Pamuk Prenses'in çok sevdiği bir şey vardı: Tuzlu biberli cips! Ama kraliçe annesi, Pamuk Prenses'in sağlıklı beslenmesi gerektiğini düşünüyordu. "Cips zararlı, tatlım!" derdi her seferinde. Pamuk Prenses ise, o minik, çıtır çıtır, tuzlu biberli cipslerin büyüsüne kapılmıştı. Onları yediğinde, kendini sihirli bir ormanın içinde, neşeli cücelerin dans ettiği bir yerde buluyordu sanki.
Bir gün, kraliçe annesi önemli bir ziyarete gidecekti. Pamuk Prenses, annesinin olmadığı bu birkaç saati fırsat bildi. Gizlice mutfağa girdi ve bir poşet tuzlu biberli cipsi kapattı. Ama birdenbire, kapının önünde uğultulu bir ses duydu. Kapı yavaşça açıldı ve içeri, şapkacıdan daha şapkalı, terziden daha renkli giyinmiş, garip bir adam girdi. Elini uzattı ve avucunda minik, parıldayan bir cips vardı.
"Merhaba Pamuk Prenses," dedi adam gizemli bir sesle. "Ben Cips Şövalyesi'yim ve senden yardım istiyorum."
Pamuk Prenses gözlerini kocaman açtı. "Cips Şövalyesi mi?" diye fısıldadı.
Cips Şövalyesi başını salladı. "Kötü Cadı Kızarmış Patates, sihirli tuzlu biberli cipslerimizin hepsini çaldı! Eğer cipsler olmazsa, tüm orman halkı mutsuz olur. Onlar sadece çıtır çıtır bir atıştırmalık değil, aynı zamanda cesaret ve neşe kaynağıdır. Ve ben, artık cesaretim kalmadı."
Pamuk Prenses, elindeki cips poşetini sıkıca tuttu. "Sana yardım ederim," dedi kararlı bir şekilde. "Ama önce bana bu cipslerin sihrini anlat!"
Cips Şövalyesi gülümsedi. "Bu cipsler, her bir lokmada bir iyilik taşıyor Pamuk Prenses. Ama kötü Cadı Kızarmış Patates, onları kötülüğe çevirmeye çalışıyor."
İkisi birlikte, Cadı Kızarmış Patates'in karanlık kalesine doğru yola koyuldular. Yolda, Cips Şövalyesi Pamuk Prenses'e cipslerin sihrini anlatmaya devam etti. Her bir tuz tanesi, bir cesaret damlası; her bir biber tanesi, bir neşe kıvılcımıydı.
Cadı Kızarmış Patates'in kalesi, patates kızartması ve yağ kokularıyla doluydu. Pamuk Prenses ve Cips Şövalyesi, kurnazlık ve cesaretleriyle, Cadı Kızarmış Patates'i alt ettiler. Sihirli tuzlu biberli cipsler, tekrar orman halkına döndü.
Orman halkı, Pamuk Prenses'i ve Cips Şövalyesini kahraman ilan etti. Pamuk Prenses, o günden sonra hala tuzlu biberli cipslerini yedi, ama her lokmada, cesaretin ve neşenin sihrini hissediyordu. Kraliçe annesi ise, Pamuk Prenses'in kahramanlığını öğrenince, kızı için küçük bir kutuda sağlıklı tuzlu biberli cipsler bulundurmaya karar verdi. Çünkü Pamuk Prenses'in biliyordu ki, her şeyin dengeli olması gerekiyordu; hem sağlıklı beslenmek, hem de arada bir lezzetli bir cips keyfi yapmak…
Bir gün, kraliçe annesi önemli bir ziyarete gidecekti. Pamuk Prenses, annesinin olmadığı bu birkaç saati fırsat bildi. Gizlice mutfağa girdi ve bir poşet tuzlu biberli cipsi kapattı. Ama birdenbire, kapının önünde uğultulu bir ses duydu. Kapı yavaşça açıldı ve içeri, şapkacıdan daha şapkalı, terziden daha renkli giyinmiş, garip bir adam girdi. Elini uzattı ve avucunda minik, parıldayan bir cips vardı.
"Merhaba Pamuk Prenses," dedi adam gizemli bir sesle. "Ben Cips Şövalyesi'yim ve senden yardım istiyorum."
Pamuk Prenses gözlerini kocaman açtı. "Cips Şövalyesi mi?" diye fısıldadı.
Cips Şövalyesi başını salladı. "Kötü Cadı Kızarmış Patates, sihirli tuzlu biberli cipslerimizin hepsini çaldı! Eğer cipsler olmazsa, tüm orman halkı mutsuz olur. Onlar sadece çıtır çıtır bir atıştırmalık değil, aynı zamanda cesaret ve neşe kaynağıdır. Ve ben, artık cesaretim kalmadı."
Pamuk Prenses, elindeki cips poşetini sıkıca tuttu. "Sana yardım ederim," dedi kararlı bir şekilde. "Ama önce bana bu cipslerin sihrini anlat!"
Cips Şövalyesi gülümsedi. "Bu cipsler, her bir lokmada bir iyilik taşıyor Pamuk Prenses. Ama kötü Cadı Kızarmış Patates, onları kötülüğe çevirmeye çalışıyor."
İkisi birlikte, Cadı Kızarmış Patates'in karanlık kalesine doğru yola koyuldular. Yolda, Cips Şövalyesi Pamuk Prenses'e cipslerin sihrini anlatmaya devam etti. Her bir tuz tanesi, bir cesaret damlası; her bir biber tanesi, bir neşe kıvılcımıydı.
Cadı Kızarmış Patates'in kalesi, patates kızartması ve yağ kokularıyla doluydu. Pamuk Prenses ve Cips Şövalyesi, kurnazlık ve cesaretleriyle, Cadı Kızarmış Patates'i alt ettiler. Sihirli tuzlu biberli cipsler, tekrar orman halkına döndü.
Orman halkı, Pamuk Prenses'i ve Cips Şövalyesini kahraman ilan etti. Pamuk Prenses, o günden sonra hala tuzlu biberli cipslerini yedi, ama her lokmada, cesaretin ve neşenin sihrini hissediyordu. Kraliçe annesi ise, Pamuk Prenses'in kahramanlığını öğrenince, kızı için küçük bir kutuda sağlıklı tuzlu biberli cipsler bulundurmaya karar verdi. Çünkü Pamuk Prenses'in biliyordu ki, her şeyin dengeli olması gerekiyordu; hem sağlıklı beslenmek, hem de arada bir lezzetli bir cips keyfi yapmak…