Gonzaless
Üye
Muskacıların Sonu
Ömrünü muska yazarak, fal açarak, sihir yaparak geçiren pek çok insanın sonu hüsran ile noktalanmıştır. Bunlardan kimisi hapishane köşelerinde, kimisi de feci hastalıklara yakalanarak fakr-ü zaruret içerisinde ölmüşlerdir. Bir yazar şunları söylüyor:
"Vakitlerini muskacılıkla geçirenler, bu yoldan her ne kadar menfaat temin ediyorlarsa da bu iş dinen mezmun (kötülenmiş) olduğu için iflah olmuyorlar. Daima hayatları sıkıntı ve sefaletle, beş kuruşa muhtaç olarak geçmekte olduğu müşahade edilmektedir. Hayatlarının sonunda perişan bir vaziyette, miskinlik içinde yaşadıkları görülmektedir... Bunların hepsi yaptıklarının cezasıdır. Çünkü nice bakılması şer'an haram olan göbeklere muskalar yazmışlardır. Diğer muskalarda yazdıkları âyetlerin bir kısmı ayaklar altına ve pisliklere gitmiştir. Nice genç kızları muhabbet muskasıyla aldatmışlardır... Allah'ın men ettiği şeyleri insanlara aşılamışlar, imanın temelini sarsmışlar, İslâm akidesini bozmuşlardır. Böylelikle Hıristiyan adetlerini canlandırarak ve bunları bir kısım insanlara kabul ettirip onların itikatlarını bozarak imanlarını sarsmaları ile tedavisi imkansız olan yaraları İslâm alemine açmışlardır"
Yeri gelmişken bir ibretli olayı nakletmek isterim. Olayı, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde öğrenci iken Din Psikolojisi Profesörümüz sınıfta anlatmıştı. Ankara'nın köylerinden birinde, muskacılığı, üfürükçülüğü ve gaipten haber vermesiyle günden güne ünü artan bir Hoca (!) türemiş. Ehl-i Keramet olduğu söylenmeye başlanmış. Bu hoca açıktan para almıyormuş, ama gizliden gizliye de verilen para ve bahşişleri geri çevirmiyormuş. Bu hoca, birgün bazı kimseler tarafından şikayet edilmiş. İlgililer, bizim profesörü bir emniyet ekibi ile beraber durumu yerinde tespit ve tahkik etmek üzere, "BİLÎRKÎŞÎ" olarak köye göndermişler. Heyet, köye değişik kılıkla ziyaretçi gibi gitmiş, Hocayı sormuşlar, ziyaret etmek istediklerini söylemişler.
Ömrünü muska yazarak, fal açarak, sihir yaparak geçiren pek çok insanın sonu hüsran ile noktalanmıştır. Bunlardan kimisi hapishane köşelerinde, kimisi de feci hastalıklara yakalanarak fakr-ü zaruret içerisinde ölmüşlerdir. Bir yazar şunları söylüyor:
"Vakitlerini muskacılıkla geçirenler, bu yoldan her ne kadar menfaat temin ediyorlarsa da bu iş dinen mezmun (kötülenmiş) olduğu için iflah olmuyorlar. Daima hayatları sıkıntı ve sefaletle, beş kuruşa muhtaç olarak geçmekte olduğu müşahade edilmektedir. Hayatlarının sonunda perişan bir vaziyette, miskinlik içinde yaşadıkları görülmektedir... Bunların hepsi yaptıklarının cezasıdır. Çünkü nice bakılması şer'an haram olan göbeklere muskalar yazmışlardır. Diğer muskalarda yazdıkları âyetlerin bir kısmı ayaklar altına ve pisliklere gitmiştir. Nice genç kızları muhabbet muskasıyla aldatmışlardır... Allah'ın men ettiği şeyleri insanlara aşılamışlar, imanın temelini sarsmışlar, İslâm akidesini bozmuşlardır. Böylelikle Hıristiyan adetlerini canlandırarak ve bunları bir kısım insanlara kabul ettirip onların itikatlarını bozarak imanlarını sarsmaları ile tedavisi imkansız olan yaraları İslâm alemine açmışlardır"
Yeri gelmişken bir ibretli olayı nakletmek isterim. Olayı, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde öğrenci iken Din Psikolojisi Profesörümüz sınıfta anlatmıştı. Ankara'nın köylerinden birinde, muskacılığı, üfürükçülüğü ve gaipten haber vermesiyle günden güne ünü artan bir Hoca (!) türemiş. Ehl-i Keramet olduğu söylenmeye başlanmış. Bu hoca açıktan para almıyormuş, ama gizliden gizliye de verilen para ve bahşişleri geri çevirmiyormuş. Bu hoca, birgün bazı kimseler tarafından şikayet edilmiş. İlgililer, bizim profesörü bir emniyet ekibi ile beraber durumu yerinde tespit ve tahkik etmek üzere, "BİLÎRKÎŞÎ" olarak köye göndermişler. Heyet, köye değişik kılıkla ziyaretçi gibi gitmiş, Hocayı sormuşlar, ziyaret etmek istediklerini söylemişler.