HALK KURTULUŞ
SAVAŞIMIZIN KADIN
KAHRAMANLARI,
GÖRDESLİ MAKBULELERİ
YAŞATIYOR
Kadınlarımız kimine göre gözü sululuk, duygusallıktır, kimine göre deniz gibi sağı solu belli olmazlık, kimine göre zarafet, incelik, kimine göre de sevgi, şefkat, fedakarlık, vefa ve sahiplenme demektir. Ama daha çok duygularına esir olan, zayıf mizaçlı insanlar olarak düşünülür kadınlar.
Tarihinden koparılmış kadın böyledir. Düzen, yüzyıllardır kadını eve hapseden, kocasına köle eden gelenekleri öne çıkarır kutsarken, bu zincirleri kırmış kadınlar ya dıştalanmış, ya yok sayılmıştır.
Oysa yalnızca yukarıda saydığımız örnekler bile, kadınlarımız için başlı başına bir güçtür. Kurtuluş savaşı yıllarında emperyalizme karşı en kalabalık mitingler, kadınlar tarafından gerçekleştirilen mitinglerdir. Bizzat kadınların örgütlediği Kadın Müdafai Vatan Cemiyetleri vardır. Bu tarihi bilen biri, kolay kolay «kadın başınla sen ne yapacaksın?» diyemez. Tarih onun karşısına çıkar hemen. Bedreddin’in Hakikat Bacıları’ndan Kurtuluş savaşının kahramanlarına kadar kadınların da bir savaşı var.
Bu tarih halk kurtuluş savaşımızın yeniden başladığı tarih olan 1970’lerle birlikte yeniden canlanmıştır. İdil’lere ulaşmıştır.
Parti-Cephe’nin yiğit kadın savaşçıları, Fatma Seher’lerin, Nazife Hanımların, Hatice Hatunların, Melek Hanımların, Adile çavuşların yarattığı değerleri büyüterek, yaygınlaştırarak savaşıyor, örgütlüyor, ölüyor, öldürüyorlar.
Bu defa emperyalizm açıktan işgal etmemiştir ülkemizi ve kadınlarımız onurlarına, namuslarına saldıran düşman olarak, bir Yunan ordusunu, bir Fransız, İngiliz ordusunu görmemektedir karşılarında. çünkü bu kez emperyalizm gizli işgali gerçekleştirmiştir. «Ulusal» görünümlü bir ordu ile işgal etmiştir vatanımızı.
Emperyalizme karşı savaş halkımızın bu gerçeği gören kesimleri tarafından sürdürülüyor. Yine kadın erkek, yaşlı genç, Kürt, Türk, Alevi, sunni birlikte savaşılıyor. Parti-Cephe’nin yiğit kadın savaşçıları, Fatma Seher gibi örgütçü, Nazife Hanım gibi düşmana ser verip sır vermeyen, Hatice Hatun gibi savaşçı, gerilladır. Sabolar, Sibeller, Adaletler, Zehralar, Perihanlar, İdillerle destanlaşan kadınlarımızın savaşçı geleneği Halk Kurtuluş Savaşımızla özgür vatan topraklarında anıtlaşacaktır.
Savaş acıdır, zordur, güçtür. Anadolu kadını kurtuluş savaşında her türlü acıyı yaşamıştır. Birçoğu şehit düşmüş, birçoğu ise yaralandıktan sonra tedavisi bitmeden cepheye koşmuş, kimisi eşini, çocuklarını kendi eliyle toprağa vermiş, kimi de kurtuluş günlerini görmüştür. Onca acıya, ayrılığa, açlığa, soğuğa, hasrete dayanılmış, yaşlı, genç, erkek, kadın, çocuk demeden omuz omuza savaşmışlardır.
Ama o gün ülkeden emperyalistleri kovmakla Anadolu kadınının acısı dinmemiş, kara talihi değişmemiştir. Evlat acısını, eş acısını yaşamaya devam ediyor Anadolu’nun yoksul anaları. Yoksulluğun acısını yaşadı hep. Acı, daha da olgunlaştırdı onları, bilinçlendirdi. 16’sında Sibel’ler, 70’inde Elif Ana’lar kavgaya girdiler. Hem de ne büyük bir cüretle yaptılar bunu. çiftehavuzlar’da bayrağımızı dalgalandırarak, Bağcı’larda tilililer çekerek, düşmanla sokak sokak çatışarak, şehit düştüler. Sabo’larımız, Eda, Perihan, Olcay, Güner, Sibel ve Adaletlerimizin silah sesleri hiç susmadı. Ve Adana’da, Ankara’da, Esma ve Nurhayat kanlarıyla yazdılar inancı. Sivas, Karadeniz, Dersim dağları, onlarca kadın kahramanımızın kanıyla sulandı.
Gazi ayaklanmasında, Okmeydanı, Küçükarmutlu direnişlerinde, barikatların önünde düşmanla çarpışan da onlardır, yaralıları evine taşıyan, barikatlarda çarpışan evlatlarına yemek yediren de. Kayıp evlatlarını arayan, hapishanelerdeki evlatlarına sahip çıkan, coplanan, ak saçlarından sürüklenen ama bir adım geri atmayan onlardır. Kurtuluşun tarihini yeniden yazıyorlar kısacası. Unutulan, unutturulan kadın kahramanlarımızı kendi savaşlarında yeniden canlandırıyorlar. .
Evet kadındı onlar. Sahiplenmek onların en önemli vasıflarından biriydi. Yoldaşlarını korumak için Sibel gibi, Adalet gibi siper ettiler bedenlerini kurşunlara. Halklarımızın kurtuluşu için, vatanımızın özgürlüğü için, düştüler yollara, aç kaldılar, uykusuz kaldılar, kar-kış demeden yürüdüler, günlerce pusuda beklediler, yaralandılar, işkenceler gördüler. Ama bir kez olsun Cepheden, savaştan dönmediler. Yiğitliğin, fedakarlığın destanı onlarla yazıldı yeniden ve yeniden. İdil’le o sabrın, iradenin nasıl kahramanlaştırıldığını gösterdiler.
Kadınları, genç kızları böylesine savaşan, böylesine kahramanlaşan bir halk, kurtuluşunu kazanmaya da yakınlaşmış demektir. Aynen 1920’lerdeki gibi. Ama kurtuluşun sonrası 1920’lerdeki gibi olmayacaktır. Kahramanlıkları yaratan, ölen ve öldüren kadınlarımız bir kez daha evlerine hapsedilmeye razı olmayacaklar, bir kez daha iktidarın zulmedenlerin eline geçmesine izin vermeyeceklerdir. çünkü bu kez kurtuluş savaşımız, halkın kurtuluşu içindir.
Kadını erkeğiyle, bu zulüm düzeninden kurtulunacak, bu düzenin kadınlarımıza
vurduğu her zincir bu savaş içinde parça parça edilecektir.