Saharasya nedir ?
Kuzey Afrika, Yakın Doğu, ve Orta Asya'yı kapsayan aşırı kurak çöl kuşağı ve bu kuşağın temsil ettiği kültür yapısı. Bu kültür, çocuk ve bebeklerin travmatize edilmesi, cinselliğin baskı altına alınması kadınların toplumdaki düşük konumları ve şiddete eğilimlilik ile karakterize edilir.
(James DeMeo, 1990, Kyoto)
Saharasya kuramı, antropolog ve sosyologlar tarafından yaygın şekilde kullanılan Murdock Etnoğrafik Atlası'ndaki 1170 topluma ait antropolojik verilerin James DeMeo tarafından haritalandırılması ile ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda, ana-çocuk ve kadın-erkek bağını engelleyen, baskıcı, acı verici, travma yapıcı, şiddet dolu ve kişilik zırhlı davranış biçimi ve sosyal kurumlarının en şiddetlisinin bu çöl kuşağında olduğu görüldü. James DeMeo bu davranış biçimine İngilizce ataerkil, "patriarchal" kelimesinden türetilen "patrist" adını vermiştir. Arkeolojik ve tarihi verilerin sistemli bir şekilde incelenmesi sonucu patrizmin, yaklaşık olarak MÖ 4000 sonrasında, yağışlı bir sistemden kurak çöl koşullarına geçiş sırasında Saharasya bölgesinde ortaya çıktığı görülmüştür. Patrizmin bu bölgenin dışında görülmesini anlayabilmek için ise patrist halkların anavatanlarından dışarıya göç edişleri ve yerleşimleri incelenmiştir. Patrizme karşılık olarak "matrizmin" insanlığın en eski, orijinal ve doğal davranış ve toplumsal örgütlenme şekli olduğu, patrizmin ise travma yaratıcı toplumsal kurumlarla desteklenip sürdürülerek, ilk önce ağır çöl koşulları, açlık, ve göç baskısı altında Saharasya halkları arasında geliştiği öne sürülmektedir.
Kuramın Temelleri ve Çıkış Noktaları
Wilhelm Reich'ın psikoanalizden gelişen teorisine göre insan türünün yıkıcı saldırganlığı ve sadistik şiddeti, tam solunumun, duyguların özgürce ifadesinin ve zevk amaçlı güdülerin travma yoluyla kronik bir şekilde engellenmesinden (inhibisyon, tutulma) kaynaklanan anormal bir durumdur. Bu görüş açısına göre engelleme, acı verici ve zevk-engelleyici rituel (adet) ve toplumsal kurumlarla birey içerisinde kronik hale getirilir ve ana-çocuk, kadın-erkek bağı ile bilinçli ya da bilinçdışı ilgi kurarak bunları bozar. Bu rituel ve kurumlar, en ilkellerinden, teknolojik olarak en gelişmişlerine kadar bütün toplumlarda bulunabilir. Bazı örnekleri: yenidoğanlara ve çocuklara bilinçdışı veya rasyonalize edilmiş nedenlerle çeşitli şekillerde acı verilmesi; bebeklerin annelerinden ayrılarak izole edilmesi, ağlamalarına aldırış etmeme, hareketsiz hale getirme, düzenli bir şekilde kundaklama, yeterli şekilde emzirmeme ve sütten erken kesme, genelde cinsel organlar olmak üzere etlerini kesme, travmaya neden olacak şekilde tuvalet eğitimi, maddi cezalar ve tehditlerle korkutarak sessiz, meraksız, ve uysal olmasını istemek olarak sayılabilir. Diğer toplumsal kurumlar çocuğun gelişen cinselliğini kontrol etmeye ve ezmeye çalışır, örneğin ataerkil tanrılara tapan bütün toplumlarda olduğu gibi kızlardan istenen bekaret tabusu, ve suçluluk duygusu destekli mecburi evlendirme gibi. Acıya dayanıklılık, duyguların bastırılması, "büyüklere" itaat gibi talepler, bu toplumsal kurumların ayrılmaz bir parçasıdır. Bu tür gelenekler toplumdaki ortalama birey tarafından, acı verici, zevk engelleyici veya hayatı tehdit edici sonuçlarına aldırış edilmeksizin "iyi", "karakter geliştirici" veya "geleneğin bir parçası" tecrübeler olarak desteklenir ve savunulur. Wilhelm Reich'a göre, acı verici ve bireyi ezen bu toplumsal kurumların sonucu, insan davranışının nörotik, psikotik, kendini yıkıcı, sadistik bileşenleri ve bireyde oluşan fiziksel ve duygusal "zırh"tır.
Klinik, kültürlerarası ve tarihsel literatür araştırmaları, yetişkin şiddetinin kaynağı olarak erken çocukluktaki travma ve cinsel baskıyı gösterdiğine göre doğal olarak ortaya çıkan soru, bu travma-şiddet-baskı kültürünün (patrizm) ilk önce ne zaman belirli toplumlarda kültürün bir parçası haline geldiğidir. Patrizmin insan doğasının bir parçası olmaması bunu gerektirir.
DeMeo yukarıdaki sorunun cevabını küresel antropolojik, arkeolojik kayıtlarda bulmuştur. Belirli bölgelerin en derinlerindeki, yani en eski arkeolojik tabakalarındaki veriler barışçı/matrist yaşam koşullarına işaret ederken, daha sonraki dönemlerde şiddete ve erkek egemenliğine bir geçiş gözlenir. Bazı araştırmacılar bu bulguları inkar edip görmezden gelirken, artan sayıda çalışma, eski zamanlardaki barışçı, demokratik, eşitlikçi koşullardan sonraki zamanlarda erkek egemen ve savaşa, şiddete eğilimli bir yapıya geçişi göstermektedir. (Bell 1971; Eisler 1987a, 1987b; Huntington 1907, 1911; Gimbutas 1965, 1977, 1982; Stone 1976; Velikovsky 1950, 1984) Bu tür bulguların sistematik incelemesinin ortaya çıkardığı sonuçların en önemlisi, Kuzey Afrika, Yakın Doğu ve Orta Asya'da matrizmden patrizme geçişin iklimsel değişimlerle, yani nemli koşullardan, kurak çöl koşullarına geçişle aynı zamana denk düşmesi idi. Bunu göç ve istilalarla bağlantılı olarak, hemen yakın çevredeki geçişler takip ediyordu.
Antropoloji ve İklimbilimin Coğrafi Yönleri
James DeMeo, yaptığı araştırmalarda patrist kültürlere en çok kurak bölgelerde rastladı. Çölleşme faktörünün davranış üzerindeki rolünü belirlemek ve arkeolojik verileri sınamak üzere, kültürlerarası çalışmalarda yaygın olarak kullanlan Murdock'un Etnoğrafik Atlası'nı aldı ve buradaki toplumların her birine oluşturmuş olduğu matrist/patrist şemaya göre belli bir puan verdi. Daha sonra bu toplumların yerlerini harita üzerinde işaretledi. Çıkan sonuca Dünya Davranış Haritası adını verdi. Tahmin ettiği gibi çöl kuşakları patrizmin en yoğun olduğu bölgelerdi.
Dünya Davranış Haritası, değerlendirmede kullanılan 15 farklı değişken ve bunlara bağlı jenital kesmeler, kundaklama gibi değişkenler tarafından da ayrıca desteklendi. Harita, açık bir şekilde patrizmin evrensel ve dağılımının rastgele olmadığını gösterdi. Dahası, en yoğun patrizmin sürekli bir kuşak dahilinde eski dünyanın kurak çöllerinde olduğunu görüldü. James DeMeo bu kuşağa "Sahara" ve "Asya" adlarını birleştirerek Saharasya adını verdi.
Arkeolojik verilere göre Saharasya MÖ 4000 yıllarına kadar yağışlı bir savana görünümündeydi. Yapılan arkeolojik çalışmalarda, çölleşmenin başladığı bu tarihe kadar, ne Saharasya'da, ne de dünyanın başka herhangi bir yerinde savaş, şiddet, sadizm ve gaddarlık belirtilerine rastlanmamıştır. Bu tarihten sonrasına ait buluntular ise savaş silahları, yerleşimlerde yokoluş tabakaları, büyük surlar, tapınaklar, erkek yöneticilere adanan devasa mezarlar, bebek kafatası deformasyonları, genellikle daha yaşlı erkeklerin mezarlarında bulunan törenle öldürülmüş kadın cesetleri, kesilmiş vücutların rastgele atıldığı toplu mezarlar ve çocukların kurban edilmesi, kast sistemi, kölelik, aşırı toplumsal hiyerarşi, çokeşlilik, cariyecilik. vs. ile ilgili bulgular gibi patrist kültürü yansıtan bluntulardır.
Patrist dönemin matrist dönemden sanat konusunda da belirgin farklılıkları vardır. Kadın, çocuk ve günlük hayat manzaraları ortadan kalkmıştır. Gerçekçi kadın heykelleri ve sanat eserleri soyut, gerçekdışı ve kaba bir hale gelmiş, daha önceki nazik özelliklerini kaybetmiş, ya da erkek tanrılar ve tanrı-krallarla yer değiştirerek tamamen ortadan kaybolmuştur. Genel olarak sanat eserlerinin kalitesi düşmüş, mimari stiller bozulmuş ve yerlerini daha sonraki anıtsal, savaşçı fallik motiflere bırakmışlardır.
Patrizmin Saharasya'nın Kıyı Bölgelerine Yayılması
Patrizm, ancak ve ancak ilk olarak merkezi Saharasya çekirdeğinde iyice yerleşip geliştikten sonra daha yağışlı Saharasya sınır bölgelerinde ortaya çıktı. Bu kıyı bölgelerinde patrizm açlık travması ve çölleşmeyle değil, işgalci patrist toplulukların yerli matrist halkları yokemeleri, yerlerinden etmeleri ya da kendi toplumsal kurumlarını zorla kabul ettirmeleri ile yerleşti. Örneğin MÖ 4000'den sonra Avrupa, sırasıyla Battle-Axe'ler, Kurganlar, İskitler, Sarmatyalılar, Hunlar, Araplar, Moğollar ve Türkler tarafından işgal edildi. Hepsi savaşmakta, fethetmekte, yağmalamakta ve Avrupa'yı gitgide patrizme çevirmekte kendi sıralarını savdılar. Avrupa'nın toplumsal kurumları gittikçe artan bir şekilde matrizmden patrizme geçti. En batıdaki İngiltere ve İskandinavya'da ise patrizm en son sırada, ve öncekilerden daha sulandırılmış bir şekilde gerçekleşti. Saharasya'dan en şiddetli etkilenen Doğu Avrupa ve Akdeniz Avrupası, patrist kurumların Avrupa'da en güçlü olduğu yerler oldu.
Örnek olarak vermek gerekirse, barışçı matrist koşullar Çin'in daha nemli bölgelerinde MÖ 2000 sonrasına, ilk patrist işgalci topluluklar olan Şang ve Çu'lar gelene kadar hüküm sürdü. Japonya'da matrist şartlar MÖ 1000 yıllarında patrist Yayoi'ler gelene kadar devam etti. Indus vadisindeki matrist kültür MÖ 1800 yıllarında çölleşme ve işgalcilerin baskısı ile çöktü. Coğrafi gerçekler, matrizmin neden Saharasya'dan en uzak bölgelerde korunduğunu açıklar. İngiltere, Girit, İskandinavya, Asya Arktiği, Güney Afrika, Güney Hindistan, Güneydoğu Asya ve Adalar Asyası gibi Saharasya'nın en dışındaki bölgeler (özellikle adalar), patrizminm en son ulaştığı ve yerel matrist kültürle uzlaşmak durumunda kaldığı yerler oldu.