Rusya

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
RUSYA

BAYRAĞI

nzjsC.webp


HARİTASI


WpzwM.webp

Resmi İsmi: Rusya Federasyonu

İngilizce İsmi: Russia

Kendi Dilindeki İsmi: Rossiyskaya Federatsiya

Başkenti: Moskova

Nüfus: 141,927,900

Yüzölçümü: 17,075,000 km2

Para Birimi: 1 ruble = 100 kopek

Dili: Rusça

Dini: Rus Ortodoks Hristiyanlık, İslam, Budizm


Tarihi

Rusya’nın bilinen tarihi 5. yüzyılda batıdan Rusya topraklarına giren Slav kabileleriyle başlar. İlk Rus devleti 9. yüzyılda İskandinavyalılar tarafından kuruldu. Devletin merkezi Novgrod ve Kiev’deydi. On üçüncü yüzyılda ülke toprakları Moğolların saldırılarına uğradı. Bundan sonra Moskova prenslikleri ve büyük dükleri idaresinde ortaya çıkmaya başlayan ülke 1480 yılında Altınordu Devletinin hakimiyetinden kurtuldu.

On beşinci asırda Osmanlı Devleti ile münasebetleri başladı. İstanbul’u fethederek, Bizans da denilen Doğu Roma Devletine son veren Fatih Sultan Mehmed Han (1451-1481) Rus Knezliklerinin güneyindeki Kırım Hanlığını imtiyazlı beylik halinde, Osmanlı Devletine bağlayıp, vergi yerine her yaz Moskoflar üzerine netice alıcı ve yıldırıcı akınlar yapmakla vazifelendirdi.

Ruslar, Papalığın gönderdiği kardinal ve papaz heyetleri sayesinde Türklere karşı uyanmaya başladı. Rus Knezlikleri birleştiler ve Çarlık dönemi başladı. Korkunç İvan 1547’de ilk çar îlan edildi. Böylece Rus çarları kendilerini Doğu Roma’nın varisi saydılar.

Yönetim ve askerlik alanındaki düzenlemelerle devlet idaresini güçlendiren, Çar İvan katıldığı seferlerde Kazan Hanlığı topraklarını işgal etti ve 1556’da Astrahan Hanlığını da Moskova’ya bağladı. Kırım Hanlığına karşı sefer düzenlediyse de başarılı olamadı. Daha sonra Baltık Denizine açılmaya ağırlık vererek Litvanya topraklarına girdi. Rus Çarlığı ile İsveç ve Polonya’yı karşı karşıya getiren bu savaşta Rusya ilk önceleri başarılı oldu ise de daha sonraları ard arda alınan mağlubiyetler ülkede iç karışıklığa sebep oldu. Bunun üzerine Çar İvan baskıcı bir politika takip etti ve muhaliflerini acımasızca öldürdü. Bu sırada Rus ekonomisi ağır bir darbe aldı.

Korkunç İvan’ın ölümünden bir süre sonra iç karışıklıklar başladı. Rus Çarlığı yıkılmanın eşiğine geldi. İsveç ve Polonya’nın da olaylara karışmasıyla, tam bir iktidar boşluğu ortaya çıktı. Polonya kuvvetlerinin Rusya’yı 1610’da işgali halkı direnişe sevk etti ve Romanov ailesinden Mihail Fyodoroviç çar seçildi. Bir süre sonra düzeni yeniden sağladı. Büyük toprak kaybedilmesine rağmen İsveç (1617) ve Polanya ile (1618) barış antlaşması yapıldı. Ayrıca Rusya bütün Avrupa’yı sarsan Otuzyıl Savaşlarının dışında kaldı.

İlk Osmanlı-Rus Harbi, Çar ordularının 1667’de Kiev’i de ele geçirmesinden on yıl sonra 1677’de Kırım Hanlığı ile Ukrayna arasındaki topraklara saldırmasıyla başladı. 1677-1678 yıllarında Osmanlı ordusu Ruslara karşı Çihrin/Çehrin Seferine çıkarak, Rusları ve onlara yardımcı Lehlileri yendi. Çihrin Kalesi Osmanlı ordusu tarafından, bir daha bölgede Rusların tutunmasına mani olmak için yıktırıldı. Moskova elçileri 1681 Ocak ayında Kırım Hanına ricaya gelerek bir daha Osmanlı ve Kırım topraklarına saldırmayacaklarına yeminle söz verip, bir antlaşma imzaladılar. Kırım Hanı, Edirne’de sefer hazırlığı görmekte olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşayı ikna ederek Bahçesaray Sulhü adıyla anılan ilk Osmanlı-Rus Antlaşmasını imzalatmaya muvaffak oldu (11 Şubat 1681).

1683 yılında Avusturya İmparatorluğunun merkezi Viyana’nın ikinci defa kuşatılmasındaki türlü düşünce ve hatalar yüzünden geri çekiliş, Rusların beklediği büyük fırsatı doğurdu. Papalık-Avusturya-Venedik-Lehistan gibi Akdeniz’den Baltık’a kadar yayılan Katolik devletlerinin Osmanlı aleyhine kurduğu Mukaddes İttifak’a, Rusya’da katıldı. Bu beşli ittifak devletleriyle yapılan on üç yıllık harpler sırasında, Rusya Çar Deli Petro’nun (1682-1725) gayretleriyle gelişip, kuvvetlendi. İttifak devletlerinin Osmanlı Devleti ile harplerinden cesaret alan Deli Petro; 1695 ilkbaharında kuvvetli bir ordu ile, Sibirya’dan gelen tarihi kürk ticaret yolunun ağzında bulunun ve gelen dabağlanmış kürklerin Karadeniz, Akdeniz ve Avrupa içlerine sevkiyat merkezi olan Azak Kalesine saldırdı. Azak Kalesindeki sayıca az olan Osmanlı kuvveti, kahramanca karşı koyarak uzun süre dayandı. Rus Donanması Don/Ten Nehri boyunca Azak Kalesine geldi. Ruslar nehir ve deniz tahkimatı güçlü olmayan Azak Kalesini ele geçirdiler. Azak Kalesinin düşmesiyle, bir Türk gölü halinde olan Karadeniz’de Ruslara bir pencere açılmış oldu. Azak Denizinin, Karadeniz’e açılan boğazda bulunan Kerç/Kerş Liman Kalesi Osmanlıların hakimiyetinde bulunduğundan, Rus donanmasının Karadeniz’e çıkmasına engel oluyordu.

1699 Karlofça Antlaşmasından sonra, Osmanlı Devletiyle harbi göze alamayan Rusya, 1700’de imzalanan İstanbul Antlaşmasıyla sulhe razı oldu. Antlaşmayla Azak Kalesi ve çevresi Ruslara bırakıldı.

Ekonomik ve kültürel alanda bilgi toplamak amacıyla çıktığı Avrupa gezisinde Osmanlılara karşı yeni bir ittifak girişiminden netice alamayan Deli Petro, Karadeniz yerine Baltık Denizine yönelmeye karar verdi ve İsveç’le ünlü Büyük Kuzey Savaşını başlattı (1700-1721). Başlangıçta Ruslar mağlup oldu ise de Poltava çarpışmasıyla (1709), savaş Rusların lehine döndü.

Bu arada Rus ordularının Osmanlı sınırlarını geçmesi üzerine, 9 Nisan 1711 tarihinde Osmanlı Devleti, Rusya’ya sefer düzenledi ve iki ordu Prut Irmağı boyunda karşılaştı. Ruslar mağlup oldu (Bkz. Prut Savaşı). Çar Deli Petro kumandasındaki Rus ordusu, antlaşma isteğinin kabulüyle imhadan kurtuldu. Azak Kalesi ve çevresi Osmanlılara geri verildi ve aşağı Özü boyundaki Rus kaleleri yıktırıldı.

Deli Petro’nun kızı Anna zamanında, Osmanlılar ile Venedik-Avusturya savaşlarını fırsat bilen Ruslar, Avusturya-Rusya ittifakını yenilediler. Ardından Rus ordusu, Osmanlı ordusunun Avusturya cephesinde bulunmasından faydalanarak, Kırım Yarımadası batısındaki Özü Kalesini alıp, Kırım’a girdiler. Ruslar, 1 Temmuz 1736’da ikinci defa Azak Kalesini zapt ettiler. Azak Harbi 18 Eylül 1739 Belgrad Antlaşmasıyla sona erdi. Antlaşmayla Azak Kalesi yıktırılıp, Azak bölgesi Osmanlı Devleti-Rusya arasında tarafsız saha ve müstakil Kabartay ülkesi de iki devlet arasında tampon halde tutulup, Moskoflar Karadenizden son bir defa daha uzaklaştırıldı.

Çariçe İkinci Katerina (1762-1796) zamanında Rusya’nın Lehistan Polonya’ya yerleşmesine engel olmak için, Osmanlı Devleti tarafından Rusya’ya sefer açıldı. Rusların işgal ve zulmünden kaçıp Türk hudûdunu aşarak Osmanlı Devletine sığınan ailelerini Rus ordusunun takip etmesi ve uğradıkları köy ve kasabalardaki silahsız masum ahaliyi kırmaları bu seferin açılmasına sebep oldu. Divan-ı hümayun kararı ile Rusya’ya sefer açıldı. 1769 Şubatında Kırım Hanı Giray Hanın orduları Güney Rusya’ya girerek Rusları yendi ve 100.000’den fazla esir aldı. Fakat gelişmeler Osmanlı Devletinin aleyhine oldu. Beş yıl süren ve 21 Temmuz 1774 tarihli Küçükkaynarca Antlaşmasıyla biten bu harp; ilk defa ahalisi Müslüman ve Türk olan toprakların elden çıkması ve 300 yıldan beri Anadolu’nun kuzey kalesi sayılan Kırım Hanlığının Kuban ve Bucak Tatarlarının, sözde müstakil olma kaydıyla koparılmasıyla neticelendi. Azak, Yenikale, Kerç ve Kılburun şehirleriyle Aksu-Turla’ya kadar olan Karadeniz kıyıları Ruslara bırakıldı. Ruslar Karadeniz’e rahatça çıkabildiler. Nihayet, sözde müstakil olan Kırım Hanlığını 1783 Temmuzunda işgal ederek yerli ahaliden kadın ve çocuklarıyla 30.000’den fazla Türk’ü öldüren Ruslar, 1784 Ocağında Kırım’a resmen hakim oldular. Rus zulmü altında ezilen birçok Kırımlı, Osmanlı toprağına göç etti.

Osmanlı Devleti Kırım’ı Rusların işgalinden kurtarmak için Sultan Birinci Abdülhamîd Han zamanında Rusya’ya altıncı sefer düzenlendi. Rus Çariçesi II. Katerina Avusturya İmparatoru II. Josef ile Bizans-Yunan projesinin tatbiki ve Osmanlı Devletinin parçalanması için ittifak yaptılar. Avusturya’nın, Rusya müttefiki olarak Osmanlı Devletine savaş açması üzerine, Osmanlı askeri iki cephede harbetmek mecburiyetinde kaldı. Osmanlı Devleti ateşli silahları ellerinde bulunduran Yeniçerinin sebep olduğu bozgunla ağır yenilgiye uğradı. Önce Avusturya ile 1791 Ağustosunda Ziştovi Sulhü imzalanarak Belgrad geri alındı. Ruslarla devam eden harp 9 Ocak 1792 tarihinde imzalanan Yaş Antlaşmasıyla sona erdi ve Kırım Hanlığının tamamen Rusya hakimiyetine girmesi kabul edildi.

Üçüncü Selim'in her sahadaki icraatlarıyla Osmanlı Devletini güçlendirip, ıslahatlarda bulunması Rusya’yı telaşlandırdı. Çar I. Aleksandr, Osmanlıya tabi Sırbistan’ı isyana teşvik edip, Slavlık propagandasıyla Balkanları karıştırdı. Sırplar, Rusların teşvikleriyle isyan etti. Vilayet merkezi Belgrad 13 Aralık 1806’da düştü. Ruslar 1806 Aralık ayında ansızın Basarabya’da Bender ve Hotin kalelerini alıp, Tuna Nehri ağzındaki kaleleri de istila ettiler. Bunun üzerine Osmanlı Devleti 22 Aralık 1806 tarihinde Rusya’ya harp îlan etti. 1807’de Tiflis’ten hareket eden Rus ordusu, Temmuz ayı başlarında Arpaçay’ı geçerek Kars Kalesine saldırdı. Kars’taki Osmanlı askerlerinin ve ahalinin cansiperane müdafaasıyla Rus taarruzu püskürtüldü. Ruslar pekçok zaiyat vererek, Arpaçay ötesine geri çekildiler. 1810 yazında Ahılkelek üzerinden saldırıya geçen Ruslar, bu kaleyi alamayınca Ahıska şehrini kuşattılar. Osmanlı mukavemeti ve salgın hastalığa dayanamayıp 1811’de Tiflis’e geri çekildiler. Aynı sene üçüncü defa taarruza geçerek Ahılkelek Kalesini ele geçirdiler. Bu sırada Almanya’yı istila eden Napolyon Bonapart’ın Moskova’ya sefer düzenlemesi üzerine, Rusların isteği ile 28 Mayıs 1812’de Bükreş’te imzalanan antlaşmayla Osmanlı-Rus Harbine son verildi. Bükreş Antlaşmasıyla; Kuzey Boğdan Ruslara, güney Boğdan ise Osmanlı Devletine bırakıldı. Kalelerinde Osmanlı askeri bulundurmak şartıyla da Sırbistan’a idarî muhtariyet hakkı tanındı.

Napolyon orduları Moskova önlerine kadar geldiyse de yoğun kış şartları askerin telef olmasına sebep oldu ve Napolyon geri çekilmek mecburiyetinde kaldı. Rus ordularının hızla batıya doğru ilerlemesi ve kazanılan zafer Rus Çarlığını Avrupa’nın önde gelen devletleri arasına girmesini sağladı. Avrupa’da söz sahibi durumuna gelen Çar I. Nikolay İran, Osmanlı Devleti, Polonya ve Kafkasya üzerine seferler düzenleyerek yerini iyice kuvvetlendirdi.

Sultan Mahmud Han, Yeniçeri Ocağını 1826’da kaldırması ve 1827 Fransa-İngiltere, Rusya ittifakına mensup müttefik Haçlı donanmasının Navarin’deki Osmanlı-Mısır donanmasını bir hile ile yakmasıyla, Osmanlı Devleti kara ve deniz kuvvetlerinin büyük bir bölümünü kaybetmiş oldu. Bunu fırsat bilen Rusya, 26 Nisan 1828’de Osmanlı Devletine karşı harp îlan ederek, Boğazlar ile İskenderun körfezini elde edip, Akdeniz’e inmek idealiyle Rumeli ve Anadolu cephesinden harekete geçti. Osmanlı Devleti, askeri ve kadın çocuk bütün halkıyla bu saldırılara karşı koymaya çalıştı. Ruslar top ile uzaktan attığı tutuşturulmuş neftli paçavralarla kaleleri yaktı. Rumeli’de Romen, Bulgar, Rum, Ortodoks Gagavuzların yardımı ve Anadolu Cephesinde Tiflis’ten gelen Hıristiyan Kartli ve yerli Ermenilerin desteğiyle dönüş yollarının kapanma korkusu olmaksızın, batıda Edirne, doğuda Bayburt ve Muş’a kadar ilerlediler. Bir yıl, beş ay süren harp; Ruslar için korkunç bir insanlık lekesi ve yüzkaralarıyla dolu, vahşet fiilleri ve Osmanlı Devleti içinde hala yaraları kapanmayan büyük maddî ve manevî zararlarla neticelendi. Babıali’nin antlaşma isteği ve Fransa ve İngiltere sefirlerinin ihtarıyla, 14 Eylül 1829 tarihinde Edirne Antlaşması imzalandı. Rumeli’de Tuna ağzındaki kaleler Ruslara bırakılıp, Prut Nehri hudut kabul edildi. Anadolu cephesinde Rusya’ya ilk defa toprak verilerek, Kars vilayetinin Çıldır, Ardahan ve Deskof kuzeyinden hudut çizildi. Harp tazminatı olarak da 11,5 milyon flemenk altının yedi yılda taksitlerle ödenmesi kararlaştırıldı.

Bu tarihten sonra Rusya, Osmanlı Devletinin bütünlüğünü destekleyerek, Boğazlar üzerinde denetim kurma veAkdeniz’e inme yönünden büyük kazançlar sağladı. Bir ara Boğdan ve Eflak prensliklerini ele geçirmek isteyen Rusya üzerine Osmanlı Devleti sefer düzenledi.Kırım Harbi olarak tarihe geçen, bu savaşta Fransa ve İngiltere Osmanlı Devletinin yanında yer aldı. Kırım Savaşı sonunda imzalanan 30 Mart 1856 tarihli Paris Antlaşması sonunda, Rusya toprak ve çok fazla maddî kayba uğradı. Rusya bu harpten sonra, ordularının yetersizliğini anlıyarak yenilik yapma yoluna gitti. Bu arada diğer taraftan Osmanlı Devletinin içindeki azınlıklara karşı Slavlık ve Ortodoksluk propagandasını arttırdı.

Bu propagandaların ardından 1877’de Rusya Osmanlı Devletine savaş açtı. Tarihe 93 Harbi olarak geçen bu savaş 3 Mart 1878 Yeşilköy Antlaşmasıyla neticelendi. Bu antlaşma ile Bulgaristan bağımsızlığını kazandı. Sultan İkinci Abdülhamîd Hanın siyasî dehasıyla toplananBerlin Kongresinde İngiltere veAvusturya’nın etkisiyle imzalanan Berlin Antlaşmasında Balkanlarda Rusya’nın kazançları sınırlandırıldı ve Osmanlı Devleti yönünden harp asgarî zararla neticelendi. Bir süre sonra Almanya, Avusturya ve İtalya; Rusya’ya karşı üçlü ittifak kurdu. Kendisine destek sağlamak için Fransa’ya dönen Rusya, 1891’de ekonomik ve askerî ilişkileri geliştirmek için Fransa’yla bir ittifak kurdu.

Diğer taraftan doğuda, Rusya, Türkistan’da 1860’lı yıllarda başlattığı yayılma politikası ile 1880’li yıllarda Hazar Denizinin doğu kıyısındaki, Türkmen topraklarını işgal etti. Bu gelişmeler İngiltere’nin Hindistan’daki durumunu tehdit edince iki ülke arasında Afganistan üzerinde başlayan sürtüşmelerle yeni bir durum kazandı. Orta Asya’daki bu Rus-İngiliz mücadelesi, 1885 Eylülünde nüfuz sınırlarının tespitiyle yatıştı.

Rusya, Uzakdoğu sınırında Japonya ve Çin ile birçok antlaşma imzalayarak Sahalin ve Kuril adalarıyla Amur Irmağı Vadisi gibi önemli noktaları ele geçirdi. Kore üzerindeki Çin-Japon mücadelesinde Çin’in yanında yer aldı. 1900’de Boxer Ayaklanması sırasında Rus askeri Mançurya’ya girince, Japonya ile rekabet sıcak savaşa döndü. Savaşın büyümemesi için görüşmeler sürerken 1904 Şubatında Japon birlikleri Port Arthur’daki Rus harp gemilerine ani baskınla saldırması üzerine Rus-Japon Savaşı başladı. Bir serî ağır mağlûbiyetlerin yanı sıra, ülkede meydana çıkan devrimci hareketler Rus Çarı II. Nikolay’ı barış yapmaya mecbur bıraktı (5 Eylül 1905).

Ekim 1905’te başlayan demiryolu işçileri grevi dalga dalga ülke geneline yayılarak genel grev şeklini aldı ve Petersburg Sovyeti’nin kurulması ile devrimci hareket en yüksek noktasına ulaştı. Zor durumda kalan II. Nikolay bir bildiri yayımlayıp, meşrûtî bir anayasa ve seçilmiş bir meclis sözü verdi. Bir süre sonra yavaş yavaş işci hareketi bastırıldı. Nisan 1906’da yapılan seçimler neticesinde liberal ve sol muhalefet mecliste çoğunluğu elde etti. Köklü reformlar istediği için çarlık hükümetiyle ters duruma düşen ilk meclis iki ay geçmeden dağıtıldı. Daha sonra seçilen ikinci meclisin de ömrü üç ay oldu. Köylülere ve azınlıklara seçme hakkının verilmediği seçimlerle seçilen üçüncü ve dördüncü meclis genelde çarlık hükümetinin politikasını destekledi.

Uzakdoğu’da Japonya ile savaşa son veren Rusya 1906’dan sonra Balkanlar üzerinde nüfuz kazanmak için Avusturya ile mücadeleye girdi. Bu durum Rusya’yı İngiltere veFransa’nın yanında Birinci Dünya Savaşına girmesine sebep oldu. Bir süre sonra da Osmanlı Devletinin Almanya, Avusturya’nın müttefiki olarak harbe girmesiyle Kafkasya’da yeni bir cephe açmak mecbûriyetinde kaldı. Aynı zamanda Boğazların açık olmasına bağlı ikmal desteğini yitirdi. Önemli derecede silah ve mühimmat sıkıntısı çeken Rus orduları batıda birbiri ardına ağır mağlûbiyetler aldı.

Savaşın sebep olduğu yıkım, basın ve mecliste halkın güvenine dayalı bir hükümetin olması isteğini yaygınlaştırdı. 1917 Mart ayının başlarında Moskova’da başlayan grev, asker ve subayların desteklemesiyle, Şubat Devrimi olarak bilinen ayaklanmaya dönüştü. Prens Lvov başkanlığında bir geçici hükümet kuruldu. Hükümete bağlı birliklere Pskov’da kuşatılan Çar Nikolay’ın 15 Mart 1917’de tahttan çekilmesiyle Çarlık rejimi tarihe karıştı.

7 Ekim 1917’de komünist ihtilal patlak verdi. Vladimir Ilyich Lenin başkanlığındaki komünistler, hükümeti ve serbest seçimle iş başına gelmiş bulunan meclisi lağv ederek komünist diktasını getirdiler.

Lenin, biraz soluk alabilmek için Îtilaf devletlerinin baskısına rağmen, Almanya ile barış görüşmeleri yaptı. Bazı bolşeviklerin ve sol sosyalist devrimcilerinin muhalefetine rağmen, Baltık bölgesi, Polonya, Ukrayna ve Kafkaslar’dan çekilmeyi öngören Brest-Litovsk Antlaşmasını 3 Mart 1918’de imzaladı.

Bu antlaşmanın ardından bolşeviklerin Sovyet iktidarını yerleştirme çabaları 1918 Mayısında başlayan iç savaşa sebep oldu. Komünistlerin ordusu olan Kızılordu, karşıt grubun ordusu olan Beyaz ordu ile amansız bir mücadeleye girdi. Askerî yönden daha üstün olanBeyazordunun, köylülere ve Rus olmayan milliyetlere karşı acımasız ve düşmanca politikası, ağır mağlubiyetine sebep oldu. Kızıl ordunun kazandığı zaferler, Ukrayna, Beyaz Rusya, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’ın Sovyet idaresi altına girmesini sağladı. Bunun yanında Almanya’nın mağlûbiyetinin ardından kurulan Estonya, Letonya ve Litvanya cumhûriyetleri Îtilaf devletleri desteğiyle varlıklarını devam ettirdiler. Sınır problemi yüzünden çıkan Rus-Polonya Savaşında Kızılordu mağlup oldu ve ardından yapılan Riga Antlaşmasıyla (Mart 1921) Ukrayna ve Beyaz Rusya topraklarının büyük bir bölümü Polonya’ya bırakıldı.

İç savaş sırasında çok sayıda insan ölürken, 2 milyona yakın halk da ülkesini terk etti. İç savaşın bitmesinden sonra yönetimi ele geçiren komünistler, karşıt görüşte olanları büyük bir hızla ortadan kaldırdılar. Lenin Rusya’nın tek siyasî partisi olan Komünist Partisini kurdu. Birinci Cihan Harbi sonrasında, İstiklal Harbi yıllarında Türkiye Büyük Millet Meclisiyle 16 Mart 1921’de Moskova’da Türk-Sovyet Dostluk Antlaşması imzalandı. Moskova Antlaşmasıyla, Batum Rusya’ya ait Gürcistan’a bırakıldı ve Kars’ın doğusundaki Arpaçay Suyu hudut kesildi.

Zalimliği ve halkına yaptığı zulümleriyle tanınan Lenin, milyonlarca insanı katletti. İnançsızlığın yayılması için çok uğraştı. Ölümünden sonra yerine Joseph Stalin geçti. Stalin ölünceye kadar Rus milletini ve Müslümanları işkence altında inletti. Lenin’i geride bırakarak elli milyondan fazla insanı öldürttü. Milleti kendine tapmaya zorladı. Bu iki idareci tarafından ülke; utanç duvarları ile çevrilmiş ve demir perdelerle kapatılmış bir esaret kampı haline getirildi.

1939 yılında Almanya ve Rusya aralarında bir saldırmazlık paktı imzalamalarına rağmen, 1941’de Naziler Rusya’ya saldırarak Leningrad’ı kuşattılar. Uzun süren kuşatma neticesinde, Alman askerleri soğuk kış şartlarına dayanamayarak mağlup oldular. Bundan sonraki iki yıl içinde Ruslar, Almanları Doğu Avrupa ve Balkanlar’dan çıkardılar, İkinci Dünya Savaşıdan Rusların galip çıkmasında İngiliz ve Amerikan yardımları büyük rol oynadı.

Stalin’in ölmesiyle yerine geçen Kuruşçev idaresindeki Moskova diktası, Polonyalıların ve Macarların üzerinde uyguladığı büyük baskı ile kontrolünü güçlendirdi. 1964 yılında Kuruşçev’in yerine Leonid Brejnev geçti. Bu sırada Çekoslovak hükümetinin liberalist faaliyetleri görüldüğü için, Macaristan’da yapıldığı gibi 1968 yılındaRus askerleri Çekoslovakya’yı işgal etti. Tank paletleri insan cesetleri üzerinde dönerek, milyonlarca insan öldürüldü.

Dünyayı hakimiyeti altına almak için silahlanan Rusya, dünyanın birçok ülkesinde komünist teşkilatlar kurarak, dünya barışını tehdit ederken, çeşitli ülkelerde de iç savaşların çıkmasına sebep oldu. Ülke içindeki iktidar değişikliği darbe ve karışıklıklardan istifade ederek 1980 yılında Afganistan’ı işgal etti. Afganlı mücahidlerin direnmesi karşısında, büyük silah gücüne sahip Rus ordusu, başarıya ulaşamamış ve ağır kayıplar vererek güç durumlara düşmüştür.

Gorbaçov, 1987 yılında glasnost (açıklık) ve perestroika (yeniden yapılanma) politikasını başlattı. Ülkeyi meydana getiren 15 cumhûriyetle ilk çok partili seçimler yapıldı. 17 Mart 1991 referandumunda % 77 seçmen Rusya Federasyonu için evet oyu kullandı.

Rusya Federasyonu başkanlığına Boris Yeltsin seçildi. 19 Ağustos 1991’de Gorbaçov’a karşı darbe düzenleyen başkan yardımcısı Gennadi Yanayev başkanlığındaki 8 üyeli Olağanüstü Hal Komitesi yönetime el koydu. Gorbaçov Kırım’daki yazlık evine hapsedildi. Rusya Federasyonu lideri Boris Yeltsin ve halk darbeye karşı koyunca Olağanüstü Hal Komitesi feshedildi ve darbeciler 21 Ağustos günü ülkeyi terk ettiler. Aynı gün Sovyet parlamentosu Gorbaçov’u resmen yeniden başkanlık görevine getirdi. Bunu takip eden günlerde Sovyetler Birliği’ni meydana getiren cumhûriyetler ardıardına bağımsızlıklarını îlan ettiler. 8 Aralıkta Rusya Federasyonu, Beyaz Rusya ve Ukrayna bir araya gelerek Bağımsız Devletler Topluluğunu meydana getirdiler. 17 Aralık 1991’de Mihail Gorbaçov ile Boris Yeltsin 31 Aralık 1991’de Sovyet Sosyalist Cumhûriyetler Birliğinin resmen dağıtılmasına karar verdiler. Mihail Gorbaçov emekliye ayrıldı ve yerine Yeltsin devlet başkanlığına getirildi. Baltık Cumhûriyetleri hariç bağımsızlıklarını îlan eden diğer cumhûriyetler Bağımsız Devletler Topluluğuna katıldı. Böylece Sovyet Sosyalist Cumhûriyetler Birliği tarihe karışmış oldu.

1993 başlarında parlemento ile ters düşen Yeltsin, parlamentoyu feshederek erken seçim kararı aldı. Bunu tanımayan parlamenterlerin bazıları ve komünistler Beyaz Ev denen Rusya Parlamentosunu işgal etti. Askerî güçlerin baskısıyla işgalciler parlamentoyu boşalttılar ve Yeltsin’in isteklerini kabul ettiler. 12 Aralık 1993 günü erken genel seçim yapıldı. Hiçbir parti tekbaşına iktidara gelecek sandalye sayısı kazanamadı.
 
Fizikî Yapı

Rusya Federasyonu, toprak bakımından dünyanın en büyük ülkesidir. Yaklaşık 17.075.000 km2lik bir yüzölçümüne sahiptir. Bu kadar geniş olan ülke Asya kıtasının büyük bir bölümüyle, Doğu Avrupa topraklarının bir kısmını ihtiva etmektedir. Ülkenin 30° batı boylamı ve 170° doğu boylamları arasında 14 boylam dilimi ve 0° kuzey ve 45° kuzey enlemleri arasında 4 enlem dairesi üzerinden geçer. Avrupa topraklarında saat yirmi dörtken Bering Boğazında saat öğleden önce on birdir.

Rusya Federasyonunun tabiî özelliği incelendiğinde üç önemli hakîkat göze çarpar; birincisi, dünyanın en geniş ülkesi olmasına rağmen topraklarının % 70’i boştur. İkincisi topraklarıyla denizleri kuşatan en geniş bir “kıta ülkesi” olduğudur. Sonuncusu ise, diğer ülkelerdeki gibi dağlık ve tepelik olmaktan ziyade, daha çok ormanlık ve yeşil ovalık bir ükedir.

Doğu Sibirya’daki Lena Nehri ara hat kabul edilirse, bu hattın batı ve kuzey bölgelerinde kalan arazi etkili arazi olup, çoğu yeri 1000 m’nin aşağısındadır. Bu hattın doğu ve güneyine doğru ise, arazi engebeli arazi halini alır ve bazı bölgeleri 6000 m’ye kadar ulaşır.

Kafkas Dağları Gürcistan’la olan tabiî sınırı meydana getirir. En yüksek yeri ise 5630 m yüksekliğindeki Elbrus (El-Iruz) Dağıdır.

Doğu Avrupa bölümü toprakları alçak bir yayla görünüşündedir. Bu yaylanın Ural Dağlarıyla birlikte güney kesimi yaklaşık 5000 km kadar devam eder ve bu alçak yaylanın bir devamı da Kafkaslara kadar uzanır. Baltık Denizi ile Pasifik Okyanusu arasında uzanan bu geniş toprakların, Asya bölümü de yine geniş bir yayla görünüşündedir. Asya topraklarının güney ve doğusu ise dağlıktır. Ülkenin Ural’dan başka iki önemli dağı, Kırım ve Kopet dağlarıdır. En kuzey alanlar tunduralarla kaplıdır. Bunun hemen aşağısında ormanlık bir şerit uzanır. Batı ve güneybatı bölgelerde ovalardan başka, ayrıca bataklıklar ve çöller de mevcuttur.

Nehirler-göller: Rusya Federasyonundaki nehirlerin kaynaklarının ve yayılma alanlarının ülke sınırları içerisinde olması oldukça önemli bir husustur. Avrupa topraklarında bulunan nehirler Volga, Don, Dinyeper, Kuzey Dvino’dur. Bu nehirler Moskova civarından doğar ve dört ayrı denize dökülürler. Bu denizler Baltık, Karadeniz, Beyaz Deniz ve Hazar Denizidir. Sibriya bölgesindeki nehirler Obi, Yenisey ve Lena’dır. Bu üç nehrin her biri yaklaşık olarak 3000 km uzunluğa sahiptir. Güneyde yeralan Volga, Hazar Denizine dökülür. Lena, Yenisey, Obi ve Volga nehirleri, ülkeyi kuzeyden güneye kesen, su kapasiteleri en fazla olan dört büyük nehirdir. Diğer nehirler şunlardır: Neman, Donets, Ninyester, Pechora, Ussuri, Amur ve Angara. Amur Nehri, Kabarovsk bölgesinde Ussuri ile birleşir. Angara ise, Yenisey Irmağını meydana getiren iki koldan biridir.

Denizler-adalar: Rusya Federasyonunun etrafını çeviren denizler: Kuzeyde Beyaz Burent, Kara, Laptav, Sibirya, Chukchi; doğuda Okhotsk ve Japon; güneyde ve güneybatıda Hazar, Azak ve Karadeniz; kuzeybatıda Baltık Denizidir. Bu denizlerin hepsi ülkeye fazla fayda getirmemektedir.

Devletin güneydoğu parçası ile kendisine ait Sakhalin Adası arasında Tatar Boğazı bulunur. Kuzeydoğuda ise Alaska ile Enurmino arasında, Bering Boğazı mevcuttur. Ülke kıyılarında irili ufaklı pekçok ada bulunmaktadır. Bunlardan başlıca büyük olanları; Novaya, Zemlya, Severnaya, Yeni Sibirya Adaları, Chukchi ve Sakhalin Adasıdır.

Kıyısının bir bölümü Rusya Federasyonu sınırları içinde kalan ve büyük bir göl olan Hazar Denizi, deniz seviyesinden yaklaşık 132 m kadar aşağıdadır. Ülkenin en büyük gölü Aral’dır. Bundan başka diğer önemli göl Baykal Gölüdür.


İklimi

Rusya Federasyonunun umûmî olarak iklimi kışları aşırı soğuk ve yazları sıcak ve kurak geçen kara iklimidir. Fakat geniş toprakların hepsinde aynı iklim görülmez. Bu bakımdan Rusya dört iklim bölgesine ayrılabilir: Kuzeyden güneye olmak üzere Soğuk-Tundra, Nemli Ormanlık (Tayga), Sıcak ve Çöl ile Astropikal İklim kuşaklarıdır.

Kutup bölgesine yakın yerlerdeki Soğuk-Tundra iklimi; uzun, kuru ve şiddetli bir kışa sahiptir. Yazları sıcak ve oldukça kısadır. Tayga bölgesi yağışlı bir bölgedir. Dünyadaki ormanlık arazinin üçte biri buradadır. Bu ormanlar ülke yüzölçümünün yaklaşık yarısını meydana getirir. Güneye doğru gidilince sıcak kuşağa gelinir. Burada hava sıcaklığı oldukça yumuşaktır. Kırım’da ise astropikal iklim mevcuttur. Ülke yüzölçümünün % 18’ini teşkil eden çöllerde de çöl iklimi hüküm sürer.

Batıdan doğuya doğru olan büyük hava akıntısı sebebiyle, Atlantik Okyanusu yakınlarındaki bölgeler mûtedil okyanus iklimi tesiri altındadırlar. Buna mukabil, ülkenin Pasifik Okyanusu tarafı yılın altı ayı boyunca süren dondurucu ve karlı kara iklimine tabidir. Mesela Pasifikten birkaç km uzaktaki Sibirya bölgesinde Ocak ayı ortalaması aşağı yukarı -50°C civarında seyreder. Bütün ülkede, yaz ayları ise umûmiyetle serin geçer.

Rusya Federasyonu, dünyanın en kurak ülkelerinden biridir. Bütün topraklarının sadece dörtte birine yakın bir bölümü ortalama 500 mm kadar yağış alır. Bundan başka çoğu nemli bölgeler tarım için müsait sıcaklığa sahip değildir. Yağış miktarları ise yıldan yıla çeşitli farklılıklar gösterir.


Tabiî Kaynakları

Bitki örtüsü ve hayvanlar: Dünyanın en geniş topraklarına sahip olan ülkede bitki örtüsünün kuzeyden güneye gidildikçe sınırları kesin çizgilerle belirlenecek şekilde değiştiği görülür. Kuzey kıyılarındaki 164.400 km genişlikte tundralar bir kuşak meydana getirir. Bunun alt kesiminde, Baltık Denizinden Büyük Okyanusa kadar 960-1120 km genişlikte uzanan kozalaklı ağaçlardan meydana gelmiş ormanlar yer alır. Bu ormanlara tayga denir ve çam, köknar, ladin ve huş ağaçlarından meydana gelmiştir. Bunu takip eden diğer bir kuşak ise steplerdir. Bundan sonra karmaorman kuşağı gelir. Güneye inildikçe iklim şartlarının etkisiyle bitki örtüsü oldukça fakirleşmeye ve yarı çöl halini almaya başlar.

Dağlık bölgelerde çok çeşitli bitki örtüleri görülür. Gürcistan sınırını belirleyen Kafkas dağlarında 2100 metreye kadar olan bölgeler kışın yaprağını döken ormanlarla kaplıdır. Bu yükseklikten îtibaren geniş dağ otlakları yer alır.

En yaygın yabanî hayvanlar, tundralarda lewingler, kutup tilkileri ve ren geyiği, Taygalarda porsuk, kırmızı sırtlan, samur, boz ayı ve tilki, koruma orman bölgelerinde, yaban kedisi, kokarca; Uzakdoğuda, leopar, kaplan ve ayı bulunur. Çöl bölgelerinde yakau eşeği, vaşak, çakal, ceylan ve çeşitli kuşlar, sürüngenler; steplerde ise çeşitli sürüngenler ve ceylan yaşar.

Madenler: Rusya Federasyonu, madenler bakımından çok zengin bir ülkedir. Dünyanın ikinci büyük kömür üreticisi olan ülkede Kuzbass, Karaganda, Donbass ve Perçora büyük kömür yatakları vardır. Doğu Sibirya’da demir, altın, mika, kurşun, çinko, bakır, grafit, alüminyum ve elmas önemli madenlerdir. Volga-Ural bölgesinde ve Sibirya Ovasındaki Tyumen alanında petrol çıkarılmaktadır. Ayrıca ülkenin birçok bölgesinde tabiî gaz yatakları bulunmaktadır. Bütün madenleri ülke için yeterli miktarda çıkarılırken, sadece kalay üretimi yetmemektedir.


Nüfus ve Sosyal Hayat

Milletler: Rusya Federasyonunun nüfûsu yaklaşık olarak 145.300.000’dir. Yüzölçümüne göre nüfûsu azdır. Nüfus yoğunluğu 9 kişi civarında olup, nüfus artışı % 1’dir. Nüfûsun % 65’i şehirlerde yaşar.

Rusya Federasyonu nüfûsunun büyük çoğunluğunu Slavlar meydana getirir. Slav grubunun en kalabalık bölümünü Ruslar teşkil etmektedir. Ruslar, toplam ülke nüfûsunun % 80’ine yakın bir kısmını meydana getirirler. Ülkenin hemen her tarafında yaşarlar. Ukraynalılar, Beyaz Ruslar ve Polonyalılar mevcut diğer Slav gruplarıdır.

Slav olmayan grubun başında Türkler gelmektedir. Türkler de kendi aralarında çeşitli boylara ayrılır. Başkırtlar, Çuvaşlar, Çeçenler, Tatarlar, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Rusya sınırları içinde kalan Türk boylarıdır. Tatarlar aslen Türk olup sonraları Ruslar ve Ukraynalılar arasına karışmıştır. Umûmiyetle Volga bölgesi, Urallar ve güneybatı Sibirya’da yaşamaktadırlar.

Diller: Ülkede konuşulan diller kök olarak beş kaynaktan gelmektedir. Bunlar Slav, Altay, Hint-Avrupa, Ural ve Kafkas grubu dilleridir. Beyaz Ruslar, Ruslar, Ukraynalılar ve Polonyalılar slav grubu dilleri konuşur. Altay grubunun ise en önemlisi Türkçedir. Türkçe, mevcut boylar arasında bazı lehçe farklılıkları ile konuşulmaktadır.

Dinler: Rusya Federasyonunda halk genelde Hıristiyanlığın Ortodoks mezhebindendir. Komünist rejim zamanında din düşmanlığı yaygınken 1989’dan îtibaren yapılan yenilikler sonunda halk dîne yönelmiştir. Dînî ayinler serbestçe yapılmaya başlanmıştır. Türklerin büyük kısmı Müslümandır.

Kültür: Sovyetlerin kültür hayatı, 1917 İhtilalinden sonra, değişikliğe uğramıştır. Çarlık döneminin yerini komünistlik almıştır. Komünist hedef için “her yol meşrûdur” prensibi medeniyeti, ahlak ve maneviyatı, insanlığı, refah ve mutluluğu unutturmuş, insanı hayvanlaştıran bir robot ve bir makina haline getirmiştir. Mülkiyet hakkının kalmaması, yaradılıştan buna temayüllü olan insanı isteksizliğe ve tembelliğe sürüklemiştir. Sanat ve edebiyat ise çok cılız kalmış, temayüz eden bazı şahsiyetler ve ilim adamları ülkeden kaçıp kurtulma çabaları içine girmiştir. İlmin ve maneviyatın esasından mahrum Rus milletleri hem maddeten hem de manen insanlıktan uzak kalıp, kültür ve refah seviyeleri düşük kalmıştır.

Komünist ihtilalden sonra başlatılan komünizm eğitim ve öğretimi, okullarda mecbûrî hale sokulmuştur. Bugün okuma-yazma oranı % 98’dir. Yüksek tahsil imkanları 1970’ten sonra gelişmiştir. Teorik fen ilimleri bakımdan güçlü kadrolar, politik baskıların tesirinden, günümüzde kurtulmuştur.

Teknik çalışmalar: Rusya Federasyonu, uzay çalışmalarında ABD ile yarış halindedir. Feza çalışmalarında ve ay seyahatlerinde, Amerikalılar, Ruslardan çok ileridedir.

Rusya Federasyonunda atom konusu üzerinde çok fazla çalışma yapılmaktadır. İlk reaktör 1954’te çalıştırılmıştı ve 5000 kw gücündeydi. Son 10 yılda ülke teknik yönden çok geri kalmış olup, bunun neticesinde, yenileşme hareketleri başlatılmıştır.

Spor: Rusya Federasyonu spor alanında dünyada söz sahibi bir ülkedir. Spora her yıl büyük harcamalar yapılmaktadır. Umûmiyetle futbol, voleybol, güreş ve basketbol yaygındır. Ülkenin sembolü ayıdır.

Şehirler: Başlıca büyük şehirleri Moskova, Leningrad, Gorki, Sverdlovsk, Novosibirsk, Kuybişey ve Sverdlovsk’tur. Bu şehirlerin nüfûsu yaklaşık 1,5 milyonun üzerindedir. Başşehri Moskova’dır. Moskova’nın kalbi ise Kremlin (tahkim edilmiş yer manasına gelir) olup, 15. yüzyılda yapılmıştır. Leningrad ülkenin endüstri merkezidir. Nüfûsu bir milyon civarında olan diğer şehirleri ise şunlardır: Çelyabinsk, Ersvon, Omsk, Perm, Ufa, Rostov, Volgograd.


Siyasî Hayat

Rusya Federasyonunun siyasî rejimi, Sovyetler Birliği dağılmadan önce komünist diktasıydı. Sovyetler Birliği resmen dağıldıktan sonra çok partili ve başkanlık sistemine dayalı parlamenter rejime geçildi. Devlet başkanı halk tarafından beş senelik bir süre için seçilir. Devlet başkanı aynı zamanda silahlı kuvvetlerin başkomutanı ve Güvenlik Konseyinin başkanıdır. Devlet başkanı meclisi feshetme yetkisine sahiptir.

Parlamento 450 milletvekilinden meydana gelir. Milletvekillerinin yarı dar bölge seçim sistemiyle, diğer yarısı parti listelerinden nispî seçim sistemiyle seçilir.

Ayrıca Rusya Federasyonunu meydana getiren 89 üye bölgenin ikişer temsilcisinden meydana gelen 178 üyeli Federasyon Konseyi vardır. Federasyon Konseyi, devlet başkanı tarafından feshedilemez. Konsey, meclisten geçen yasaları ve devlet başkanının sıkıyönetim yasasına ilişkin kararlarını onaylar.


Ekonomi

Rusya Federasyonu’nun ekonomisi tarım, sanayi, ormancılık ve hayvancılığa dayalıdır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla kurulan Rusya ve diğer cumhûriyetlerde büyük bir ekonomik kriz yaşanmaktadır (1994).

Tarım: Geniş Sovyet toprakları ilk bakışta ülke için avantajlı bir durum gibi gözükür. Fakat tam aksine bu durum ve buna ilave olarak, aşırı iklim şartları ve verimli sahaların azlığı ülkenin ciddî bir problemidir. Rusya’da verimli topraklar pek azdır. Kuzey bölgelerdeki verimli alanlar ise, yağış alıyorlarsa da yağış mevsimi çok kısa sürer. Ekonomi bu yüzden ABD ekonomisinden daha güçsüzdür ve bazı alanlarda ABD’ye bağlıdır.

Sovyet topraklarının sadece % 10’una yakın bir bölümü tarıma müsait durumdadır. Mevcut ekili alanlar, çayırlıklar, otlaklar ve meyve-sebze bahçeleri ülkenin ancak % 27’sini örtebilmektedir. Ülkenin esas verimli bölgesi ortada olup, “Verimli Üçgen” şeklinde nitelenebilecek bir sahadır. Üçgenin tabanı Leningrad-Odesa hattı ve tepe noktası Altay Dağlarıdır. Sibirya’da da küçük alanlar vardır. Başlıca tarım ürünleri arpa, çavdar, buğday, şekerpancarı, patates ve ayçiçeğidir.

Endüstri: Rusya Federasyonu, sanayisi gelişmiş ülkeler arasında yer alır. Başlıca endüstri alanları çelik, makina, makina aletleri, çimento, kağıt, kimyevî maddeler ve otomobildir. Ülkede sanayinin gelişmesini büyük ölçüde maden kaynakları sağlamıştır. Dünya demir rezervinin yaklaşık % 40’ı buradadır. Ayrıca zengin kömür ve potasyumlu tuz yatakları mevcuttur. Ağır sanayi endüstri merkezlerinden ziyade demir ve kömür rezervlerinin bulunduğu bölgelerde gelişmiştir. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra Rusya Federasyonu, ayrılan diğer cumhûriyetler ve bütün dünya devletleriyle ticaret yapmaktadır. Kürk endüstrisi ülkede bir hayli gelişmiştir. Astragan (Karakul boyunu derisi) dahil kürk ihracatı çok önemlidir. Özellikle samur ve vizon kürkleri çok tutulur.

Ormancılık: Ülkenin Avrupa bölümünde çam, köknar ve meşe, Sibirya tarafında sedir, karaçam ve köknar ormanları yer alır. Ormancılık ekonomide önemli yer tutar. Dünya kereste üretiminin, takriben % 20’sine yakın bir bölümü Rusya Federasyonuna aittir. Kereste rezervlerinin % 80’ninden fazlası Sibirya bölgesinden elde edilir.

Hayvancılık: Rusya’da hayvancılık önemli bir geçim kaynağıdır. Tabiî otlaklarda, sığır yetiştiriciliği yaygın olarak yapılır. Ülkenin Avrupa topraklarında ve batı Sibirya’nın bir bölümünde özellikle sütcülük gelişmiştir. Küçükbaş hayvan besiciliği ve tavukçuluk yaygın olarak yapılır.

Balıkçılık: Rusya Federasyonu, Atlas ve Büyük Okyanusa kıyıları olması sebebiyle büyük balıkçılık filolarına sahiptir. Karadeniz’le Aral ve Hazar Denizi gibi göllerde yapılan balıkçılık önemli olmamakla beraber, en iyi havyar Hazar Denizinden yakalanan Mersin balığından elde edilir. Senelik yakalanan balığın büyük kısmı Kuzey ve Uzakdoğu denizlerinden gelir. Rusya balina avcılığında dünyada Japonya’dan sonra ikinci sırayı almaktadır.

Ulaşım: Ulaşım şebekesi çok gelişmiştir. Demiryolu ulaşımı, karayoluna nazaran daha yaygındır. Demiryollarında hat aralıkları dünya standartlarından daha geniştir. Rus Hava Yolları (Aeroflot) dünyanın en büyük ulaştırma şebekesine sahiptir. Buna rağmen iç seferleri çok düşük olup, ağırlık dış seferlere verilmiştir. Deniz yolu ulaşımı ise oldukça iyidir.


Ordu

SSCB dağıldıktan sonra kurulan Rusya eski SSCB silah ve araçlarını kullanıyordu. Ancak 1998 de hız kazanan Rus Ar-Gesi yeni silahlar üretti. Bilhassa Savunma Sistemlerinde dünyada ki en kalite füze sistemini kurdular.

Rusya Silahlı Kuvvetleri; Kıtalararası-Uzun ve Orta Menzilli füzeler ilede son günlerde gündeme gelmiştir. Geçen yaz aylarında Rusya yeni bir Füze testinin başarıyla sonuçlandığını açıklamıştı ancak bu füzenin adını ve bilgileri vermemiştir.

İngiliz istihbaratı tarafından sonradan öğrenilen bilgilere göre bu füze Atom Bombasından çok daha güçlü bir kıtalararası füze.

Füze sistemleriyle devasa bir güce sahip olan rusyanın Hava kuvvetleri ise Natodan biraz geride. Dünyanın en mükemmel jeti olarak bilinen F-16 ( Amerikan Yapımı) uçaklara karşı, Rus Jetleri biraz sönük kalıyor.
 
Rusyanın Yemek Kültürü

RUS MUTFAGI


Rus mutfağını birkaç cümle ile anlatmak mümkün değil. Vahşi steplerden, görkemli imparatorluk şehirlerine, verimli vadilerden baltAAa girmemiş ormanlara kadar Rusya'nın alabildiğine geniş topraklarında değişik kültür ve damak tatlarını barındıran, muhteşem bir o kadar da ihtişamlı bir mutfağı var.
Her bölgenin coğrafi koşullarına uygun ayrı bir mutfak kültürü ve damak tadı var. Kuzey Rusya'da 'Shchi' (lahanalı ve balıklı bir çorba), lahanalı yemekler, çavdar ağırlıklı bir içki olan 'Kvass' ve genelde arpa içerikli yemekler tercih edilirken, Don bölgesinde 'Ucha' denilen ve domatesle hazırlanan balık çorbası, Güney Rusya'da ülkenin dünyaca ünlü 'Borsc çorbası' tercih ediliyor. Ormanlık bölgelerin mutfağında ise av etleri, tütsülenmiş etler, kurutulmuş balıklar, mantar ve orman yemişleri başrol oynuyor. Bizim şiş kebaba Ruslar 'Şaşlık' diyorlar. Etler biraz daha iri doğranıp aralarına soğanlar yerleştirilerek şişe diziliyor. Mantar, hemen hemen her yemekte yer alıyor. Tatlılar, yaban mersini ve ribes gibi orman yemişleri ve balla hazırlanıyor. Yabanmersini, ribes, fındık ve bal gibi. Bal, ayrıca Sibirya'nın bazı bölgelerinde kuvvetli içkilerin yapımında da kullanılıyor.


Rus mutfağının özellikleri
Her ne kadar bünyesinde ayrı mutfak kültürlerini barındırsa da Rus mutfağının en büyük ortak özelliği, ülkenin hemen her yerinde yetişen aromatik otlar ve baharat. Bunlar antik çağlardan beri Rus damak tadının vazgeçilmez lezzetleri. Dereotu, anason, nane, soğan ve sarımsak gibi aromatik bitki ve sebzelerin yanı sıra tarçın, tarhun otu, karabiber, safran gibi baharat, tatlı ve tuzlu su balık yemeklerinde, et ve sebze yemeklerinde kullanılıyor.
Rus mutfağının bir diğer ortak özelliği de 'S****na' denilen ekşi krema ve tereyağıyla hazırlanan soslar. Çorba, sebze, et, tavuk ve balık çeşitleri genelde ekşi krema ve soslarla sunuluyor. Ekşi krema bizim süt kremasına benziyor ancak tadı biraz daha ekşi.
Rus mutfağı sadece zenginliği ile değil, çarlık döneminden kalma ihtişamlı yemek sunumu ile de dikkat çekiyor. Yemeğin tadı kadar sunumu da çok önemli bir detay. İhtişamlı aksesuarlar sofra atmosferine seçkin bir hava veriyor.


RUS MUTFAĞININ ÖZEL TATLARI

Ordövr tabağı-Zakuski

Rus mutfağının dünyaca tanınan en ünlü yemeklerinden biri: 'Zakuski'. Rusların meze olarak adlandırdıkları bu tabak aslında çeşitli soğuk ve sıcak büfe yemeklerinden oluşuyor. Rus geleneklerine göre en az 3-4 çeşit içeren Zakuski, tepsi içinde masa ortasına konan zengin bir ordövr tabağı. İçinde füme somon ya da mersinbalığı, söğüş et, haşlanmış deniz ürünleri, çeşitli salatalar, soslu patates, domates, biber, patlıcan ve enginar dolmaları, yumurta, havyar ve çeşitli kızartmalar yer alıyor. Beraberinde Zakuski votka içiliyor.


Çorbalar- Supy
Rus mutfağında çorba her şey demek. Çünkü içeriğinde yok yok. Balıktan, sebzeye, ete kadar değişik besinleri içeren çorbalar komple bir öğün sayılabiliyor.
Çeşitli sebzelerin yanı sıra et ya da balıkla hazırlanan 'Ucha çorbası' defneyaprağı, karabiber, maydanoz, yabani rezene gibi baharatla zenginleştiriliyor.
Artık dünya mutfağının çorbalarından olan Borsc ve Shtci, balık ve etin yanı sıra pancar, lahana ve patates ile hazırlanıyor. Her ikisinin de özelliği s****na denilen ekşi krema ile sunulması.
'Rassol?nik çorbası'nın özelliği salamura salatalıkla hazırlanması. 'Soljanka çorbası' ise mantar ya da balıkla hazırlanıyor. Acı sevenlere önerilir.
'Okroska', balık ve etle zenginleştirilmiş soğuk bir çorba. Bir diğer soğuk çorba ise ıspanakla hazırlanan "Botwina ".


Sebzeler-Ovoschi
Rus mutfağının en çok kullanılan sebzeleri; lahana, pancar, turp, patates, fasulye, mantar, soğan ve salatalık. Dondurucu iklim nedeniyle meyve ve sebze açısından zengin değil. Ancak diğer bölgelere göre daha ılıman bir iklim sergileyen yerlerde patlıcan, kabak, biber ve domates yetiştiriliyor.


Et- Masnye Bliuda
Antik çağlarda Rus sofralarında dana ve sığır etleri pek nadir görülürdü. Çünkü bu hayvanlardan tarım için yararlanılırdı. Günümüzde ise pek çok gelenek gibi bu da değişti. Şimdilerin Rus mutfağında haşlama, ızgara ve kızarmış etler revaçta. En çok da ünü sınırlar ötesine taşan 'Beef-Stroganoff' adlı et ve mantarla hazırlanan yemek. Odun sobasında pişirilen dil, yürek, böbrek ve karaciğer gibi sakatatlar ise eski geleneksel et yemeklerini oluşturuyor.
Et tercihleri coğrafi yapıya göre değişebiliyor. Örneğin; Ukraynalılar domuz ve ördek etini, Asya bölgesi ise at, keçi ve inek etini tercih ediliyor. Sibirya'da ayı ve geyik eti yeniyor. Tavuk ise tüm ülkenin geleneksel et yemeklerini oluşturuyor.
Her bölgenin ortak özelliği ise et yemeklerinin elma, tuzlu mantar ve ham orman yemişleri ile yenmesi.


Balık-Ryba
Gerek tatlı su gerekse tuzlu su balıkları açısından çok zengin olan Rus mutfağında bu besinler çeşitli usullerle hazırlanıyor. Haşlama, ızgara ya da kızarmış balıklar değişik soslarla sunuluyor.



Tatlılar- Sladkie Bliuda
Her ne kadar Rus mutfağının özellikleri arasında tatlılar pek söz sahibi olmasa da değişik meyvelerle hazırlanıp ihtişamla sunulması dikkat çekiyor. Orman meyveleri, konserve meyveler, meyve şekerlemeleri ve bal genelde tatlıların baş malzemelerini oluşturuyor. 'Risel ve Kompot', komposto meyve, jöle ve peynirle hazırlanıyor. 'Pasha ve Kulic' Ortodoks Rusların Paskalya bayramının geleneksel tatlıları olarak tanınıyor. Pasha, meyve şekerlemeleriyle süslenmiş piramit şeklinde bir pasta. Kulic ise üzeri kremayla kaplı büyük bir ekmek şeklinde kek. Pudin, İngiliz pudinglerine benziyor. Varenk, çilek, vişne ya da reçel içeren bir hamur tatlısı.


İçecekler
Ülkenin ulusal içkisi, votka. Çeşitleri ise saymakla bitmiyor. "Limonnaya" denilen limonlu votka, içine bir limon kabuğu ilave edilip 2 hafta bekletildikten sonra içiliyor. Servis anına kadar kadehleriyle birlikte buzlukta donduruluyor. Servis yapılırken asla parmak değmemesi gerekiyor. Çünkü bardakta parmak izi Rus sofra geleneklerine aykırı. Köpüklü votka 'Kovskaya', kırmızıbiberli aromalı votka 'Pertsovka', ardıç, zencefil ve karanfil aromalı votka 'Ohotniçya' ve tatlı votka 'Stolichnaya' akla gelen örneklerden birkaçı. Votka, meze, havyar, füme balık ve et ile salamura ürünler eşliğinde içiliyor. 'Ryabin Cognac' üvezden yapılan bir içki.
Votka ile portonun karıştırılarak ve meşe fıçılarda bekletilerek hazırlanan 'Starka', arpa ve çavdardan yapılan az alkollü 'Kvas', hafif tatlı Gürcü şarabı ve Ermeni konyağı olarak tanınan Ararat da sevilen içkilerden. Son yıllarda biraya da rağbet arttı.
En popüler içecek ise çay. Semaver denilen büyük ****lik ya da bakır çaydanlıklarda hazırlanıyor. Ruslar siyah çayı çok seviyorlar. Rus geleneklerine göre çay içimi bir merasimi andırıyor. Çay, kulplu büyük cam bardaklarda sunuluyor. Şeker ya da bal dilin altına alınıyor ve çay yudumlanıyor.

HAVYAR HAKKINDA...
Rus mutfağı denilince akla ilk havyar gelir. Havyar, dişi mersinbalığının döllenmemiş yumurtalarından elde ediliyor. Mersinbalığının bilinen 20 cinsinden sadece 5'i ülkenin kuzeyindeki soğuk denizlerde yaşıyor. Dünya havyar pazarının yüzde 90'ı bu balığın üç cinsinden (Beluga, Osiotr ve Sevryuga gibi) elde ediliyor. Her ne kadar dünyanın en tanınmış havyarı Rusya'nın olsa da İran, Romanya, Fransız ve İtalyan havyarları da piyasada önemli bir yer tutuyor. En pahalısı taze havyar olarak tanınan, az tuzlu Malossol havyarı. Rus havyar çeşitlerinden Beluga, nadir bulunan en değerli havyarlardan biri. Adını nesli tükenmekte olan en büyük ve en vahşi mersinbalığından almış. Osiotr havyarı, parlak gri renkte fındık tadı ile tanınıyor. Adı, orta büyüklükteki mersinbalığından geliyor.
Sevryuga, küçük taneli ve gri renkli bir havyar. Hafif keskin bir tadı var. Adını en küçük mersinbalığından almış.
Somon balığı yumurtalarından elde edilen küçük ve portakal renkli taneli havyara, kırmızı havyar deniliyor.
Dünyada en çok havyar tüketen ülkeler İsviçre, Fransa ve Almanya.
Havyar çok pahalı bir besin. Çünkü giderek kirlenen denizlerde mersinbalığının nesli epey azaldı. Yapılan araştırmalara göre bazı mersin balığı cinslerinin birkaç yıl içinde tamamen tükeneceği ortaya çıktı. Aşırı ve kaçak avlanma nedeniyle son 25 yıl içinde bu balıkların yüzde 3 oranında azaldığı kaydedildi. Çevreci örgütler hem av hem de pazar payını eline geçiren Rus mafyasını suçluyorlar. Denize ve tatlı sulara atılan toksit maddeler balıkların ölmesine ve balık yumurtalarının deforme olmasına yol açıyor.

Havyar nasıl sunulur?

Havyar servis anına kadar buzdolabında bekletilmeli. Servis yapılacağı zaman kristal bir kâseye alınıyor. Bu kâse içi buz dolu geniş bir kabın içine yerleştirilip servis yapılıyor. Bliny, çavdar ekmeği, kağıtta patates, ekşi krema, tereyağı, kıyılmış soğan ve dereotu ile yeniliyor. İdeal içkisi ise şampanya ve votka. Buzdolabında 2-3 gün taze olarak saklanabiliyor
 
Geri
Top