• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Nahcıvan Seferi

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Nahcıvan Seferi

Kanuni Sultan Süleyman'ın 3. İran seferi.

Savaşın öncesi
1548-49 Osmanlı-İran Savaşı'ndan sonra Türk ordusunun çekilmesini müteakkip, İran Şahı Tahmasp, 1550 yılı başlarında Şirvan'ı yeniden ele geçirdi.
Doğu cephesinde ise, ayni yılın Mayıs'ında Özbek Hanlığı Hükümdarı Abdüllatif Han ile Şehzâde Barak Han'ın Amu Derya'yı geçip Horasan'a akın etmeleri üzerine Tahmasp, Kazvin'den Sultaniye yaylaklarına vararak karşı saldırı hazırlıklarına başladı. Bu arada Ubeyd Han oğlu Abdülaziz Han'ın ölüm haberini alan Özbek ordusu, onun ülkesi Buhara'yı ele geçirmek üzere geri döndü. Bu şekilde doğu cephesinde ferahlayan Şah, Tebriz'e ve oradan da kışlamak üzere Karabağ'a geldi. 1551 yazında harekete geçen Tahmasp, Şirvanşahlardan Hasan Bey'in oğlu Derviş Mehmed Han'ın ülkesi olan Şeki'yi de istila etti.

Savaşın başlangıcı
Aynı dönemde, Erzurum Beylerbeyliğine getirilen eski Van Beylerbeyi İskender Pasa, Gürcü Atabeylerinin elinde kalan son yerlere akınlar düzenleyerek 1551 Mayıs'ında Ardanuç'u almış ve burayı bir sancak merkezi haline getirmişti. İskender Paşa'nın Ardanuç'u fethettiğini duyan Gürcü beyleri Şah Tahmasp'tan yardım isteyince, Şah önce İskender Paşa'nın üzerine yürüdü ancak kışın yaklaşması üzerine bir sonuç alamadan Karabağ'a döndü. 1552 yılında Tahmasp ordusunu dört kola ayırarak Türk topraklarını işgale başladı. Erzurum'da İskender Paşa'yı sıkıştıran Tahmasp, Ahlat ve Van civarını yakıp yıktı, Ahlât'ı ele geçirdikten sonra büyük bir katliam yaptı. Daha sonra Erciş ve Muradiye'yi de zapteden Safevi ordusu l553 baharına kadar Doğu Anadolu'da tahrip faaliyetlerini sürdürdü.

Osmanlı Devleti'nin durumu ve hazırlıklar
Bu dönemde Osmanlı Devleti 1551 yılında başlayan Erdel meselesi ile meşguldü ve kara ordusu Macar cephesinde savaşıyordu. Doğu'daki hâdiseler Kanuni Sultan Süleyman'ı Erdel harekâtını durdurup, orduyu yeniden doğu seferine çıkarmaya mecbur bıraktı. Bu sebeple derhal sefer hazırlıklarına başlayan Kanunî, önce Rumeli askerini Sokullu Mehmed Paşa komutasında Anadolu'ya gönderdi. Sadrazam Rüstem Paşa da yeniçerilerle İstanbul'dan hareket etti.

Kanuni'nin sefere komuta etmeye karar vermesi
Rüstem Paşa, Ankara'ya geldiğinde Kanunî'nin büyük oğlu ve tahtın en kuvvetli adayı olan Amasya Sancakbeyi Şehzâde Mustafa hakkında bazı haberler gönderme ihtiyacını duydu. O sıralarda 38 yasında bulunan Şehzâde Mustafa, Kanunî'nin büyük oğlu olması hasebiyle taht vârisi olabilecek durumdaydı. Halbuki oğullarından birinin veliaht olarak tahta geçmesini arzu eden Kanuni'nin başhanımı Hürrem Sultan Şehzâde Mustafa'yı gözden düşürmeye çalışıyordu. Buna karşılık Şehzade Mustafa da askerin sevgi ve desteğini haizdi. Mustafa, artik babasının yaşlandığı, sefere iktidarının bulunmadığı, bu sebeple Rüstem Paşa'yı doğu seferi ile görevlendirdiği, bu kişini de kendisine düşman olduğu, şâyet bu kişiyi yok ederse kendisine taht yolunun açılacağı gibi telkinlere kapılarak saltanat davasına sürüklenmişti. Rüstem Paşa ise sevmediği ve muhalif oldugu Mustafa hakkında Kanunî'ye mektuplar göndermişti. Bunun üzerine Rüstem Paşa'yı geri çağıran Kanunî Sultan Süleyman bizzat sefere çıkmaya karar verdi.

Doğuya yürüyüş
12 bin civarındaki yeniçeri, 28 Ağustos 1553'te İstanbul'dan Üsküdar'a geçen Kanunî'yi, büyük bir törenle karşıladı. Kanunî, yanında diğer oğlu Cihangir bulunduğu halde 22 Eylül'de Bolvadin'e geldi. Kendisine "âsi" diye tanıtılan büyük oğlu Amasya Sancakbeyi Şehzâde Mustafa'yı da sefere katılmak üzere yanına çağırttı. 5 Ekim 1553 günü Konya Ereğlisi civarında babasına yetişen Mustafa o gün pâdişahın emriyle çadırında boğduruldu. Rüstem Paşa da sadaretten azledilerek yerine Kara lakaplı II. Vezir Ahmed Pasa getirildi.
8 Kasım'da Halep'e ulasan Kanunî burada ikinci evlat acısını tattı. Ağabeyinin öldürülmesinden müteessir olan Cihangir, hastalığının iyice ilerlemesinden sonra 27 Kasım 1553'te vefat etti. Kışı Halep'te geçiren Kanunî, 9 Nisan 1554 günü Halep'ten çıkıp şehrin önündeki Gökmeydan'da ordugaha geçen Kapıkulu çerisi ile ilerleyen Kanunî, 26 Nisan'da daha önceden gönderilen usta ve isçiler tarafindan kurulmuş bulunan Birecik köprüsünden geçerek Urfa'ya, oradan da Diyarbakır'a ulaştı. Burada yapılan divanda askerin Erzurum'da toplanması kararlaştırıldı. Padişahın kendisi de Erzurum'a doğru yola çıktı.

İran tarafı
Şah Tahmasp ise, 1552 ve 1553 yıllarında yaptıklarını bir bakıma tekrarlayarak pasif savunmasını sürdürdü. İran ordusu, Türk ordusu yetişmeden Hakkari, Gevaş, Van ve Adilcevaz taraflarını yağmaladı.

Türk ordusunun sınırı geçmesi ve fetihler
5 Temmuz'da Kars ovasına gelen Kanunî, Tahmasp'a bir mektup göndererek onu savaşa davet eti. Mektubunda, Rafizîlik'ten ve halkın mallarını yağmalamaktan vazgeçmesini, şayet bütün korkusu top ve tüfek ise bunları bırakabileceğini, savaşmak için sadece kılıcın da yeterli olacağını bildirdi.
Bu sıralarda Tahmasp ise Nahçıvan bölgesinde bulunuyordu. Mektubuna yanıt alamayan Kanuni, ordusunu ileri sürerek l8 Temmuz l554'te Erivan'ı (o dönemdeki adı Revan), daha sonra da Nahçıvan'ı fethetti. Osmanlı ordusu bu iki bölgeden sonra Karabağ'ı da aldığında bütün bölgenin geri çekilen Safevi ordusunca çöle dönüştürülmüş olduğunu gördü. Çevredeki saray ve konaklar Osmanlı ordusu tarafindan yağmalandı. Küçük birlikler arasında çıkan çatışmalarda ise İran kuvvetleri dağıtılınca, İran ordusu hızlı bir şekilde geri çekildi ve muharebe olanağı kalmadı.
İkmal merkezlerinden iyice uzaklaşan ve karşısında savaşacak ordu bulamayan Kanunî daha ileri gitmeyerek geri dönme kararı aldı. Türk ordusu 6 Ağustos'ta Doğubeyazıt'a ulaştığında Şah Tahmasp'ın mektubunu taşıyan bir elçi geldi. Şah, Sadrazam Ahmed Paşa'ya hitaben yazdığı bu mektupta Pâdişah doğuya on defa gelse bile karşısına çıkmayacağını belirtiyordu ve barış istiyordu.

Barış müzakekereleri
Bu mektuba Osmanlı Devleti'nin yanıtı, Şah'a kendi ülkesinde oturup, fitne ve fesada karışmaması telkini oldu. Kanunî ayrıca, Safevîler'in kutsal sayılan yerlerinden olan Erdebil ve Tebriz'i tamamen tahrip etme tehdidinde bulunmuştu ki bu, Safevîleri büyük bir telaşa düşürdü. Osmanlı hükümdarının kuvvetlerini dağıtmadan sınırda kışlayıp ertesi yıl Safevîler'in mukaddes şehri ve aile ocağı olan Erdebil üzerine yürüyüp tahrib edeceği yolundaki tehdidi, Tahmasp'ı barışı sağlamak üzere yoğun bir siyasî faaliyet göstermeye zorladı.
Nitekim Osmanlı ordusu, Eleşkirt'e vardığında, Tahmaspb'ın elçisi yeni bir mektubu sundu. Aradaki düşmanlığın kaldırılması ve barışın gerçekleşmesini sağlayacak olan bir mütarekenin kabulünü uygun karşılayan Kanunî, Şah'ın elçisine ayrıca cevabî bir mektup verdi. Kanunî'nin kışı geçirmek üzere Amasya'ya hareket etmesi ve burada beklemesi, baharda Türk ordusunun tekrar harekete geçeceğini ve Erdebil ile Tebriz'in tahribi yolundaki tehdidin ciddi olduğunu kanıtlamış, Tahmasp'ı barış hususunda ciddi şekilde harekete geçmeye mecbur bırakmıştı.
Nihayet 1 Haziran 1555 tarihinde imzalanan Amasya Antlaşması ile 1514 yılından beri devam eden çatışma hali sona erdi.
 
Geri
Top