Ruhum çıkarda bedenimden, adın silinmez kalbimden. Bu sözler, dudaklarımdan dökülen bir yemin değil, ruhumun derinliklerinden yankılanan bir gerçek. Bir fısıltı değil, aksine, zamanın ve mekanın ötesine uzanan bir haykırış.
Bedenim, toprağa karışabilir, kemiklerim toz olabilir, ama senin adın, kalbimin en mahrem köşesinde, bir yıldız gibi parlamaya devam edecek. Çünkü sen, benim için sadece bir isim değil, bir anlam, bir umut, bir hayat kaynağı oldun.
Hatırlıyorum, ilk tanıştığımız o günü. Güneş, sanki bizim için daha parlak doğmuştu. Gözlerindeki o ışıltı, içimde bir şeyler uyandırmıştı. Sanki yıllardır aradığım o parçayı, sonunda bulmuştum. Sesin, ruhuma dokunan bir melodiydi, gülüşün ise, karanlık dünyamı aydınlatan bir güneş.
Birlikte geçirdiğimiz her an, kalbime kazınan birer mücevher oldu. Sevinçlerimiz, kederlerimiz, umutlarımız, hayallerimiz... Hepsi, seninle anlam kazandı. Birlikte güldük, birlikte ağladık, birlikte düştük ve birlikte kalktık. Sen, benim en yakın arkadaşım, sırdaşım, yoldaşım oldun.
Zor zamanlar geçirdik, fırtınalara yakalandık. Ama el ele tutuşarak, her engeli aştık. Çünkü biliyorduk ki, birbirimize sahip olduğumuz sürece, hiçbir şey bizi yıkamazdı. Sen, bana güç verdin, cesaret verdin, umut verdin. Sen, beni ben yaptın.
Şimdi, ayrılık vakti geldi çattı. Bedenim, yorgun düştü, ruhum ise, göklere yükselmek için sabırsızlanıyor. Ama gitmeden önce, sana bir söz vermek istiyorum. Ölüm bile, senin adını kalbimden silemeyecek. Çünkü sen, benim için sadece bir sevgili değil, bir efsane oldun.
Seninle yaşadığım her an, benim için bir ömre bedeldi. Gözlerindeki o ışıltıyı, sesindeki o melodiyi, gülüşündeki o güneşi, sonsuza dek kalbimde taşıyacağım. Ruhum bedenimden ayrılsa bile, senin adın, kalbimin en derininde, sonsuza dek yaşayacak. Çünkü sen, benim için ölümsüz bir aşkın sembolüsün.