Zalekos adının doğru biçimi, Ramsay’a göre Zalikhos’tur. Bugün Alaçam Suyu denilen dere de bu isimle anılmaktaydı.
Kent adının daha sonra, Leon adlı Bizans İmparatorlarından birinin adını yaşatmak için Leontopolis olarak değiştirilmiştir. Kentin, Zalikhos/Alaçam Suyu vadisinde olduğunu da Ramsay söylemektedir. Kiepert’in araştırmalarına dayanan Codex Kültür-Atlas haritasında da bu İlkçağ kentinin yeri olarak bugünkü İlçe merkezi Alaçam gösterilmiştir.
Alaçam’da ilk yerleşimin MÖ.1000’lere değin Hititlerin, daha sonra da Friglerin egemenliği altında kaldığı sanılmaktadır. MÖ.546’da Persler tarafından işgal edilmiştir. Antik Çağda ismi Zalekhos (Zalikhos) olan yöre, MÖ.V.yüzyılda Atinalılar, MÖ.IV.yüzyılda önce Persler daha sonrada Makedonyalıların egemenliği altına girmiştir. M.Ö.331 yılında Büyük İskender’in hakim olduğu yöre daha sonra Seleukosların hakimiyetine girmiştir. MÖ.III.yüzyıl başlarında kurulan Pontus Devleti’nin egemenliği altına girmiştir. MÖ.I.yüzyıl ortalarında Romalıların hakimiyetine girmiş ve Iustinianus döneminde gelişmiş ve yönetimsel açıdan kent durumuna yükseltilmiştir. 395’de Roma İmparatorluğu’nun Batı Doğu olmak üzere ikiye ayrılması ile Doğu Roma (Bizans) toprakları içinde kalmıştır.
Alaçam’da Sivritepe, Elçitepe, Gökçebogaztepe ve Dedetepe höyükleri bulunmaktadır. Sivritepe, Dedetepe, Gökçebogaztepe’de Hitit dönemine ait yerlesmeler tespit edilmistir. Gökçebogaztepedeki kazılar 1955 yılında yapılmıştır. Ayrıca Sivritepe de yapılan kazılarda MiletosluIara (Miletliler) ait olduğu sanılan çanaklar, çömlekler bulunmuştur. Ayrıca kentten günümüze Ortaçağdan kalma bir kaleye ait parçalar gelebilmiştir.
Bafra'nın tarihi M.Ö. 5000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Bafra adının; Kızılırmak’ın denize açıldığı yerde (M.Ö. 521 yıllarında Fenikeliler zamanında) ticaret gemilerini yanaştığı koylara kurulan, ticaret evlerine, Bafira denilmesinden geldiği sanılmaktadır.
Bafra yöresine ilk yerleşenler MÖ.4.000’lerde, orta Asya’dan göç eden Kaşkalardır. İkiztepe ören yerinde yapılan araştırmalarda Kalkolitik Döneme (M.Ö. 5000-4000) ait yerleşmelerin izine rastlanmıştır. İkiztepe ören yerinde İ.Ö. 4000 yıllarından İ.Ö. 1700 yıllarına kadar 2300 yıl boyunca sürekli yerleşim yapıldığı anlaşılmıştır. Burada Eski Tunç Çağı (M.Ö. 3000-2000) ve Erken Hitit (M.Ö. 1900-1800) dönemi kültürlerinin izlerinin taşıyan çok sayıda eser ve kalıntı bulunmuştur. M.Ö. VI. yüzyılda Lydia’lıların eline geçen yöre M.Ö. 546’da Perslerin, MÖ.47’de Romalıların, ardından da Bizanslıların hakimiyetine girmiştir.
Bafra İkiztepe’de Helenistik döneme (M.Ö. 330-30) ait bir anıt mezar bulunmaktadır. Kentten günümüze bir Ortaçağ kalesinin kalıntıları gelebilmiştir. Bu kaleden, kaya içine oyulmuş merdivenli bir gizli geçit ile ırmak kıyısına iniliyordu. Bunun dışında kalenin altında, Paphlagonia türü görkemli anıtsal kaya mezarları bulunmaktadır.
İkiztepe örenyeri 1941 yılında Samsun yakınındaki Dündartepe de kazı yapan arkeologlar tarafından keşfedilmiştir. İkiztepe’deki ilk sistemli kazılar Prof. Dr. U.Bahadır Alkım tarafından 1974 yılında başlatılmış, 1981 yılından beri de Prof. Dr. Önder Bilgi tarafından yürütülmektedir. Örenyerine İkiztepe denmesine rağmen yerleşme alanı iki büyük, ikide küçük tepeden oluşmaktadır. 375x175 m. boyutlarında bir alanı kaplayan değişik büyüklükteki bu tepeler değişik kültür katlarına sahiptir.
Tepe I’ de İlk Tunç Çağı I, İlk Tunç Çağı II ve geçiş veya Er-Hitit Çağı, Tepe II, de Geç Kalkolitik Çağ, İl Tunç Çağı I ve İlk Tunç Çağı II; Tepe III’ de İlk Tunç Çağı III ile Geçiş veya Er-Hitit Çağı; Tepe IV’ de Geçiş veya Er-Hitit Çağının izleri saptanmıştır.
Tepe I, İlk Tunç Çağı III zamanında bir mezarlık olarak kullanılmıştır. 600’den fazla basit toprak tipinde mezar ortaya çıkarılmıştır. Mezarlara ölünün özel eşyası veya hediye olarak tunçtan yapılmış silahlar, aletler, takılar, semboller, pişmiş topraktan kaseler, kadın figürinleri, çıngıraklar, taş kolyeler ve biley taşları bırakılmıştır.
Tepe I, İkiztepe örenyerinin geçiş veya Erken-Hitit Çağı kültür katının sonunda tamamen terk edilmesinden sonra bir kez daha iskan edilmiştir. Bu son kültür, yerleşmede tümülüs tipi 2 odalı ve dromoslu bir anıt mezarla temsil edilir. Mezarın dromosunda ele geçirilen ve İstanbul’da Trakya Kralı Lysimakhas adına (M.Ö.3/6-281) basılmış altın bir sikkeden Helenistik çağa ait olduğu anlaşılmıştır.
Kazılar sonucunda ikiztepe örenyerinde Geç Kalkolitik Çağdan Eski Hitit Devletinin kuruluşuna kadar, yani (M.Ö.4000 yılından M.Ö.1700 yılına kadar kesintisiz yerleşmeler bulunduğu anlaşılmıştır.
Esenköy Kaya MezarıKentin tarih öncesi çağlarına ait bilgiler yeterli olmamakla beraber, MÖ.2000-700 arasında Hititlerin burada yerleştikleri bilinmektedir. Bundan sonraki tarihi kısmen karanlık olup, MS.7’de Roma’ya bağlanmış ve XI.yüzyılın başlarında da Bizans’ın Armeniakon Themasının sınırları içerisinde kalmıştır.
Bu yüzyılın başında burada bulunan yazıtlardan İskilip’in bugünkü Vezirköprü olduğu anlaşılmaktadır. Kent, eski akropolis tepesinin doğu yanında, kuzeyden kayalıklı alçak yamaçlarla çevrili bir vadi boyunca, akropolis dibinden doğuya doğru yayılmaktadır. Akropolis tepesi doruğunda bugün yalnız geç Ortaçağ kalesinden bazı kalıntılar bulunmaktadır. Bunlardan güneydeki bölüm yakın zamanda restore edilmiştir.
Tepenin doğu eteğinde iki tane sütunlu, Paphlagonia türü kaya mezarı bulunmaktadır. Bunlardan birinde, dikdörtgen ön yüz üzerine üçgen alınlık, o üçgen alınlığın içine de kabartmalar işlenmiştir. Bu kabartmalar Roma dönemini işaret etmekle birlikte, mezarın kendisi birçok Pahlagonia kaya mezarı gibi, İÖ.6.yüzyıl yapıtıdır. Roma döneminde yeniden kullanılmış ve o sırada alınlık içerisine işlemelerin yapıldığı olasılık dahilindedir.
Antik Amisos kenti, bugünkü şehrin kuzey batısında, Kara Samsun olarak bilinen Cedit Mahallesinin bulunduğu bölgedir. Amisos erken tarihlerden itibaren daima Orta Anadolu'nun Karadeniz'e açılan bir kapısı olmuştur. Sahra Sıhhiye Okulunun bulunduğu alan, kentin akropol bölümüdür.
Amisos adının bölgeye deniz yoluyla gelen Yunanlılar tarafından verilmeyip, Amasia gibi Anadolu menşeli bir kelime olduğu ihtimali daha ağır basmaktadır. Roma İmparatoru Pompeius M.Ö. 64 yılında Amisos'a geldiğinde, şehrin ismini Pompeiopolis'e çevirmişse de bu isim kalıcı olmamış ve Amisos adı geçerliliğini korumuştur.
Prof. Dr.Bilge Umar’a gore; Amisos, Anadolu’nun Helenleşmesi döneminde Amisena olarak kullanılmıştır. Sözcük anlamı “Amazonlar Yurdu”dur. Aynı zamanda Amisena ismi Luwi dilinde Amisos Ülkesi anlamında kullanılmıştır.
Antik Çağda Amisos adı ile anılan kent, Miletosluların MÖ.VII.yüzyılda Karadeniz kıyılarında kurdukları ticaret kolonilerinden biridir. MÖ. V.yüzyılda Atinalıların ele geçirdiği kent, bir süre Priraierus adı ile anılmıştır. Önemli bir ticaret limanı olan Amisos’u saldırılardan korumak amacı ile surlar yapılmıştır. Bizans döneminde bir piskoposluk merkezi olan Amisos’u alamayan Danişmendliler hemen yakınında yeni bir kale yaptırmışlardır. Yüzyıllarca zengin bir ticaret merkezi olan eski yerleşim Hıristiyan Samsun ya da Gavur Samsun adı ile anılmıştır. XI.yüzyılda Cenevizlilerin eline geçen Eski Amisos ve Yeni Amisos arasında ticari bir ilişki bulunmakta idi. Sonraları Simisso ve Samissun olarak isimlendirilen bu yerleşmenin adı Samsun’a dönüşmüştür. Eski Amisos’un bulunduğu yer günümüzde halk tarafından Kara Samsun olarak anılmaktadır.
Samsun’daki ilk yerleşim tarih öncesi dönemlere kadar uzanmaktadır. Tekkeköy yakınlarında ele geçen buluntular yörenin Paleolitik Çağda (MÖ.10.000-5.500) yerleşime sahne olduğunu göstermiştir. İkiztepe, Dündar Tepe, Öksürük Tepe ve diğer höyüklerde yapılan arkeolojik kazılar ve araştırmalar, yerleşmenin Kalkolitik Çağ (MÖ.5500-3500) ve sonrasında da sürdüğünü kanıtlamıştır. Ayrıca söz konusu yörenin Hititlerden önce ve Hititler döneminde Gaskalar tarafından da yerleşim yeri olarak seçildiği Hitit yazılı kaynaklarından anlaşılmaktadır.
M.Ö. 750-760 yılları arasında Anadolu’da yunan kolonilerin kurulduğu dönemde Amisos adlı küçük bir yerleşme merkezi idi. Şehrin İon şehir devletlerinden Miletos (millet) tarafından kurulduğu sanılmaktadır. MÖ.V.yüzyılda Atinalılar, MÖ.IV.yüzyılda önce Persler daha sonrada Makedonyalılar yörede egemenlik kurmuşlardır.
M.Ö.331 yılında Büyük İskender Amisos ’u bağımsız şehir olarak ilan etmiştir. Daha sonra Seleukosların hakimiyetine giren yöre, MÖ.III.yüzyıl başlarında kurulan Pontus Devleti’nin egemenliği altına girmiştir. Bu dönemde burada Mossynoikialılar yaşıyordu. Pontus kralı Mithridates VI. Zamanında (M.Ö.120.-M.Ö.63) yöre en parlak dönemini yaşamıştır. MÖ.I.yüzyıl ortalarında Romalıların hakimiyetine giren Samsun yöresi Pontus Polemoniacus bölgesi sınırları içerisinde idi. 395’de Roma İmparatorluğu’nun Batı Doğu olmak üzere ikiye ayrılmasın ile Doğu Roma (Bizans)toprakları içinde kalmıştır. Bizanslılar zamanında önemli bir piskoposluk merkezi olmuş, Armeniakon Theması’na bağlanmıştır.
Amisos’da ilk kazı Samsun Müzesi Müdürlüğünce 1991 yılında Baruthane deresi mevkiindeki yamaç tarlalarda yapılmıştır. İkinci kazı ise Müze Müdürlüğü ve Trakya Üniversitesi Arkeoloji Bölümünün ortaklaşa yaptığı Sahra Sıhhiye Okulu içinde yer alan mozaik kurtarma kazısıdır.
Ayrıca 1995 yılı Kasım ayı içinde Ebussuud Caddesi sonunda İlkadım Belediyesinin yol genişletme çalışmaları sırasında Konklemera tipi kaya kilitlesinin oyulması ile yapılmış, tavan-taban ve duvarları horasınla sıvanmış 5x5 m. ebadında 2.30 m. yüksekliğinde mezar odası içerisine yerleştirilmiş (5) adet mezardan üçünün kullanıldığı, ikisinin boş olduğu görülmüş ve böylece burasının bir aile mezarı olduğu tespit edilmiştir.
Kullanılan üç mezardaki iskeletlerin ve som altından ölü hediyelerinin oluşturduğu buluntular, ziynet eşyaları, çanak çömlek, cam ve mermerlerden yapılmış arkeolojik eserleri ilk inceleme ve değerlendirmelerinde mezarlardan birinin pontus krallığının en üst düzeydeki yöneticilerinden birine ait olduğu, diğer mezarların ise bu kişinin eşine ve kızına ait olabileceği düşünülmektedir.
Amisos mezar odasında bulunan eserler M.Ö.IV. yüzyıl sonu ile M.Ö.III. yüzyıl başlarına tarihlendirilmektedir.