Retorik (Hitabet Sanatı)

Suskun

V.I.P
V.I.P
Retorik (Hitabet Sanatı)
Retorik, hitabet sanatı, belagat; genellikle lisanın kullanımıyla ikna teknik veya sanatı. Retorik, Batı'daki üç orijinal liberal sanat veya trivium`dan (diğerleri diyalektik ve gramerdir) biridir. Terim Fransızca rhétorique`den Türkçe'ye geçmiştir ki rhétoriqueLatince vasıtasıyla Yunanca rhētorikē (tekhnē), "retorik sanatı"ndan türemiştir. Rhētorikē (tekhnē) ise rhētōr (ρήτωρ), "hatip"ten gelmektedir.



ilk olarak romalı hatiplerin kullanışıyla şekil alan ve sadece politik gerçekliğin özerkliğini değil,aynı zamanda amacı doğruyu dile getirmek olmayan sadece etki ve ikna yaratmaya yönelik politik söylemin temelini oluşturan dil ustalığı..



Türk Dil Kurumu tanımına göre retorik:
"1. Güzel söz söyleme, hitabet sanatı.
2. Söz sanatlarını inceleyen bilim dalı, belagat."
Hitabet, topluluklar önünde güzel ve etkili konuşma sanatı. Kimi insanlar meslekleri gereği küçük veya büyük topluluklara hitap eden konuşmalar yapmak zorunda. Öğretmenler, din adamları, siyasetçiler bunların başlıcaları. Günümüzde bu çerçeve daha da genişlemiştir. Her alanda bilimsel, tartışmalı toplantılar, açık oturumlar düzenleniyor, konferanslar veriliyor. Televizyonun ve öteki kitle iletişim araçlarının gelişmesi ve sayılarının artması topluluklara yönelik konuşmalara yeni boyutlar kazandırmıştır. Bu iletişim araçları ile, aynı anda milyonlarca kişiye ulaşmak, sözlerini, düşüncelerini, bilgilerini iletmek imkânını buluyor hatipler. Ama hepsi aynı derecede başarılı, etkili olabiliyorlar mı, hepsinin de sözleri aynı ilgi ve merakla dinleniyor mu? İşte bunlar kuşkulu. Çünkü “hitabet”te yetenek önemli, ama eğitim de çok önemli. Düşüncesini düzenli bir sıra ile sunamayan “hatip”ler, söz söyleme sanatında ne kadar yetenekli olurlarsa olsunlar, yeterince başarılı olamazlar. Sanatın her alanında olduğu gibi, “hitabet sanatı”nda da eğitim şarttır.
 
Platon 'un Gorgias diyaloğu ve RETORİK

Platon’un İ.Ö. 387’ye doğru oluşturduğu sanılan Gorgias adlı diyalog retorik üzerine yapılan bir tartışmayı içerir.

Diyalog, Sokrates, Gorgias, Polos, Kallikles, Khairphon arasında geçmektedir. Bu eserde retoriğin ne olduğu üzerine düşünülmüş ve retorik için birçok tanım verilmiştir. Bu tanımlardan bazıları acelece verilmiş yanıtlar olup Sokrates tarafından kolayca çürütülmüştür. Bu diyalogda Sokrates’in aldığı cevapların yanında, retorik üzerine kendisinin de belirttiği ilgi çekici açıklamalarda vardır.

Eserde Sokrates Gorgias’a retoriğin ne olduğunu ''Peki madem ki retorik sanatında usta olduğunu ve hatip olduğunu söylüyorsun, bana şu retoriğin ne olduğunu söylesene'' şeklinde sorar. Aslında Sokrates bu soru ile retoriğin uğraşının ne olduğunu öğrenmek ister. Gorgias bu soruya çok fazla düşünmeden ''sözler'' yanıtını verir. Ancak bu yanıt biraz öncede belirttiğim gibi acelece verilmiş bir cevaptır. Çünkü “söz” kavramı çok geniştir ve Sokrates’in de şu sözleriyle belirttiği gibi her sanatın içerisinde vardır. ''Hangi sözler Gorgias? Hastalara sağlığa kavuşmaları için izleyecekleri yolu gösteren sözler mi? Beden eğitimi konusu da bedenlerin iyi ve kötü durumlarıyla ilgili sözlerdir, değil mi? Mademki sözlerle ilgili sanata retorik diyorsun, konusu söz olan öteki sanatlara da neden retorik adını vermiyorsun?''

Sokrates bu soruları ile retoriğin alanına giren sözlerin ne olduğunu sorgulamak istemiştir. Gorgias daha önce vermiş olduğu yanıtla çok geniş bir kavram içersine girmiştir. Gerçektende düşünüldüğü zaman retorik''sözlerle uğraşır. Ancak ''sözle'' Sokrates’in de belirttiği gibi her sanatta mevcuttur. Bu nedenle bu konunun irdelenmesi gerekmektedir.

Gorgias’ın, Sokrates’in soruları üzerine vermiş olduğu yanıtlar bize, onun retoriği diğer sanatlardan farklı gördüğünü ve''sözler'' farklı amaçlar doğrultusunda kullandığını ispat eder gibidir. Bu düşüncelerinin en belirgin olarak anlaşıldığı sözleri şunlardır: ''Şunu demek istiyorum ki, benim sanatım mahkemede yargıçları, Meclis’te senatörleri, halk meclisinde ve bütün öteki toplantılarda yurttaşları ikna etme gücüne sahiptir. Bu güçle hekimi de, beden eğitimi hocasını da kendine kul köle edersin; şu meşhur sarrafa gelince, onun kendisi için değil de, başkaları için, konuşmasını ve kitleleri ikna etmesini bilen senin için para biriktirip zengin olduğunu görürsün.''

Gorgias aslında bu sözleriyle retoriğin bir ikna etme sanatı olduğunu vurgulamak istemiştir. Ancak retorik sanatçılarının insanları ikna ettirdikleri konularda her zaman bilgi sahibi olup olmadıkları tartışma konusudur. Bu diyaloğun, ilerleyen bölümlerinde de bu konu Sokrates tarafından gündeme getirilmiştir.

Retorik sanatının, bilgilendirmek ya da doğruyu sanatsal bir dille ifade etmek anlamına gelmediğini Gorgias adlı diyalogta görmekteyiz. Sokrates’in ''Hatip ikna etmekte hekimden daha becerikli ise, bilgisizler önünde konuşan bilgisiz de bilgiliden daha beceriklidir, ikna etmekte. Bence bundan böyle bir sonuç çıkar. Sende aynı fikirde misin?'' sorusuna karşı Gorgias ''Böyle bir sonuç kaçınılmazdır. En azından böyle bir durumda'' diyerek Sokrates’in bu konudaki düşüncesini kabul eder. Ancak Gorgias tarafından kabul edilen bu fikirlerin, incelendiğinde, bir sorun teşkil ettiği açıkça görülmektedir. Çünkü burada konu hakkında bilgisi olmasa da, konuşma yeteneği sayesinde bilgisiz insanın, bilgili insandan ikna etme konusunda daha başarılı olabileceği anlatılmaktadır. Konuşma yeteneğine sahip kimse bu yeteneğini şahsi menfaati doğrultusunda kullana bilir. Bu nedenden dolayı bu yeteneği elinde bulunduran kişilerin, ahlaklı kişiliklere sahip olmaları gerekmektedir. Aksi taktirde bu yetenek büyük bir soykırıma neden olan Hitler’in elinde olduğu gibi büyük bir silaha dönüşe bilir.

Böylesine tehlikeli bir silah olabilecek retoriğin bir sanat olarak değerlendirilmesi tartışma konusu olmuştur.Nejat Muallimoğlu’nun Bütün Yönleriyle Hitabet adlı esrinde hitabet sanatına farklı bir perspektifle bakılmıştır. Gorgias diyaloğundan alınan yukarıdaki alıntılardan da yola çıkarak Sokrates’in hatibe çok büyük sorumluluk yüklediğini görmekteyiz. Ancak Nejat Muallimoğlu yukarıda belirttiğim eserinde sorumluluğu hatip kadar dinleyicilere de yüklemiştir. Bu düşüncelerini şu sözlerle vurgulamıştır: ''Hitabetin büyük rol oynadığı medeni topluluklarda asıl esef edilecek şey, dinleyicilerin kolayca aldanmaları değil, çok sayıda hatibin sıhhatsiz bir takım fikirlerle halkın his ve heyecanları ile oynamaları, kötüyü iyi, yanlışı doğru, çirkini güzel göstermek istemeleridir. Ama bundan daha acı bir gerçek var: Aklı, zeki, samimi ve yetenekli insanlar, eleştirici birer dinleyici olmak için gayret sarf etmiyor, arkadaşları arasında onlardan daha iyi konuşan biri olmak zahmetine katlanmıyor, bu hususta gerekli fedakarlıkları göze almıyorlar.''

Çoğu düşünür tarafından retorik, sorgulama gereği duyulmaksızın bir sanat olarak kabul edilir. Ancak Gorgias dialoğunda Sokrates ''Doğrusunu söylemek gerekirse, retoriği bir sanat olarak kabul etmiyorum Polos'' diyerek, retoriğin, bir sanat olup olmadığı hakkındaki düşüncelerini dile getirmiştir. Sokrates retoriği bir sanat olarak görmediği gibi, onu dalkavuklukla adlandırır. Düşüncelerini şu sözlerle ifade eder: ''Bak Gorgias, bence retorik, sanatla hiçbir ilgisi olmayan, ama kesin görüş, yiğitlik, insanlarla konuşup anlaşabilmek için üstün yetenek isteyen bir iştir. Ben bu işin özünü dalkavukluk diye adlandırıyorum.'' Sokrates bu düşüncesini farklı sözlerle diyaloğun diğer bölümlerinde de tekrarlar.

Retoriğin bir sanat olarak görülüp görülmemesi tartışmaya açıkken, bence herkesin kabul edeceği nokta, retorik sanatçısının üzerinde büyük bir ahlaksal sorumluluk olduğudur. Bu açıdan yaklaşıldığı zaman retoriğin incelenmesi bir anlamda ahlakın irdelenmesini gerektirmektedir. Nitekim Gorgias diyaloğunda da ahlak konusu önemli ölçüde işlenmiştir.


Diyalogta, Sokrates hangi davranışın iyi ve doğru olduğunu bulmaya çalışmıştır ve bu arayışını sorularla belli etmiştir. Diyalogta Polos’a yönelttiği sorulardan birisi şudur: ''İşlediği suçtan dolayı cezalandırılan bir kimse doğru bir davranışla karşılaşmış olur değil mi?'' Polos ''Öyle olmalı '' diye cevap verir.

Sokrates yukarıda almış olduğu yanıta da dayanarak retoriğin işlevinin ne olması hakkındaki fikirlerini şu şekilde ifade eder: ''Retorik ancak, önce kendi kendimizi, sonra da ana babalarımızı ve dostlarımızı haksızlık yaptıkları her sefer suçlamak, suçumuzu gizlememek ve onu işleyen ceza çekip sağlığına kavuşsun diye suçu açığa çıkarmak için yaralanılabilir. Retorik insanı, hem kendi kendine hem de başkalarına yılmadan karşı koymaya,sırf iyi ve güzel uğruna, hem de acıyı hiç hesaba katmadan, hekimin kesip dikmesine ve dağlamasına katlanır gibi , gözü kapalı ve cesurca kendini ortaya koymaya zorlar… kötülüklerin en büyüğü olan haksızlıklardan kurtulmak için kullanılır…''

Bu sözleriyle Sokrates retoriğin nasıl olması gerektiğini ele almıştır. Aslında retoriğin tam tersi şeklinde işlev gördüğünü ve beklide bu şekilde işlev görerek hayatta kalabildiğini kabul eder. Bu düşüncelerini şu sözlerle ifade eder: ''Diyelim ki bir insan düşmanına ya da başka birine kötülük yapacak. O zaman o insanın cezalandırılmaması ve yargıç önüne çıkarılmaması için büyük çapa harcanıp gerek söze gerekse eyleme başvurulmalıdır; eğer yargıç önüne çıkarsa, kurtulması ve ceza yememesi için çaba sarf edilmeli… İşte, bence bu amaçları gerçekleştirmede yararlanılır retorikten Polos ;çünkü haksızlık yapamayacak bir kimseye büyük bir yararı dokunacağını hiç sanmıyorum retoriğin. Herhangi bir yararı olsa bile, daha önce ileri sürdüğümüz kanıtlardan da anlaşılacağı gibi, bu yarar yine de hiçbir şey sağlamaz.''

Sokrates’in bu sözleri toplum açısından ehemmiyet taşıyan kritik sözlerdir
 
Geri
Top