Reşat Nuri Güntekin kitapları
Reşat Nuri Güntekin Hikayeleri
Dudaktan Kalbe Reşat Nuri Güntekin
KİTABIN KONUSU
Gerçek sevgiyi anlayamamış bir gencin düştüğü bunalım anlatılmaktadır.
KİTABIN ÖZETİ
Saip Paşa İzmir'in önde gelen tanınmış kişilerinden, belediye başkanlığı yapmış birisidir.Saip Paşa' nın yeğeni Hüseyin Kenan dayısının zoruyla mühendis olmuş daha sonra annesinin dükkanını satıp Avrupa'ya müzik eğitimi almaya gitmiştir. Güzel keman çalan Hüseyin Kenan müzikteki yeteneğini batı dünyasına kabul ettirmiştir. Dayısının ısrarıyla çocukluğunun geçtiği şehre, İzmir'e gelir. Saip Paşa vaktiyle haylaz bir oğlan diye bildiği Hüseyin Kenan'la şimdi övünmekte, ziyafetler düzenleyerek bu ünlü besteciye yakınlığını göstermekten zevk duymaktadır. Bütün bu kalabalıktan ve şatafattan sıkılan Hüseyin Kenan Bozkaya'ya giderek dinlenmek ister. Bozkaya'da küçük kınalı yapıncakla tanışır. Lamia'ya hafif çilli yüzünden dolayı Hüseyin Kenan kınalı yapıncak ismini takmıştır. Hüseyin Kenan evli bir kadın olan Nimet Hanıma kur yapmaktadır. Burası küçük bir kasaba olduğu için dedikodulardan kurtulmak için de Lamia'ya yakınlık gösterir gibi görünmektedir.
Hüseyin Kenan yaz bitince İstanbul'a döner. Niyeti Prenses Cavidan'la evlenmektir. Hüseyin Kenan prensesin Mısır'a gittiği sırada tekrar İzmir'e döner. Orada Lamia ile aralarında yakınlaşma başlar ve Lamia'ya sahip olur. Daha sonra Lamia ile evlenmek istediğini söyler. Fakat Lamia, bunu vazife icabı yaptığını düşünerek evlenme teklifini kabul etmez. Lamia hamileliğini üç ay sonra öğrenir ve intihar etmek ister. İntihardan kurtarılır, Kütahya'ya akrabasının yanına gönderilir. Lamia kızı Mekrube'yi orada doğurur. Hayli maceralı geçen günlerden sonra birisiyle evlenir. Bu sırada kocasının yeğeni Doktor Vedat Kütahya'ya gelir. Lamia Hüseyin Kenan'ın Prenses ile evlendiğini Doktor Vedat'tan duyar. Lamia kocasından ayrılır. Vedat onunla evlenmek istese de reddeder. Kızıyla İstanbul'a gelir. Kısa bir süre sonra Vedat da İstanbul'a gelir.
Bir gün Vedat'ın muayenesinde Hüseyin Kenan'la Lamia karşılaşır. Hüseyin Kenan Lamia'yı sevdiğini geç fark etmiş evlilik hayatında muylu olmamıştır. Vedat'ın Lamia ile evleneceğini duyan Hüseyin Kenan intihar eder ve Lamia'ya kavuşamaz
KİTABIN ANA FiKRİ
Yanlış yer ve zamanda yaşanmış bir aşkın, verdiği acıları gözönüne seriyor.
KiTAPTAKi OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEGERLENDiRiLMESi
Saip Paşa: İzmir'in belediye başkanlığını yapmış tanınmış biridir.
Hüseyin Kenan: Genç, yakışıklı bir müzisyendir.
Lamia: Genç ve güzel bir kızdır.
KiTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BiLGi
Hayatı, edebi kişiliği ve eserleri: Doktor Nuri Bey' in oğludur. İstanbul'da doğdu. İzmir'de Fransız mektebinde okuduktan sonra yüksek tahsilini Edebiyat Fakültesinde yaptı. Bir süre öğretmenlik, müdürlük, baş müfettişlik yaptı. Bu sonuncu görevde çok uzun süre çalışmıştır. Milletvekili olarak birkaç kere TBMM'ye girdi. UNESCO başta olmak üzere çeşitli siyaset ve kültürle ilgili delegeliklerle memleketi temsil etti. Çok genç yaşta edebiyat hayata atıldı. Gazetecilik, mizah yazarlığı yaptı. Darülbedayi'nin ilk kurulduğu yıllardaki telif ve adaptasyonlarıyla dikkati çekti. Tiyatro aslında onun hayatında önemli bir rol almıştır. Hikaye, roman, makale, hatıra, piyes ve skeç olarak pek çok eser bıraktı. Üslubu duru ve temiz, eserleri çok duyguludur.
Eserleri: Harabelerin Çiçeği (1918), Çalıkuşu (1922), Dudaktan Kalbe (1923), Damga (1924), Akşam Güneşi (1926), Bir Kadın Düşmanı (1927) eserlerinden bazılarıdır.
Yaşadığı Dönem ve Çağ: Reşat Nuri Güntekin 1892 ve 1956 yılları arasında yaşamıştır.
Çağdışı olan yazarlarla birleştiği yada ayrıldığı noktalar ve özellikleri : Reşat Nuri Güntekin Anadolu'nun çeşitli bölgeleri ve insanlarını gerçekçi bir gözle anlatmıştır. Konuşma diliyle yapmacıksız bir üslûpla yazması, eserlerinin geniş halk toplulukları tarafından okunmasına imkan vermiştir.
Başka yazarlara etkisi yada başka yazarlardan etkilenmesi: Reşat Nuri Güntekin başka yazarlarda ne bir etki bırakmış ne de onlardan etkilenmiştir.
Damga Reşat Nuri Güntekin
Konu
Aşık olan bir delikanlının sevdiği kız uğruna hayatı boyunca hırsız damgasına vurulması ve bundan dolayı gelişen olayları anlatır.
Özet
İffet hep abisinden farklı olmak ister. Bunu ilk anlayan Mahmut Efendi İffet'I hep Muzaffer'den ayrı sever. İffet, Kamiyap Kalfa sayesinde haftada iki gün Paşa babasından habersiz mahalle okuluna gider, oradaki çocuklarla arkadaşlık eder. Yazları ise Karamürsel'de Damlacık Çiftliğinde oturan Hatice halasında geçirir. Burada geçirdiği iki ay onun için çok farklıdır.
Özellikle halasının anlattığı hayaletli değirmen öyküsünden çok etkilenir. Bu hikayede; birbirini çok seven Fatma ve İsmail, İsmail'inaskere gitmesiyle ayrılırlar. Fatma İsmail'I iki yıl bekler ama çevresi ndekiler İ smail'in Yemen'e gittiğini ve oraya gidenin yaşama ihtimalinin çok az olduğunu söyleyerek Fatma'yı Gaffar Ağa'ya verirler.
Aradan zaman geçtikten sonra İsmail Yemen de n döner ve Fatma nın evlendiğini öğrenir. Yalnız ikisi de hala birbirlerini çok sever. Bunun üzerine geceleri değirmende buluşmaya başlarlar. Birgün basılmak üzereyken İsmail, Fatma'nın namusunu kurtarmak için değirmenden kendisini soğuk sulara atar ve ceseti bile bulunamaz. İffet bu masaldan çok etkilenir ve bu masal ona seevilen kadın için kendini feda etmeği öğretir.
İffet büyür, abisi hünkar yaveri olur ve sırma kordonlar takar. İffet' babası idadi mektebe verir. İffet'in mektepte hürriyetçi ve meşrutiyetçi bir Celal Abisi vardır. Celal'I çok seviyor ve duygularını saklamayıp açıklıkla savunduğu için saygı duyar. Yalnız okulda ki bir öğretmeninin ihtilal ve meşrutiyetten söz etmesi üzerine tevkif edilmesi İffet'i' okuldan ayrılmasına neden olur.
Kısa bir zaman sonra Meşrutiyet ilan edilir ve İffet'in abbası Halis Paşa görevden atılır. Midilli'ye sürgün edilir. İffet'te babasıyla iki buçuk yıl Midilli'de yaşar. Babasının vefatından sonra İstanbul'a dönerve muallim olarak bir evde çalışır. Evin sessiz ve güzel hanımı olan Vedia Hanım ile arasında bir ilişki doğar. Geceleri deniz kenarında buluşurlar.
İffet her gece kayıkhane harabesinde Vedia'yı bekler. Vedia onbeş yaşında ki kız çocukları gibi ihtiyatsız davranırve bir gün yakalanma ihtimali bile akıllarına gelmez. İffet Vedia'a Damlacıktaki su değirmeninin masalını anlatır. Bir köy delikanlısının sevdiğini ele vermemek için yaptığı fedakarlığınıbir gün kendisinin de yapabileceğini söylerdi.
Bir gün yine ihtiyatsızca davranırken basılırlar ve İffet aynen değirmende ki masalda ki gibi sevdiği kadının namusunu kurtarmak için hırsız damgası yapar.
Değirmendeki nasal en sonunda İffet'in başına gelir. Sevdiği kadın uğruna kendisi hayatı boyuncahırsız damgasına vurulur. Zorla haneye tecavüz ve hırsızlık suçlarından dolayı altı ay hapse mahkum olur. Celal'in sayesinde iyi bir koğuşa verilir.
Bir mayıs günü Vasif Efendi ile hapisten çıkar. İffet dışarıda kendini iyi hissetmez. Ne yapacağını şaşırır. Bir kaç gün tanıdıklarında kaldıktan sonra ucuz bir oda kiralar. Hapisten çıktıktan sonra Celal, İffet için yalnız bir arkadaş değil, adeta bir baba olmuştur. İffet'in Hatice Halası kadar çok sevdiği bir Fahriye Yengesi vardır.
Bir gün Muzaffer'den yengesinin durumunun iyi olmadığını haber alır ve zorunlu olarak Fahriye Yengesi'ni görmeye gider, Fahriye Yenge onu çok iyi karşılar ve bir istekte bulunur:400 bin lirasını bankaya yatırmasını isterİffet çok şaşırır. Çünkü, kendi abisinin bile kendisine güveni kalmamıştır. İffet bu parayı çaldırma korkusuyla bankaya yatırır.
Böylelikle İffet'in kendine güveni gelmeye başlar. Celal, İffet'e iş bulur. Görüşmek iççin giden İffet ilk iş görüşmesinde büyük bir ümitsizliğe kapılır. Kendisinden istenen gümrükten, eşya çıkarmasıydı. Yarın gelirim diye mağazadan ayrılır. Ama bu olayın tesiri günlerce üstünden atamaz, namuslu bir iş bulmakta ki ümidi giderek azalır.
Yaz bitiyorduve İffet hala iş bulamaz. Elinde ne varsa satar, bazı geceler aç yatardı. Ev kirasını ödemek için en son babasının yadigarı olan altın saati bile satar. En sonunda Celal, İffet'e Hukuk-I Milliye gazetesinde iş bulur. İffet bundan çok mutlu olur ve yorulmadan çalışmaya başlar.
Çevresindekiler artık rahatsız olmaz çok kısa zaman sonra gazete bütün İffet ve arkadaşlarıTelgraf Gazetesi nde çalışmaya başlar. Fakat kısa zaman sonra Telgraf gazetesinden de ayrılır, yine aç ve açıktadır. Celal geçinemeyip Konya'ya gider. İffet ayda bir Muzaffer abisinin gönderdiği parayla ev kirasını öder.
Birgün sokakta yürürken Celal'e rastlar. Celal Konya'da avukatlık görevinden ayrılıp, ticarete başlar ve İffet'e de kendi şirketinde bir iş verirBundan sonra İffet'in işi şehirler arası yolculuklarda mal taşımaktır. İffet yeni yüzler, yeni insanlar tanıdıkça hayata bağlılığı artmakta yaptığı işten memnun kalmaktadır. Yolda gördüğü insanlara yardım etmekte ve ihtiyaçlarını karşılar. Yine kötü hava şartlarında İzmir'den İstanbul'a hareket eder.
Tren Afyon'da hareket edemez duruma gelir. Dışarı çıkar ve kendisinden hasta annesi için yardım isteyen Rana ya yardım eder. Rana masum ve çocuksu bir kızdır. İffet Rana'dan çok hoşlanır, yalnıuz yediği damga yüzünden Rana'dan uzaklaşır.
İffet uzun süre sonra Hocası Mahmut Efendi'yi görmeye gider. Mahmut Efendi'nin eşi ölmüş kendisine gelini bakar. Mahmut Efendi ile uzun uzun konuşurlar, eski hatıraları anarlar. Gece Mahmut Efendi'den ayrıldıktan sonra sokakta kavga eden bir kadın ve erkekle karşılaşır.
Adam kadını hırsızlıkla suçlarve polise götürmekle tehdit eder. İffet, bu kadını görünce Rana aklına gelir ve bu kadının masum olduğunu, kendisi gibi damga yediğini düşünerek, onu kendi himayesi altına almayı düşünür. Adama para vererek kızı kurtarır. Yalnız kadın hiç düşündüğü gibi çıkmaz. Bir geceyi beraber geçirdikten sonra kadın ayrılır ve İffet'in duyguları yine incinir.
Muzaffer Ağabeyinden gelen telgraf İffet'in moralini yükseltir. Telgrafta ev ve yatırımlar hakkında ki mahkemeyi kazandıkları yazar. İffet İstanbul'a döner ve eline epeyce para geçer. İstanbulda iyi bir malikane alır. Yanınada Mahmut Efendi öldükten sonra tek başına kalan gelini ve torununu allır. Eline para geçtikten sonra eski akrabaları ile tekrar görüşmeye başlar.
Birgün İffet Beyoğlu'nda dolaşırken Vedia'ya rastlar. Hiçbir şey olmamış gibi iki çift karşılıklı konuşurlar. İffet tekrardan Vedia'ya karşı duygular hisseder. Yalnız Vedia tekrardan İffet'le olmak istemez.
Ana Fikir
Seven insanın gözünün kör olduğunu, bir anlık düşüncesiz hareketlerle kendi hayatını mahvedeceğini anlatır.
Şahıslar ve Olaylar
İFFET: O lay kahramanıdır.
MUZAFFER:İffet'in abisidir. uyuşuk, tembel, miskin, kibirli biriydi.
MAHMUT EFENDİ:İffet ve Muzaffer'e haftada iki gün ders verirdi.
HATİCE HALA:İffet'in halasıdır, elinde iki kız çocuğuyla dul kalmış ve Karamürsel'de yaşıyor.
HALİS PAŞA :İffet'in babasıdır.
CEMAL KERİM BEY:İffet'in çocuklarına ders verdiği mebustur.
VEDİA HANIM:Cemal Kerim Bey'in ikinci hanımıdır.
Yazar Hakkında Bilgi
Reşat Nuri GÜNTEKİN ( 25 Kasım 1889 7 Aralık 1956)
Yazı hayatına Birinci Dünya Savaşı sonlarında (1917) başlayan, ilk eseri de Eski Ahbap (uzun hikaye) 1917' de basılan Reşat Nuri, 1918' de tiyatro eleştiri ve araştırmaları yayımlarken bir yandan da hikayeler (Şair Dergisi, 1918/19; Nedim Dergisi, 1919; Büyük Mecmua, 1919) yazıyordu.
Çalıkuşu' nun Vakit gazetesinde tefrikasıyla (1922) geniş bir ün kazandı. Çok hareketli bir eser olan Çalışkuşu' nda Anadolu, ilk idealist ve aydın kızı Feride' ye kavuştu, geniş ölçüde romana girdi. Bu roman az okumuş ve aydın, iki sınıfı da, doğal ve canlı diliyle kendine bağladı.
Reşat Nuri' nin hemen bütün romanlarında dekor olarak taşra kasaba ve şehirleri çevre, tip, çeşitli problem ve görüşleriyle Anadolu atmosferi görülür. Romanlarında sosyal ve hissi konuları işleyen yazar, küçük hikayelerinde bunların yanına mizahı da eklediYazdığı, çevirdiği, kitap biçimine girmiş veya dergi, gazete sayfalarında, tiyatro repertuarlarında kalmış tüm eserlerinin toplamı yüzü bulur; bunlardan 19 tanesi telif romandır, 7 tanesi hikaye kitabı.
Yazdığı, çevirdiği, uyarladığı, oynanmış, basılmadan kalmış oyunlarının sayısı roman ve hikaye kitaplarının sayısını da aşar. Eserlerinin tam listesi için şu broşüre bakınız: Türkan Poyraz Muazzez Albek, Reşat Nuri Güntekin (Ankara, 1957)
Hikaye kitapları: Tanrı Misafiri (1927), Sönmüş Yıldızlar (1927), Leyla ile Mecnun (1928), Olağan İşler (1930), vb.
Gezi yazıları: Anadolu Notları (ilk cildi 1936; ikinci cildi 1966).
Oyunları içinde en ünlüleri Balıkesir Muhasebecisi (1953) ve Tanrıdağı Ziyafeti (1955)' dir. Bütün eserleri ölümünden sonra, eşi tarafından, bir külliyat halinde yeniden bastırıldı.
Hayatı, sanatı ve eserleri üzerine bir tanıtma kitabı, Muzaffer Uyguner'indir. (Varlık yay;1967). İbrahim Zeki Burdurlu' nun Romanıyla Reşat Nuri Güntekin (İzmir Eğitim Ens. Yay., 1971) kitabını Birol Emil' in Reşat Nuri Güntekin' in Romanlarında Şahıslar Dünyası (1984) adlı doçentlik tezi izledi.
Acımak Reşat Nuri Güntekin
KİTAP ADI: Acımak
KİTABIN YAZARI: Reşat Nuri GÜNTEKİN
1. KİTABIN KONUSU :
Bir öğretmenin geçmişte yaşadıklarının meslek hayatına etkisi.
2. KiTABIN ÖZETİ :
Zehra mektebin başmuallimidir.Yeni eğitim öğretimin bütün gereklerini yerine getirir,öğrencilerle bire bir ilgilenir;fakat öğrencilerin yaptıkları yanlışları asla affetmez.İçinde hiç acıma duygusu hissetmez.Maarif Müdürü de Zehra'nın bu özelliğinden çok muzdariptir.Çeşitli zamanlarda uyarmış olmasına rağmen hiçbir değişiklik görmemiştir.
Maarif Müdürü Tevfik Hayri ile Vekil Şerif Hayri Bey Zehra'nın okulunu ziyarete giderler.Şerif Hayri Bey Zehra'ya babasının hasta olduğunu, bu nedenle İstanbul'a gidip babasını görmesini ister; fakat Zehra babasının olmadığını ,o kişinin başka birisi olabileceğini söyler.
İki gün sonra Maarif Müdürü'ne bir telgraf gelir.Zehra'nın babası Mürşit Efendinin ölmek üzere olduğunu, muallimin hemen yola çıkmasını bildirir. Müdür Zehra'yı çağırtarak hemen gitmesini ister. Fakat Zehra yine karşı gelir. Müdür fazla üstelemez. Biraz sonra hazırlanmış, elinde çantasıyla Zehra gelir ve gitmeye karar verdiğini söyler.
Zehra İstanbul yolunda babasının ailesine yaptıklarını annesini, ablasını ve anneannesini nasıl öldürdüğünü ve en sonunda da kendisini bir yatılı okula verip hiç arayıp sormamasını düşünür. İstanbul'a varır. Eski komşuları Vehbi Bey kendisini karşılar. Niçin daha önce gelmediğini, babasının Zehra, Zehra' diye öldüğünü söyler. Eve vardıklarında babasının başında birkaç kadın vardır.babasını görmek istemez. Kendisine babasının eşyalarının bulunduğu sandığın anahtarı verilir. Aslında bunu hiç istemez fakat sandığı açar, içinde bir günlük vardır. Günlüğü okumaya başlar. Babasının ilk memuriyet yıllarını, annesiyle evlenmesini, anneannesinin davranışlarını okur. Zehra daha önce bildiği şeylerin hepsini tam tersi olduğunu öğrenir.Aslında bu olaylarda bütün suçlunun annesi ve anneannesi olduğunu anlar. Bundan sonra içinde bir acıma duygusu oluşur. Hemen gidip babasının ayağını öper. Birkaç gün sonra okuluna tekrar döner ve artık Zehra'nın hiçbir eksiği kalmamıştır. Acımayı öğrenmiştir.
3. KİTABIN ANA FİKRİ :
İnsan kişiler hakkında araştırıp sormadan, hükümlere varıp ,onları yargılayıp, mahkum etmemelidir.
4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ :
Zehra: Mesleğini çok seven,öğrencilere en iyiyi vermeye çalışan idealist bir öğretmendir.
Tevfik Hayri: Maarif Müdürüdür.Örnek bir yöneticidir.Zehra'ya babacan bir tavırla yaklaşmaktadır.
Şerif Hayri Bey: Bölgenin vekilidir.
Vehbi Bey: Zehra'nın eski komşusudur.Babasının zor zamanında ona yardım etmiştir.
5. KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER :
Kitap akıcı bir dille kaleme alınmış sürükleyici bir eserdir.Bir insanda bulunması gereken en önemli özelliklerden birisini konu almıştır.
6.KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ :
Ünlü yazarlarımızdan Reşat Nuri Güntekin 26 Kasım 1889 yılında İstanbul'da doğdu ve babası Doktor Nuri Bey'dir. Önce Çanakkale İdadisinde okuyan Güntekin daha sonra İzmir'de Fransız Frerler mektebine devam etti.
Reşat Nuri, 1912 yılında İstanbul Darulfünun Edebiyat Şubesini bitirdikten sonra liselerde edebiyat, Fransızca ve felsefe okuttu. 1931 ve 1943 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı müfettişi olarak Anadolu'nun çeşitli yerlerini görme fırsatı buldu.
1939 ve 1943 yılları döneminde Çanakkale milletvekilliği yaptıktan sonra 1947′de başmüfettişlik ve 1954′te Paris kültür ataşeliği (1954) yaptı.
Reşat Nuri Güntekin, hikaye, roman, gezi notları, oyun, mizah yazıları ve çeşitli konularda makaleler yazdı. İlk eseri olan Eski Ahbab adlı hikayesi, 1917 yılında Diken dergisinde çıktı ve sonradan kitap olarak basıldı.
Bir dönem Zaman gazetesine Temaşa Haftaları başlığı ile tiyatro eleştirileri yazdı çeşitli takma isimlerle (Şair, Nedim, Büyük Mecmua, İnci dergilerinde Hayreddin Rüşdi, Sermed Ferid, Mehmed Ferid) hikayeler yayınladı. Reşat Nuri'nin bazı mizah dergilerinde farklı takma isimler kullandığı da görülmüştür. Ayrıca Harabelerin Çiçeği adlı eserini yine zaman gazetesinde Cemil Nimet adıyla yayınladı. Cumhuriyet'in yeni kurulduğu 1923-1924 yıllarında arkadaşlarıyla birlikte Kelebek isimli haftalık bir mizah dergisi çıkardılar.
Reşat Nuri Güntekin, o zamanlar kendisine büyük ün kazandıran, bugün de çok iyi bilinen ve sevilen Çalıkuşu adlı romanını 1922 yılında yayınladı. Bu eser TRT televizyonu tarafından dizi haline getirildi ve büyük kitlelerce seyredildi ve sevildi. Reşat Nuri'nin eserlerinde toplumsal olayların ve aşkın iç içe olduğunu görüyoruz. Kahramanları gerçek hayattan kopuk değillerdir. Kitabın kahramanının yaşadığı olayları ve duyguları, işini ve burada yaşadıklarını gözardı etmeden yazar. Romanlarını kesinlikle samimi, sürükleyici ve çok güzel bir Türkçe ile kaleme almıştır. Reşat Nuri'nin eğlendirici mizahi öyküleri de vardır.
Reşat Nuri Güntekin'in oyunlarından Yaprak Dökümü'de televizyona uyarlandığından yeni nesil hariç kimsenin yabancısı olmadığı bir eserdir. Burada da aşklar, entrikalar, mutluluklar ve gözyaşlarıyla dolu hayat yaşayan bir aile anlatılmıştır.
Reşat Nuri Güntekin, Batılı bazı yazarlarından romanlar, hikayeler çevirmiş, oyunlar uyarlamıştır. Akciğer kanserinden tedavi olmak için gittiği Londra'da ölmüş (Aralık, 1956) ve cenazesi İstanbul'a getirilerek, Karacahmet Mezarlığında defnedilmiştir.
Romanları: Harabelerin Çiçeği (1918), Gizli El (1920), Çalıkuşu (1922), Dudaktan Kalbe (1923), Damga (1924), Akşam Güneşi (1926), Bir Kadın Düşmanı (1927), Yeşil Gece (1928), Acımak (1928), Yaprak Dökümü (1930), Kızılcık Dalları (1932), Gökyüzü (1935), Eski Hastalık (1938), Ateş Gecesi (1942), Değirmen, Miskinler Tekkesi (1946), Ripka İfşa Ediyor (1949), Kavak Yelleri (1950), Kan Davası (1955), Boyunduruk (1960), Son Sığınak (1961).
Hikayeleri: Gençlik ve Güzellik (1917), Recm (1919), Roçild (1919), Eski Ahbab, Sönmüş Yıldızlar (1918), Tanrı Misafiri (1927), Leyla ile Mecnun
(1928), Olağan işler (1930).
Oyunları: Gönül Veya İnhidam (1916), Babur Şah'ın Seccadesi (1919), Hançer (1920), Asker Dönüşü (1921), Eski Rüya (1922), Yaprak Dökümü (1923), Kır Çiçeği (1924), Ümidin Güneşi(1924), Gazeteci Düşmanı, Şemsiye Hırsızı, Bir Köy Hocası (1928), Bir Kır Eğlencesi (1931), Felaket Karşısında, Gözdağı, Eski Borç (1931), Ümidin Mektebinde (1931), İstiklal (1933), Vergi Hırsızı (1933), Bir Yağmur Gecesi (1941), Yol Geçen Hanı (1944), Ağlayan Kız ( (1946), Eski Şarkı (1951), Hülleci (1953), Tanrı Dağı Ziyareti (1954), Balıkesir Muhasebecisi (1955), Bu Gece Başka Gece (1956).
Diğer Eserleri: Anadolu Notları (2Cilt, 1936-1966), Fransız Edebiyatı Antolojisi (3 cilt, 1929-1931), Üç Asırlık Fransız Edebiyatı (3 cilt, 1932).
Reşat Nuri Güntekin Hikayeleri
Dudaktan Kalbe Reşat Nuri Güntekin
KİTABIN KONUSU
Gerçek sevgiyi anlayamamış bir gencin düştüğü bunalım anlatılmaktadır.
KİTABIN ÖZETİ
Saip Paşa İzmir'in önde gelen tanınmış kişilerinden, belediye başkanlığı yapmış birisidir.Saip Paşa' nın yeğeni Hüseyin Kenan dayısının zoruyla mühendis olmuş daha sonra annesinin dükkanını satıp Avrupa'ya müzik eğitimi almaya gitmiştir. Güzel keman çalan Hüseyin Kenan müzikteki yeteneğini batı dünyasına kabul ettirmiştir. Dayısının ısrarıyla çocukluğunun geçtiği şehre, İzmir'e gelir. Saip Paşa vaktiyle haylaz bir oğlan diye bildiği Hüseyin Kenan'la şimdi övünmekte, ziyafetler düzenleyerek bu ünlü besteciye yakınlığını göstermekten zevk duymaktadır. Bütün bu kalabalıktan ve şatafattan sıkılan Hüseyin Kenan Bozkaya'ya giderek dinlenmek ister. Bozkaya'da küçük kınalı yapıncakla tanışır. Lamia'ya hafif çilli yüzünden dolayı Hüseyin Kenan kınalı yapıncak ismini takmıştır. Hüseyin Kenan evli bir kadın olan Nimet Hanıma kur yapmaktadır. Burası küçük bir kasaba olduğu için dedikodulardan kurtulmak için de Lamia'ya yakınlık gösterir gibi görünmektedir.
Hüseyin Kenan yaz bitince İstanbul'a döner. Niyeti Prenses Cavidan'la evlenmektir. Hüseyin Kenan prensesin Mısır'a gittiği sırada tekrar İzmir'e döner. Orada Lamia ile aralarında yakınlaşma başlar ve Lamia'ya sahip olur. Daha sonra Lamia ile evlenmek istediğini söyler. Fakat Lamia, bunu vazife icabı yaptığını düşünerek evlenme teklifini kabul etmez. Lamia hamileliğini üç ay sonra öğrenir ve intihar etmek ister. İntihardan kurtarılır, Kütahya'ya akrabasının yanına gönderilir. Lamia kızı Mekrube'yi orada doğurur. Hayli maceralı geçen günlerden sonra birisiyle evlenir. Bu sırada kocasının yeğeni Doktor Vedat Kütahya'ya gelir. Lamia Hüseyin Kenan'ın Prenses ile evlendiğini Doktor Vedat'tan duyar. Lamia kocasından ayrılır. Vedat onunla evlenmek istese de reddeder. Kızıyla İstanbul'a gelir. Kısa bir süre sonra Vedat da İstanbul'a gelir.
Bir gün Vedat'ın muayenesinde Hüseyin Kenan'la Lamia karşılaşır. Hüseyin Kenan Lamia'yı sevdiğini geç fark etmiş evlilik hayatında muylu olmamıştır. Vedat'ın Lamia ile evleneceğini duyan Hüseyin Kenan intihar eder ve Lamia'ya kavuşamaz
KİTABIN ANA FiKRİ
Yanlış yer ve zamanda yaşanmış bir aşkın, verdiği acıları gözönüne seriyor.
KiTAPTAKi OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEGERLENDiRiLMESi
Saip Paşa: İzmir'in belediye başkanlığını yapmış tanınmış biridir.
Hüseyin Kenan: Genç, yakışıklı bir müzisyendir.
Lamia: Genç ve güzel bir kızdır.
KiTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BiLGi
Hayatı, edebi kişiliği ve eserleri: Doktor Nuri Bey' in oğludur. İstanbul'da doğdu. İzmir'de Fransız mektebinde okuduktan sonra yüksek tahsilini Edebiyat Fakültesinde yaptı. Bir süre öğretmenlik, müdürlük, baş müfettişlik yaptı. Bu sonuncu görevde çok uzun süre çalışmıştır. Milletvekili olarak birkaç kere TBMM'ye girdi. UNESCO başta olmak üzere çeşitli siyaset ve kültürle ilgili delegeliklerle memleketi temsil etti. Çok genç yaşta edebiyat hayata atıldı. Gazetecilik, mizah yazarlığı yaptı. Darülbedayi'nin ilk kurulduğu yıllardaki telif ve adaptasyonlarıyla dikkati çekti. Tiyatro aslında onun hayatında önemli bir rol almıştır. Hikaye, roman, makale, hatıra, piyes ve skeç olarak pek çok eser bıraktı. Üslubu duru ve temiz, eserleri çok duyguludur.
Eserleri: Harabelerin Çiçeği (1918), Çalıkuşu (1922), Dudaktan Kalbe (1923), Damga (1924), Akşam Güneşi (1926), Bir Kadın Düşmanı (1927) eserlerinden bazılarıdır.
Yaşadığı Dönem ve Çağ: Reşat Nuri Güntekin 1892 ve 1956 yılları arasında yaşamıştır.
Çağdışı olan yazarlarla birleştiği yada ayrıldığı noktalar ve özellikleri : Reşat Nuri Güntekin Anadolu'nun çeşitli bölgeleri ve insanlarını gerçekçi bir gözle anlatmıştır. Konuşma diliyle yapmacıksız bir üslûpla yazması, eserlerinin geniş halk toplulukları tarafından okunmasına imkan vermiştir.
Başka yazarlara etkisi yada başka yazarlardan etkilenmesi: Reşat Nuri Güntekin başka yazarlarda ne bir etki bırakmış ne de onlardan etkilenmiştir.
Damga Reşat Nuri Güntekin
Konu
Aşık olan bir delikanlının sevdiği kız uğruna hayatı boyunca hırsız damgasına vurulması ve bundan dolayı gelişen olayları anlatır.
Özet
İffet hep abisinden farklı olmak ister. Bunu ilk anlayan Mahmut Efendi İffet'I hep Muzaffer'den ayrı sever. İffet, Kamiyap Kalfa sayesinde haftada iki gün Paşa babasından habersiz mahalle okuluna gider, oradaki çocuklarla arkadaşlık eder. Yazları ise Karamürsel'de Damlacık Çiftliğinde oturan Hatice halasında geçirir. Burada geçirdiği iki ay onun için çok farklıdır.
Özellikle halasının anlattığı hayaletli değirmen öyküsünden çok etkilenir. Bu hikayede; birbirini çok seven Fatma ve İsmail, İsmail'inaskere gitmesiyle ayrılırlar. Fatma İsmail'I iki yıl bekler ama çevresi ndekiler İ smail'in Yemen'e gittiğini ve oraya gidenin yaşama ihtimalinin çok az olduğunu söyleyerek Fatma'yı Gaffar Ağa'ya verirler.
Aradan zaman geçtikten sonra İsmail Yemen de n döner ve Fatma nın evlendiğini öğrenir. Yalnız ikisi de hala birbirlerini çok sever. Bunun üzerine geceleri değirmende buluşmaya başlarlar. Birgün basılmak üzereyken İsmail, Fatma'nın namusunu kurtarmak için değirmenden kendisini soğuk sulara atar ve ceseti bile bulunamaz. İffet bu masaldan çok etkilenir ve bu masal ona seevilen kadın için kendini feda etmeği öğretir.
İffet büyür, abisi hünkar yaveri olur ve sırma kordonlar takar. İffet' babası idadi mektebe verir. İffet'in mektepte hürriyetçi ve meşrutiyetçi bir Celal Abisi vardır. Celal'I çok seviyor ve duygularını saklamayıp açıklıkla savunduğu için saygı duyar. Yalnız okulda ki bir öğretmeninin ihtilal ve meşrutiyetten söz etmesi üzerine tevkif edilmesi İffet'i' okuldan ayrılmasına neden olur.
Kısa bir zaman sonra Meşrutiyet ilan edilir ve İffet'in abbası Halis Paşa görevden atılır. Midilli'ye sürgün edilir. İffet'te babasıyla iki buçuk yıl Midilli'de yaşar. Babasının vefatından sonra İstanbul'a dönerve muallim olarak bir evde çalışır. Evin sessiz ve güzel hanımı olan Vedia Hanım ile arasında bir ilişki doğar. Geceleri deniz kenarında buluşurlar.
İffet her gece kayıkhane harabesinde Vedia'yı bekler. Vedia onbeş yaşında ki kız çocukları gibi ihtiyatsız davranırve bir gün yakalanma ihtimali bile akıllarına gelmez. İffet Vedia'a Damlacıktaki su değirmeninin masalını anlatır. Bir köy delikanlısının sevdiğini ele vermemek için yaptığı fedakarlığınıbir gün kendisinin de yapabileceğini söylerdi.
Bir gün yine ihtiyatsızca davranırken basılırlar ve İffet aynen değirmende ki masalda ki gibi sevdiği kadının namusunu kurtarmak için hırsız damgası yapar.
Değirmendeki nasal en sonunda İffet'in başına gelir. Sevdiği kadın uğruna kendisi hayatı boyuncahırsız damgasına vurulur. Zorla haneye tecavüz ve hırsızlık suçlarından dolayı altı ay hapse mahkum olur. Celal'in sayesinde iyi bir koğuşa verilir.
Bir mayıs günü Vasif Efendi ile hapisten çıkar. İffet dışarıda kendini iyi hissetmez. Ne yapacağını şaşırır. Bir kaç gün tanıdıklarında kaldıktan sonra ucuz bir oda kiralar. Hapisten çıktıktan sonra Celal, İffet için yalnız bir arkadaş değil, adeta bir baba olmuştur. İffet'in Hatice Halası kadar çok sevdiği bir Fahriye Yengesi vardır.
Bir gün Muzaffer'den yengesinin durumunun iyi olmadığını haber alır ve zorunlu olarak Fahriye Yengesi'ni görmeye gider, Fahriye Yenge onu çok iyi karşılar ve bir istekte bulunur:400 bin lirasını bankaya yatırmasını isterİffet çok şaşırır. Çünkü, kendi abisinin bile kendisine güveni kalmamıştır. İffet bu parayı çaldırma korkusuyla bankaya yatırır.
Böylelikle İffet'in kendine güveni gelmeye başlar. Celal, İffet'e iş bulur. Görüşmek iççin giden İffet ilk iş görüşmesinde büyük bir ümitsizliğe kapılır. Kendisinden istenen gümrükten, eşya çıkarmasıydı. Yarın gelirim diye mağazadan ayrılır. Ama bu olayın tesiri günlerce üstünden atamaz, namuslu bir iş bulmakta ki ümidi giderek azalır.
Yaz bitiyorduve İffet hala iş bulamaz. Elinde ne varsa satar, bazı geceler aç yatardı. Ev kirasını ödemek için en son babasının yadigarı olan altın saati bile satar. En sonunda Celal, İffet'e Hukuk-I Milliye gazetesinde iş bulur. İffet bundan çok mutlu olur ve yorulmadan çalışmaya başlar.
Çevresindekiler artık rahatsız olmaz çok kısa zaman sonra gazete bütün İffet ve arkadaşlarıTelgraf Gazetesi nde çalışmaya başlar. Fakat kısa zaman sonra Telgraf gazetesinden de ayrılır, yine aç ve açıktadır. Celal geçinemeyip Konya'ya gider. İffet ayda bir Muzaffer abisinin gönderdiği parayla ev kirasını öder.
Birgün sokakta yürürken Celal'e rastlar. Celal Konya'da avukatlık görevinden ayrılıp, ticarete başlar ve İffet'e de kendi şirketinde bir iş verirBundan sonra İffet'in işi şehirler arası yolculuklarda mal taşımaktır. İffet yeni yüzler, yeni insanlar tanıdıkça hayata bağlılığı artmakta yaptığı işten memnun kalmaktadır. Yolda gördüğü insanlara yardım etmekte ve ihtiyaçlarını karşılar. Yine kötü hava şartlarında İzmir'den İstanbul'a hareket eder.
Tren Afyon'da hareket edemez duruma gelir. Dışarı çıkar ve kendisinden hasta annesi için yardım isteyen Rana ya yardım eder. Rana masum ve çocuksu bir kızdır. İffet Rana'dan çok hoşlanır, yalnıuz yediği damga yüzünden Rana'dan uzaklaşır.
İffet uzun süre sonra Hocası Mahmut Efendi'yi görmeye gider. Mahmut Efendi'nin eşi ölmüş kendisine gelini bakar. Mahmut Efendi ile uzun uzun konuşurlar, eski hatıraları anarlar. Gece Mahmut Efendi'den ayrıldıktan sonra sokakta kavga eden bir kadın ve erkekle karşılaşır.
Adam kadını hırsızlıkla suçlarve polise götürmekle tehdit eder. İffet, bu kadını görünce Rana aklına gelir ve bu kadının masum olduğunu, kendisi gibi damga yediğini düşünerek, onu kendi himayesi altına almayı düşünür. Adama para vererek kızı kurtarır. Yalnız kadın hiç düşündüğü gibi çıkmaz. Bir geceyi beraber geçirdikten sonra kadın ayrılır ve İffet'in duyguları yine incinir.
Muzaffer Ağabeyinden gelen telgraf İffet'in moralini yükseltir. Telgrafta ev ve yatırımlar hakkında ki mahkemeyi kazandıkları yazar. İffet İstanbul'a döner ve eline epeyce para geçer. İstanbulda iyi bir malikane alır. Yanınada Mahmut Efendi öldükten sonra tek başına kalan gelini ve torununu allır. Eline para geçtikten sonra eski akrabaları ile tekrar görüşmeye başlar.
Birgün İffet Beyoğlu'nda dolaşırken Vedia'ya rastlar. Hiçbir şey olmamış gibi iki çift karşılıklı konuşurlar. İffet tekrardan Vedia'ya karşı duygular hisseder. Yalnız Vedia tekrardan İffet'le olmak istemez.
Ana Fikir
Seven insanın gözünün kör olduğunu, bir anlık düşüncesiz hareketlerle kendi hayatını mahvedeceğini anlatır.
Şahıslar ve Olaylar
İFFET: O lay kahramanıdır.
MUZAFFER:İffet'in abisidir. uyuşuk, tembel, miskin, kibirli biriydi.
MAHMUT EFENDİ:İffet ve Muzaffer'e haftada iki gün ders verirdi.
HATİCE HALA:İffet'in halasıdır, elinde iki kız çocuğuyla dul kalmış ve Karamürsel'de yaşıyor.
HALİS PAŞA :İffet'in babasıdır.
CEMAL KERİM BEY:İffet'in çocuklarına ders verdiği mebustur.
VEDİA HANIM:Cemal Kerim Bey'in ikinci hanımıdır.
Yazar Hakkında Bilgi
Reşat Nuri GÜNTEKİN ( 25 Kasım 1889 7 Aralık 1956)
Yazı hayatına Birinci Dünya Savaşı sonlarında (1917) başlayan, ilk eseri de Eski Ahbap (uzun hikaye) 1917' de basılan Reşat Nuri, 1918' de tiyatro eleştiri ve araştırmaları yayımlarken bir yandan da hikayeler (Şair Dergisi, 1918/19; Nedim Dergisi, 1919; Büyük Mecmua, 1919) yazıyordu.
Çalıkuşu' nun Vakit gazetesinde tefrikasıyla (1922) geniş bir ün kazandı. Çok hareketli bir eser olan Çalışkuşu' nda Anadolu, ilk idealist ve aydın kızı Feride' ye kavuştu, geniş ölçüde romana girdi. Bu roman az okumuş ve aydın, iki sınıfı da, doğal ve canlı diliyle kendine bağladı.
Reşat Nuri' nin hemen bütün romanlarında dekor olarak taşra kasaba ve şehirleri çevre, tip, çeşitli problem ve görüşleriyle Anadolu atmosferi görülür. Romanlarında sosyal ve hissi konuları işleyen yazar, küçük hikayelerinde bunların yanına mizahı da eklediYazdığı, çevirdiği, kitap biçimine girmiş veya dergi, gazete sayfalarında, tiyatro repertuarlarında kalmış tüm eserlerinin toplamı yüzü bulur; bunlardan 19 tanesi telif romandır, 7 tanesi hikaye kitabı.
Yazdığı, çevirdiği, uyarladığı, oynanmış, basılmadan kalmış oyunlarının sayısı roman ve hikaye kitaplarının sayısını da aşar. Eserlerinin tam listesi için şu broşüre bakınız: Türkan Poyraz Muazzez Albek, Reşat Nuri Güntekin (Ankara, 1957)
Hikaye kitapları: Tanrı Misafiri (1927), Sönmüş Yıldızlar (1927), Leyla ile Mecnun (1928), Olağan İşler (1930), vb.
Gezi yazıları: Anadolu Notları (ilk cildi 1936; ikinci cildi 1966).
Oyunları içinde en ünlüleri Balıkesir Muhasebecisi (1953) ve Tanrıdağı Ziyafeti (1955)' dir. Bütün eserleri ölümünden sonra, eşi tarafından, bir külliyat halinde yeniden bastırıldı.
Hayatı, sanatı ve eserleri üzerine bir tanıtma kitabı, Muzaffer Uyguner'indir. (Varlık yay;1967). İbrahim Zeki Burdurlu' nun Romanıyla Reşat Nuri Güntekin (İzmir Eğitim Ens. Yay., 1971) kitabını Birol Emil' in Reşat Nuri Güntekin' in Romanlarında Şahıslar Dünyası (1984) adlı doçentlik tezi izledi.
Acımak Reşat Nuri Güntekin
KİTAP ADI: Acımak
KİTABIN YAZARI: Reşat Nuri GÜNTEKİN
1. KİTABIN KONUSU :
Bir öğretmenin geçmişte yaşadıklarının meslek hayatına etkisi.
2. KiTABIN ÖZETİ :
Zehra mektebin başmuallimidir.Yeni eğitim öğretimin bütün gereklerini yerine getirir,öğrencilerle bire bir ilgilenir;fakat öğrencilerin yaptıkları yanlışları asla affetmez.İçinde hiç acıma duygusu hissetmez.Maarif Müdürü de Zehra'nın bu özelliğinden çok muzdariptir.Çeşitli zamanlarda uyarmış olmasına rağmen hiçbir değişiklik görmemiştir.
Maarif Müdürü Tevfik Hayri ile Vekil Şerif Hayri Bey Zehra'nın okulunu ziyarete giderler.Şerif Hayri Bey Zehra'ya babasının hasta olduğunu, bu nedenle İstanbul'a gidip babasını görmesini ister; fakat Zehra babasının olmadığını ,o kişinin başka birisi olabileceğini söyler.
İki gün sonra Maarif Müdürü'ne bir telgraf gelir.Zehra'nın babası Mürşit Efendinin ölmek üzere olduğunu, muallimin hemen yola çıkmasını bildirir. Müdür Zehra'yı çağırtarak hemen gitmesini ister. Fakat Zehra yine karşı gelir. Müdür fazla üstelemez. Biraz sonra hazırlanmış, elinde çantasıyla Zehra gelir ve gitmeye karar verdiğini söyler.
Zehra İstanbul yolunda babasının ailesine yaptıklarını annesini, ablasını ve anneannesini nasıl öldürdüğünü ve en sonunda da kendisini bir yatılı okula verip hiç arayıp sormamasını düşünür. İstanbul'a varır. Eski komşuları Vehbi Bey kendisini karşılar. Niçin daha önce gelmediğini, babasının Zehra, Zehra' diye öldüğünü söyler. Eve vardıklarında babasının başında birkaç kadın vardır.babasını görmek istemez. Kendisine babasının eşyalarının bulunduğu sandığın anahtarı verilir. Aslında bunu hiç istemez fakat sandığı açar, içinde bir günlük vardır. Günlüğü okumaya başlar. Babasının ilk memuriyet yıllarını, annesiyle evlenmesini, anneannesinin davranışlarını okur. Zehra daha önce bildiği şeylerin hepsini tam tersi olduğunu öğrenir.Aslında bu olaylarda bütün suçlunun annesi ve anneannesi olduğunu anlar. Bundan sonra içinde bir acıma duygusu oluşur. Hemen gidip babasının ayağını öper. Birkaç gün sonra okuluna tekrar döner ve artık Zehra'nın hiçbir eksiği kalmamıştır. Acımayı öğrenmiştir.
3. KİTABIN ANA FİKRİ :
İnsan kişiler hakkında araştırıp sormadan, hükümlere varıp ,onları yargılayıp, mahkum etmemelidir.
4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ :
Zehra: Mesleğini çok seven,öğrencilere en iyiyi vermeye çalışan idealist bir öğretmendir.
Tevfik Hayri: Maarif Müdürüdür.Örnek bir yöneticidir.Zehra'ya babacan bir tavırla yaklaşmaktadır.
Şerif Hayri Bey: Bölgenin vekilidir.
Vehbi Bey: Zehra'nın eski komşusudur.Babasının zor zamanında ona yardım etmiştir.
5. KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER :
Kitap akıcı bir dille kaleme alınmış sürükleyici bir eserdir.Bir insanda bulunması gereken en önemli özelliklerden birisini konu almıştır.
6.KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ :
Ünlü yazarlarımızdan Reşat Nuri Güntekin 26 Kasım 1889 yılında İstanbul'da doğdu ve babası Doktor Nuri Bey'dir. Önce Çanakkale İdadisinde okuyan Güntekin daha sonra İzmir'de Fransız Frerler mektebine devam etti.
Reşat Nuri, 1912 yılında İstanbul Darulfünun Edebiyat Şubesini bitirdikten sonra liselerde edebiyat, Fransızca ve felsefe okuttu. 1931 ve 1943 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı müfettişi olarak Anadolu'nun çeşitli yerlerini görme fırsatı buldu.
1939 ve 1943 yılları döneminde Çanakkale milletvekilliği yaptıktan sonra 1947′de başmüfettişlik ve 1954′te Paris kültür ataşeliği (1954) yaptı.
Reşat Nuri Güntekin, hikaye, roman, gezi notları, oyun, mizah yazıları ve çeşitli konularda makaleler yazdı. İlk eseri olan Eski Ahbab adlı hikayesi, 1917 yılında Diken dergisinde çıktı ve sonradan kitap olarak basıldı.
Bir dönem Zaman gazetesine Temaşa Haftaları başlığı ile tiyatro eleştirileri yazdı çeşitli takma isimlerle (Şair, Nedim, Büyük Mecmua, İnci dergilerinde Hayreddin Rüşdi, Sermed Ferid, Mehmed Ferid) hikayeler yayınladı. Reşat Nuri'nin bazı mizah dergilerinde farklı takma isimler kullandığı da görülmüştür. Ayrıca Harabelerin Çiçeği adlı eserini yine zaman gazetesinde Cemil Nimet adıyla yayınladı. Cumhuriyet'in yeni kurulduğu 1923-1924 yıllarında arkadaşlarıyla birlikte Kelebek isimli haftalık bir mizah dergisi çıkardılar.
Reşat Nuri Güntekin, o zamanlar kendisine büyük ün kazandıran, bugün de çok iyi bilinen ve sevilen Çalıkuşu adlı romanını 1922 yılında yayınladı. Bu eser TRT televizyonu tarafından dizi haline getirildi ve büyük kitlelerce seyredildi ve sevildi. Reşat Nuri'nin eserlerinde toplumsal olayların ve aşkın iç içe olduğunu görüyoruz. Kahramanları gerçek hayattan kopuk değillerdir. Kitabın kahramanının yaşadığı olayları ve duyguları, işini ve burada yaşadıklarını gözardı etmeden yazar. Romanlarını kesinlikle samimi, sürükleyici ve çok güzel bir Türkçe ile kaleme almıştır. Reşat Nuri'nin eğlendirici mizahi öyküleri de vardır.
Reşat Nuri Güntekin'in oyunlarından Yaprak Dökümü'de televizyona uyarlandığından yeni nesil hariç kimsenin yabancısı olmadığı bir eserdir. Burada da aşklar, entrikalar, mutluluklar ve gözyaşlarıyla dolu hayat yaşayan bir aile anlatılmıştır.
Reşat Nuri Güntekin, Batılı bazı yazarlarından romanlar, hikayeler çevirmiş, oyunlar uyarlamıştır. Akciğer kanserinden tedavi olmak için gittiği Londra'da ölmüş (Aralık, 1956) ve cenazesi İstanbul'a getirilerek, Karacahmet Mezarlığında defnedilmiştir.
Romanları: Harabelerin Çiçeği (1918), Gizli El (1920), Çalıkuşu (1922), Dudaktan Kalbe (1923), Damga (1924), Akşam Güneşi (1926), Bir Kadın Düşmanı (1927), Yeşil Gece (1928), Acımak (1928), Yaprak Dökümü (1930), Kızılcık Dalları (1932), Gökyüzü (1935), Eski Hastalık (1938), Ateş Gecesi (1942), Değirmen, Miskinler Tekkesi (1946), Ripka İfşa Ediyor (1949), Kavak Yelleri (1950), Kan Davası (1955), Boyunduruk (1960), Son Sığınak (1961).
Hikayeleri: Gençlik ve Güzellik (1917), Recm (1919), Roçild (1919), Eski Ahbab, Sönmüş Yıldızlar (1918), Tanrı Misafiri (1927), Leyla ile Mecnun
(1928), Olağan işler (1930).
Oyunları: Gönül Veya İnhidam (1916), Babur Şah'ın Seccadesi (1919), Hançer (1920), Asker Dönüşü (1921), Eski Rüya (1922), Yaprak Dökümü (1923), Kır Çiçeği (1924), Ümidin Güneşi(1924), Gazeteci Düşmanı, Şemsiye Hırsızı, Bir Köy Hocası (1928), Bir Kır Eğlencesi (1931), Felaket Karşısında, Gözdağı, Eski Borç (1931), Ümidin Mektebinde (1931), İstiklal (1933), Vergi Hırsızı (1933), Bir Yağmur Gecesi (1941), Yol Geçen Hanı (1944), Ağlayan Kız ( (1946), Eski Şarkı (1951), Hülleci (1953), Tanrı Dağı Ziyareti (1954), Balıkesir Muhasebecisi (1955), Bu Gece Başka Gece (1956).
Diğer Eserleri: Anadolu Notları (2Cilt, 1936-1966), Fransız Edebiyatı Antolojisi (3 cilt, 1929-1931), Üç Asırlık Fransız Edebiyatı (3 cilt, 1932).