İstanbul’da da dönemin ruhuna uygun olarak aynı yıllarda çoğalan, iki sokağı birbirine bağlayan bu yapılar, Türkiye’nin de ilk alışveriş merkezleriydi aslında. Ama bugün bildiğimiz AVM’lerden daha sıcak ve samimiydiler.
Çoğumuz fark etmiyoruz belki ama şu anda pasajların bir kısmı yavaş yavaş kapanıyor ve otel olacağı söylentileri yayılıyor. İstanbul’da pasaj gezmek henüz bir nostaljiye dönüşmemişken, ziyaret etmekten keyif alabileceğinizi düşündüğümüz birbirinden güzel İstanbul pasajlarını sizin için sıraladık.
Mefruşatçılar, manifaturacılar cennetiydi: Anadolu Pasajı
Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde Sultan II. Abdülhamit’in mabeyincisi Sarıca Ragıp Paşa tarafından 1800’lerin sonlarında yaptırıldı. Paşa gayrimenkule yatırım yapmak isteyince Beyoğlu’nda, Osmanlı’nın hüküm sürdüğü kıtalara ithafen Anadolu Pasajı, Rumeli Pasajı, Afrika Pasajı isimli eserleri yaptırdı. Sultan II. Abdülhamit 1908’de tahttan indirilmeseydi, Sarıca Ragıp Paşa’nın beş kıtayı tamamlayacağı rivayetler arasındaydı.
830 metrekarelik bir alana yayılan İtalyan tarzı beş katlı kâgir yapının zemininde 17 dükkân ve üst katlarda 20 daire bulunuyordu. Geçmişte mefruşat ve manifatura mağazalarıyla ünlenen pasajda şu anda büyük bir ayakkabı mağazası, Flo hizmet veriyor.
Konaktan pasaja: Beyoğlu Rumeli Pasajı
İstiklal’de Galatasaray’a doğru yürürken sağda, halk arasında TKP binası olarak bilinen dar bir sokak görünümündeki Rumeli Pasajı, yine Ragıp Paşa’nın gayrimenkul yatırımları arasındaydı. Paşa aslında 1894’te burayı konak olarak yaptırdı. Konak hayatının sona ermesiyle işyerine dönüştü. İtalyan mimarisinden izler taşıyan pasajın biri İstiklal’e diğeri Öğüt ve Mayacı sokaklara açılan iki kapısı vardı.
Üç bloktan oluşan pasajdaki C blok dış cephesi ve içi onarılınca sanat atölyesine dönüştü. Girişte aksesuar satan tezgâhları geçince asansörlerin karşıladığı binada oyuncuların müdavim olduğu Oyuncular Tiyatro Kahve, Monalisa ve Rumeli gibi mekânlar yer alıyordu. Ne yazık ki yakın zamanda Beyoğlu’ndaki otel furyasından bu pasaj da nasibini aldı ve kapandı.
“Durma göğe bakalım”: Afrika Pasajı
Ragıp Paşa’nın bir diğer yatırımı da 1905’te kurulan Afrika Pasajı’ydı. Kendi döneminde önemli ticaret merkezlerinden biri olan Afrika Pasajı’nın ilk katları, daha çok Levantenlerin kaldığı bir apartmandı.
Aslında Afrika Han olarak bilinen pasaj, Küçük Parmakkapı ve Büyük Parmakkapı sokakları arasında ufak bir geçit oluşturuyordu. Diğer pasajlar gibi dükkânlarla dolup taşmasa da Afrika Pasajı’nın özellikle Pen Kafe, Peripetie Bistro ve Hayal Kahvesi gibi mekânlarıyla kendine has bir havası vardı. Kafanızı gökyüzüne çevirdiğinizde gördüğünüz haç şeklindeki açıklık da pasajın gizemli atmosferini arttırıyordu. Ne acı ki Ragıp Paşa’nın bu pasajı da zamana yenildi. Şimdilerde boydan boya ağlarla örtülü ve kapısı zincirli. Belki de otel olacağı günleri bekliyor.
Muhakkak bir çay içimlik: Hazzopulo Pasajı
Şimdilerde İstiklal’de yorulunca dar bir kapıdan Danışman Geçidi’ne geçip göbeğindeki taburelerde bir çay içimlik soluklandığımız bu pasaj, eskiden beri semtin ağır toplarındandı. 1871’de tüccar Hacopulo’nun yaptırdığı pasajda, önceleri üst katta evler, alt katta dükkânlar bulunuyordu. Hatta Ahmet Mithat Efendi’nin matbaası buradaydı ve burası bu yüzden Jön Türklerin de buluşma yeriydi.
Bugün hâlâ ihtişamını koruyan beş katlı pasaj, aslında iki büyük yangın atlattı, iki restorasyon geçirdi. Şimdilerde çantacılar, takıcılar, kitapçılar, Hazzo Pulo Restoran ve Şarap Evi’nden oluşan 40 mağazanın yer aldığı pasaj, sadece eskilerin ünlü şapkacısı M. Katya’nın dükkânı için bile görülmeye değer.
Küçük Sahne’nin ev sahibi: Atlas Pasajı
Çağan Irmak’ın Issız Adam filminin final sahnesinden hatırladığımız Atlas Pasajı, bugün Beyoğlu’nda tek tük kalan sinemalardan birinden adını aldı. 1877’de inşa edilen Osmanlı mimarisinden izler taşıyan pasaj 1985’te bugünkü halini aldı. Şimdilerde hâlâ tarihi görünümünü koruyan pasajda 44 mağaza bulunuyor.
Birbirinden orijinal hediyelikler, cool kıyafetler, otantik takılar bulabileceğiniz Atlas, İstanbul Devlet Tiyatrosu Küçük Sahne’nin de ev sahibi. Burada oyununuzu izledikten sonra Sefahathane’de takılmak ve pasajın havasını solumak mümkün.
Çoğumuz fark etmiyoruz belki ama şu anda pasajların bir kısmı yavaş yavaş kapanıyor ve otel olacağı söylentileri yayılıyor. İstanbul’da pasaj gezmek henüz bir nostaljiye dönüşmemişken, ziyaret etmekten keyif alabileceğinizi düşündüğümüz birbirinden güzel İstanbul pasajlarını sizin için sıraladık.
Mefruşatçılar, manifaturacılar cennetiydi: Anadolu Pasajı
Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde Sultan II. Abdülhamit’in mabeyincisi Sarıca Ragıp Paşa tarafından 1800’lerin sonlarında yaptırıldı. Paşa gayrimenkule yatırım yapmak isteyince Beyoğlu’nda, Osmanlı’nın hüküm sürdüğü kıtalara ithafen Anadolu Pasajı, Rumeli Pasajı, Afrika Pasajı isimli eserleri yaptırdı. Sultan II. Abdülhamit 1908’de tahttan indirilmeseydi, Sarıca Ragıp Paşa’nın beş kıtayı tamamlayacağı rivayetler arasındaydı.
830 metrekarelik bir alana yayılan İtalyan tarzı beş katlı kâgir yapının zemininde 17 dükkân ve üst katlarda 20 daire bulunuyordu. Geçmişte mefruşat ve manifatura mağazalarıyla ünlenen pasajda şu anda büyük bir ayakkabı mağazası, Flo hizmet veriyor.
Konaktan pasaja: Beyoğlu Rumeli Pasajı
İstiklal’de Galatasaray’a doğru yürürken sağda, halk arasında TKP binası olarak bilinen dar bir sokak görünümündeki Rumeli Pasajı, yine Ragıp Paşa’nın gayrimenkul yatırımları arasındaydı. Paşa aslında 1894’te burayı konak olarak yaptırdı. Konak hayatının sona ermesiyle işyerine dönüştü. İtalyan mimarisinden izler taşıyan pasajın biri İstiklal’e diğeri Öğüt ve Mayacı sokaklara açılan iki kapısı vardı.
Üç bloktan oluşan pasajdaki C blok dış cephesi ve içi onarılınca sanat atölyesine dönüştü. Girişte aksesuar satan tezgâhları geçince asansörlerin karşıladığı binada oyuncuların müdavim olduğu Oyuncular Tiyatro Kahve, Monalisa ve Rumeli gibi mekânlar yer alıyordu. Ne yazık ki yakın zamanda Beyoğlu’ndaki otel furyasından bu pasaj da nasibini aldı ve kapandı.
“Durma göğe bakalım”: Afrika Pasajı
Ragıp Paşa’nın bir diğer yatırımı da 1905’te kurulan Afrika Pasajı’ydı. Kendi döneminde önemli ticaret merkezlerinden biri olan Afrika Pasajı’nın ilk katları, daha çok Levantenlerin kaldığı bir apartmandı.
Aslında Afrika Han olarak bilinen pasaj, Küçük Parmakkapı ve Büyük Parmakkapı sokakları arasında ufak bir geçit oluşturuyordu. Diğer pasajlar gibi dükkânlarla dolup taşmasa da Afrika Pasajı’nın özellikle Pen Kafe, Peripetie Bistro ve Hayal Kahvesi gibi mekânlarıyla kendine has bir havası vardı. Kafanızı gökyüzüne çevirdiğinizde gördüğünüz haç şeklindeki açıklık da pasajın gizemli atmosferini arttırıyordu. Ne acı ki Ragıp Paşa’nın bu pasajı da zamana yenildi. Şimdilerde boydan boya ağlarla örtülü ve kapısı zincirli. Belki de otel olacağı günleri bekliyor.
Muhakkak bir çay içimlik: Hazzopulo Pasajı
Şimdilerde İstiklal’de yorulunca dar bir kapıdan Danışman Geçidi’ne geçip göbeğindeki taburelerde bir çay içimlik soluklandığımız bu pasaj, eskiden beri semtin ağır toplarındandı. 1871’de tüccar Hacopulo’nun yaptırdığı pasajda, önceleri üst katta evler, alt katta dükkânlar bulunuyordu. Hatta Ahmet Mithat Efendi’nin matbaası buradaydı ve burası bu yüzden Jön Türklerin de buluşma yeriydi.
Bugün hâlâ ihtişamını koruyan beş katlı pasaj, aslında iki büyük yangın atlattı, iki restorasyon geçirdi. Şimdilerde çantacılar, takıcılar, kitapçılar, Hazzo Pulo Restoran ve Şarap Evi’nden oluşan 40 mağazanın yer aldığı pasaj, sadece eskilerin ünlü şapkacısı M. Katya’nın dükkânı için bile görülmeye değer.
Küçük Sahne’nin ev sahibi: Atlas Pasajı
Çağan Irmak’ın Issız Adam filminin final sahnesinden hatırladığımız Atlas Pasajı, bugün Beyoğlu’nda tek tük kalan sinemalardan birinden adını aldı. 1877’de inşa edilen Osmanlı mimarisinden izler taşıyan pasaj 1985’te bugünkü halini aldı. Şimdilerde hâlâ tarihi görünümünü koruyan pasajda 44 mağaza bulunuyor.
Birbirinden orijinal hediyelikler, cool kıyafetler, otantik takılar bulabileceğiniz Atlas, İstanbul Devlet Tiyatrosu Küçük Sahne’nin de ev sahibi. Burada oyununuzu izledikten sonra Sefahathane’de takılmak ve pasajın havasını solumak mümkün.