HAYAL__
* kaLp gözüyLe *
Bilindiği gibi yeni uygulama ile artık okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve liselerde kılık kıyafetin serbest bırakıldığı ifade edilmektedir.
Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da bir alt yapı oluşturulmadan, uzman kişilerin ve değerli eğitimcilerin görüşleri yeterince alınmadan ve üzerinde yeterince tartışılmadan iş yine bir oldubittiye getirilmek istenmektedir.
Okul forması, her şeyden önce, öğrenciye bir ait olma duygusu, resmi bir kimlik kazandırır. Tıpkı askerlerde, polislerde, hemşirelerde ve daha pek çok kurum çalışanlarında olduğu gibi. Öğrencilik bilincini ve eğitimde eşitlik ilkesinin önemini geliştirmektedir. Tek tip kıyafet, çocuklarımızı disipline ederek toplumda kurallara uyumlarını sağlamakta, okullarda disiplini sağlama sıkıntısını önlemektedir. Okulda veya okul önünde bir olay olduğunda, kimin öğrenci-kimin öğrenci olmadığı konusunda yanılmalarımızı önlemektedir. Dikkatlerini kılık-kıyafete değil, derslerine vermektedirler.
Okulda kıyafet serbest olduğunda ise sınıflarda bir ayrımcılık olacak, zenginler ya da durumu müsait olanlar marka giyinirken, durumu iyi olmayanlar, bu imkânlara sahip olamamanın ezikliğini yaşayacaklardır. Hatta bu imkânlara sahip olamadıkları için anne-babalarına öfke duyacaklardır. Bazı kurum ya da kişiler, bu uygulamanın eğitimde bir özgürleşmeyi temsil ettiğini ifade ediyorlar. Bu uygulama, öğrencilerimizin özgürleşmesi değil tam tersi mahcubiyeti, ezikliği, cesaretin kırılması, kendi ön plana çıkaramaması, kendini hep saklaması sonuçlarını doğuracaktır. Kaldı ki, müfredat ve ders kitapları hala merkezden yazılan, öğretmenin sınıfta dersini nasıl okutacağını belirleyen bir eğitim sisteminde, kıyafeti serbest bırakmanın anlamı ne olabilir? Mesele kıyafette değil, eğitimin içeriğindedir. Son 10 yıldır, uluslararası öğrenci beceri ve performans düzeyini ölçen değerlendirme testinde(PISA), OECD ülkeleri arasında son sıradayız. Serbest kıyafet giyen öğrenciler, önlük ya da forma giyen öğrencilerden farklı tipler mi olacaklar? Daha mı başarılı olacaklar? Test dışı sınavlarda hep tökezleyen öğrencilerimizin nasıl başarılı olmalarını sağlayabiliriz-i araştırmak yerine belki de sırf gündem yaratmak için ortaya atılan bu yanlışlıktan umarız geri dönülür. Çünkü okullarda serbest kıyafet uygulayan birçok Avrupa ülkesi, ortaya çıkan sosyo-ekonomik sorunlar nedeniyle bu uygulamayı tartışmaya başlamış, çoğu da uygulamadan dönmüştür. Bu uygulama sonucu ortaya çıkan moda çılgınlığı ve marka giyme rekabeti, öğrenciler arasında ayrımcılık, şiddet, hırsızlık ve kimlik sorunları ortaya çıkmıştır. Bizde de bunlar kaçınılmaz olacaktır. Gelişme çağında olan ve kendilerini kanıtlamaya çalışan öğrenciler, eşit olmadıklarını hissedecek, tatminsizlik durumuna düşecek arkadaşlarıyla en ufak bir olayda çatışacak, öfke duyacaklardır. Bu durum da onların başarılarını olumsuz etkileyecektir. Bu yönetmelik öğrencilerimizi ayrıştırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır. Bir kısım öğrencilerimiz kendini iyi hissedecek, diğerleri ise eziklik duyacaklardır.
Psikiyatrist Prof. Dr. Bengi Semerci, okul kıyafetlerinin gerekli olduğunu, okulların seçtiği sade ve ekonomik formaların olmaları gerektiğini söylemiştir.
Ayrıca kıyafet serbestliğinin uygulandığı ve oralarda sorun olmadığı konusunda bazı ülkeler örnek verilmektedir. O ülkelerdeki ailelerin çoğunun gelir düzeyi hemen hemen aynıdır. Hâlbuki bizdeki gelir dağılımı hiç de adaletli değildir. Aynı sırada oturan iki arkadaştan biri, diğerinin zengin ya da fakir olduğunu her ne kadar biliyor olsa da, giyim tarzı ile bu alenen deşifre edilmiş olacaktır.
Kırk yıllık eğitimci olarak, yaşadığım ve şahit olduğum sayısız olayların etkisini hissedip Yeni Kıyafet Yönetmeliğinin kaosa yol açacağını düşünerek Bakanlığın ve yetkililerin bu uygulamadan vazgeçmelerini diliyorum.
AYSEL CANATAR
Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da bir alt yapı oluşturulmadan, uzman kişilerin ve değerli eğitimcilerin görüşleri yeterince alınmadan ve üzerinde yeterince tartışılmadan iş yine bir oldubittiye getirilmek istenmektedir.
Okul forması, her şeyden önce, öğrenciye bir ait olma duygusu, resmi bir kimlik kazandırır. Tıpkı askerlerde, polislerde, hemşirelerde ve daha pek çok kurum çalışanlarında olduğu gibi. Öğrencilik bilincini ve eğitimde eşitlik ilkesinin önemini geliştirmektedir. Tek tip kıyafet, çocuklarımızı disipline ederek toplumda kurallara uyumlarını sağlamakta, okullarda disiplini sağlama sıkıntısını önlemektedir. Okulda veya okul önünde bir olay olduğunda, kimin öğrenci-kimin öğrenci olmadığı konusunda yanılmalarımızı önlemektedir. Dikkatlerini kılık-kıyafete değil, derslerine vermektedirler.
Okulda kıyafet serbest olduğunda ise sınıflarda bir ayrımcılık olacak, zenginler ya da durumu müsait olanlar marka giyinirken, durumu iyi olmayanlar, bu imkânlara sahip olamamanın ezikliğini yaşayacaklardır. Hatta bu imkânlara sahip olamadıkları için anne-babalarına öfke duyacaklardır. Bazı kurum ya da kişiler, bu uygulamanın eğitimde bir özgürleşmeyi temsil ettiğini ifade ediyorlar. Bu uygulama, öğrencilerimizin özgürleşmesi değil tam tersi mahcubiyeti, ezikliği, cesaretin kırılması, kendi ön plana çıkaramaması, kendini hep saklaması sonuçlarını doğuracaktır. Kaldı ki, müfredat ve ders kitapları hala merkezden yazılan, öğretmenin sınıfta dersini nasıl okutacağını belirleyen bir eğitim sisteminde, kıyafeti serbest bırakmanın anlamı ne olabilir? Mesele kıyafette değil, eğitimin içeriğindedir. Son 10 yıldır, uluslararası öğrenci beceri ve performans düzeyini ölçen değerlendirme testinde(PISA), OECD ülkeleri arasında son sıradayız. Serbest kıyafet giyen öğrenciler, önlük ya da forma giyen öğrencilerden farklı tipler mi olacaklar? Daha mı başarılı olacaklar? Test dışı sınavlarda hep tökezleyen öğrencilerimizin nasıl başarılı olmalarını sağlayabiliriz-i araştırmak yerine belki de sırf gündem yaratmak için ortaya atılan bu yanlışlıktan umarız geri dönülür. Çünkü okullarda serbest kıyafet uygulayan birçok Avrupa ülkesi, ortaya çıkan sosyo-ekonomik sorunlar nedeniyle bu uygulamayı tartışmaya başlamış, çoğu da uygulamadan dönmüştür. Bu uygulama sonucu ortaya çıkan moda çılgınlığı ve marka giyme rekabeti, öğrenciler arasında ayrımcılık, şiddet, hırsızlık ve kimlik sorunları ortaya çıkmıştır. Bizde de bunlar kaçınılmaz olacaktır. Gelişme çağında olan ve kendilerini kanıtlamaya çalışan öğrenciler, eşit olmadıklarını hissedecek, tatminsizlik durumuna düşecek arkadaşlarıyla en ufak bir olayda çatışacak, öfke duyacaklardır. Bu durum da onların başarılarını olumsuz etkileyecektir. Bu yönetmelik öğrencilerimizi ayrıştırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır. Bir kısım öğrencilerimiz kendini iyi hissedecek, diğerleri ise eziklik duyacaklardır.
Psikiyatrist Prof. Dr. Bengi Semerci, okul kıyafetlerinin gerekli olduğunu, okulların seçtiği sade ve ekonomik formaların olmaları gerektiğini söylemiştir.
Ayrıca kıyafet serbestliğinin uygulandığı ve oralarda sorun olmadığı konusunda bazı ülkeler örnek verilmektedir. O ülkelerdeki ailelerin çoğunun gelir düzeyi hemen hemen aynıdır. Hâlbuki bizdeki gelir dağılımı hiç de adaletli değildir. Aynı sırada oturan iki arkadaştan biri, diğerinin zengin ya da fakir olduğunu her ne kadar biliyor olsa da, giyim tarzı ile bu alenen deşifre edilmiş olacaktır.
Kırk yıllık eğitimci olarak, yaşadığım ve şahit olduğum sayısız olayların etkisini hissedip Yeni Kıyafet Yönetmeliğinin kaosa yol açacağını düşünerek Bakanlığın ve yetkililerin bu uygulamadan vazgeçmelerini diliyorum.
AYSEL CANATAR