• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu resim yarışması başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de beğendiğiniz 2 resmi oylamanız için bekliyoruz...

Saka Hüseyin

wien06

V.I.P
V.I.P
SAKA ERİ HÜSEYİN

TAK! Bir topuk selâmı, cılız.

“HAYRABOLULU HÜSEYİN EMRET KUMANDANIM!”

Hüseyin oğlum, kaç yaşındasın? diye sordu kumandan. Karşısında hazrola geçmiş kibrit çöpünden hallice, çipil gözlü delikanlıya. Delikanlı dediysek de, asker kaputunun içinde ha var ha yok gibiydi. Henüz bıyıkları bile bitmemiş, parlak yüzlü bir oğlancıktı aslında Hüseyin, Hayrabolulu Hüseyin.

“Onüçümden ay aldım kumandanım.”

“Küçüksün!”

“Ama kuma..”

“Çocuksun!”

“Ama kumanda..”

“Sana silah emanet edemem. Seni cepheye süremem”

Hüseyin, ağlamaklı oldu.

“Lakin mühim bir vazife verebilirim. Seni Saka Eri yaptım Hüseyin. Bu bölüğün su ihtiyacını sen karşılayacaksın. Sana bir de katır verecekler. Eratı susuz koma. Koma ki; koşacak, hendek aşacak, fişenk atacak hâli dermanı kesilmesin.”

“TAK!” Bir topuk selâmı, cılız.

“Emredersin kumandanım!”

Kendisine silah emanet edilmeyen Hüseyin, alacakaranlıkta katırını alır yola çıkardı. En yakın köye varır, tahta damacanalarını su doldurur ve akşam karanlığında bölüğe taşırdı. Görevini hiç aksatmazdı. “Aman erat susuzluktan yanıyordur şimdi” der, hiçbir yerde oyalanmazdı.

İkinci Anafartalar taarruzundan sonra, Devlet-i Âli’nin ordusu Anafarta Ovası’na ve tepelere yerleşmişti. Bu birlikler, kendilerine göre siperler kazıyorlar ve zaman zaman da İngilizler’in kısmî taarruzları karşısında, direnemeyip bu siperleri düşmana kaptırıyorlardı.

İşte böyle bir günün arifesinde Saka Hüseyin, sabahın alacakaranlığında katırı ile yola çıktı. Bigali Köyü’ne gidip, kuyulardan su çekecek, akşam karanlığında da, geri dönecekti.

Bir kaç saat sonra köye vardı. Kuyuyu bulup, damacanalarını silme doldurdu. Kuyunun başında bir miktar oyalanıp, günün batmasını bekledi. Hava alacalandı. Gün batmak üzereydi. Saka Hüseyin yola çıkmadan önce, her zaman yaptığı gibi katırının kulağına eğilerek:

“Deh! Büyük Anafarta Köyü’nün üstünden, Otuzbeşinci Piyade Alayı’nın bulunduğu siperlere!” Katır gide gele bu yolu iyice bellemişti. Emri alır almaz yola koyuldu. Katır önde Hüseyin arkada yola çıktılar.

Hüseyin elinde bir değnek taşa çalıya çaktıra çaktıra giderken, bir de türkü tutturmuş:

Çeşmeye varmadın mı

Gül koydum almadın mı

Ben sevdadan ölüyom

Sen sevdalanmadın mı?

Rina rina yarim

Rina, rina….

Hava iyice karardığında Hüseyin, alayın yakınlarına varmıştı. Varmıştı ama, o gün iş de iyice kızışmıştı. İngiliz topçusu, nefes aldırmadan siperlere bomba yağdırıyordu. Güllenin merminin sayısı belli değil. Saka Hüseyin siperlere yaklaşmanın imkânı olmadığını anlayınca katırıyla birlikte bir çukur bulup sindi. Saatler sonra bataryalar durdu. Makineli tüfeklerin tarrakası sustu. Ses, duman, gümbürtü kıyamet kesildi.

Hüseyin çukurdan çıkıp katırı dehledi. Katır önde, o arkada, yollarına devam ettiler. “Bölük su bekler” diye iç geçirdi. “Üstelik yaralılar da vardır şimdi. Onlar iki kere su bekler.”

Ansızın bir ses karanlıkta kükredi. Hüseyin bu garip kelâmın ne olduğunu anlamadı ama, hiddetinden ve şiddetinden “dur” anlamına geldiğini anladı. Durdu. Birden iki yanında iki karaltı belirdi. Yine hiç duymadığı bir lisan ile bağırmaktaydılar. Saka Hüseyin vaziyeti farketti. Siperler el değiştirmişti. Burası artık Otuzbeşinci Piyade Alayının değil, bilmem kaçıncı düşman alayınındı. Auckland Taburu’nun Anzak devriyelerine yakalanmıştı.

Saka Hüseyini aldılar, katırı da arkasından çeke çeke kumandanlarının karşısına çıkardılar. Hüseyin önceleri çok korktuysa da, hissettirmedi. Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle, ellerini kollarını sallıyor ve katırın üzerindeki su damacanalarını gösteriyordu.

İngiliz kumandan Hüseyin’in bu tuhaf neşesine bir anlam veremedi. “Tercüman bulunsun” diye emretti. Buldular.

“Kimsin?”

“Otuz Beşinci Piyade Alayı İkinci Bölükten Saka Eri Hayrabolulu Hüseyin, emret gavur kumandanı.”

“Burada ne işin var?”

“Bu su damacanalarını kumandanım gönderdi. Git dedi. Yaralıları vardır. Su bizim tarafta kaldı gelip alamazlar, sevaptır. Eğer suyun zehirli olduğundan şüphe ederlerse de gözlerinin önünde bir tas iç.”

Anzak teğmen kıpkırmızı kesildi. Bütün gün başlarına gülle yağdırdığı, taş üstünde taş, gövde üstünde baş kalmasın diye yapmadığını bırakmadığı insanlar, nasıl bu kadar iyi olabiliyorlardı. Bu akıl alacak iş miydi? Gözleri doldu. İlk iş Hüseyin’i tutup yanaklarından öpmek oldu. Oturtup biraz dinlendirdiler. Sonra suları katırdan indirip yerine paket paket sarma tütünü, çikolata, et konserve.. artık ellerinde ne varsa erzak, yığma yaptılar.

“Haydi, good bye, good bye, yallah!”

Saka Hüseyin, gecenin karanlığında siperden sipere atlaya zıplaya alayının mıntıkasına vardı. Başından geçenleri bir bir anlattı. Gerçi Mehmetçik, domuz etidir diye ete konserveye dokunmadı ama diğer kumanya pek makbule geçti. Kumandanı Hüseyini tebrik etti, alnından buseledi. “Harp sonunda göğsünde nişanını hazır bil” diye de muştuladı. O gece sessiz geçti. Saka Hüseyin, çehresine sabitlenmiş bir tebessümle yıldızları saya saya uyudu. Sair erat, yaralarını sardı, şehitlerine dualar etti ve Hüseyin’in cinliğini anlatıp anlatıp gülüştü. O gün de cephede işte böyle geçti.


KAYNAK: Kahraman Çocuklar kitabından alınmıştır.
 
Sene 1915 Ata haber saldı.
Vatana yan bakan hain gözler vardı!
Akın akın koştu ecdadım.
Silah başına.
Vatan namustu
Allaha gönüller coştu.
Duaya diller,
Ve eller silaha durdu.
Babasının şahadet şerbeti,
Duaları kulağında bir uşak.
Saka Hüseyin adı ufak bir çocuk.
Yaşıtları misali olamamış uçuk kaçık..
Saka Hüseyin Memlekete aşık..
Yaşı henüz ermemis onikiye
Dağ durduda Hüseyin duramadı yerinde.
Hayrabolu dar geldi Hüseyine.
Sonunda koşturdu vardı cepheye.
Güç kuvvetmi gelmişti kücük ere ne?
Dikildi kumandanın karşısına!
Hayrabollu Hüseyin görüşlerinize,
Amadedir deyip.
Birde topuk selamı çaktı,
En cılızından.
Kücüksün dediysede yollayamadı,
Hüseyini kumandan.
Anlasıldı kurtuluş yok senden,
Madem öyle yaşına başına bakmaz,
Erlik dilersin benden,
Saka başı ol alaya...
Görevin su taşımak eratlarıma.
Dedi kumandan!
Birde en iyisinden katır.
kattı yamacina oradan..
Anafartalar taarruzu geçti.
35. piyade alayı,
Anafartalar ovasına yerleşti.
Gahi kaptırdı düşmana siperi,
Gahi siper aldı düşmandan geri..
Hüseyin er lakabı saka.
Derdi su yetiştirmek alaya..
Eğilip katırın kulağına,
Haydi bakalım der Anafartalar köyü,
üstünden doğru alaya..
Yolda elinde sopası,
Bir türküye durur dili..

-Çeşmeye varmadın mı
Gül koydum almadın mı
Ben sevdadan ölüyom
Sen sevdalanmadın mı?

Demesine derde alaya varmaya yakın.
Top sesleri başlar hep yekun.
Habersiz olandan bitenden Hüseyin!
Ingiliz almış siperi..
Havamıydı kararan yoksa!
Bombalarmıydı çocukluğunu karartan.
Ansızın heybet sese kesildi kulağı!!
Kelamı anlamadı amma.
Belliki söylenen ona göre gavurcaydı.
anladığı hiddetiydi..
Donakaldı evvelinde sonra anladı.
Korkusunu bağrına yolladı.
Çehresine gülümseme yaymaya başladı.
Minik erin gülümsemesini,
Gören kumandan dahada delirdi..
Tercüman bulun diye haykırdı!
Ingiliz kumandan.
Bizimki kabarttı göğsünü,
Elini yavaşça çekti su damacanasından..
Koşturup geldi tercüman.
Ve sorgu başladı.
-Kimsin?
-Otuz Beşinci Piyade Alayı
Ikinci Bölükten
Saka Eri Hayrabolulu Hüseyin,
Aslı bizim olup bizim kalacak tepeden.
Emret ey gavur kumandan.
Derken cepheyi düşmana
Kaptırdıklarınıda anladı..
Aklını kullan saka dedi.
Peki şimdi ne yapmalıydı?
Burada ne işin var?
Gayet sakin cevaplara basladı..
-Bu su damacanalarını kumandanım gönderdi.
Kesin sizdede yaralılar vardı.
Su dedi kumandanım bizim tarafta kaldı.
Alamazlar yazıktır.
Savaştada olsak sevaptır.

Eğer suyun zehirli olduğundan şüphe ederlerse,
gözlerinin önünde bir tas iç.
Anzak teğmen kıpkırmızı kesildi!
Bu çocuğun dediği akıl alacak şeymiydi?..
Düşman, düşmana hiç su gönderirmiydi?
Suyu kabul edip Hüseyini ödüllendirdi.
Suyu katırdan indirtip,
Sarma tütün vesaire yiyecek ve çikolata yükletti.
Sonra el salladı çocuk ere
son sözleri haydi good bye good bye haydi.
Hiç durmadı yorulmadı saka Hüseyin.
Sabaha kalmadı
Alayını eliyle koymuş gibi buldu..
Olanı biteni bir, bir anlatırken,
Çocuk eri dinleyenlerin gözleri doldu..
Saka Hüseyinin destanını tüm Vatan duydu..
Savaş bitti hayrabollu Hüseyinin,
Babasıda şahadet şerbeti içti.
Sehit oğlu..
Gazi oldu çocuk erimiz..
Neferi onurumuz şerefimiz..
1975´e dek
Hayraboluda yasadi
Vatan erimiz Bayrak bekçimiz
Memleket habibimiz
Rahat uyu
Gazi saka Hüseyin
Rahat uyu izindeyiz...


Elif Türk
ocak 2008
 
Geri
Top