Roma Sanatı
Romalılardan önce, İtalya'da Etrüsk medeniyeti kurulmuştur. Roma kül*tür ve medeniyetinin kökleri, bir taraftan İtalik ve Etrüsklere, diğer taraftan Hellenıstik dönem Yunanlılarına dayanır.Romalılar, Yunanlılarla ilişkiye geçip bu medeniyetin yayıldığı alanlara egemen olmuşlardır. Bunun doğal bir sonucu olarak, Yunan sanatı, Romalı*lar tarafından yaygınlaştırılmış ve tanıtılmıştır. Zaten Roma'da çalışan sanat*çıların çoğu Yunanlıydı. Romalı sanatseverler çoğunlukla Yunanlı sanatçı*ların yaptıklarını ve onlardan yapılan kopyaları satın almışlardır.En çok sivil mühendislik alanında başarı gösteren Romalılar, pek çok su yolları, köprüler ve hamamlar inşa etmişlerdir.
Mimari
Roma sanatı büyük ölçüde mimarîde kendini gösterir. Çoğun*luğu Romalı olan mimarlar, kemerli, tonozlu ve kubbeli yapım tekniğini geliştirmişlerdir. Mekâna önem kazandırıp, amtsal yapı düzenini bunun üzerine kuran bir üslûp oluşturmuşlardır.Akdeniz ve çevresini içine alan Roma İmparatorluğu, üç kıtanın çeşitli mimarî biçimlerini benimsemekle beraber, yapısına Roma damgasını vurmayı başarmıştır.Romalıların hafif ahşap çatı örtüsü yerine, büyük açıklıkların üzerini örten kagir tonoz ve kubbeyi tercih etmeleri, ağır taşıyıcı duvarların önemini artırmıştır. Bu nedenle sütunlar daha çok dekoratif amaçlarla kullanılmıştır.Onların taş ya da tuğlaları bağlamada harç kullanmış olmaları, büyük yapı*ların gelişmesini sağlamıştır. Taş, tuğla kırıkları ve kireçle karışık sıvı harç*tan meydana getirdikleri bu betona horasan denilir.
Tapınaklar: Etrüsk tapınaklarının etkisi altında yapılan Roma tapınakla*rının bazıları da Yunan tapınaklarına benzemektedir. Bunların yanı sıra, bir cephesi revaklı ve büyük bir merdivenle çıkılan yüksek bir kaide (podium) üzerine oturtulmuş olanlar da vardır. Roma tapınağını Yunan tapınağından farklı kılan husus da, Romalıların merdiven ve sütunları binanın ön cephe*sine yapmış olmalarıdır. Ayrıca, Yunan tapınakları bağımsız olarak yapılır*ken, Roma tapınakları, çoğunlukla kutsal mekânların bir ünitesi şeklinde inşa edilmişlerdir.Sütun başlıkları ve taşıdıkları saçaklar Korint düzenindedirRoma'nın imparatorluk düzeyine eriştikten sonraki zamanlarında değişik tiplerde tapınaklar yapılmıştır. Özel*likle daire plânlı ve kubbeyle örtülü yapılanlar karakteristik niteliktedirler. Roma'daki Pantheon, 43 m. çapındaki kubbesiyle, Antik dönemin kubbeli ve merkezî plânlı yapılarının en büyük ör*neğidir.Romalıların egemen olduğu dönem*de Anadolu'da yapılan tapınaklar, yine Yunan tarzında inşa edilmiş, Roma tar*zı benimsenmemiştir. Bunların içinde en iyi korunmuş olanı Çavdarhisar (Kütahya) Zeus Tapmağı 'dır. Bu yapı M.S. II. yy.'da Hadrianus tarafından yapılmıştır. Ayrıca Ankara'daki Augustııs (Ogüst) ve Ro*ma Tapınağı da Roma döneminden kal*mıştır.
Tiyatro: Roma tiyatrosu da. Yunan tiyatrolarındaki gibi üç ana bölümden oluşmaktadır: Sahne binası, yarım oturma basamakları. Ancak, Roma tiyatrosu daha büyük boyutlara sa*hiptir. Yunan tiyatrosunda orkestra, daire; Roma tiyatrosunda ise yarım daire biçimindedir. Ayrıca Roma ti*yatrosunda sahne daha derindir. Sahne binasının ön yüzü iki veya üç katlı bir sütun mimarlığı ile adeta saray cephesi durumuna getiril*miştir. Bu cephe niş ve heykellerle süslenmiştir. Sahne binası yan duvarlar ve koridorlarla oturma basamaklarına birleştirilerek, mi*marî bir bütünlük sağlanmıştır.Pek çok hâlde, seyirci basa*makları revaklarla sonuçlandı*rılmıştır.M.Ö. II yy.'da yapılan Antalya bölgesindeki Aspendos (Belkıs) Tiyatrosu, Roma tiyatrosunun en güzel örneğidir.Yine, Antalya bölgesinde Side, Perge tiyatroları; Efes, Milet, Hiyerapolis ve Güneybatı Anadolu'nun dağlık yöresindeki Termessos, Sagalassos gibi kentlerin tiyatroları da göz önünde tutulursa, ülkemizin Antik dönem tiyat*roları açısından zengin bir yer olduğu anlaşılır.
Anfitiyatro(Anfiteatr): Gladyatör oyunları, yarışlar, müstehcem üslup kullanıldımüstehcem üslup kullanıldımüstehcem üslup kullanıldımüstehcem üslup kullanıldımüstehcem üslup kullanıldımüstehcem üslup kullanıldı ve insan mücadeleleri için kullanılan bir alanın etrafım çevreleyen basamaklı oturma bölümlerinden meydana gelmiş, büyük boyutlu tiyatrolardır. En büyüğü Ro*ma'daki Colesseum (Kolezyum)'dur.
Hamam: Roma hamamları, halkın ortak olarak kullandığı gimnazyum, kütüphane gibi yapıların da birleştirilmesiyle anıtsal bir bütünlük içinde inşa edilmişlerdir.Roma hamamlarının fonksi*yonel açıdan özel hacimleri vardır: Soyunma yerleri, so*yunduktan sonra girilen ılık hacim sıcak hamam kısmı ve yıkandıktan sonra soğuk suyla yıkanılan yer.Sıcak kısımda bazen havuz bulunurdu. Hamamların kadınlar ve erkekler için ayrı bölümler şeklinde yapıldığı da görülmektedir.Roma hamamlarının döşeme altındaki boşluklardan ve duvar içlerindeki borularda dolaşan sıcak hava ile ısıtma tekniği, sonradan Bizans ve Türkler tarafından da kullanılmıştır.Roma şehrindeki Carakalla ve Diyokletianus hamamları, bu güne erişebilen en büyük Roma hamamlarıdır.Anadolu'da Milet'teki Fanstina Hamamı M.S. II. yy.'da yapılmıştır. An*kara Çankırıkapı’ da ve Efes'te de Roma hamam kalıntıları bulunmaktadır.
Gimnazyum: Bu yapı tipi, Anadolu'da Yunan geleneğinin etkisiyle orta*ya çıkmıştır. Örneğin Bergama'daki Üst Gimnazyum adı verilen yapı; hama*mı, stadyumu ve diğer öğelerle birlikte Hellenistik ve Roma döneminde oluş*muş özgün bir yapı örneğidir. Yine Efes'teki Vedius Gimnazyumu (M.Ö. II. yy.) bu yapıların en güzelleri arasındadır.
Bazilika: Uzunlamasına gelişmiş, dik dörtgen hacim düzenine sahip, sü*tun dizilerince taşınan bir yapı türüdür. İlk bazilikalar Romalılar tarafından yapılmıştır. Din dışı bazı kamu işleri için kullanılırlardı. Daha sonradan Ki*lise görevi gören Hristiyan bazilikaları bunları örnek alarak yapılmıştır.
Forum: Roma kentlerinin merkezinde yer alan ve çevresi bazilika gibi önemli kamu binalarıyla kuşatılan büyük sivil yapı topluluklarıdır. ForumlarYunan çağındaki ago*raların işlevini yerine getirmişlerdir. Roma çağında yapılan Anado*lu forumları, Yunanlılar zamanındaki agora ka*rakterini devam ettir*miştir. Anadolu'daki bü*tün antik kentlerde, düzgün plânlı arkadlar*la çevrili alanlar olarak çok sayıda örnekleri vardır (Örn. Efes gibi.)
Stadyum: Atletik oyunların ve yarışmaların yapıldığı uzun anfıtiyatro biçimindeki yapılardır.Batı Anadolu'da Afrodias ve Antalya çevresinde bulunan Perge (M.Ö. II. yy.) en iyi korunabilen örnekler arasındadır.Yukarıdaki yapı tipleri dışında mausoleum (mozole) denen mezar yapıla*rı, nimfeum adı verilen anıtsal çeşmeler, castrum denen askerî kamp merkez*leri, kütüphaneler, zafer takları ve şehir kapıları sayılabilir.İtalya'daki kadar olmamakla beraber, Anadolu'da da benzer şehir kapıla*rı gelişmiştir. Antalya'daki Hadriyanus (117-138) döneminde yapılan şehir kapısı iyi korunabilen örneklerdendir.
Konut (ev):Romalılarda saray, villa, yüksek katlı ya da tek kat ev tipleri geniş kentlerin ana dokusunu meydana getirirler. Vezüv yanardağının kül ve lavları altında kalan Pompei ile Herkulanum şehrindeki evler. Roma evleri hakkında bilgi edinilmesini sağlamıştır.Anadolu'daki Roma evleri Yunan-Hellenistik çağın etkisindedir. Evler sütunlu bir iç avlu çevresinde olacak biçimde yapılmışlardır. İtalyan evlerinde de buna benzer şekilde; atrium denilen, çoğu kez sütunlu, küçük bir avlu bulunurdu. Sonraları bu atrium ev tipinin gerisine sütunlu avlular, daireler ve bir de bahçe katılmıştır.M.S. 1. yy.'dan başlayarak apartman tipi evler yapılmaya başlanmıştır
Saraylar: Roma İmparatorluğu'nun sarayları Palatin tepesindeydiler. Bu saraylar tören daireleri, oturma daireleri ve bahçe olmak üzere üç temel unsurdan meydana gelmektedirler. Bir de Adriyatik kıyısında bulunan Spalato'da yapılmış bir saray bulunmaktadır. M.S. III. yy.'da inşa edilen bu saray, ıssız bir yerde ve etrafı surlarla çevrilidir. Spalato Sarayı, Roma ordugâhlarında kullanılan plânın saray mimarlığına dönüşümüne örnektir.
Roma kentleri kuzey-güney ve doğu-batı önünde uzayan iki ana cadde üzerinde plânlanmıştır. Bu caddeler forum dediğimiz pazar yerlerinde birbir*lerini dik açıyla keserlerdi. Fakat bu plâmn Roma ve Atina gibi büyük kent*lerde uygulanması doğal olarak mümkün olmamıştır. Ancak yeni kurulan kentlerde ve kışlalarda çoğunlukla bu şema uygulanmıştır.Anadolu'daki Roma şehirlerinin caddeleri boyunca direkler bulunurdu. Direkli caddelerin orta kısmında kaldırım, onun sağında ve solunda portikler, onların da gerisinde dükkânlar olurdu. Tapınak, sunak ve heykellerle süslü agoralar, İtalya'daki forumların yerini alırdı. Buna Milet Agorası örnek ve*rilebilir. Perge'de görüldüğü gibi, kentin girişlerinde anıtsal kapılar bulunurdu. Bu kapıların önlerindeki meydandan iki tarafı revaklı yollarla limana, akropole ya da şehrin önemli noktalarına gidilebilirdi. Milet ve Perge dışında Side ve Efes gibi kentler, yukarıda bahsedilen yapı türlerinin hemen hepsini içine alan yerleşme merkezleridir.
Çok katlı kemerler hâlinde yapılan su köprüleri, Roma kentlerinin ihtiya*cı olan suyu taşırlardı. Roma çevresinde bulunan köprü ve su köprülerinin kalıntıları hâlâ dikkati çekecek kadar devasa yapılardır. Antalya yöresindeki Aspendos (Belkıs) kentine su getiren köp*rünün iki ucu kule biçiminde yükselmek*tedir. Bu yapı, Romalıların suyun daha kolay akmasını sağlayan su terazisi yön*temini bilmiş olduklarım da ispatlamak*tadır. İstanbul'da İmparator Valens zama*nında yapılan Bozdoğan Kemeri de bu tip yapıların örnekleri arasındadır.
Romalılardan önce, İtalya'da Etrüsk medeniyeti kurulmuştur. Roma kül*tür ve medeniyetinin kökleri, bir taraftan İtalik ve Etrüsklere, diğer taraftan Hellenıstik dönem Yunanlılarına dayanır.Romalılar, Yunanlılarla ilişkiye geçip bu medeniyetin yayıldığı alanlara egemen olmuşlardır. Bunun doğal bir sonucu olarak, Yunan sanatı, Romalı*lar tarafından yaygınlaştırılmış ve tanıtılmıştır. Zaten Roma'da çalışan sanat*çıların çoğu Yunanlıydı. Romalı sanatseverler çoğunlukla Yunanlı sanatçı*ların yaptıklarını ve onlardan yapılan kopyaları satın almışlardır.En çok sivil mühendislik alanında başarı gösteren Romalılar, pek çok su yolları, köprüler ve hamamlar inşa etmişlerdir.
Mimari
Roma sanatı büyük ölçüde mimarîde kendini gösterir. Çoğun*luğu Romalı olan mimarlar, kemerli, tonozlu ve kubbeli yapım tekniğini geliştirmişlerdir. Mekâna önem kazandırıp, amtsal yapı düzenini bunun üzerine kuran bir üslûp oluşturmuşlardır.Akdeniz ve çevresini içine alan Roma İmparatorluğu, üç kıtanın çeşitli mimarî biçimlerini benimsemekle beraber, yapısına Roma damgasını vurmayı başarmıştır.Romalıların hafif ahşap çatı örtüsü yerine, büyük açıklıkların üzerini örten kagir tonoz ve kubbeyi tercih etmeleri, ağır taşıyıcı duvarların önemini artırmıştır. Bu nedenle sütunlar daha çok dekoratif amaçlarla kullanılmıştır.Onların taş ya da tuğlaları bağlamada harç kullanmış olmaları, büyük yapı*ların gelişmesini sağlamıştır. Taş, tuğla kırıkları ve kireçle karışık sıvı harç*tan meydana getirdikleri bu betona horasan denilir.
Tapınaklar: Etrüsk tapınaklarının etkisi altında yapılan Roma tapınakla*rının bazıları da Yunan tapınaklarına benzemektedir. Bunların yanı sıra, bir cephesi revaklı ve büyük bir merdivenle çıkılan yüksek bir kaide (podium) üzerine oturtulmuş olanlar da vardır. Roma tapınağını Yunan tapınağından farklı kılan husus da, Romalıların merdiven ve sütunları binanın ön cephe*sine yapmış olmalarıdır. Ayrıca, Yunan tapınakları bağımsız olarak yapılır*ken, Roma tapınakları, çoğunlukla kutsal mekânların bir ünitesi şeklinde inşa edilmişlerdir.Sütun başlıkları ve taşıdıkları saçaklar Korint düzenindedirRoma'nın imparatorluk düzeyine eriştikten sonraki zamanlarında değişik tiplerde tapınaklar yapılmıştır. Özel*likle daire plânlı ve kubbeyle örtülü yapılanlar karakteristik niteliktedirler. Roma'daki Pantheon, 43 m. çapındaki kubbesiyle, Antik dönemin kubbeli ve merkezî plânlı yapılarının en büyük ör*neğidir.Romalıların egemen olduğu dönem*de Anadolu'da yapılan tapınaklar, yine Yunan tarzında inşa edilmiş, Roma tar*zı benimsenmemiştir. Bunların içinde en iyi korunmuş olanı Çavdarhisar (Kütahya) Zeus Tapmağı 'dır. Bu yapı M.S. II. yy.'da Hadrianus tarafından yapılmıştır. Ayrıca Ankara'daki Augustııs (Ogüst) ve Ro*ma Tapınağı da Roma döneminden kal*mıştır.
Tiyatro: Roma tiyatrosu da. Yunan tiyatrolarındaki gibi üç ana bölümden oluşmaktadır: Sahne binası, yarım oturma basamakları. Ancak, Roma tiyatrosu daha büyük boyutlara sa*hiptir. Yunan tiyatrosunda orkestra, daire; Roma tiyatrosunda ise yarım daire biçimindedir. Ayrıca Roma ti*yatrosunda sahne daha derindir. Sahne binasının ön yüzü iki veya üç katlı bir sütun mimarlığı ile adeta saray cephesi durumuna getiril*miştir. Bu cephe niş ve heykellerle süslenmiştir. Sahne binası yan duvarlar ve koridorlarla oturma basamaklarına birleştirilerek, mi*marî bir bütünlük sağlanmıştır.Pek çok hâlde, seyirci basa*makları revaklarla sonuçlandı*rılmıştır.M.Ö. II yy.'da yapılan Antalya bölgesindeki Aspendos (Belkıs) Tiyatrosu, Roma tiyatrosunun en güzel örneğidir.Yine, Antalya bölgesinde Side, Perge tiyatroları; Efes, Milet, Hiyerapolis ve Güneybatı Anadolu'nun dağlık yöresindeki Termessos, Sagalassos gibi kentlerin tiyatroları da göz önünde tutulursa, ülkemizin Antik dönem tiyat*roları açısından zengin bir yer olduğu anlaşılır.
Anfitiyatro(Anfiteatr): Gladyatör oyunları, yarışlar, müstehcem üslup kullanıldımüstehcem üslup kullanıldımüstehcem üslup kullanıldımüstehcem üslup kullanıldımüstehcem üslup kullanıldımüstehcem üslup kullanıldı ve insan mücadeleleri için kullanılan bir alanın etrafım çevreleyen basamaklı oturma bölümlerinden meydana gelmiş, büyük boyutlu tiyatrolardır. En büyüğü Ro*ma'daki Colesseum (Kolezyum)'dur.
Hamam: Roma hamamları, halkın ortak olarak kullandığı gimnazyum, kütüphane gibi yapıların da birleştirilmesiyle anıtsal bir bütünlük içinde inşa edilmişlerdir.Roma hamamlarının fonksi*yonel açıdan özel hacimleri vardır: Soyunma yerleri, so*yunduktan sonra girilen ılık hacim sıcak hamam kısmı ve yıkandıktan sonra soğuk suyla yıkanılan yer.Sıcak kısımda bazen havuz bulunurdu. Hamamların kadınlar ve erkekler için ayrı bölümler şeklinde yapıldığı da görülmektedir.Roma hamamlarının döşeme altındaki boşluklardan ve duvar içlerindeki borularda dolaşan sıcak hava ile ısıtma tekniği, sonradan Bizans ve Türkler tarafından da kullanılmıştır.Roma şehrindeki Carakalla ve Diyokletianus hamamları, bu güne erişebilen en büyük Roma hamamlarıdır.Anadolu'da Milet'teki Fanstina Hamamı M.S. II. yy.'da yapılmıştır. An*kara Çankırıkapı’ da ve Efes'te de Roma hamam kalıntıları bulunmaktadır.
Gimnazyum: Bu yapı tipi, Anadolu'da Yunan geleneğinin etkisiyle orta*ya çıkmıştır. Örneğin Bergama'daki Üst Gimnazyum adı verilen yapı; hama*mı, stadyumu ve diğer öğelerle birlikte Hellenistik ve Roma döneminde oluş*muş özgün bir yapı örneğidir. Yine Efes'teki Vedius Gimnazyumu (M.Ö. II. yy.) bu yapıların en güzelleri arasındadır.
Bazilika: Uzunlamasına gelişmiş, dik dörtgen hacim düzenine sahip, sü*tun dizilerince taşınan bir yapı türüdür. İlk bazilikalar Romalılar tarafından yapılmıştır. Din dışı bazı kamu işleri için kullanılırlardı. Daha sonradan Ki*lise görevi gören Hristiyan bazilikaları bunları örnek alarak yapılmıştır.
Forum: Roma kentlerinin merkezinde yer alan ve çevresi bazilika gibi önemli kamu binalarıyla kuşatılan büyük sivil yapı topluluklarıdır. ForumlarYunan çağındaki ago*raların işlevini yerine getirmişlerdir. Roma çağında yapılan Anado*lu forumları, Yunanlılar zamanındaki agora ka*rakterini devam ettir*miştir. Anadolu'daki bü*tün antik kentlerde, düzgün plânlı arkadlar*la çevrili alanlar olarak çok sayıda örnekleri vardır (Örn. Efes gibi.)
Stadyum: Atletik oyunların ve yarışmaların yapıldığı uzun anfıtiyatro biçimindeki yapılardır.Batı Anadolu'da Afrodias ve Antalya çevresinde bulunan Perge (M.Ö. II. yy.) en iyi korunabilen örnekler arasındadır.Yukarıdaki yapı tipleri dışında mausoleum (mozole) denen mezar yapıla*rı, nimfeum adı verilen anıtsal çeşmeler, castrum denen askerî kamp merkez*leri, kütüphaneler, zafer takları ve şehir kapıları sayılabilir.İtalya'daki kadar olmamakla beraber, Anadolu'da da benzer şehir kapıla*rı gelişmiştir. Antalya'daki Hadriyanus (117-138) döneminde yapılan şehir kapısı iyi korunabilen örneklerdendir.
Konut (ev):Romalılarda saray, villa, yüksek katlı ya da tek kat ev tipleri geniş kentlerin ana dokusunu meydana getirirler. Vezüv yanardağının kül ve lavları altında kalan Pompei ile Herkulanum şehrindeki evler. Roma evleri hakkında bilgi edinilmesini sağlamıştır.Anadolu'daki Roma evleri Yunan-Hellenistik çağın etkisindedir. Evler sütunlu bir iç avlu çevresinde olacak biçimde yapılmışlardır. İtalyan evlerinde de buna benzer şekilde; atrium denilen, çoğu kez sütunlu, küçük bir avlu bulunurdu. Sonraları bu atrium ev tipinin gerisine sütunlu avlular, daireler ve bir de bahçe katılmıştır.M.S. 1. yy.'dan başlayarak apartman tipi evler yapılmaya başlanmıştır
Saraylar: Roma İmparatorluğu'nun sarayları Palatin tepesindeydiler. Bu saraylar tören daireleri, oturma daireleri ve bahçe olmak üzere üç temel unsurdan meydana gelmektedirler. Bir de Adriyatik kıyısında bulunan Spalato'da yapılmış bir saray bulunmaktadır. M.S. III. yy.'da inşa edilen bu saray, ıssız bir yerde ve etrafı surlarla çevrilidir. Spalato Sarayı, Roma ordugâhlarında kullanılan plânın saray mimarlığına dönüşümüne örnektir.
Roma kentleri kuzey-güney ve doğu-batı önünde uzayan iki ana cadde üzerinde plânlanmıştır. Bu caddeler forum dediğimiz pazar yerlerinde birbir*lerini dik açıyla keserlerdi. Fakat bu plâmn Roma ve Atina gibi büyük kent*lerde uygulanması doğal olarak mümkün olmamıştır. Ancak yeni kurulan kentlerde ve kışlalarda çoğunlukla bu şema uygulanmıştır.Anadolu'daki Roma şehirlerinin caddeleri boyunca direkler bulunurdu. Direkli caddelerin orta kısmında kaldırım, onun sağında ve solunda portikler, onların da gerisinde dükkânlar olurdu. Tapınak, sunak ve heykellerle süslü agoralar, İtalya'daki forumların yerini alırdı. Buna Milet Agorası örnek ve*rilebilir. Perge'de görüldüğü gibi, kentin girişlerinde anıtsal kapılar bulunurdu. Bu kapıların önlerindeki meydandan iki tarafı revaklı yollarla limana, akropole ya da şehrin önemli noktalarına gidilebilirdi. Milet ve Perge dışında Side ve Efes gibi kentler, yukarıda bahsedilen yapı türlerinin hemen hepsini içine alan yerleşme merkezleridir.
Çok katlı kemerler hâlinde yapılan su köprüleri, Roma kentlerinin ihtiya*cı olan suyu taşırlardı. Roma çevresinde bulunan köprü ve su köprülerinin kalıntıları hâlâ dikkati çekecek kadar devasa yapılardır. Antalya yöresindeki Aspendos (Belkıs) kentine su getiren köp*rünün iki ucu kule biçiminde yükselmek*tedir. Bu yapı, Romalıların suyun daha kolay akmasını sağlayan su terazisi yön*temini bilmiş olduklarım da ispatlamak*tadır. İstanbul'da İmparator Valens zama*nında yapılan Bozdoğan Kemeri de bu tip yapıların örnekleri arasındadır.