Blue_Girl_95
Katılımcı
Yalan söylüyoruz ama neden? Hiç düşündünüz mü? Özür dilemek istemediğimiz için yalan söyleriz. İnsanları mutlu etmek, zorlamak, kendimizi korumak, istediğimizi elde etmek, insanların bizden hoşlanmasını sağlamak, mantıklı görünmek, haklı çıkmak, sorumluluktan kaçmak, güç kazanmak, başkalarının çıkarlarına destek vermek ve kim bilir aklımıza gelmeyen daha bir çok nedenden dolayı. Aslında biri bize bundan sonra “Ben sana hiç yalan söyler miyim?” dediğinde bil ki söylemiştir bile. Ama bu arada sizin de ona yalan söylemiş olmanız, ihtimal dahilinde.
Sakin yanlış anlamayın. Bu yazımla sizi yalana teşvik etmek istemiyorum. Ancak şöyle bir düşündüğünüzde aslında yalanla ne çok karşılaştığımızı fark edersiniz. İnsanlar birbirlerine ve kendilerine ne yalanlar söylerler, belki de farkında olmadan.
Yalan ama durun bir dakika, bahsettiğimiz masum yalanlar ya da bir başka değişle beyaz yalanlar. İnsanlara zarar verebilecek yalanlar asla affedilemez.
Kimi insanlar kendine söyler yalanı. Buna bir şey denemez. Kimi de kendine yalan söylenmesinden nefret eder ama kendi başkasına söyler. Peki siz yalan söylediğinizde ne kadar rahatsız oluyorsunuz? Yalan söylemiyorum ve rahatsız da olmuyorum diyen biri varsa; tek bir soru “Kimsiniz siz? Rahibe Terasa falan mı?” Tabii bu işin şaka tarafı. Ama bu arada gerçekten rahatsız olmayan usta yalancılar varsa aranızda onlara tek sözüm, ”Siz ya avukat, ya da politikacı olun!”
Yalan sadece maskelenmiş gerçekten başka nedir ki! Aslında kötü niyetle söylediğimiz gerçek, uydurabileceğimiz bütün yalanlardan daha acımasızdır. Bazen de gerçek yalanlardan daha tuhaftır. Hiçbir şey gerçekler kadar garip olamaz. İnsanlar gerçeğe takılıp tökezlerler ama çoğu hemen kendini toparlar ve Hiçbir şey olmamış gibi koşmaya devam ederler. Bu dünya gerçekler bir kenarda bekleyebilir. Buna alıştık artık! Aslında gerçek nedir ki! Belki de gerçek, söyleyebileceğimiz yalanlar tükendiğinde elimizde kalan şeydir.
Hayatta yalanlar tükenmiyor. Düşünelim. Öğrenciden öğretmene, işe başvurandan patrona, doktordan hastaya (Korkma canım hiç yanmayacak, bir saniye bile sürmez gibi) annelere (hemen anlasalar bile), müşteriye söylenen yalanlar ve politikacıların (onlar konuşmaya her başladıklarında) yalanları ve daha neler neler.
Herkes ufak tefek masum yalanlar söyler demiştim. Yalan söylemekten kaçınanların nedeni bunun yanlış bir şey olduğunu düşünmeleri değil. En önemli caydırıcı unsur yakalanma korkusudur. Yakalanma riski ne kadar yüksek olabilir ki! Belki yalan makinesiyle. Ama bu arada kuvvetli sezgileri sayesinde insan sarrafı haline gelen, meslekleri gereği veya karşılarındakilerin yapamadan edemedikleri bazı durumlar nedeniyle yalanı hemen yakalayan başka “makine”ler de var.
Karşınızdaki konuşmanın bir yerinde ”Doğrusunu isterseniz”, ”Gerçeği söylemem gerekirse” gibi laflar etmeye başlarsa, acaba şimdiye kadar anlattıklarının hepsi yalan mıydı? diye düşünmekten kendinizi alamazsınız bile.
Yalandan bahsettik, teşvik etmek istemediğimi söylemiştim ama konuya girince söylemeden edemeyeceğim. Bu işin bazı yöntemleri varmış. Mesela; bu konuda dikkat çok önemliymiş. Hani belki yalan söylersiniz, siz siz olun dikkatli olun ve sakin yakalanmayın. Yalanınızı kafanızın içinde o kadar iyi şekillendirin ki, siz bile inanabilesiniz. Detayları küçümsememeliymişsiniz. Yalana ne kadar çok renk katarsanız insanların size göstereceği şefkat (ilgi\sevgi\acıma) duygusu da o kadar fazla olurmuş. Kendinize güvenin ve aman karşınızdakine dikkat! Ortalıkta bir sürü kolay lokma varken neden ille de çetin cevizlerle uğraşmak zorunda kalasınız ki! Ve son olarak unutmayın ki: Hiç kimse hafızası zayıf bir yalancı kadar acıklı bir duruma düşmez.
Yine tekrar ediyorum. Bunlar işin hep şaka tarafıydı. Hayatımızdaki tek gerçek dedik; herkes söyler dedik ama sebep ne olursa olsun en iyisi yalanı hayatımızdan uzak tutmak, acıda olsa gerçeklerle yüzleşmek.
Sakin yanlış anlamayın. Bu yazımla sizi yalana teşvik etmek istemiyorum. Ancak şöyle bir düşündüğünüzde aslında yalanla ne çok karşılaştığımızı fark edersiniz. İnsanlar birbirlerine ve kendilerine ne yalanlar söylerler, belki de farkında olmadan.
Yalan ama durun bir dakika, bahsettiğimiz masum yalanlar ya da bir başka değişle beyaz yalanlar. İnsanlara zarar verebilecek yalanlar asla affedilemez.
Kimi insanlar kendine söyler yalanı. Buna bir şey denemez. Kimi de kendine yalan söylenmesinden nefret eder ama kendi başkasına söyler. Peki siz yalan söylediğinizde ne kadar rahatsız oluyorsunuz? Yalan söylemiyorum ve rahatsız da olmuyorum diyen biri varsa; tek bir soru “Kimsiniz siz? Rahibe Terasa falan mı?” Tabii bu işin şaka tarafı. Ama bu arada gerçekten rahatsız olmayan usta yalancılar varsa aranızda onlara tek sözüm, ”Siz ya avukat, ya da politikacı olun!”
Yalan sadece maskelenmiş gerçekten başka nedir ki! Aslında kötü niyetle söylediğimiz gerçek, uydurabileceğimiz bütün yalanlardan daha acımasızdır. Bazen de gerçek yalanlardan daha tuhaftır. Hiçbir şey gerçekler kadar garip olamaz. İnsanlar gerçeğe takılıp tökezlerler ama çoğu hemen kendini toparlar ve Hiçbir şey olmamış gibi koşmaya devam ederler. Bu dünya gerçekler bir kenarda bekleyebilir. Buna alıştık artık! Aslında gerçek nedir ki! Belki de gerçek, söyleyebileceğimiz yalanlar tükendiğinde elimizde kalan şeydir.
Hayatta yalanlar tükenmiyor. Düşünelim. Öğrenciden öğretmene, işe başvurandan patrona, doktordan hastaya (Korkma canım hiç yanmayacak, bir saniye bile sürmez gibi) annelere (hemen anlasalar bile), müşteriye söylenen yalanlar ve politikacıların (onlar konuşmaya her başladıklarında) yalanları ve daha neler neler.
Herkes ufak tefek masum yalanlar söyler demiştim. Yalan söylemekten kaçınanların nedeni bunun yanlış bir şey olduğunu düşünmeleri değil. En önemli caydırıcı unsur yakalanma korkusudur. Yakalanma riski ne kadar yüksek olabilir ki! Belki yalan makinesiyle. Ama bu arada kuvvetli sezgileri sayesinde insan sarrafı haline gelen, meslekleri gereği veya karşılarındakilerin yapamadan edemedikleri bazı durumlar nedeniyle yalanı hemen yakalayan başka “makine”ler de var.
Karşınızdaki konuşmanın bir yerinde ”Doğrusunu isterseniz”, ”Gerçeği söylemem gerekirse” gibi laflar etmeye başlarsa, acaba şimdiye kadar anlattıklarının hepsi yalan mıydı? diye düşünmekten kendinizi alamazsınız bile.
Yalandan bahsettik, teşvik etmek istemediğimi söylemiştim ama konuya girince söylemeden edemeyeceğim. Bu işin bazı yöntemleri varmış. Mesela; bu konuda dikkat çok önemliymiş. Hani belki yalan söylersiniz, siz siz olun dikkatli olun ve sakin yakalanmayın. Yalanınızı kafanızın içinde o kadar iyi şekillendirin ki, siz bile inanabilesiniz. Detayları küçümsememeliymişsiniz. Yalana ne kadar çok renk katarsanız insanların size göstereceği şefkat (ilgi\sevgi\acıma) duygusu da o kadar fazla olurmuş. Kendinize güvenin ve aman karşınızdakine dikkat! Ortalıkta bir sürü kolay lokma varken neden ille de çetin cevizlerle uğraşmak zorunda kalasınız ki! Ve son olarak unutmayın ki: Hiç kimse hafızası zayıf bir yalancı kadar acıklı bir duruma düşmez.
Yine tekrar ediyorum. Bunlar işin hep şaka tarafıydı. Hayatımızdaki tek gerçek dedik; herkes söyler dedik ama sebep ne olursa olsun en iyisi yalanı hayatımızdan uzak tutmak, acıda olsa gerçeklerle yüzleşmek.