Paris Akşamları
Buğra Alpgiray
Buğra Alpgiray
2. Dünya Savaşı sırasında, Rusya’nın politikası ve “Stalin” adlı zalim soysuzun gazabı ile binlerce Kırım Tatar Türkü anayurtlarından sürülmüş, öldürülmüş, katledilmiştir.
Ve bu şiir; Stalin soysuzunun zulmünden Paris’e kaçıp, Sen nehri kıyısında çöpçüler tarafından cesedi bulunan bir Kırım Türkü’nün cebinden çıkmıştır. O Kırım Türkü, Buğra ALPGİRAY’dır.
Bu şiiri okur/dinler iken; dininden, töresinden, ailesinden koparılmış bir Türk’ün yürek sızılarını hissedin. Ve yurdunuzda hür olarak yaşamanın ne büyük bir nimet olduğunun farkına varın. Şükredin…
[FLASH]https://www.izlesene.com/player2.swf?video=916615[/FLASH]
Şiir: PARİS AKŞAMLARI
Bu kent her şeyiyle bana yabancı
Caddeler, binalar, bütün insanlar…
Öyle hasretim ki ezan sesine
Ararım çevremde minare, cami
Lakin takılırım çan kulesine
Her semtin muhteşem kilisesine
Yâd el elemleri sarar içimi
Uzaklarda yurdum! Burdan çok uzak
Her mevsimi güneşli, masmavi göklü
Camili, kubbeli, kümbetli, köşklü
Ozanlı, garipli, kervansaraylı
Hele insanları: Alpli, Giraylı
Yok haber onlardan, baba evinden
Bu yüzdendir halim, kopuk bir yaprak
Her şey çok uzakta benden, çok uzak.
Gözlerim daima engine dalar.
İsterim ki her an, ana yurdumda
Dağları dumanlı yaslı Kırım’da
Duvarında mavzer ve Kur’an olan
Ata ocağında, bizim konakta
Bir bakır sinili sofra başında
İftar beklenilsin, dua edilsin
Ve sessiz sedasız yemek yenilsin,
Sonra şadırvanda abdest alınıp
Hep birlikte teravihe gidilsin.
Uyansam her sabah ezan sesiyle
Görsem Ayşeciği su testisiyle
Ninemi yaşmaklı, namaz kılarken
Dinlesem dedemi, Kur’an okurken
Başımı huşuyla yastığa koysam
Sonra toparlanıp yola koyulsam
Yahut günün şavkı vururken camdan
Heybetli sesiyle çağırsa babam
Anam da, “kalk yavrum, aslanım” dese
Tutup elleriyle omuzlarımdan
O müşfik haliyle sarılsa, öpse.
Semaver kaynarken ocak başında
Dünya Türklüğünden, Türk tarihinden
Bozkurt’tan, Turan’dan söz etse dedem
Sonra Türklük için etse de niyaz
Gözlerinden akan yaşını görsem
Evet! Yurdum uzak, burdan çok uzak,
Bir ferahlık yahut bir şevk umarak
Düşerim yollara akşamüstleri
Böyle çaresizim, yıllardan beri
Her zamanki gibi yorgun ve bitkin
Artırıp yükünü hasta kalbimin
Her an heyecanı gözlerimde yaş
Görmek ümidiyle bir Türk, bir dildaş
Dolaşırım Paris caddelerini
Yorgun akan Sen’i, köprülerini
Bir karakış vakti, Sen kıyısında
Kafamın içinde TÜRKLÜK ÜLKÜSÜ
Ruhumu kavuran yurt hasretiyle
Böyle göçeceğim ebediyete
Donmuş cesedimi bulup çöpçüler
Defnedilmek üzere götürecekler
Kimim ben, neyim, ne bilecekler…!
Şair: Buğra ALPGİRAY
Şiir: PARİS AKŞAMLARI
Bu kent her şeyiyle bana yabancı
Caddeler, binalar, bütün insanlar…
Öyle hasretim ki ezan sesine
Ararım çevremde minare, cami
Lakin takılırım çan kulesine
Her semtin muhteşem kilisesine
Yâd el elemleri sarar içimi
Uzaklarda yurdum! Burdan çok uzak
Her mevsimi güneşli, masmavi göklü
Camili, kubbeli, kümbetli, köşklü
Ozanlı, garipli, kervansaraylı
Hele insanları: Alpli, Giraylı
Yok haber onlardan, baba evinden
Bu yüzdendir halim, kopuk bir yaprak
Her şey çok uzakta benden, çok uzak.
Gözlerim daima engine dalar.
İsterim ki her an, ana yurdumda
Dağları dumanlı yaslı Kırım’da
Duvarında mavzer ve Kur’an olan
Ata ocağında, bizim konakta
Bir bakır sinili sofra başında
İftar beklenilsin, dua edilsin
Ve sessiz sedasız yemek yenilsin,
Sonra şadırvanda abdest alınıp
Hep birlikte teravihe gidilsin.
Uyansam her sabah ezan sesiyle
Görsem Ayşeciği su testisiyle
Ninemi yaşmaklı, namaz kılarken
Dinlesem dedemi, Kur’an okurken
Başımı huşuyla yastığa koysam
Sonra toparlanıp yola koyulsam
Yahut günün şavkı vururken camdan
Heybetli sesiyle çağırsa babam
Anam da, “kalk yavrum, aslanım” dese
Tutup elleriyle omuzlarımdan
O müşfik haliyle sarılsa, öpse.
Semaver kaynarken ocak başında
Dünya Türklüğünden, Türk tarihinden
Bozkurt’tan, Turan’dan söz etse dedem
Sonra Türklük için etse de niyaz
Gözlerinden akan yaşını görsem
Evet! Yurdum uzak, burdan çok uzak,
Bir ferahlık yahut bir şevk umarak
Düşerim yollara akşamüstleri
Böyle çaresizim, yıllardan beri
Her zamanki gibi yorgun ve bitkin
Artırıp yükünü hasta kalbimin
Her an heyecanı gözlerimde yaş
Görmek ümidiyle bir Türk, bir dildaş
Dolaşırım Paris caddelerini
Yorgun akan Sen’i, köprülerini
Bir karakış vakti, Sen kıyısında
Kafamın içinde TÜRKLÜK ÜLKÜSÜ
Ruhumu kavuran yurt hasretiyle
Böyle göçeceğim ebediyete
Donmuş cesedimi bulup çöpçüler
Defnedilmek üzere götürecekler
Kimim ben, neyim, ne bilecekler…!
Şair: Buğra ALPGİRAY