Gelibolulu Mustafa Ali on altıncı yüzyılda yetişen Ünlü Osmanlı tarihçisi. 1541 Gelibolu’da doğdu. Küçük yaşta tahsile başlayıp yirmi yaşında medreseden mezun oldu.
Mihr-ü Mah adlı eserini şehzade İkinci Selim’e takdim ederek divan kâtipliği vazifesine atandı. Daha sonra Şam beylerbeyi Lala Mustafa Paşanın divan kâtipliğine tayin edildi. Mustafa Paşanın Mısır beylerbeyi olması ile birlikte Mısır’a gitti. Bir süre sonra Mustafa Paşa, Mısır beylerbeyliğinden alınınca, Manisa’daki Şehzade Üçüncü Muradın musahipleri arasına girdi. Oradan Bosna Beylerbeyi Ferhat Paşanın divan kâtipliği vazifesine tayin edildi.
Sultan Üçüncü Murad Han devrinde Gürcistan beylerbeyliği ve divan kâtipliği görevlerinde bulundu.
Sultan Üçüncü Mehmed tahta çıktığı zaman mir-i miran rütbesiyle Şam valiliğine tayin edildi.
Son olarak kendisine Cidde emirliği verilen Mustafa Ali bu vazifesine Mısır ve Mekke yoluyla giderek hac farizasını yerine getirdi. 1600 senesinde Cidde’de vefat etti.
İyi bir şair olarak adını yazdırmasının yanı sıra şerh edebiyatımızda mühim yer edinmiştir. Sultan Üçüncü Murad’ın şiirlerinin şerhini yapmıştır. Nefi gibi bazı şairlere mahlas vermesi onun şiirimizin ustalarından olduğunun açık delilidir.
Asıl başarı alanı tarihtir. Künhü’l-Ahbar adlı tarih eserinde, sadece Osmanlı tarihini değil, Peygamberler tarihi, İslam tarihi, Türk ve Moğol tarihini de anlatmıştır.
TOPLUMSAL KURALLARI YAZDI
‘’Künh-ül-Ahbar" en büyük eseridir. Diğer eserlerinden bazıları Heft Meclis, Nadir-ül-Maharib, Menâkıb-I Hünerverân, Âdab, Hülâsâtü’l-Ahvâ der-Letâfet ‘tir.
Sultan Üçüncü Murad Hanın isteği üzerine yazdığı Kavaidü’l-Mecalis adlı eserde çeşitli sınıf, sanat ve mesleklere mensup insanların nasıl hareket edeceklerini, nasıl giyineceklerini, kısacası topluluk içinde adaba uygun yaşamak için neler yapmak ve neleri bilmek gerektiğini anlatmıştır.
"Nushatü's-Selâtin" adlı eseri sosyal hayatla ilgilidir. Doğu dünyasındaki siyasetname geleneğinin bir örneği olan bu eser, padişahlara yol göstermek üzere yazılmıştır. Bu eser o devrin siyasi ve sosyal durumunu göstermesi bakımından önemlidir... Padişahın devlet idaresi sırasında yapması gereken işleri anlatır.
OĞLANCILIĞI ANLATTI
Osmanlı ve Padişahlar ile ilgili derin tecrübe ve bilgi sahibi olan Mustafa Ali’nin ‘’Görgü ve Toplum Kuralları Üzerinde Ziyafet Sofraları’’ adında 2 cilt, muhafazakar Tercüman yayınlarından çıkmış olan kitabının sekizinci bölüm başlığı ‘’Bıyığı terlememiş ve sakalı çıkmamış olanlar takımını anlatır’’ tanımı ile büyük harflerle yazılmıştır.
Son günlerde tartışılmakta olan gündemdeki yerini sabitlemiş ‘’Muhteşem Yüzyıl’’ dizisinin kıyamet koparan harem sahneleri bir kenara, kitapta anlatılan o dönemin oğlancılık kavramını tüm çıplaklığı ile anlatmaktadır.
Bölümde o dönemde tüyü çıkmamış sakalı bıyığı çıkmamış oğlanların, cazibeli kadınlardan da çok ilgi gördüğü tercih edildiği anlatılıyor. Civanlarla arkadaşlık etmek aşikâr olmuş, çekinmeden oturak âlemlerinde yolculukta her yerde yanlarında dolaştırmaya başlamışlar, aynı dönemde ay yüzlü kadınları asla yanlarında taşımaz birlikte bulunmazlarmış.
Kitabın 59 ve 60. Sayfalarında bakın nasıl anlatılmış yaşananlar:
“Çünkü sevilen kadın bölüğünün namahremleri avan korkusundan gizli tutulur. Şimdi ise civanlarla arkadaşlık onlarla düşüp kalkma yolunda bir kapıdır ki bu kapı gizli, aşikâr hep açıktır.
Tüysüzler soyundan namert lokması olanların çoğu Arabistan piçleri ve Anadolu Türklerinin veled -i zinalarıdır, onların sürdüğü güzellik ve cazibe süresini hiçbir diyarın tüysüzleri sürmez.
Niceleri otuz yaşına varıncaya kadar güzel yüzünde gönlünde üzüntü olacak kıl görmez. Türk çocukları Arabistan’daki ele avuca sığmaz civelek çocuklar güzellik yönünden hepsinden kısa ömürlü olurlar.
20 yaşlarına vardıkları gibi rağbetten düşerler ve aşıkların işinden kalırlar. Ama İçel civarları Edirne, Bursa ve İstanbul'un ince bellileri her yönden kusursuzlukta ve güzellikte onlardan ileridir.
Güzelliği ve cazibesi eksik olanların ise çeke—çevire tazelikleri ve tatlı kılan naz ve cilve ile sevimli gösterir. Ama Kürt tüysüzleri, anadan—doğma evbaş olanların tecrübesine göre sağlıklı, yumuşak ve uysal imişler ve her ne teklif olunsa dinleyip yapmaları çok olurmuş. Hele bellerinden aşağısını kına ile boyatır, dizlerine ininceye kadar boyanarak kendilerini süslerlermiş.
Özellikle Çoğu ince—belli ve uzun—boylu olurlar. Kendilerini teslim ettikleri sırada her uzvuyla birlikte yumuşaklık gösterirlermiş. Sözün kısası görünüşte yumuşak davranmakta, aslında karşı durmakta İçel güzellerinin çoğu inat ederlermiş.
Buna göre bunların vuslat nimeti bu- yükler için vardır. Yanlarında gezen aşıklarını bahtsız ettikleri ve parasız pulsuz bıraktıkları meydandadır, derler. Ve iki gencin fırsat vaktinde birbirinden yararlanması, yahut birisi ötekini sarhoş edip üstüne çıkması, değmede mümkün olmayacak bir iştir, diye anlatıp söylerler.
Sözün kısası, ün almış güzel yüzlülere rağbet edip karşısında gümüş—servi endamlı. Uzun boylu, salınarak yürüyenleri kullanmak isteyenler Rumeli köçeklerinden şaşmasınlar. Kul cinsinin de Yusuf çehreli Çerkeslerinden ve Hırvat asıllıların nefesleri mis kokanlarından sakın usanıp bezmesinler.
Gerçi İçel mahbuplarında da nazeninler olur lakin çoğu vefasız insanı üzmek isteyen cefacı güzellerdir. Onlara sahip olanların huzuru ve rahatı az bulunur. Ama Arnavut cinsi de gerçi âşıkların gönüllerini alırlar, bu kadar var ki gayet inatçı olurlar.
Ama Gürcü, Rus ve Görel cinsi, öteki esnafın gübresi gibidir. Onlara bakarak Macar soyundan olanlar, başka tayfaların tabiata uygun ve makbul olanlarıdır.
Gel gelelim, çoğu efendisine, hıyanet eder; düşüp kalkmalarından, davranışlarından her kişi onların çirkin yönlerini görür. Şaşılacak olan budur ki Mısır evbaşları Habeşlilere düşkündür. Araya soğukluk girer, her biri insanın samurudur, derler. Aslında yatak hizmetinde usta olurlarmış, yani esbap buhurlamayı, yatak ve yastık döşemeyi candan isterlermiş. Erkeğinde, dişisinde adamlık belli imiş: her ne semte görülürse uysal ve güzel davranarak yumuşaklık göstermeleri kolaymış.”
İşte Mustafa Ali’nin ağzından Osmanlı’da oğlancılığın hangi boyutlara geldiğini, kadınlarla birlikte olmaktan daha fazla tercih edildiğini anlatan satırlar böyle. Muhteşem Yüzyıl dizisindeki aşk sahnelerine tepki gösteren İslamcılar, Osmanlı resmi tarihçisi olan Mustafa Ali’nin bu satırlarını nasıl yorumlayacaklar bilemiyoruz. Ancak söz konusu kitabın muhafazakar Tercüman Yayınlarından çıktığı ve yayınevinin sahibi olan Ilıcak Ailesi’nden Nazlı Ilıcak’ın olayları protesto eden Milli Görüş’ün partisinden bir dönem milletvekili olması ise ayrı bir çelişki gibi duruyor.
İklim Bayraktar
İşte o kitaptaki bölümler:
Mihr-ü Mah adlı eserini şehzade İkinci Selim’e takdim ederek divan kâtipliği vazifesine atandı. Daha sonra Şam beylerbeyi Lala Mustafa Paşanın divan kâtipliğine tayin edildi. Mustafa Paşanın Mısır beylerbeyi olması ile birlikte Mısır’a gitti. Bir süre sonra Mustafa Paşa, Mısır beylerbeyliğinden alınınca, Manisa’daki Şehzade Üçüncü Muradın musahipleri arasına girdi. Oradan Bosna Beylerbeyi Ferhat Paşanın divan kâtipliği vazifesine tayin edildi.
Sultan Üçüncü Murad Han devrinde Gürcistan beylerbeyliği ve divan kâtipliği görevlerinde bulundu.
Sultan Üçüncü Mehmed tahta çıktığı zaman mir-i miran rütbesiyle Şam valiliğine tayin edildi.
Son olarak kendisine Cidde emirliği verilen Mustafa Ali bu vazifesine Mısır ve Mekke yoluyla giderek hac farizasını yerine getirdi. 1600 senesinde Cidde’de vefat etti.
İyi bir şair olarak adını yazdırmasının yanı sıra şerh edebiyatımızda mühim yer edinmiştir. Sultan Üçüncü Murad’ın şiirlerinin şerhini yapmıştır. Nefi gibi bazı şairlere mahlas vermesi onun şiirimizin ustalarından olduğunun açık delilidir.
Asıl başarı alanı tarihtir. Künhü’l-Ahbar adlı tarih eserinde, sadece Osmanlı tarihini değil, Peygamberler tarihi, İslam tarihi, Türk ve Moğol tarihini de anlatmıştır.
TOPLUMSAL KURALLARI YAZDI
‘’Künh-ül-Ahbar" en büyük eseridir. Diğer eserlerinden bazıları Heft Meclis, Nadir-ül-Maharib, Menâkıb-I Hünerverân, Âdab, Hülâsâtü’l-Ahvâ der-Letâfet ‘tir.
Sultan Üçüncü Murad Hanın isteği üzerine yazdığı Kavaidü’l-Mecalis adlı eserde çeşitli sınıf, sanat ve mesleklere mensup insanların nasıl hareket edeceklerini, nasıl giyineceklerini, kısacası topluluk içinde adaba uygun yaşamak için neler yapmak ve neleri bilmek gerektiğini anlatmıştır.
"Nushatü's-Selâtin" adlı eseri sosyal hayatla ilgilidir. Doğu dünyasındaki siyasetname geleneğinin bir örneği olan bu eser, padişahlara yol göstermek üzere yazılmıştır. Bu eser o devrin siyasi ve sosyal durumunu göstermesi bakımından önemlidir... Padişahın devlet idaresi sırasında yapması gereken işleri anlatır.
OĞLANCILIĞI ANLATTI
Osmanlı ve Padişahlar ile ilgili derin tecrübe ve bilgi sahibi olan Mustafa Ali’nin ‘’Görgü ve Toplum Kuralları Üzerinde Ziyafet Sofraları’’ adında 2 cilt, muhafazakar Tercüman yayınlarından çıkmış olan kitabının sekizinci bölüm başlığı ‘’Bıyığı terlememiş ve sakalı çıkmamış olanlar takımını anlatır’’ tanımı ile büyük harflerle yazılmıştır.
Son günlerde tartışılmakta olan gündemdeki yerini sabitlemiş ‘’Muhteşem Yüzyıl’’ dizisinin kıyamet koparan harem sahneleri bir kenara, kitapta anlatılan o dönemin oğlancılık kavramını tüm çıplaklığı ile anlatmaktadır.
Bölümde o dönemde tüyü çıkmamış sakalı bıyığı çıkmamış oğlanların, cazibeli kadınlardan da çok ilgi gördüğü tercih edildiği anlatılıyor. Civanlarla arkadaşlık etmek aşikâr olmuş, çekinmeden oturak âlemlerinde yolculukta her yerde yanlarında dolaştırmaya başlamışlar, aynı dönemde ay yüzlü kadınları asla yanlarında taşımaz birlikte bulunmazlarmış.
Kitabın 59 ve 60. Sayfalarında bakın nasıl anlatılmış yaşananlar:
“Çünkü sevilen kadın bölüğünün namahremleri avan korkusundan gizli tutulur. Şimdi ise civanlarla arkadaşlık onlarla düşüp kalkma yolunda bir kapıdır ki bu kapı gizli, aşikâr hep açıktır.
Tüysüzler soyundan namert lokması olanların çoğu Arabistan piçleri ve Anadolu Türklerinin veled -i zinalarıdır, onların sürdüğü güzellik ve cazibe süresini hiçbir diyarın tüysüzleri sürmez.
Niceleri otuz yaşına varıncaya kadar güzel yüzünde gönlünde üzüntü olacak kıl görmez. Türk çocukları Arabistan’daki ele avuca sığmaz civelek çocuklar güzellik yönünden hepsinden kısa ömürlü olurlar.
20 yaşlarına vardıkları gibi rağbetten düşerler ve aşıkların işinden kalırlar. Ama İçel civarları Edirne, Bursa ve İstanbul'un ince bellileri her yönden kusursuzlukta ve güzellikte onlardan ileridir.
Güzelliği ve cazibesi eksik olanların ise çeke—çevire tazelikleri ve tatlı kılan naz ve cilve ile sevimli gösterir. Ama Kürt tüysüzleri, anadan—doğma evbaş olanların tecrübesine göre sağlıklı, yumuşak ve uysal imişler ve her ne teklif olunsa dinleyip yapmaları çok olurmuş. Hele bellerinden aşağısını kına ile boyatır, dizlerine ininceye kadar boyanarak kendilerini süslerlermiş.
Özellikle Çoğu ince—belli ve uzun—boylu olurlar. Kendilerini teslim ettikleri sırada her uzvuyla birlikte yumuşaklık gösterirlermiş. Sözün kısası görünüşte yumuşak davranmakta, aslında karşı durmakta İçel güzellerinin çoğu inat ederlermiş.
Buna göre bunların vuslat nimeti bu- yükler için vardır. Yanlarında gezen aşıklarını bahtsız ettikleri ve parasız pulsuz bıraktıkları meydandadır, derler. Ve iki gencin fırsat vaktinde birbirinden yararlanması, yahut birisi ötekini sarhoş edip üstüne çıkması, değmede mümkün olmayacak bir iştir, diye anlatıp söylerler.
Sözün kısası, ün almış güzel yüzlülere rağbet edip karşısında gümüş—servi endamlı. Uzun boylu, salınarak yürüyenleri kullanmak isteyenler Rumeli köçeklerinden şaşmasınlar. Kul cinsinin de Yusuf çehreli Çerkeslerinden ve Hırvat asıllıların nefesleri mis kokanlarından sakın usanıp bezmesinler.
Gerçi İçel mahbuplarında da nazeninler olur lakin çoğu vefasız insanı üzmek isteyen cefacı güzellerdir. Onlara sahip olanların huzuru ve rahatı az bulunur. Ama Arnavut cinsi de gerçi âşıkların gönüllerini alırlar, bu kadar var ki gayet inatçı olurlar.
Ama Gürcü, Rus ve Görel cinsi, öteki esnafın gübresi gibidir. Onlara bakarak Macar soyundan olanlar, başka tayfaların tabiata uygun ve makbul olanlarıdır.
Gel gelelim, çoğu efendisine, hıyanet eder; düşüp kalkmalarından, davranışlarından her kişi onların çirkin yönlerini görür. Şaşılacak olan budur ki Mısır evbaşları Habeşlilere düşkündür. Araya soğukluk girer, her biri insanın samurudur, derler. Aslında yatak hizmetinde usta olurlarmış, yani esbap buhurlamayı, yatak ve yastık döşemeyi candan isterlermiş. Erkeğinde, dişisinde adamlık belli imiş: her ne semte görülürse uysal ve güzel davranarak yumuşaklık göstermeleri kolaymış.”
İşte Mustafa Ali’nin ağzından Osmanlı’da oğlancılığın hangi boyutlara geldiğini, kadınlarla birlikte olmaktan daha fazla tercih edildiğini anlatan satırlar böyle. Muhteşem Yüzyıl dizisindeki aşk sahnelerine tepki gösteren İslamcılar, Osmanlı resmi tarihçisi olan Mustafa Ali’nin bu satırlarını nasıl yorumlayacaklar bilemiyoruz. Ancak söz konusu kitabın muhafazakar Tercüman Yayınlarından çıktığı ve yayınevinin sahibi olan Ilıcak Ailesi’nden Nazlı Ilıcak’ın olayları protesto eden Milli Görüş’ün partisinden bir dönem milletvekili olması ise ayrı bir çelişki gibi duruyor.
İklim Bayraktar
İşte o kitaptaki bölümler:
Bağlantıyı görüntüleme izniniz yok, görüntülemek için:
Giriş yapın veya üye olun.
Bağlantıyı görüntüleme izniniz yok, görüntülemek için:
Giriş yapın veya üye olun.
Bağlantıyı görüntüleme izniniz yok, görüntülemek için:
Giriş yapın veya üye olun.