Arabistan yarımadasının güneyinde yer alan Yemen stratejik, jeopolitik ve ticarî bakımdan büyük bir ehemmiyet taşır. Babülmendep Boğazı, Perim Adası ve Cibuti bu coğrafyanın önemini bir kat daha arttırdığı gibi, Kızıldeniz’e geçişin kontrol altına alınmasını da sağlar1. Mısır Valisi Hadim Süleyman Paşa zamanında H. 945/M.1538’de Osmanlı idaresine bağlanan Yemen, Uzakdoğu’ya uzanan yol güzergahında bulunması sebebiyle XX. yüzyıla gelinceye kadar çeşitli karışıklık ve mücadelelere sahne olmuştur.
XIX. Yüzyıldan itibaren sanayileşme hamlesini başarıyla gerçekleştiren İngiltere, Fransa gibi ülkeler jeopolitik konumu itibariyle Yemen ile daha fazla ilgilenmeye başladılar. Asrın sonlarına doğru Hollandalı ve İtalyanlar da bu bölge ile ilgilenir oldular. Avrupa devletleri bölgede kontrolü ele geçirebilmek için yerli hanedanları kendi yanlarına çekmek istediler. Bu konuda zaman zaman başarılı olan Avrupa devletleri, bölgede Osmanlı Devleti’ni uzun yıllar uğraştıracak problemlerin çıkmasına da zemin hazırladılar. Öte yandan, bölgedeki Osmanlı idarecilerinin ehliyetsizliği Yemen’deki ayaklanmaların kısa sürede büyümesine sebep olmuştur2.
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine doğru Yemen’de çeşitli karışıklıkların çıkması bölgeye devlet tarafından idarî ve askerî ıslah heyetlerinin gönderilmesini zaruri kılmıştır*. Bazı zamanlarda da devlet yetkilileri, Osmanlı idaresine karşı isyan eden Yemen şeyh/imamlarının cezalandırılması yolunda girişimlerde bulunmuştur4. XX. Asrın başlarında Yemen, Osmanlı ülkesinin Makedonya’dan sonra iç karışıklıklardan en çok etkilendiği önemli mekânlardan birisi olmuştur. Hatta Yemen’deki mücadele Anadolu insanının türkülerine konu olabilecek kadar ruhunun derinliklerine işlemiştir5.
Son dönem Osmanlı Tarihi’ne bakılırsa, Yemen’de mücadele etmemiş erkân ve ümera hemen hemen yok gibidir. XX. Yüzyılda Türk dünyasının yetiştirdiği en büyük devlet adamlarından birisi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin de kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk hakkında günümüze kadar pek çok eser, inceleme ve araştırma kaleme alınmış olmakla beraber, O’nun hayatında halâ bilinmeyen yönlerin bulunduğu yeni ortaya çıkan arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk hakkında bilinmeyen hususlar, daha ziyade O’nun 1919 yılından önceki dönemine aittir6. Bu araştırmada, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1909 yılındaki hayatına ait gizli kalmış bir yönü belgelerle izah edilmeye çalışılacaktır.
Mustafa Kemal’in Yemen’e Tayinine Kadar Geçen Zamandaki Faaliyetleri
Mustafa Kemal Harp Akademisi’nden 11 Ocak 1905’te beşinci olarak mezun olup7, erkân-ı harp yüzbaşısı rütbesiyle Şam’da bulunan V. Ordu’ya tayin edilerek8 staj görevine başladı9. Şam’daki görevi sırasında (Ekim 1906) arkadaşlarıyla, “Vatan ve Hürriyet Cemiyetim” kurdu10. Cemiyet, Suriye-Lübnan-Filistin kıyı şeridinde bulunan bazı şehirlerde şubeler açarak faaliyetlerini sürdürdü11. Bilahare Selanik’e gelen Mustafa Kemal tarafından cemiyetin bir şubesi de burada açıldı12; fakat kısa bir süre sonra ittihat ve Terakki Cemiyeti ile birleşti13. Böylece Osmanlı ülkesinde meşrutî bir sistemin kurulmasına gayret gösteren ve II. Abdülhamid idaresine karşı olan subayların kurduktan cemiyetler tek bir gaye etrafında birleşmiş oldu.
30 Eylül 1907’de III. Ordu komutanlığı emrine tayin edilen Mustafa Kemal14, Selanik’te maiyet müşiri erkân-ı harbiyesine atandı15. Buradaki resmî görevi yanında, diğer taraftan da İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin faal bir azası olarak çalışmalara katılıyordu16. Öte yandan, Mustafa Kemal Selanik’teki görevi sırasında kurmaylık yeteneğini arttırmaya yönelik faaliyetlerde bulundu. O, II. Meşrutiyet’in ilânı sırasında Selanik’te görevli idi. Meşrutiyet’in ilanından kısa bir süre sonra, yeni rejime tepki olarak ayaklananları bastırmak üzere Trablusgarb’a giden birlik de görevlendirildi17. Mustafa Kemal, Trablusgarp’taki bu isyanın bastırılmasından sonra tekrar Selanik’e geri döndü ve 13 Ocak 1909’da Selanik XVII. Redif Fırkası’nda kurmaylık görevine atandı18.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde (BOA) bulunan belgelerden anlaşıldığına göre Mustafa Kemal, Trablusgarp’tan döndükten sonra, Selanik Redif Fırkası’ndaki erkân-ı harplik görevi yanında yine aynı yerde -Selanik’te- bulunan Jandarma Efrad-ı Cedide Mektebi Kumandanlığı görevine de tayin edildi19. Bu mektep kumandanlığında Mustafa Kemal’den önce de, O’nun samimi arkadaşlarından birisi olan Erkân-ı Harp Binbaşısı Ali Fethi Bey bulunuyordu20. Belgelerden çıkarılan sonuca göre, Ali Fethi Bey Paris ateşemiliterliğine tayin edilince, öyle anlaşıyor ki Kolağası Mustafa Kemal Bey, Harbiye Nezaretin’ce yetenekli ve muktedir bir komutan olarak görüldüğünden bu sırada rütbesi küçük olmasına rağmen bu önemli vazifeye getirilmişti.
Mustafa Kemal, 31 Mart Olayı üzerine Selanik’ten İstanbul’a yürüyen Hareket Ordusunda I. Mürettep Fırka’nın kurmay başkanı olarak görevlendirildi21 ve Hareket Ordusu ile İstanbul’a girdi22. Hatta Hareket Ordusu Yeşilköy’de bulunduğu sırada, Osmanlı basınının bu konuya eğilmesi üzerine basında da, gelen ordu hakkında yer yer haberler yayınlanmaya başlandı. İşte bu sırada Osmanlı basınından Süleyman Nazif -belki de hiç farkında olmadan geleceğin büyük devlet adamı olacak olan- Mustafa Kemal ile mülakat yaparak bunu gazetesinin sütunlarında haber olar vermişti23. Mustafa Kemal bilahare ordu ile İstanbul’a girdi24 ve şehirde asayişin sağlanması ile vazifelendirilen zabitler arasında yer aldı. Hareket Ordusu İstanbul’a hakim olduktan sonra, önemli karakolların komutanlıklarına orduca güvenilir zabitler getirildi. Bu sırada Kolağası Mustafa Kemal Bey de Galatasarayı Jandarma Karakolu komutanlığında görevlendirildi25.
Kolağası Mustafa Kemal’in Yemen’e Tayini
Mustafa Kemal, Şam’da Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurmuş, Selanik’e dönünce bunun İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleşmesini sağlamışsa da, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde umduğunu bulamamıştı. Ordu mensuplarının siyasetle uğraşmaları 31 Mart Olayı örneğinde görüldüğü üzere memleketin birlik ve beraberliği açısından kötü sonuçlar doğurmuştu. Bu yüzden Mustafa Kemal ordunun siyaset yapmasının uygun olmadığını savunmaya başladı. O’nun orduyu siyasetten ayırmaya matuf düşünceleri İttihat ve Terakki Cemiyeti erkânınca hoş karşılanmadı. Cemiyetin lider kadrosu, kendilerine bir gaile çıkarır düşüncesiyle Mustafa Kemal’in İstanbul’dan uzaklaştırılması için faaliyete geçmekten geri kalmadı.
XIX. ve XX. Yüzyıllar Osmanlı Devleti’nde dış müdahalenin arttığı devirler olarak karşımıza çıkmaktadır. İfade edilen devire kadar arap yarımadasında kabile yaşantısını sürdüren Araplardan bazıları İngiltere, Fransa ve İtalya ile temaslarda bulunuyordu. Yarımadanın çeşitli bölgelerinde iktidarı eline alan emirler birbirleriyle de temas halinde idiler Hicaz’da Mekke Emiri Şerif Hüseyin, Asir’de Seyyid İdris, Yemen’de İmam Yahya, Necit ve Şamar’da İbn-i Suud ve İbn-i Reşit vardı. Bunlardan Şerif Hüseyin, İdris ve İbn-i Suud İngiliz dostu, İbn-i Reşit ise Türk dostu olarak biliniyordu. Bunlardan Şerif Hüseyin ile İbn-i Suud ve Seyyid İdris’in arası açıktı. Seyyid İdris XIX. asrın sonlarına doğru Afrika’dan Asir’e gelip Sıbya bölgesine yerleşerek burada kendisine taraftar toplamaya başladı26. İtalyanlardan da gerekli desteği alan Seyyid İdris Asir’de imamlığım ilan edince, devlet bunun üzerine kuvvet gönderdi, üzerine gönderilen bir Türk alayım Cizan’da baskınla çok kötü duruma düşüren İdris, bundan cesaret bularak büsbütün .şımardı27. Bu sırada Yemen’de kontrolü ele geçirerek yerli hanedanları da yanına çekmeyi başaran İmam Yahya da devlete isyan etti. Osmanlı Devleti, İmam Yahya’ya bir takım idari haklar vererek O’nu kendi yanına çekti. İmam Yahya ile en son Ahmet İzzet Paşa Yemen’de görevli iken 1911 yılında bir anlaşma imzaladı ve bu anlaşma Yemen’in elimizden çıkışma kadar (1918) yürürlükte kaldı28.
Öte yandan, Asir’de Seyyid İdris’in isyanını bastırmak üzere hal çareleri arayan Osmanlı hükümeti sonunda bu bölgeyi tanıyan biri olarak bilinen Süleyman Şefik Paşa’yı29 19 Mayıs 1909 tarihinde Yemen’de Asir Mutasarrıflığı ve Askerî kuvvetler komutanlığına tayin etti30. Süleyman Şefik Paşa da İdris’e karşı mücadelesini sürdürebilmek için devlet merkezinden gerekli desteği aldı.
Yukarıda kısaca ifade edildiği üzere, ittihat ve Terakki Cemiyeti ile anlaşmazlığa düşen Mustafa Kemal’in İstanbul dışındaki bir yere tayini gündeme geldi. Bu tayin bir nevi sürgün şeklinde yapılmış bir tayine benzemekle beraber, Kolağası Mustafa Kemal’in muvafakati alınmasından dolayı farklı mülahaza edilebilir. Nitekim, Harbiye Nezareti Jandarma Dairesi Reisi bulunan Ferik Hüseyin Hüsnü Paşa, 13 Haziran 1325/26 Haziran 1909 tarihinde yazdığı tezkirede; Asir Sancağı Mutasarrıf ve Kumandanı bulunan Süleyman (Şefik) Paşa’dan gelen bir telgraftan bahisle Asir’de bulunan jandarma kuvvetinin nizam ve intizam altına alınması gerektiğini belirterek “ehil ve ma’lûmâtı” olmasından dolayı Mümtaz Yüzbaşı Mustafa Kemal Bey’in rızasının alınarak adı geçen Jandarma Tabur Komutanlığına tayininin kararlaştırıldığım izah etmektedir. Ayrıca bu tezkirede, Mustafa Kemal’in daha evvel Selanik Jandarma Efrad-ı Cedide Mektebi kumandanı iken bilahare ordu ile İstanbul’a geldiği ve Galatasarayı Jandarma Bölük komutanlığı görevini yürüttüğü de hatırlatılmakta idi. Tezkirede bundan başka adı geçen kişinin sınıf-ı nizamiyeye irtibatının bakî kalacağı, fakat rütbesinin bu derece terfi ile Asir Tabur kumandanlığına tayini hakkında nezaret ve hükümete gerekli yazıların yazıldığı belirtilmekte idi31. Aynı gün Harbiye Nazırı Salih Paşa tarafından da Mustafa Kemal’in tayini tasdik edilerek, konu hükümet kanadına iletildi32. Hükümet tarafından da onaylanan bu tayin Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa tarafından 15 Haziran 1325/28 Haziran 1909 tarihinde padişahın tasdikine sunulmuş ve 16 Haziran 1325/29 Haziran 1909 tarihinde de iradesi çıkmıştır33. Sadaret bu tayinin onaylanmasının ardından 18 Haziran/1Temmuz tarihinde Harbiye Nezareti’ne durumu tebliğ etmiş, konu hakkında kısa bir bilgi vermiştir34. Böylece Jandarma dairesinin teklifi, Mustafa Kemal’in de onayının alınması üzerine, bu sırada isyanların arttığı bir bölge olan Yemen’deki Asir Jandarma Taburu Kumandanlığı’na tayin gerçekleşmiştir.
Konuyla ilgili belgelerden anlaşıldığına göre, Asir’de bulunan jandarmanın disiplinsiz ve karışık bir halde bulunduğu ve bu durumdaki birlikleri tecrübe ve bilgisinden dolayı Yüzbaşı Mustafa Kemal’in düzenli birlikler haline getirebileceği ve daha önce Selanik Jandarma Mektebi ve Hareket Ordusundaki görevinin hemen akabinden Galatasarayı Jandarma Bölüğü komutanlıklarında basanlarından dolayı kendisini kabul ettirdiği belirtilmektedir. Mustafa Kemal’in Asir’e tayininde bir de bir derece terfi ile yapılması karara bağlanmıştı; buna göre Binbaşı rütbesi ile tayini gerekiyordu.
Kolağası Mustafa kemal, 1 Temmuz 1909 tarihinde Asir’e tayiniyle ilgili işlemlerin tamamlanmasının hemen ardından gerekli hazırlıklara koyulmuş ve bilahare Yemen’e gitmiştir35. Mustafa Kemal Yemen’de Asir Jandarma komutanlığı vazifesine hangi yolu takip ederek gittiğine dair kayıtlar mevcut olmamakla beraber, iki ihtimal bulunmaktadır. Karadan demiryolu ile Medine’ye oradan da kıyı şeridini takip ederek gitmiştir veya deniz yolu ile Akdeniz, Süveyş ve Kızıldeniz yolunu takip ederek Asir’deki Konfuda limanına oradan da kara yolu ile görev mahalline gitmiş olması muhtemeldir.
Mustafa Kemal, Asir’de Süleyman Şefik Paşa’nın komutasına girdikten sonra jandarmanın ıslahı konusuna eğilmiş, yerlilerden gönüllü jandarma kaydı yolunda çalışmalarda da bulunmuştur. Mustafa Kemal, bu sırada Asir’de isyan halinde bulunan Seyyid İdris’in hareketini önlemek üzere Süleyman Şefik Paşa tarafından önde gelen şeyhlerle birlikte arabuluculukta bulunmak üzere vazifelendirilmiştir. Süleyman Şefik Paşa devlet merkezine yazdığı tezkirede, kamuoyunun İdris’ten yana olduğunu belirterek36, kendisinin gerekli tertibatı ve hazırlığı yaptıktan sonra Mustafa Kemal’i İdris nezdine göndereceğini -belirtmektedir. Paşa ayrıca, Seyyid tdrisle yapılacak görüşmede Asir Kıt’ası için yapılması düşünülen ıslahat hakkında yerli halkın düşüncesinin de alınacağını ifade etmektedir37. Yapılan bu görüşmelerden önemli bir sonuç elde edilememiştir. Öte yandan, devlet merkezinden gönderilen 31 Ekim 1909 tarihli şifrede, Mustafa Kemal’in meşayihten üç kişiyle İdris nezdinde icra ettiği faaliyetin sonucunun merak edildiği belirtilerek, gereken bilginin gönderilmesi isteniyordu38
İlk görüşmelerde istenen sonucu alamayan Süleyman Şefik Paşa, ikinci defa Seyyid İdrisle görüşmelerde bulunmak üzere yine Mustafa Kemal’i görevlendirdi. Paşa, ayrıca Mustafa Kemal’in maiyetine bir hey’et vererek isyandan vazgeçmesi için Seyyid İdris’in yanına gitmesine ruhsat vermiştir. Bu sırada Asir Kıt’asında Ebha-Sıbya yolunun keşfine memur edilen39 Yüzbaşı Mustafa Kemal heyetiyle beraber İdris’in yanına gidip görüşmüştür. Bu sırada, Süleyman Şefik Paşa ise görüşmeler esnasında olumsuz bir durum ortaya çıkması halinde, kendisinin Cizan-Konfuda taraflarından büyük bir kuvvetle harekete geçerek isyanı kökünden bastırmak amacında olduğunu belirtmekte idi40. Nitekim yapılan görüşmelerde olumsuz bir sonuç çıkmadı, zaten İdris de bu sırada devlete dehalet ettiğini belirttiği gibi bölgede bulunan diğer bir Osmanlı komutanı olan Said Paşa ile de görüşmelerde bulunmuştur41. Mustafa Kemal buradaki vazifesini başarıyla sona erdirdikten sonra İstanbul’a dönmüş ve Genelkurmay karargâhında vazifelendirilmiştir. Mustafa Kemal, İstanbul’daki görevi sırasında da kendini kabul ettirmiş ve 1910 Yılında Fransa’da Picardie Manevralarında Türk ordusunu temsil eden üç kurmay subay arasına dahil edilmiştir42.
SONUÇ
Atatürk hakkında biyografi yazanlar genellikle bilgileri birbirinden aktararak, klâsik bir metodu takip etmektedirler. Bilimsel tarih anlayışının hakim olduğu ülkemizde artık bu metod terk edilerek, birbirinden nakilden ziyade, arşiv kaynaklarına dayanan araştırma ve incelemelere büyük önem verilmeli, Mustafa Kemal Atatürk’ün değişik cepheleri ele alınarak ortaya konmalı, O’nun yüksek dehâ sahibi bir asker-devlet adamı olduğu vurgulanmalıdır.
Kaynaklardan tespit edilen bilgilere göre Mustafa Kemal’in başarılı bir asker oluşu, dolayısıyla O’nun daha mesleğe atılışının ilk yıllarında mümtaz bir mevkiye gelmesini sağlamıştır. O, genç subaylık yıllarında vatan coğrafyasının değişik mekânlarında, çeşitli görevleri icra ederek memleketi tanıma fırsatını buldu; buralardaki görevleri esnasında kendini yetiştirdi. Bu küçük çalışmada da tesbit edildiği gibi, Mustafa Kemal nünüz yüzbaşı rütbesinde iken Selanik’te Jandarma Mektep Komutanlığı görevinde bulunmuş; Hareket Ordusunun 31 Mart Olayını bastırması sırasında aktif görev almış; başkentin asayişinin sağlanması konusunda da Galatasarayında bir nev’i inzibatı sağlamakla vazifelendirilmişti. Ordunun siyasetten ayrılması konusundaki fikirlerinden dolayı İttihat ve Terakki liderleri ile anlaşmazlığa düşmesi, O’nun Yemen/Asir gibi uzak bir vatan köşesine kendi rızasının da alınması ile tayin edilmesine sebep olmuştur43. İttihatçılara göre sürgün şeklinde telakki edilen bu tayine Mustafa Kemal’in rıza göstermesi, O’nun -belki- ordudaki siyasî hizipleşmelerden bir müddet uzak kalmak istemesinden kaynaklanmış olsa gerektir. Nitekim Mustafa Kemal, Asir’deki görevini başarıyla bitirip 1910 yılında tekrar İstanbul’a geri dönmüştür44.
--------------------------------------------------------------------------
DIPNOTLAR
1 Yemen hakkında geniş bilgi için bkz., İhsan Süreyya Sırma. “Yemen”, IA, s. 371-384; Yemen isyanları hakkında bkz., Aynı yazar, Osmanlı Devletinin Yıkılışında Yemen İsyanları, İstanbul 1994; Yemen’in Osmanlı idaresine girmesi hakkında geniş bilgi için bkz., Cengiz Orhonlu, “XVI. Asrın İlk Yarısında Kızldeniz Sahillerinde Osmanlılar”, Tarih Dergisi, İstanbul 1962, XII/16, s. 17.
2 İhsan Süreyya Sırma, a.g.c, s. 378-331.
3 Yemen ve ASİT kıtası Osmanlı İdarî taksimatına göre bağımsız vilayet ve sancak statüsünde idi. Yemen hakkında pek çok eser kaleme alınmıştır. Yemen’in idari bakımdan iki vilayete taksimi hakkında Muhammed Emin Paşa’nın hazırladığı rapor, bölgedeki İngiliz emellerini ve Yemen coğrafyasının stratejik önemini açıklaması bakımından önemlidir. Bkz., Muhammed Emin Paşa, Yemen’in İki Vilayete Taksimi Hakkında Rapor, 1.0. Merkez Kütüphanesi, TY. Nr 4615, 1318 yılında Yemen’e yapılan seyahat ve izlenimler hakkında bkz. Halit İhsan, Yemen Seyahatnamesi. İ.Ü. Merkez Kütüphanesi, TY. nr: 4917. Abdülhamid dönemine ait fotoğraf albümlerinde de Yemen ve Asir ile ilgili resimlere rastlamak mümkündür. Bkz. Yemen Albümü. İ.Ü. Merkez Kütüphanesi, nr, 90.452.90.460,90.651.90.669.
4 Yemen’de bu isyanlardan dolayı sık sık sıkıyönetim ilan edildiği anlaşılmaktadır. Bkz. BOA., İrade Askeriye nr. 26. 12. N. 1327/29 Ağustos 1909.
5 Osmanlı ordusunun Yemen’de mücadele ettiği günlerden bu yana söylene gelen Yemen türküsü buna örnektir. Yemen coğrafyası XX. Asrın başlarından itibaren onaya çıkan iç isyanlar sebebiyle pek çok Türk askerinin ölümüne sebep oldu. Bu acı ve elem dolu Yemen hatıraları zaman zaman destanımsı bir anlatımda okuyuculara sunuldu. Bunlardan birisi de Bolulu Mestan Destanıdır. Bkz. Muhammed Ali Bahaeddin, Yemen’den Gelen Mektup. İstanbul 1326.
6 Maalesef Atatürk biyografileri kaleme alınırken nedense hep 1926 yılında Emekli Sandığının bir takım kayıtları dikkate alınmaktadır. 1989 Yılında Atatürk Araştırma Merkezinde İsmet Gönülal Beyle yaptığımız görüşmede kendisine Atatürk’ün 1915’ten önceki hayalı hakkında detaylı bilgi nerede bulabileceğimizi sorduğumuzda, cevaben yukarıdaki kaynağı tavsiye etti. Bu kaynakta da genel bilgiler mevcut idi. Bu açıdan O’nun hayatında bilinmeyen dönem diyebileceğimiz 1914 öncesi hakkında arşivlerimizde önemli belgeler olduğu kanaatindeyiz ve yapılacak araştırmalarla bunlar gün ışığına çıkartılacaktır.
7 Salih Omurtak, “Atatürk”, I A., I, s. 720.
8 Ahmet Emin (Yalman) “Gazi Mustafa Kemal Pasa ile Mülakat”, Vakit nr: 1468,10 Ocak 1922; ayrıca bkz. Yusuf Hikmet Bayur, Turk İnkılâbı Tarihi. W. Ankara 1983. s. 196; Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Dogufu. (Çev. Metin Kıratlı), Ankara 1984, s. 203.
9 Faik Reşit Unat, “Atatürk’ün II. Meşrutiyet İnkılâbının Hazırlanmasındaki Rolüme Ait Belgeler”, Belleten, XXVT/102.1962, s. 344.
10 Şalin Omurtak, a.g.e., 720; Uluğ iğdemir, Atatürk ve Yafamı. c.I. Ankara 1980, s. 9; Yusuf Hikmet Bayur. a.g.e., s. 196.
11 Vakit, aynı nüsha.
12 E.E. Ramsaur, Jön Türkler ve 1908 İhtilâli, (Çev. N. Yavuz), İstanbul 1982, s. 117.
13 Uluğ İğdemir, a.g.e.. Aynı eser, s. 11; ayrıca bkz. Tahsin Üzer, Makedonya’da Eşkıyalık Tarihi ve Son Osmanlı Yönetimi, Ankara 1987, s. 23.
14 Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, I. İstanbul 1963, s. 107.
15 Salameı-i Devlet-i Aliyye, 64. Sene, Dersa’adet 1323, s. 316; ayrıca bkz., Bekir Erkin, “Atatürk’ün Selanik’teki Askerlik Hayatına Ait Hatıratı”, Belleten, XX/80,1956, s. 599.
16 Salih Omurtak, a.g.e., s. 721; Yusuf Hikmet Bayur, a.g.e., s. 215.
17 Bekir Tünay, “Mustafa Kemal re İttihat ve Terakki”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, I/I, Ankara 1984, s. 257.
18 Bekir Tünay, a.g.e., s. 257.
19 BOA (Başbakanlık Osmanlı Arşivii), İrade Askeriye nr: 32, 11 Cemaziyelahir 1327/16 Haziran 1325 tarihli belgeden Mustafa Kemal’in Selanik’teki Jandarma Mektebinin komutanlığını yaptığı ifade edilmektedir.
20 BOA., Babıâli Evrak Odası (BEO), Rumeli Müfettişliği Gelen, nr 248949,13 Haziran 1324.
21 Gn. Kur. ATASE Arşivi nr: 9-3411, Kls: 71, Ds: 38, F: 4/17.
22 Hareket Ordusunun hazırlanması, İstanbul’a yürüyüşü, İstanbul’a hakim olması, başkentte iktidarı değiştirmesi ve diğer faaliyetleri hakkında geniş bilgi için bkz,. Zekeriya Türkmen, Osmanlı Meşrutiyetinde Ordu-Siyasete Çalışması, İstanbul 1993.
23 Süleyman Nazif, “Hürriyet Ordusunda”, (Osmanlı nr: 36. 21 Nisan 1909) başlıklı yazısında şöyle diyordu:
“... Ayastefenos’ta Meclis-i Maarif a’zasından Hikmet Bey’e tesadüf ettim. Beni iki refikimle evine götürdü. Öğle ta’amı yaptık. Hikmet Bey’in hanelerinde III. Ordu kahramanlarından Mümtaz Yüzbaşı Mustafa Kemal Bey’e tesadüf ettim. Selanik Jandarma Efrad-ı Cedide Mektebi Kumandam iken tehlikede bulunan vatanın imdadına müsare’ada pay-ı tahta koşmuş, simdi nefer libasıyla zabitlik yapıyor.”
24Gn. Kur. A TASE. Arşivi nr: 9-341 k Kls: 71. Ds: 45. F: 7.
25 BOA., İrade Askeriye nr: 32. E Cemaziyelahir 1327/16 Haziran 1325.
26 Seyyid İdris çok önceleri Fas’tan Sudan’a giderek kurduğu İdrisiye tarikatı De taraftar toplamaya çalışmıştır, İdris tarikatını daha geni; alana yaymak ve daha sonra da buna dayanarak bir hükümet ve devlet kurmak azminde idi. İdris bunun için en uygun yer olarak Asır1! seçti ve XIX. Asrın sonlarına doğu buraya yerleşti. Asir, Osmanlı idari teşkilatına göre bağımsız statüye sahip sancaklardan birisi idi. 1907 Yılından itibaren Osmanlı hükümeti İdris ile ciddi olarak uğraşmaya başladı. Bkz., Gn. Kur. ATASE Başkanlığı Yayını, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi: Hicaz, Asir, Yemen Cepheleri ve Libya Harekâtı 1914-1918, c VI. Ankara 1978, s. 26-27,40.
27 Tarihe “Ozan Felaketi” adıyla geçen bu olay İdris’in yöredeki bedevi Arap kabileleri arasındaki şöhretinin giderek artmasına sebep olduğu gibi kendisine büyük ölçüde katılımlar da oldu. Bkz., Gn. Kur. ATASE Başkanlığı, a.g.«., s. 4.
28 İhsan Süreyya Sırma, a.g.e., s. 381.
29 Süleyman Şefik Paşa, İstiklal Harbi yıllarında İstanbul hükümetinin - 1919 yılı Ağustos-Eylül aylarında Harbiye Nazlılığını yapmış: bilahare Anadolu’da kuva-yı mîlliyeye karşı faaliyette bulunmak üzere İngiliz desteği ile İstanbul’da hazırlanmış, olan kuva-yı inzibatiyenin komutanlığına getirilmiş, olan kişidir.
30 BOA., İrade Askeriye nr: 19, 29 Rebiyülahır 1327/7 Mayıs 1326. İradede “ahval-i mahalliyeye vukufuna ve iktidarına mebni Seyyar Topçu Üçüncü Liva Kumandanı Mirliva Süleyman Şefik Paşa’nın Asir Mutasarrıf ve Kumandanlığına tayin edildiği” belirtiliyordu.
31 BOA. İrade Askeriye nr: 31,11 Cemaziyelahir 1327/16 Haziran 1325. lef: 1.
32 BOA., Aynı belge, lef: 2.
33 BOA., Aynı belge, lef: 3.
34 BOA., Aynı belge, lef: 4.
35 Mustafa Kemal Atatürk’ün Asir’e tayini meselesini Yüksek Lisans tezini hazırlarken, 1989 yılında Başbakanlık Osmanlı Arşiv’inde yaptığımız çalışmalar sırasında tespit ettik. Zamanımıza kadar yapılan bütün çalışma ve Atatürk biyografilerini incelediğimizde bu konuyla ilgili hiç bir kayda rastlamadık. Bu konuyu Atatürk Araştırma Merkebinde olsun Genelkurmay ATASE Arşivin’deki çalışmalarımızda olsun çeşidi vesilelerle dile getirdiğimizde hiç kimseden bu konu hakkında bir açıklama bulamadık. Arşivcilik konusunda Türkiye’de mütehassıs bir kimse olan rahmetli Mithat Sertoğlu Bey’e de bu konuyu sorduğumuzda bu tayin ve vazifeler hakkında pek fazla bilgi olmadığını, fakat Mustafa Kemal’in aktif bir kişiliğe sahip olmasından dolayı memleketin pek çok yerinde vazifelendirildiğini ifade etmişlerdir. Yapılan bu araştırmalardan sonra, bu konuyu hemen o «ırada gündeme getirmedik. îsim benzerliği olabilir - Yüzbaşı Mustafa Kemal Bey - düşüncesiyle bulduğumuz belgeleri kuvvetlendirecek bilgilere ulaşmamız gerekmekte idi. Nihayet arşivde yeni fonların açılmasından sonra yapılan araştırmalarda Süleyman Şefik Paşa’nın devlet merkezine gönderdiği belgelerden hareketle Mustafa Kemal’in Yemen’e gittiği ve bilfiil görev yaptığı tespit edilmiştir. Diğer taraftan dönemin devlet ve askeri salnamelerine (yıllık) de bakarak isim benzerliği konusundaki şüpheler ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Öte yandan Mustafa Kemal’in Yüzbaşı rütbesinde iken Selanik’te Jandarma Mektep Komutanlığı ve Galatasarayı Jandarma Bölük komutanlığı görevleri ile .ilgili bel-, gelen dönemin basınındaki haberlerle pekiştirerek bir sonuca ulaşmış, fakat Yemen’e tayini konusunda irade ve belgeleri bulmuş gidip gitmediği konusunda tereddüde düşmüştük. Bu konuyu bir makale ve ilim camiasına sunmayı bir vazife addettik. Çünkü Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, daha genç yaşlarda - henüz 28 yaşında bir yüzbaşı- iken kendisinden Harbiye Nezareti’nin övgü ile bahsettiği görevinde ehil olduğunu belirttiği bir komutan hüviyetindedir. Bahsedilen bu konu bilahare, tarafımızdan bir makale halinde neşredilmiştir. Bkz., Zekeriya Türkmen, “Mustafa Kemal Atatürk Hakkında Bilmediklerimiz: Atatürk’ün 1909 Yılında İki Görev ve Bir tayini’’, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Sayı: 72, Aralık 1992, s. 29-36.
36 Halkın İdris’ten yana olduğunu gören Süleyman Sefili Paşa, hatta bir cuma günü İdris’ten kendisine hediye olarak gönderilen gömleği giymek suretiyle aşırı iltifatta bulunmuş, bu olaylar devlet otoritesini sarstığı gibi, İdris’in büsbütün şımarmasına sebep olmuştur. Bkz., Cm. Kur. ATASE Başkanlığı Yay., a.g.e., s. 27.
37 BOA., Dahiliye Nezareti, Mukaieratı-ı Umumiye idaresi Evrakı (DH. MVİ), Ds: 1-V77.5.L 1327/ 20 Ekim 1909, lef: 2-3.
38 BOA., DH. MU t, Ds: 1-4140. L. 1327131 Ekim 1909.
39 Ebha Asir’de dağlık bir mıntıkada bulunmaktadır. Sıbya ise Kızıldeniz’e yakın bir yerleşim birimidir. Ebha-Sıbya arasında yer alan yol düzenli bir yol olmamakla beraber denizden içeriye doğru gidişte en müsait mekanlardan birisidir. Bkz., BOA., Harita Katoloğu nr: 633, Yemen-Asir haritası.
40 BOA. DH. MUİ. DS: 1-7/34, F: 4-5,5 Aralık 1909.
41 BOA, DH. MUİ. Ds: f-5/23. 24 Kasım 1909.
42 Salih Omurtak, -Atatürk”. tA. ti. s. 722.
43 Atatürk’ün sevdiği türküler arasında Rumeli türküleri olduğu kadar en fazla yer tutanlardan birisi de Yemen türküsüdür. O, bu türküyü -belki de- Yemen çöllerindeki o mücadele günlerini hamlatması bakımından hafızasında devamlı canlı tutmuştur.
44 Mustafa Kemal’in Asir’deki görevi sırasında amiri durumundaki Süleyman Şefik Paşa, en yıllık bir aradan sonra (1919) O’nun askerlikten tardı yolunda kararlar çıkartacak ve millî hareketin lideri durumunda olan M. Kemal’e Karşı cephe alacaktır.
XIX. Yüzyıldan itibaren sanayileşme hamlesini başarıyla gerçekleştiren İngiltere, Fransa gibi ülkeler jeopolitik konumu itibariyle Yemen ile daha fazla ilgilenmeye başladılar. Asrın sonlarına doğru Hollandalı ve İtalyanlar da bu bölge ile ilgilenir oldular. Avrupa devletleri bölgede kontrolü ele geçirebilmek için yerli hanedanları kendi yanlarına çekmek istediler. Bu konuda zaman zaman başarılı olan Avrupa devletleri, bölgede Osmanlı Devleti’ni uzun yıllar uğraştıracak problemlerin çıkmasına da zemin hazırladılar. Öte yandan, bölgedeki Osmanlı idarecilerinin ehliyetsizliği Yemen’deki ayaklanmaların kısa sürede büyümesine sebep olmuştur2.
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine doğru Yemen’de çeşitli karışıklıkların çıkması bölgeye devlet tarafından idarî ve askerî ıslah heyetlerinin gönderilmesini zaruri kılmıştır*. Bazı zamanlarda da devlet yetkilileri, Osmanlı idaresine karşı isyan eden Yemen şeyh/imamlarının cezalandırılması yolunda girişimlerde bulunmuştur4. XX. Asrın başlarında Yemen, Osmanlı ülkesinin Makedonya’dan sonra iç karışıklıklardan en çok etkilendiği önemli mekânlardan birisi olmuştur. Hatta Yemen’deki mücadele Anadolu insanının türkülerine konu olabilecek kadar ruhunun derinliklerine işlemiştir5.
Son dönem Osmanlı Tarihi’ne bakılırsa, Yemen’de mücadele etmemiş erkân ve ümera hemen hemen yok gibidir. XX. Yüzyılda Türk dünyasının yetiştirdiği en büyük devlet adamlarından birisi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin de kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk hakkında günümüze kadar pek çok eser, inceleme ve araştırma kaleme alınmış olmakla beraber, O’nun hayatında halâ bilinmeyen yönlerin bulunduğu yeni ortaya çıkan arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk hakkında bilinmeyen hususlar, daha ziyade O’nun 1919 yılından önceki dönemine aittir6. Bu araştırmada, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1909 yılındaki hayatına ait gizli kalmış bir yönü belgelerle izah edilmeye çalışılacaktır.
Mustafa Kemal’in Yemen’e Tayinine Kadar Geçen Zamandaki Faaliyetleri
Mustafa Kemal Harp Akademisi’nden 11 Ocak 1905’te beşinci olarak mezun olup7, erkân-ı harp yüzbaşısı rütbesiyle Şam’da bulunan V. Ordu’ya tayin edilerek8 staj görevine başladı9. Şam’daki görevi sırasında (Ekim 1906) arkadaşlarıyla, “Vatan ve Hürriyet Cemiyetim” kurdu10. Cemiyet, Suriye-Lübnan-Filistin kıyı şeridinde bulunan bazı şehirlerde şubeler açarak faaliyetlerini sürdürdü11. Bilahare Selanik’e gelen Mustafa Kemal tarafından cemiyetin bir şubesi de burada açıldı12; fakat kısa bir süre sonra ittihat ve Terakki Cemiyeti ile birleşti13. Böylece Osmanlı ülkesinde meşrutî bir sistemin kurulmasına gayret gösteren ve II. Abdülhamid idaresine karşı olan subayların kurduktan cemiyetler tek bir gaye etrafında birleşmiş oldu.
30 Eylül 1907’de III. Ordu komutanlığı emrine tayin edilen Mustafa Kemal14, Selanik’te maiyet müşiri erkân-ı harbiyesine atandı15. Buradaki resmî görevi yanında, diğer taraftan da İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin faal bir azası olarak çalışmalara katılıyordu16. Öte yandan, Mustafa Kemal Selanik’teki görevi sırasında kurmaylık yeteneğini arttırmaya yönelik faaliyetlerde bulundu. O, II. Meşrutiyet’in ilânı sırasında Selanik’te görevli idi. Meşrutiyet’in ilanından kısa bir süre sonra, yeni rejime tepki olarak ayaklananları bastırmak üzere Trablusgarb’a giden birlik de görevlendirildi17. Mustafa Kemal, Trablusgarp’taki bu isyanın bastırılmasından sonra tekrar Selanik’e geri döndü ve 13 Ocak 1909’da Selanik XVII. Redif Fırkası’nda kurmaylık görevine atandı18.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde (BOA) bulunan belgelerden anlaşıldığına göre Mustafa Kemal, Trablusgarp’tan döndükten sonra, Selanik Redif Fırkası’ndaki erkân-ı harplik görevi yanında yine aynı yerde -Selanik’te- bulunan Jandarma Efrad-ı Cedide Mektebi Kumandanlığı görevine de tayin edildi19. Bu mektep kumandanlığında Mustafa Kemal’den önce de, O’nun samimi arkadaşlarından birisi olan Erkân-ı Harp Binbaşısı Ali Fethi Bey bulunuyordu20. Belgelerden çıkarılan sonuca göre, Ali Fethi Bey Paris ateşemiliterliğine tayin edilince, öyle anlaşıyor ki Kolağası Mustafa Kemal Bey, Harbiye Nezaretin’ce yetenekli ve muktedir bir komutan olarak görüldüğünden bu sırada rütbesi küçük olmasına rağmen bu önemli vazifeye getirilmişti.
Mustafa Kemal, 31 Mart Olayı üzerine Selanik’ten İstanbul’a yürüyen Hareket Ordusunda I. Mürettep Fırka’nın kurmay başkanı olarak görevlendirildi21 ve Hareket Ordusu ile İstanbul’a girdi22. Hatta Hareket Ordusu Yeşilköy’de bulunduğu sırada, Osmanlı basınının bu konuya eğilmesi üzerine basında da, gelen ordu hakkında yer yer haberler yayınlanmaya başlandı. İşte bu sırada Osmanlı basınından Süleyman Nazif -belki de hiç farkında olmadan geleceğin büyük devlet adamı olacak olan- Mustafa Kemal ile mülakat yaparak bunu gazetesinin sütunlarında haber olar vermişti23. Mustafa Kemal bilahare ordu ile İstanbul’a girdi24 ve şehirde asayişin sağlanması ile vazifelendirilen zabitler arasında yer aldı. Hareket Ordusu İstanbul’a hakim olduktan sonra, önemli karakolların komutanlıklarına orduca güvenilir zabitler getirildi. Bu sırada Kolağası Mustafa Kemal Bey de Galatasarayı Jandarma Karakolu komutanlığında görevlendirildi25.
Kolağası Mustafa Kemal’in Yemen’e Tayini
Mustafa Kemal, Şam’da Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurmuş, Selanik’e dönünce bunun İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleşmesini sağlamışsa da, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde umduğunu bulamamıştı. Ordu mensuplarının siyasetle uğraşmaları 31 Mart Olayı örneğinde görüldüğü üzere memleketin birlik ve beraberliği açısından kötü sonuçlar doğurmuştu. Bu yüzden Mustafa Kemal ordunun siyaset yapmasının uygun olmadığını savunmaya başladı. O’nun orduyu siyasetten ayırmaya matuf düşünceleri İttihat ve Terakki Cemiyeti erkânınca hoş karşılanmadı. Cemiyetin lider kadrosu, kendilerine bir gaile çıkarır düşüncesiyle Mustafa Kemal’in İstanbul’dan uzaklaştırılması için faaliyete geçmekten geri kalmadı.
XIX. ve XX. Yüzyıllar Osmanlı Devleti’nde dış müdahalenin arttığı devirler olarak karşımıza çıkmaktadır. İfade edilen devire kadar arap yarımadasında kabile yaşantısını sürdüren Araplardan bazıları İngiltere, Fransa ve İtalya ile temaslarda bulunuyordu. Yarımadanın çeşitli bölgelerinde iktidarı eline alan emirler birbirleriyle de temas halinde idiler Hicaz’da Mekke Emiri Şerif Hüseyin, Asir’de Seyyid İdris, Yemen’de İmam Yahya, Necit ve Şamar’da İbn-i Suud ve İbn-i Reşit vardı. Bunlardan Şerif Hüseyin, İdris ve İbn-i Suud İngiliz dostu, İbn-i Reşit ise Türk dostu olarak biliniyordu. Bunlardan Şerif Hüseyin ile İbn-i Suud ve Seyyid İdris’in arası açıktı. Seyyid İdris XIX. asrın sonlarına doğru Afrika’dan Asir’e gelip Sıbya bölgesine yerleşerek burada kendisine taraftar toplamaya başladı26. İtalyanlardan da gerekli desteği alan Seyyid İdris Asir’de imamlığım ilan edince, devlet bunun üzerine kuvvet gönderdi, üzerine gönderilen bir Türk alayım Cizan’da baskınla çok kötü duruma düşüren İdris, bundan cesaret bularak büsbütün .şımardı27. Bu sırada Yemen’de kontrolü ele geçirerek yerli hanedanları da yanına çekmeyi başaran İmam Yahya da devlete isyan etti. Osmanlı Devleti, İmam Yahya’ya bir takım idari haklar vererek O’nu kendi yanına çekti. İmam Yahya ile en son Ahmet İzzet Paşa Yemen’de görevli iken 1911 yılında bir anlaşma imzaladı ve bu anlaşma Yemen’in elimizden çıkışma kadar (1918) yürürlükte kaldı28.
Öte yandan, Asir’de Seyyid İdris’in isyanını bastırmak üzere hal çareleri arayan Osmanlı hükümeti sonunda bu bölgeyi tanıyan biri olarak bilinen Süleyman Şefik Paşa’yı29 19 Mayıs 1909 tarihinde Yemen’de Asir Mutasarrıflığı ve Askerî kuvvetler komutanlığına tayin etti30. Süleyman Şefik Paşa da İdris’e karşı mücadelesini sürdürebilmek için devlet merkezinden gerekli desteği aldı.
Yukarıda kısaca ifade edildiği üzere, ittihat ve Terakki Cemiyeti ile anlaşmazlığa düşen Mustafa Kemal’in İstanbul dışındaki bir yere tayini gündeme geldi. Bu tayin bir nevi sürgün şeklinde yapılmış bir tayine benzemekle beraber, Kolağası Mustafa Kemal’in muvafakati alınmasından dolayı farklı mülahaza edilebilir. Nitekim, Harbiye Nezareti Jandarma Dairesi Reisi bulunan Ferik Hüseyin Hüsnü Paşa, 13 Haziran 1325/26 Haziran 1909 tarihinde yazdığı tezkirede; Asir Sancağı Mutasarrıf ve Kumandanı bulunan Süleyman (Şefik) Paşa’dan gelen bir telgraftan bahisle Asir’de bulunan jandarma kuvvetinin nizam ve intizam altına alınması gerektiğini belirterek “ehil ve ma’lûmâtı” olmasından dolayı Mümtaz Yüzbaşı Mustafa Kemal Bey’in rızasının alınarak adı geçen Jandarma Tabur Komutanlığına tayininin kararlaştırıldığım izah etmektedir. Ayrıca bu tezkirede, Mustafa Kemal’in daha evvel Selanik Jandarma Efrad-ı Cedide Mektebi kumandanı iken bilahare ordu ile İstanbul’a geldiği ve Galatasarayı Jandarma Bölük komutanlığı görevini yürüttüğü de hatırlatılmakta idi. Tezkirede bundan başka adı geçen kişinin sınıf-ı nizamiyeye irtibatının bakî kalacağı, fakat rütbesinin bu derece terfi ile Asir Tabur kumandanlığına tayini hakkında nezaret ve hükümete gerekli yazıların yazıldığı belirtilmekte idi31. Aynı gün Harbiye Nazırı Salih Paşa tarafından da Mustafa Kemal’in tayini tasdik edilerek, konu hükümet kanadına iletildi32. Hükümet tarafından da onaylanan bu tayin Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa tarafından 15 Haziran 1325/28 Haziran 1909 tarihinde padişahın tasdikine sunulmuş ve 16 Haziran 1325/29 Haziran 1909 tarihinde de iradesi çıkmıştır33. Sadaret bu tayinin onaylanmasının ardından 18 Haziran/1Temmuz tarihinde Harbiye Nezareti’ne durumu tebliğ etmiş, konu hakkında kısa bir bilgi vermiştir34. Böylece Jandarma dairesinin teklifi, Mustafa Kemal’in de onayının alınması üzerine, bu sırada isyanların arttığı bir bölge olan Yemen’deki Asir Jandarma Taburu Kumandanlığı’na tayin gerçekleşmiştir.
Konuyla ilgili belgelerden anlaşıldığına göre, Asir’de bulunan jandarmanın disiplinsiz ve karışık bir halde bulunduğu ve bu durumdaki birlikleri tecrübe ve bilgisinden dolayı Yüzbaşı Mustafa Kemal’in düzenli birlikler haline getirebileceği ve daha önce Selanik Jandarma Mektebi ve Hareket Ordusundaki görevinin hemen akabinden Galatasarayı Jandarma Bölüğü komutanlıklarında basanlarından dolayı kendisini kabul ettirdiği belirtilmektedir. Mustafa Kemal’in Asir’e tayininde bir de bir derece terfi ile yapılması karara bağlanmıştı; buna göre Binbaşı rütbesi ile tayini gerekiyordu.
Kolağası Mustafa kemal, 1 Temmuz 1909 tarihinde Asir’e tayiniyle ilgili işlemlerin tamamlanmasının hemen ardından gerekli hazırlıklara koyulmuş ve bilahare Yemen’e gitmiştir35. Mustafa Kemal Yemen’de Asir Jandarma komutanlığı vazifesine hangi yolu takip ederek gittiğine dair kayıtlar mevcut olmamakla beraber, iki ihtimal bulunmaktadır. Karadan demiryolu ile Medine’ye oradan da kıyı şeridini takip ederek gitmiştir veya deniz yolu ile Akdeniz, Süveyş ve Kızıldeniz yolunu takip ederek Asir’deki Konfuda limanına oradan da kara yolu ile görev mahalline gitmiş olması muhtemeldir.
Mustafa Kemal, Asir’de Süleyman Şefik Paşa’nın komutasına girdikten sonra jandarmanın ıslahı konusuna eğilmiş, yerlilerden gönüllü jandarma kaydı yolunda çalışmalarda da bulunmuştur. Mustafa Kemal, bu sırada Asir’de isyan halinde bulunan Seyyid İdris’in hareketini önlemek üzere Süleyman Şefik Paşa tarafından önde gelen şeyhlerle birlikte arabuluculukta bulunmak üzere vazifelendirilmiştir. Süleyman Şefik Paşa devlet merkezine yazdığı tezkirede, kamuoyunun İdris’ten yana olduğunu belirterek36, kendisinin gerekli tertibatı ve hazırlığı yaptıktan sonra Mustafa Kemal’i İdris nezdine göndereceğini -belirtmektedir. Paşa ayrıca, Seyyid tdrisle yapılacak görüşmede Asir Kıt’ası için yapılması düşünülen ıslahat hakkında yerli halkın düşüncesinin de alınacağını ifade etmektedir37. Yapılan bu görüşmelerden önemli bir sonuç elde edilememiştir. Öte yandan, devlet merkezinden gönderilen 31 Ekim 1909 tarihli şifrede, Mustafa Kemal’in meşayihten üç kişiyle İdris nezdinde icra ettiği faaliyetin sonucunun merak edildiği belirtilerek, gereken bilginin gönderilmesi isteniyordu38
İlk görüşmelerde istenen sonucu alamayan Süleyman Şefik Paşa, ikinci defa Seyyid İdrisle görüşmelerde bulunmak üzere yine Mustafa Kemal’i görevlendirdi. Paşa, ayrıca Mustafa Kemal’in maiyetine bir hey’et vererek isyandan vazgeçmesi için Seyyid İdris’in yanına gitmesine ruhsat vermiştir. Bu sırada Asir Kıt’asında Ebha-Sıbya yolunun keşfine memur edilen39 Yüzbaşı Mustafa Kemal heyetiyle beraber İdris’in yanına gidip görüşmüştür. Bu sırada, Süleyman Şefik Paşa ise görüşmeler esnasında olumsuz bir durum ortaya çıkması halinde, kendisinin Cizan-Konfuda taraflarından büyük bir kuvvetle harekete geçerek isyanı kökünden bastırmak amacında olduğunu belirtmekte idi40. Nitekim yapılan görüşmelerde olumsuz bir sonuç çıkmadı, zaten İdris de bu sırada devlete dehalet ettiğini belirttiği gibi bölgede bulunan diğer bir Osmanlı komutanı olan Said Paşa ile de görüşmelerde bulunmuştur41. Mustafa Kemal buradaki vazifesini başarıyla sona erdirdikten sonra İstanbul’a dönmüş ve Genelkurmay karargâhında vazifelendirilmiştir. Mustafa Kemal, İstanbul’daki görevi sırasında da kendini kabul ettirmiş ve 1910 Yılında Fransa’da Picardie Manevralarında Türk ordusunu temsil eden üç kurmay subay arasına dahil edilmiştir42.
SONUÇ
Atatürk hakkında biyografi yazanlar genellikle bilgileri birbirinden aktararak, klâsik bir metodu takip etmektedirler. Bilimsel tarih anlayışının hakim olduğu ülkemizde artık bu metod terk edilerek, birbirinden nakilden ziyade, arşiv kaynaklarına dayanan araştırma ve incelemelere büyük önem verilmeli, Mustafa Kemal Atatürk’ün değişik cepheleri ele alınarak ortaya konmalı, O’nun yüksek dehâ sahibi bir asker-devlet adamı olduğu vurgulanmalıdır.
Kaynaklardan tespit edilen bilgilere göre Mustafa Kemal’in başarılı bir asker oluşu, dolayısıyla O’nun daha mesleğe atılışının ilk yıllarında mümtaz bir mevkiye gelmesini sağlamıştır. O, genç subaylık yıllarında vatan coğrafyasının değişik mekânlarında, çeşitli görevleri icra ederek memleketi tanıma fırsatını buldu; buralardaki görevleri esnasında kendini yetiştirdi. Bu küçük çalışmada da tesbit edildiği gibi, Mustafa Kemal nünüz yüzbaşı rütbesinde iken Selanik’te Jandarma Mektep Komutanlığı görevinde bulunmuş; Hareket Ordusunun 31 Mart Olayını bastırması sırasında aktif görev almış; başkentin asayişinin sağlanması konusunda da Galatasarayında bir nev’i inzibatı sağlamakla vazifelendirilmişti. Ordunun siyasetten ayrılması konusundaki fikirlerinden dolayı İttihat ve Terakki liderleri ile anlaşmazlığa düşmesi, O’nun Yemen/Asir gibi uzak bir vatan köşesine kendi rızasının da alınması ile tayin edilmesine sebep olmuştur43. İttihatçılara göre sürgün şeklinde telakki edilen bu tayine Mustafa Kemal’in rıza göstermesi, O’nun -belki- ordudaki siyasî hizipleşmelerden bir müddet uzak kalmak istemesinden kaynaklanmış olsa gerektir. Nitekim Mustafa Kemal, Asir’deki görevini başarıyla bitirip 1910 yılında tekrar İstanbul’a geri dönmüştür44.
--------------------------------------------------------------------------
DIPNOTLAR
1 Yemen hakkında geniş bilgi için bkz., İhsan Süreyya Sırma. “Yemen”, IA, s. 371-384; Yemen isyanları hakkında bkz., Aynı yazar, Osmanlı Devletinin Yıkılışında Yemen İsyanları, İstanbul 1994; Yemen’in Osmanlı idaresine girmesi hakkında geniş bilgi için bkz., Cengiz Orhonlu, “XVI. Asrın İlk Yarısında Kızldeniz Sahillerinde Osmanlılar”, Tarih Dergisi, İstanbul 1962, XII/16, s. 17.
2 İhsan Süreyya Sırma, a.g.c, s. 378-331.
3 Yemen ve ASİT kıtası Osmanlı İdarî taksimatına göre bağımsız vilayet ve sancak statüsünde idi. Yemen hakkında pek çok eser kaleme alınmıştır. Yemen’in idari bakımdan iki vilayete taksimi hakkında Muhammed Emin Paşa’nın hazırladığı rapor, bölgedeki İngiliz emellerini ve Yemen coğrafyasının stratejik önemini açıklaması bakımından önemlidir. Bkz., Muhammed Emin Paşa, Yemen’in İki Vilayete Taksimi Hakkında Rapor, 1.0. Merkez Kütüphanesi, TY. Nr 4615, 1318 yılında Yemen’e yapılan seyahat ve izlenimler hakkında bkz. Halit İhsan, Yemen Seyahatnamesi. İ.Ü. Merkez Kütüphanesi, TY. nr: 4917. Abdülhamid dönemine ait fotoğraf albümlerinde de Yemen ve Asir ile ilgili resimlere rastlamak mümkündür. Bkz. Yemen Albümü. İ.Ü. Merkez Kütüphanesi, nr, 90.452.90.460,90.651.90.669.
4 Yemen’de bu isyanlardan dolayı sık sık sıkıyönetim ilan edildiği anlaşılmaktadır. Bkz. BOA., İrade Askeriye nr. 26. 12. N. 1327/29 Ağustos 1909.
5 Osmanlı ordusunun Yemen’de mücadele ettiği günlerden bu yana söylene gelen Yemen türküsü buna örnektir. Yemen coğrafyası XX. Asrın başlarından itibaren onaya çıkan iç isyanlar sebebiyle pek çok Türk askerinin ölümüne sebep oldu. Bu acı ve elem dolu Yemen hatıraları zaman zaman destanımsı bir anlatımda okuyuculara sunuldu. Bunlardan birisi de Bolulu Mestan Destanıdır. Bkz. Muhammed Ali Bahaeddin, Yemen’den Gelen Mektup. İstanbul 1326.
6 Maalesef Atatürk biyografileri kaleme alınırken nedense hep 1926 yılında Emekli Sandığının bir takım kayıtları dikkate alınmaktadır. 1989 Yılında Atatürk Araştırma Merkezinde İsmet Gönülal Beyle yaptığımız görüşmede kendisine Atatürk’ün 1915’ten önceki hayalı hakkında detaylı bilgi nerede bulabileceğimizi sorduğumuzda, cevaben yukarıdaki kaynağı tavsiye etti. Bu kaynakta da genel bilgiler mevcut idi. Bu açıdan O’nun hayatında bilinmeyen dönem diyebileceğimiz 1914 öncesi hakkında arşivlerimizde önemli belgeler olduğu kanaatindeyiz ve yapılacak araştırmalarla bunlar gün ışığına çıkartılacaktır.
7 Salih Omurtak, “Atatürk”, I A., I, s. 720.
8 Ahmet Emin (Yalman) “Gazi Mustafa Kemal Pasa ile Mülakat”, Vakit nr: 1468,10 Ocak 1922; ayrıca bkz. Yusuf Hikmet Bayur, Turk İnkılâbı Tarihi. W. Ankara 1983. s. 196; Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Dogufu. (Çev. Metin Kıratlı), Ankara 1984, s. 203.
9 Faik Reşit Unat, “Atatürk’ün II. Meşrutiyet İnkılâbının Hazırlanmasındaki Rolüme Ait Belgeler”, Belleten, XXVT/102.1962, s. 344.
10 Şalin Omurtak, a.g.e., 720; Uluğ iğdemir, Atatürk ve Yafamı. c.I. Ankara 1980, s. 9; Yusuf Hikmet Bayur. a.g.e., s. 196.
11 Vakit, aynı nüsha.
12 E.E. Ramsaur, Jön Türkler ve 1908 İhtilâli, (Çev. N. Yavuz), İstanbul 1982, s. 117.
13 Uluğ İğdemir, a.g.e.. Aynı eser, s. 11; ayrıca bkz. Tahsin Üzer, Makedonya’da Eşkıyalık Tarihi ve Son Osmanlı Yönetimi, Ankara 1987, s. 23.
14 Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, I. İstanbul 1963, s. 107.
15 Salameı-i Devlet-i Aliyye, 64. Sene, Dersa’adet 1323, s. 316; ayrıca bkz., Bekir Erkin, “Atatürk’ün Selanik’teki Askerlik Hayatına Ait Hatıratı”, Belleten, XX/80,1956, s. 599.
16 Salih Omurtak, a.g.e., s. 721; Yusuf Hikmet Bayur, a.g.e., s. 215.
17 Bekir Tünay, “Mustafa Kemal re İttihat ve Terakki”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, I/I, Ankara 1984, s. 257.
18 Bekir Tünay, a.g.e., s. 257.
19 BOA (Başbakanlık Osmanlı Arşivii), İrade Askeriye nr: 32, 11 Cemaziyelahir 1327/16 Haziran 1325 tarihli belgeden Mustafa Kemal’in Selanik’teki Jandarma Mektebinin komutanlığını yaptığı ifade edilmektedir.
20 BOA., Babıâli Evrak Odası (BEO), Rumeli Müfettişliği Gelen, nr 248949,13 Haziran 1324.
21 Gn. Kur. ATASE Arşivi nr: 9-3411, Kls: 71, Ds: 38, F: 4/17.
22 Hareket Ordusunun hazırlanması, İstanbul’a yürüyüşü, İstanbul’a hakim olması, başkentte iktidarı değiştirmesi ve diğer faaliyetleri hakkında geniş bilgi için bkz,. Zekeriya Türkmen, Osmanlı Meşrutiyetinde Ordu-Siyasete Çalışması, İstanbul 1993.
23 Süleyman Nazif, “Hürriyet Ordusunda”, (Osmanlı nr: 36. 21 Nisan 1909) başlıklı yazısında şöyle diyordu:
“... Ayastefenos’ta Meclis-i Maarif a’zasından Hikmet Bey’e tesadüf ettim. Beni iki refikimle evine götürdü. Öğle ta’amı yaptık. Hikmet Bey’in hanelerinde III. Ordu kahramanlarından Mümtaz Yüzbaşı Mustafa Kemal Bey’e tesadüf ettim. Selanik Jandarma Efrad-ı Cedide Mektebi Kumandam iken tehlikede bulunan vatanın imdadına müsare’ada pay-ı tahta koşmuş, simdi nefer libasıyla zabitlik yapıyor.”
24Gn. Kur. A TASE. Arşivi nr: 9-341 k Kls: 71. Ds: 45. F: 7.
25 BOA., İrade Askeriye nr: 32. E Cemaziyelahir 1327/16 Haziran 1325.
26 Seyyid İdris çok önceleri Fas’tan Sudan’a giderek kurduğu İdrisiye tarikatı De taraftar toplamaya çalışmıştır, İdris tarikatını daha geni; alana yaymak ve daha sonra da buna dayanarak bir hükümet ve devlet kurmak azminde idi. İdris bunun için en uygun yer olarak Asır1! seçti ve XIX. Asrın sonlarına doğu buraya yerleşti. Asir, Osmanlı idari teşkilatına göre bağımsız statüye sahip sancaklardan birisi idi. 1907 Yılından itibaren Osmanlı hükümeti İdris ile ciddi olarak uğraşmaya başladı. Bkz., Gn. Kur. ATASE Başkanlığı Yayını, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi: Hicaz, Asir, Yemen Cepheleri ve Libya Harekâtı 1914-1918, c VI. Ankara 1978, s. 26-27,40.
27 Tarihe “Ozan Felaketi” adıyla geçen bu olay İdris’in yöredeki bedevi Arap kabileleri arasındaki şöhretinin giderek artmasına sebep olduğu gibi kendisine büyük ölçüde katılımlar da oldu. Bkz., Gn. Kur. ATASE Başkanlığı, a.g.«., s. 4.
28 İhsan Süreyya Sırma, a.g.e., s. 381.
29 Süleyman Şefik Paşa, İstiklal Harbi yıllarında İstanbul hükümetinin - 1919 yılı Ağustos-Eylül aylarında Harbiye Nazlılığını yapmış: bilahare Anadolu’da kuva-yı mîlliyeye karşı faaliyette bulunmak üzere İngiliz desteği ile İstanbul’da hazırlanmış, olan kuva-yı inzibatiyenin komutanlığına getirilmiş, olan kişidir.
30 BOA., İrade Askeriye nr: 19, 29 Rebiyülahır 1327/7 Mayıs 1326. İradede “ahval-i mahalliyeye vukufuna ve iktidarına mebni Seyyar Topçu Üçüncü Liva Kumandanı Mirliva Süleyman Şefik Paşa’nın Asir Mutasarrıf ve Kumandanlığına tayin edildiği” belirtiliyordu.
31 BOA. İrade Askeriye nr: 31,11 Cemaziyelahir 1327/16 Haziran 1325. lef: 1.
32 BOA., Aynı belge, lef: 2.
33 BOA., Aynı belge, lef: 3.
34 BOA., Aynı belge, lef: 4.
35 Mustafa Kemal Atatürk’ün Asir’e tayini meselesini Yüksek Lisans tezini hazırlarken, 1989 yılında Başbakanlık Osmanlı Arşiv’inde yaptığımız çalışmalar sırasında tespit ettik. Zamanımıza kadar yapılan bütün çalışma ve Atatürk biyografilerini incelediğimizde bu konuyla ilgili hiç bir kayda rastlamadık. Bu konuyu Atatürk Araştırma Merkebinde olsun Genelkurmay ATASE Arşivin’deki çalışmalarımızda olsun çeşidi vesilelerle dile getirdiğimizde hiç kimseden bu konu hakkında bir açıklama bulamadık. Arşivcilik konusunda Türkiye’de mütehassıs bir kimse olan rahmetli Mithat Sertoğlu Bey’e de bu konuyu sorduğumuzda bu tayin ve vazifeler hakkında pek fazla bilgi olmadığını, fakat Mustafa Kemal’in aktif bir kişiliğe sahip olmasından dolayı memleketin pek çok yerinde vazifelendirildiğini ifade etmişlerdir. Yapılan bu araştırmalardan sonra, bu konuyu hemen o «ırada gündeme getirmedik. îsim benzerliği olabilir - Yüzbaşı Mustafa Kemal Bey - düşüncesiyle bulduğumuz belgeleri kuvvetlendirecek bilgilere ulaşmamız gerekmekte idi. Nihayet arşivde yeni fonların açılmasından sonra yapılan araştırmalarda Süleyman Şefik Paşa’nın devlet merkezine gönderdiği belgelerden hareketle Mustafa Kemal’in Yemen’e gittiği ve bilfiil görev yaptığı tespit edilmiştir. Diğer taraftan dönemin devlet ve askeri salnamelerine (yıllık) de bakarak isim benzerliği konusundaki şüpheler ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Öte yandan Mustafa Kemal’in Yüzbaşı rütbesinde iken Selanik’te Jandarma Mektep Komutanlığı ve Galatasarayı Jandarma Bölük komutanlığı görevleri ile .ilgili bel-, gelen dönemin basınındaki haberlerle pekiştirerek bir sonuca ulaşmış, fakat Yemen’e tayini konusunda irade ve belgeleri bulmuş gidip gitmediği konusunda tereddüde düşmüştük. Bu konuyu bir makale ve ilim camiasına sunmayı bir vazife addettik. Çünkü Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, daha genç yaşlarda - henüz 28 yaşında bir yüzbaşı- iken kendisinden Harbiye Nezareti’nin övgü ile bahsettiği görevinde ehil olduğunu belirttiği bir komutan hüviyetindedir. Bahsedilen bu konu bilahare, tarafımızdan bir makale halinde neşredilmiştir. Bkz., Zekeriya Türkmen, “Mustafa Kemal Atatürk Hakkında Bilmediklerimiz: Atatürk’ün 1909 Yılında İki Görev ve Bir tayini’’, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Sayı: 72, Aralık 1992, s. 29-36.
36 Halkın İdris’ten yana olduğunu gören Süleyman Sefili Paşa, hatta bir cuma günü İdris’ten kendisine hediye olarak gönderilen gömleği giymek suretiyle aşırı iltifatta bulunmuş, bu olaylar devlet otoritesini sarstığı gibi, İdris’in büsbütün şımarmasına sebep olmuştur. Bkz., Cm. Kur. ATASE Başkanlığı Yay., a.g.e., s. 27.
37 BOA., Dahiliye Nezareti, Mukaieratı-ı Umumiye idaresi Evrakı (DH. MVİ), Ds: 1-V77.5.L 1327/ 20 Ekim 1909, lef: 2-3.
38 BOA., DH. MU t, Ds: 1-4140. L. 1327131 Ekim 1909.
39 Ebha Asir’de dağlık bir mıntıkada bulunmaktadır. Sıbya ise Kızıldeniz’e yakın bir yerleşim birimidir. Ebha-Sıbya arasında yer alan yol düzenli bir yol olmamakla beraber denizden içeriye doğru gidişte en müsait mekanlardan birisidir. Bkz., BOA., Harita Katoloğu nr: 633, Yemen-Asir haritası.
40 BOA. DH. MUİ. DS: 1-7/34, F: 4-5,5 Aralık 1909.
41 BOA, DH. MUİ. Ds: f-5/23. 24 Kasım 1909.
42 Salih Omurtak, -Atatürk”. tA. ti. s. 722.
43 Atatürk’ün sevdiği türküler arasında Rumeli türküleri olduğu kadar en fazla yer tutanlardan birisi de Yemen türküsüdür. O, bu türküyü -belki de- Yemen çöllerindeki o mücadele günlerini hamlatması bakımından hafızasında devamlı canlı tutmuştur.
44 Mustafa Kemal’in Asir’deki görevi sırasında amiri durumundaki Süleyman Şefik Paşa, en yıllık bir aradan sonra (1919) O’nun askerlikten tardı yolunda kararlar çıkartacak ve millî hareketin lideri durumunda olan M. Kemal’e Karşı cephe alacaktır.