahmini rakamlara göre İsrail’de 7.000–13.000 Karay yaşıyor. 1979 yılında Polonya’da 1.000 civarında Karay olduğu ifade ediliyor. Litvanya’da bu gün 160 Karay yaşıyor. Karaylar bu ülkeler dışında, Amerika, Avustralya, İngiltere, Belçika, İsviçre gibi ülkelere dağıldılar.
Karay nüfusunun süratle azalışının sebepleri arasında, açlık, savaşlar ve korumasız halk oluşlarının yanısıra, asıl amil Sovyetler Birliği döneminde uygulanılan Ruslaştırma politikasıdır. Sovyetlerin milliyetler politikası Karay Türklerini bitirmiştir. I. Dünya Savaşı nda Sovyetler adına harbe katılan 700 Karay Türkü nün 500 ü subaydı. Bunların büyük çoğunluğu savaşlarda öldü, ailesine dönebilen pek az Karay vardı. Günümüzde Karay Türkleri ortadan kalkmak üzeredir.
Karay Türklerinin azalan nüfus, dil, kültür, ulusal kutsallar, karmaşık sosyo-ekonomik durum gibi birçok hayati problemleri vardır. Öncelikli problemler; Karayların Kırım da yönetime katkılarının sağlanılması, Karay varlığının yasal temelinin oluşturulması, Karay ulusal kutsiyetlerine uygun statülerin verilmesi Karayların dini ve kültürel binalarının geri verilmesi, Karay sosyo-kültürel programlarının gerçekleştirilmesi imkânlarının verilmesi; Karay milli kütüphanesi, etnoğrafya ve açıkhava müzelerinin kurulması, diğer ülkelerdeki Karay Türkleri ile ilişkilerinin sağlanılması göç ettirilen Karayların geri dönmesinin sağlanılması, Karay maddi kültür envanterlerinin sağlanılması, Karay Türk sanatının canlandırılması, folklor ve edebi ürünlerin toplanması, hazırlanması ve yayımı gibi hususlardır.
Karaim Türkleri, Musevi inanışını benimsemekle birlikte, diğer dinlerinde varlığını kabul etmekte olup, Türkçe Tevrat a sahipler. Karaim Türkleri, Museviliğe inandıkları için İsrail ile çatışma içerisindedir. İsrail, Museviliğin merkezinin Kudüs oluğunu ve kitaplarının tek olduğunu, Museviliğin çeşitlendirilmemesi gerektiğini iddia ederek, Ukraynalı yetkililer vasıtasıyla Karaim Türkleri üzerinde baskı kurup, çeşitli yasal ve azınlık haklarını almalarını engellemeye çalışıyor.
hz.İsa'dan tam 8 yüzyıl sonra Bağdatlı Anan Ben David, "Geleneklerden yani Talmud'dan Kutsal Kitap'a (Tevrat) dönüş gerçek Yahudiliktir" parolasıyla yola çıktı. David, Musa'nın şeriatına kayıtsız şartsız bağlılık yemini ettikten 1200 yıl sonra, can çekişen bir mezhebinin olacağını asla bilemezdi. Abbasi döneminde adına Karai cemaati denilen yeni Yahudilik dinini teşekkül ettirdiğinde, Yahudilerin baskısı sonucu hapiste bile sürünmeyi göze almıştı. Kendisinin kurduğu mezhebin Kudüs, Filistin, Suriye, Kuzey Afrika, Bizans, İran, Ermenistan, Kafkasya, Kırım'a kadar yayıldıktan sonra günün birinde yok olma eşiğine geleceğini de elbette bilemezdi. Bugün 1200 yıllık bir Yahudi mezhebinin Türkiye'deki son temsilcileri topu topu sadece 50 kişi kaldılar. Tıpkı kelaynak kuşları gibi, Hazar Türklerine dayanan kökenleriyle, yok oluşun arifesindeki 50 Musevi Türk ya da mezheplerinin tam adıyla Karaimlerden söz ediyoruz.
En gençlerinin 44 yaşında, büyük çoğunluğunun 60'lı yaşlarda olduğu Karaimler, bugünlerde tam bir, "Bizden sonrası tufan" havasındalar. Bizans İmparatorluğu döneminde Kırım'dan göç eden, saray personeli olarak görevlendirilen Karaimler, gün geçtikçe bitişin eşiğine gelmişler. İstanbul'daki Karaköy'ün aslında Karaim Köy, yani Karaimlerin yaşadığı yer anlamına geldiğini biliyor musunuz? Bugün Karaimlerin çoğunluğu emeklilik hayatı sürüyor, sağlık ve ekonomik sorunlarla boğuşmaktan Hasköy'deki ibadethanelerinin kapısını bile açamıyorlar. Son Musevi Türkleri’nin belki 50 yıl sonra Türkiye'de hiçbir temsilcisi kalmayacak. Çünkü dini gelenek çoğalmıyor, devam etmiyor. Müslümanlarla yapılan evlilikler, çocukların dinle ilişkilerinin olmaması, Karaim cemaatine en büyük darbeyi vuran etkenlerden biri.
Karaimlerin kurucusu Anan Ben David, Halife El Mansur zamanında, 770 yılında yayımladığı 'Şeref Ham-Miçvot' adlı kitabıyla mezhebin temellerini atıyor. Karaimliğin de tüm prensiplerini ortaya döküyor. Mezhebin ana felsefesini, "Doğru ancak Rab'ın kelamı olan Tevrat'ta bulunur ve doğruya ancak Tevrat'ı kişisel olarak okuyarak erişilir" şeklinde ifade eden Anan Ben David, rabanit dedikleri gerçek Yahudilere olan muhalefetlerini daha o günlerde ilan ediyorlar. O dönemden bugüne, İsrail'de vücut bulan Yahudiler, Karaimleri dışlamış durumdalar.
Son Musevi Türkler, 3 dine saygılı, özellikle İslam'dan etkilendikleri çok belli olan uygulamalara sahipler. Yahudilerden farklı olarak ibadethanelerine aptes alarak giriyorlar, sıralarda oturmuyorlar, halının üzerinde oturup, secde ediyorlar. En önemlisi de ruhban sınıfına karşılar. Liderleri yok. Liderlik kurumuna karşılar. "Hepimiz lideriz, aynı zamanda da işçiyiz" diye durumu tasvir ediyorlar. Türk Karaim Vakfı adında bir resmi çatıya sahipler. Hasköy'deki adına Kenasa dedikleri ibadethaneleri kapalı. Çünkü İstanbul'un değişik semtlerine dağılmış cemaat üyeleri kendi aralarında bile bir araya gelmekte güçlük çekiyorlar. Hasköy'de bir de mezarlıkları var. Kenasa'da kadınlarla erkekler ayrı ibadet ediyor.
Özellikle son 100 yıldır ne tam Türk, ne tam Müslüman, ne tam Yahudi olabilmiş bir cemaatin yavaş yavaş nesli yok oluyor. Cemaat kendine tarihte bir yer açacak üretim yapmıyor, geleneklerini kayda geçirmiyor, kültürün aktarımı konusunda herhangi bir çalışma yapılmıyor. Geçmişten bugüne görülen baskılar, korkular onları içlerine daha da kapatırken, ibadethanelerini bile ihmal eder duruma gelmişler. 44 yaşındaki en genç Karaim İlya Avramoğlu, aslında her şeyi net olarak şu sözleriyle ifade ediyor: "Bombalar patladı, terör arttı. Biz çok korktuk. Ne yapacağımızı şaşırdık. Ufacık şeylerden rahatsız oluyoruz."