Safranbolu, geleneksel Türk toplum yaşamının özelliklerini kent ölçeğinde yaşatan, tarihi ve kültürel eserlerini tüm insanlara sunan bir örnek bir kenttir. Sahip olduğu zengin kültürel miras ve bu mirasın korumadaki başarısı Safranbolu'yu bir dünya kenti ününe kavuşturmuş ve UNESCO tarafından Dünya Miras Listesine alınmasını sağlamıştır.
Daha çok Eski Türk Evleri ile tanınan Safranbolu, tarihi boyutuyla, doğal güzellikleriyle ve kent ölçeğinde korumacılıkta örnek oluşturmasıyla gün geçtikçe daha çok ilgi görmektedir. 1200′ü koruma altında olan sayısız kültürel eseri bulunan Safranbolu, bugün kent ölçeğinde en iyi korunan yer olarak anılmaktadır.
Safranbolu, tarihi geçmişinde, en üstün ekonomik ve kültürel düzeyine Osmanlı döneminde ulaşmıştır. Kentin 17. yy.da İstanbul-Sinop kervan yolu üzerinde önemli bir konaklama merkezi oluşu, bölgede ticaretin gelişimine olanak sağlayarak yöreyi hızla zenginleştirmiştir. Bu dönemde İstanbul ve Kastamonu ile yoğun ilişkiler yaşamış, Osmanlı Sarayından ve devlet adamlarından bazıları kente önemli eserler bırakmışlardır.
Daha çok Eski Türk Evleri ile tanınan Safranbolu, tarihi boyutuyla, doğal güzellikleriyle ve kent ölçeğinde korumacılıkta örnek oluşturmasıyla gün geçtikçe daha çok ilgi görmektedir. 1200′ü koruma altında olan sayısız kültürel eseri bulunan Safranbolu, bugün kent ölçeğinde en iyi korunan yer olarak anılmaktadır.
Tarihçe
Anadolu'nun kuzeybatı kesiminde, tarihte Paphlagonia olarak adlandırılan bölgede bulunan Safranbolu'nun bilinen tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Adını, kendi ağırlığının yüz bin katı kadar sıvıyı sarıya boyayabilen safran bitkisinden alan Safranbolu, tarih boyunca pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Bunların başlıcaları Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluklarıdır. Safranbolunun Türkler tarafından kesin olarak alınışı 1196′da olduğu bilinmektedir.Safranbolu, tarihi geçmişinde, en üstün ekonomik ve kültürel düzeyine Osmanlı döneminde ulaşmıştır. Kentin 17. yy.da İstanbul-Sinop kervan yolu üzerinde önemli bir konaklama merkezi oluşu, bölgede ticaretin gelişimine olanak sağlayarak yöreyi hızla zenginleştirmiştir. Bu dönemde İstanbul ve Kastamonu ile yoğun ilişkiler yaşamış, Osmanlı Sarayından ve devlet adamlarından bazıları kente önemli eserler bırakmışlardır.